Dilara Aksüyek "Romantik konular beni etkilemiyor, aşık da olmuyorum."

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Temmuz 25, 2022 10:08

Oyuncu Dilara Aksüyek, hurriyet.com.tr'de Ferit Ömeroğlu'nun konuğu oldu. Sevilen oyuncu son aylarda magazin basınında sık sık haberlerinin yapılmasının sebebini anlattı. Hiç ilişki insanı olmadığını söyleyen Aksüyek, "Romantik konular beni etkilemiyor, aşık da olmuyorum." dedi. İşte o anlar…

Haberin Devamı

“Arıza” projesinde çok başarılı bir performansın vardı. Bir karaktere kızılıyorsa, sinirleniliyorsa, itici bulunuyorsa yani bir duygu yaşatıyorsa bu başarıdır. Dışarıdan bir gözle baktığın zaman belki o karakter, Dilara olarak kızabileceğin bir figürdür.

 

Hiçbir karaktere öyle bakmıyorum. “İstanbullu Gelin” projesinde İpek diye bir karakteri oynadım. O, berbat kötü bir kadındı. Aslında orada oyuncu olarak elimde ne kadar fazla donem var, kadın ne yaşamış gibi durumlara bakıyorsun. Karakter kötü veya insanlar bunu sevmeyecek gibi bakmıyorum. Onun bulunduğu şartlarda ve ortamda bulunsaydım muhtemelen ben de aynı şekilde davranırdım. Çünkü belli özellikleri var. Hırslı, kıskanç…

 

Haberin Devamı

Oynadığın karakterde neyi arıyorsun?

 

Karakterde performans gösterebileceğim bir şey arıyorum. İyi ya da kötü diye bakmıyorum. Ben zaten karakter oyuncusuyum. Bugüne kadar hep karakter oynadım. 1 ya da 2 tane işim var; neden yaptım, para sorunundan dolayı yaptım dediğim. Arada oluyor öyle şeyler.

Dilara Aksüyek Romantik konular beni etkilemiyor, aşık da olmuyorum.

Senin için senaryo önemli.

 

Çok önemli. Çünkü gerçek anlamda çok isteyerek yapıyorum bu işi. Çok saygı duyuyorum yaptığım mesleğe. Her ne olursa olsun eleştirdiğim yönleri var. Bence bir bakıma çok şanslıyım bir bakıma çok şanssızım.

 

Neden şanslısın?

 

Benim yaşımda olan ve gerçekten çok yetenekli olduğuna inandığım arkadaşlarım, para kazanamadılar veya piyasada istediği yere gelemediler. Çünkü senin para kazandığın yer, dizi. Sen orada süreklilik sağlarsan kendi hayatını belli bir yere getiriyorsun. Onlara göre baktığın zaman şanslıyım. Kendi istediğim, çocukken düşündüğüm ve hayal ettiğim mesleği yapabiliyorum. Bunu yapabilen de çok az insan var. Çocukken hayal ettiğim mesleği yapabildiğim için de şanslıyım. Performansımı daha iyi gösterebileceğim, daha izlenebilir bir iş içinde olduğun zaman da daha fazla insan seni tanıyor, kendine daha fazla saygı duyuyorsun ve mesleğini daha istediğin şekilde yapıyorsun. Kötü karakter oynuyorsun ve 10 sene daha kötü karakter geliyor. Neden? “İstanbullu Gelin” projesinden sonra kötü karakter kabul etmedim.

 

Haberin Devamı

“Arıza” projesindeki karakter, iyi miydi?

 

Kötü denemezdi ona. Bence yazık bir karakterdi o.

 

Sana benzeyen yönleri var mıydı?

 

İlk başlarda biraz var gibi başlayıp sonra karakter kendini kaybetti. İlk başta girdiğim zaman galiba benzer yönlerimiz var diyordum. Adalet duygusu, kendi ayakları üzerinde duran güçlü kadın imajı… Sonra ben de anlamadım ama benzer olmaktan çıktı.

 

Kolay kırılır mısın? Yönetmen gelse ve “Üf Dilara!” deyip arkadaşıyla konuşsa üzülür müsün?

 

Acayip kırılırım. Normal bir kırılganlık değil bu. Camdan bir kalp… Gün içerisinde kırılmadığın ne var diye sorabilirsin. Ama duygularımı dönüştürmeyi öğrendim. Benimle yaşaması çok zor bir insandım. Çocukken okulun müdür babamı çağırıp “Biz, Dilara için çok endişeleniyoruz. Bu kızcağız epey bir duygusal. Evde mi bir sorun var? Ne oluyor?” diye sormuşlar. Halbuki nasıl yaratılış ise bu bir melankoli, bir duygusallık, her şeye alınmak, her şeye kırılmak… Öyle bir çocuktum. Sonrasında çok dönüştürdüm. Kırılsam da neşeli, enerjili, daha başka bir şey yapmaya çabaladım. Şu an istediğime daha yakın bir insanım.

