Hayvansaray

Güncelleme Tarihi:

Hayvansaray
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 21, 1997 00:00

Mutlaka biliyorsunuzdur, özellikle temmuz ve ağustos aylarında Bodrum haddinden fazla kalabalık olur.Bir çok insan için bu sorun teşkil etmez.Aşırı gürültü, bunaltıcı kalabalık onları rahatsız etmez.Bunu gerçekten alaycı bir ifade olsun diye söylemiyorum.Sonuçta tatil özgür seçim demektir ve Bodrum’u böylesine sevenlerin çok sayıda olması da doğaldır.Ancak arada insanın kaçabileceği gürültüden uzak, tabiat ile başbaşa kalacağı menkanlar da mutlaka gerekmektedir.Yaz ayı başlarında ben böylesine bir mekanı tamamen tesadüfen keşfettim.Arkadaşlarımız bizi yeni açılan bir yere götüreceklerini söyleyerek Hayvansaray ile tanıştırdılar.Hayvansaray at ve atçılık sporunu sevenler için muhteşem bir mekan.Tabiat ile tamamen iç içe oluşturulan bu yerde sessizliği tada tada, atçılık sporunun keşfedilmeyi bekleyen güzel detaylarını tadabiliyorsunuz.Buranın sahipleri Suzan Dinekli ve Alexandra Schotten adlı iki bayan.Alexandra, atçılığı öğrenmek isteyenlere verilen dersleri de yönetiyor.Kışın kullanılmaya hazır halde bekletilen iç mekan, şöminesiyle, dekorasyonuyla insanı ‘ah bir kış olsa burada bulunsak’ dedirtecek kadar güzel.Yaz aylarında tabii ki yemek dışarda yeniliyor.Sahipleri son derece ilginç bir menü oluşturmuşlar. Özellikle et yemeklerinde ilginç ve bence kesinlikle denenmesi gereken soslu formüller uygulamışlar.Benim tavsiyem bir öğleden sonranızı tamamen buraya verin.Ata binin, yürüyüş yapın.Akşam güzel barda bir içki içerken dağlarda batan güneşe veda edin.Sonra da yemek keyfiyle geceyi noktalayın.Rezervasyonlarınızı 0-532-263 6718 ve 0 532 215 7476 nolu telefonlardan yapabilirsiniz.***Paper Moon’a uzun direnmelerden sonra ilk kez geçen hafta akşam yemeğinde gittim.Uzunca bir süredir direniyordum çünkü burası hakkında tuhaf şeyler işitmekteydim.İşittiklerim çok da haklıymış.Hata yaptım Paper Moon’a gitmekte. Bir daha böyle bir yanlışı katiyen yapmayacağım.Olanları baştan anlatmalıyım.Salı akşamı ben ve eşim iki çifti daha yemeğe davet edecektik.Bu konularda son derece titiz ve güvensiz olduğumdan bir gün önceden telefon açtım.Telefona çıkan bayana adımı ve ev telefonumu verdim.Salı akşamı dostlarımla birlikte saat 21.30’da masaya oturacağımızı, ancak ben ile eşimin saat 21.00’den itibaren barda misafirlerimizi bekleyeceğimizi, birer içki aldıktan sonra da masaya geçeceğimizi söyledim.Sonra da herşey yolunda gider değil mi, bir sorun çıkmaz değil mi diye iki kez sordum.Hayır dediler, inandık.Salı gecesi biz 20.50’de oradaydık.Girişte yetkililere barda olacağımızı ve misafirlerimizi beklediğimizi söyledik.Sonuçta, hepimiz saat 21.15’de barda oturmuştuk.Tam ilk içkilerimizi söyledik, bir adam başımıza dikildi.Sizi masaya alalım dedi.Ben de ‘birer içki söyledik, içelim hemen geçeceğiz’ dedim.Ancak adam bu cevaptan tatmin olmadı. Şimdi geçseniz daha iyi olur dedi.Ben de neden bir sorun mu var deyince ilk önce suratıma baktı uzun uzun sonra da ‘sadece söyliyeyim dedim bir sorun yok’ dedi ve gitti.Ancak hiç tatmin olmamıştı aldığı cevaptan. Bu hoşnutsuzluğu halinden tavrından belliydi.Bir dakika sonra bu kez de İtalyan olduğu anlaşılan bir adam geldi başımıza dikildi.Daha misafirlerle birbirimize merhaba demeye bile tam fırsat bulamadık bunu da unutmayın bu arada.Bu kişi de ingilizce olarak bize masaya hemen geçmemizin bizim açımızdan çok daha iyi olacağını, bunu sadece bizim iyiliğimiz için söylediğini açıkladı.Yani net bir şekilde tehdit ediliyorduk.Ya masaya geçecektik hemen ya da o belki de bizim rezervasyonumuzu iptal edecekti.Benim istediğim ise sadece bir on dakikaydı o kadar.Ama hayır adam ısrarlıydı.Sonuçta zorla masamıza oturtulduk.Şimdi arkadaşlar ben bu restoranın sahibi kim bilmiyorum.Tabii ki öğrenebilirdim ama bunu yapmadım çünkü tanıdık filan çıkarsa şimdi söylediğimi söyleyemeyeceğimden korktum.Açıkçası bu restoranın sahipleri de işletenler de biraz terbiyesizler.Popüler olmanın getirdiği görmemişlik ve küstahlıkla müşteriye yaklaşıyorlar.Bu tür insanlar nedeniyle yaşam kalitesi İstanbul’da bozuluyor.Çünkü kalite iyi dekorasyonla, vasatın üstünde yemekle, İtalyan şarabı ithal etmekle tabii ki sağlanamıyor.Yaşam kalitesi insanın kaliteli olmasına, insan kalitesi de terbiyeye ve başka insanlara saygıya bağlı.Paper Moon’da ise bunlar katiyen bulunmamakta.Bir kez daha adımımı bile atmam oraya allah korusun.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!