 

Haberin Devamı

Son 1 yıldır magazin figürü olduğunu düşünüyor musun?

 

O yönden hiç magazin figürü olduğumu düşünmüyorum. Bunu şu anlamda yanlışlıkla benim yaptığıma inanıyorum. Cihangir’de oturuyorum. Orada yaşıyorum ve bütün bir arkadaş grubum o çevredeki insanlardan oluşuyor. Ben orada bir ailem var, arkadaşlarımdan oluşturduğum. Dolayısıyla orada çok mutlu bir hayatım var. Biz her gün dışarıya çıkan, sosyalleşen, bir yerlerde oturan bir arkadaş grubumuz var. Dolayısıyla Cihangir’de hep magazin olduğu için başka kimsenin olmadığı zamanlarda bana naber, nasılsın diyorlar. Eskiden korkudan iyi akşamlar deyip geçiyordum. Ama sonra zaman geçtikçe kendimi öyle görmekten hoşlanmadım. O tavır küçümseyici geliyor bana.

 

Haberin Devamı

“Aşk, hayatımda hiçbir zaman olmayacak.” sözünün realitesi var mı?

 

Tabii ki, var. Bu cümle, esprili bir şekilde kurulmuş. Akıllı mantıklı bir insan böyle bir cümle kuramaz. Bu kadar fazla insan, bu duygunun var olduğunu düşünüyorsa belki vardır. Hakan Günday’ın bir kitabında şöyle bir şey söylüyor; “İçimdeki şüphelendiğim ve inanmadığım duygular, belki gerçektir. Ama onları ortaya çıkaracak kimse ile karşılaşmamışımdır.” Böyle bir şey olabilir. Bence bu da yok. Ben gelip geçici duygulara kıymet verebilen biri değilim. Biri sorduğu zaman bunu parfüm gibi tanımlıyorum, geliyor geçiyor. Bir şeyi zorlama, ilişki zorlama, hayatımızda gel el ele beraber yürüyelim filan. Bir şeyi tutkuyla sevmek, işine tutkuyla bağlanmak, her şeyi aşkla yapan insanlara saygım var. Ama benim için aşk güzel bir duygu değil. Bana iyi gelen bir duygu da değil. Hiç saygı duyup hiç inanmıyorum. Kimseden aşk acısı da dinlemem. Herkes, kendine uygun yaşamalı. Hiç ilişki insanı değilim, hiç iyi gelmedi, hiç romantik konular beni etkilemiyor, hiç aşık da olmuyorum.

 

Haberin Devamı

Dilara, sen kendinle mi yoksa yaşadıklarınla mı kavga ediyorsun?

 

Bu hisse saygı duymuyorum. Gelip geçici duygulara saygı duymuyorum.

 

Bu durumun ne kadarı seninle alakalı?

 

Kendi hayatım var. Sabah canım isterse seninle görüşüyorum. Birisiyle ortak bir hayatı sürdüremiyorum. Seninle beraber tatile gidelim. Sen, benim arkadaşımsan derim ki sen kahvaltıya in, ben 11’e kadar uyuyacağım. Sana her şeyi söyleyebiliyorum ama iş ilişkiye geldiği zaman haydi beraber yapalım. Neden uyudun? Neden kahvaltıyı beraber yapmadık? Bunu ben de bekliyorum. Aşık olduğunu sanan, sonradan birbirini hiç istemeyen, Ayşe’ye Fatma’ya bakan ve biz erkeğiz diye bunu savunan erkek ordusu… Tabii ki var, çok iyi erkekler. Ama bir kısmı biz erkeğiz diyor.

 

En son en çok istediğin şey neydi?

 

Bir süredir hayata karşı durgun, hevesim azalmış gibi hissediyorum. Bir şeyi eskisi gibi çok tutkuyla istemeyi istiyorum. Dünya, ülke, iş, meslek, meslekte gördüğüm olaylar… Aslında her şey hayalleri küçültüyor. Hayaller küçüldükçe bir şeyi eskisi kadar istemiyorsun. Zaten dünya böyle, tabii ki bu işte böyle olacak diyorsun. O yüzden eski şeyimi arzuluyorum.

 

En son en çok hüzünlendiğin anı paylaşır mısın?

 

Köpeğimi bir pansiyona bıraktım ve ilk defa ondan ayrı tatile çıktım. O sırada ondan ayrıldığım zaman çok hüzünlendim.

 

Ona aslında öyle olmadığını anlatır mısın?

 

Hiç kendimi yormam ve anlatmam. Benim, hayatımdan birini çıkarmam çok zordur. Dolayısıyla seni hayatımdan çıkarmayı tercih edip dönüyorsam artık seni sevmiyorumdur. Limonu sıkmışımdır ve bitirmişimdir. Seni sevmediğim anda seninle ilgili hiçbir merakım, hiçbir özrüm, hiçbir özrünü dinlemek ya da bir şeyin şöyle olması gerektiğini anlatmak gibi bir ukte kalmıyor. Çünkü duygum beni besliyor. Şöyle durumlarda bunun cevabı farklı olur. Anneannemi kaybettim, yakın zamanda da babaannemi kaybettim. Orada keşke şunu söyleseydim, keşke daha fazla arasaydım hissiyatı oluyor. Onlar, benim boğazımda düğüm olan şeyler. Birinin ölümü, başka bir şey söylemem lazımdı hissiyatı yaratıyor bende. Ama baktığım zaman onlara da çok sevdiğimi belli ettim. Oralarda da bu düşünceden daha kolay kurtuluyorum. Kendine uygun yaşamak, mutluluk getiriyor.

 

Kendini affettireceğin bir andasın ve seni dinliyor. Anlatır mısın?

 

Orada aileme karşı bir şeyler düşünebilirim ve söyleyebilirim. Kendime en yakın onları gördüğüm için, hoyratça davranmaktan hiç çekinmediğim için, daha küçük bir kız olduğum için kendi sorunlarımı yansıtıp kırıcı davranabiliyorum.

 

Artık yapmıyorsun.

 

Yapmamaya çalışıyorum. Gönül almaya çalışıyorum. Eskiden özür dilemem de zordu.

 

Onu nasıl sevdiğini tarif eder misin?

 

Sevmenin en güzel biçimini zamanla bana öğrettiğini düşündüğüm için teşekkür ederim. Bence sevgide sıfır beklenti olmalı. Ben, sevgiyi daha önce tanımlarken karşı tarafın beni sevip sevmediğiyle çok ilgilenen bir tiptim. Daha şımarıkça alma arzusu içindeydim. Şu anda beni daha az sevsin de başıma bir şey geldiği zaman üzülmesin diye düşündüğüm bir sevgi var. Bunu çok içten, kalpten ve çok büyük bir sevgi olarak tanımlıyorum. Çünkü daha önce böyle hissetmemiştim.

 

Türkiye’de çok enteresan şeyler viral olabiliyor. Bir kadının açıklığı ya da kıyafeti gündem olabiliyor. İnsanların hafızasında sadece o haber kalıyor. Sokak ortasında verdiğin bir demeç nasıl yayıldıysa kadını erkeği biliyor. Orada bir de muhabirler yorum yapmıyor ama sorularından sen o enerjiyi alıp kıyafetimi beğenmediniz mi diyorsun. O bir kıyafet miydi?

 

Tabii ki bir sütyen değildi. Kesimi sütyene çok benziyor muydu? Evet, çok benziyordu.

 

Giydiğin şeye crop mu deniyor?

 

Evet, aslında crop deniyor. Gerçekten kesimi sütyene çok benzeyen bir şeydi ve öyle gözükmüş. Aslında her yeri sim olan bir şey. Flaş patladığında beyaz sütyen gibi gözükmüş. Güzel durmamış. Yakından da çok güzel gözüküyordum o gün. Ben memnunum kendimden. İlk başta dedim ki arkadaşımla oynadığım yerleri koymayın. Bizim de bir karizmamız var. Kötü karakter oynuyoruz, insanları inandıracağız. Bu arada ben de gördüğüm zaman çok güzel olmuş demedim. Ama sonuç itibarıyla kadınlar ne giydi durumu bizi çok sinirlendiriyor. O sırada gerçekten o bir sütyen değil ama evet sütyen giydim, beyaz sütyen çok severim filan diyesi geliyor insanın. Öyle bir yere sürüklüyorlar seni.

 

Dilediğin kişiye, dilediğin bir soruyu 83 milyonun izlediği bir programda sorma imkanı verildi sana. Bu kim olurdu ve ona ne sorardın?

 

Çayımızı kahvemizi alıp Freud ile sohbet etmek isterdim. Ya da Mevlana’ya şu aşktan bahsedip beni inandır demek isterdim. Aziz Nesin’e de sorabilirdim. Bu yazdığın öyküler şu an yazmışsın gibi nasıl olabiliyor? Sence biz neden bir adım bile ilerleyemedik?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!