Güncelleme Tarihi:
◊ Setin son gününde bir aradayız. Bu ikili nasıl bir araya geldi?
- Belçim Bilgin: Bu ikili birbirine çok teğet geçmiş aslında... Bir araya geldiğimizde, daha önce aynı projeler için görüşmeler yaptığımızı fark ettik. Kısmet bu işeymiş. Onur’la daha önce tanışma fırsatımız da olmamıştı. Şimdi çok şanslı hissediyorum. Bir ebeveyni oynarken, Onur gibi bir partnerim olması muhteşem oldu. Çünkü çok gerçek bir aile yarattık. Mutluluk verici bir serüvendi.
- Onur Tuna: Geçmişin o enerjisiyle ortaya daha da güzel bir iş çıktı. Projeye olumlu yansıdı bu durum. Ebeveynleri çok rahat oynadık, zorlanmadık.
◊ Filmde sosyal medya, kimlik arayışı, akran zorbalığı gibi konular işleniyor. Peki nasıl bir anne, baba göreceğiz?
- Belçim Bilgin: Merve beyaz yakalı bir kadın, bankada çalışıyor. Alper’le çok genç yaşta birbirlerine âşık olmuş, evlenmişler. Alper, Kuzey Denizi’nin ortasında, bir petrol rafinerisinde çalışıyor ve 3 yıldır ailesinin hayatında yok aslında. Bu dijitalleşme çağında iletişimsizlik yaşadıklarını görüyoruz. Çocuklarını bir özel okula göndermek için ellerinden geleni yapıyorlar. Onun en iyi koşullarda büyümesini sağlamaya çalışıyorlar. Ama aslında bir sürü şey eksik kalıyor. Köleleşmiş halde yaşarken, birçok şeyi ıskaladıklarını fark edemiyorlar. Merve bu filmde sağduyunun ve makul bakabilmenin temsili bence. Filmin sonuna kadar da derin bir uykuda.
- Onur Tuna: Çok güzel açıkladın. “Zor Bir Ailede Büyümek” diye bir kitap okumuştum, iyi bir ailenin aslında ne kadar toksik olabileceğini anlatıyordu. Alper’le Merve de bunu yaşıyor. Adam Oslo’ya gidiyor ve petrol rafinerisinde çalışmaya başlıyor. Eline geçen bütün parayı ailesine yolluyor. Ama kaçırdığı bir şey var; kızı büyüyor, hayat arkadaşı yalnız başına bir şeylerle mücadele ediyor, farklı topraklarda ve frekanslardalar. Alper zaman içinde kendisinin ilgilenmesi gereken birçok şeyin eksik kaldığını görmeye başlıyor. “Aile” kavramını fark ediyor. Çocuğun eğitimiyle ilgili de sisteme yönelik bir eleştiri var. Eğitim sisteminin özelleştirilmesi, maddi durumu iyi olan çocukların üst statülere gelmesi, emek faktörünün aşağılara çekilmiş olması... Tüm bunlar çocukların üzerinde illaki manipülasyona yol açıyor.
Filmde anlatmak istediğimiz aslında ebeveynlerin hatalarından çocukların sorumlu olmadığını vurgulamak. Bir ailenin psikolojisinin bozulması, bir mahallenin psikolojisinin bozulması anlamına geliyor. Alper’le Merve de bu hikâyede başarılı olmaya çalışırken başarısızlıklarını keşfeden iyi niyetli ebeveynler.
- Belçim Bilgin: Doğru yapabildikleri tek şey, sevgiyi paylaşmak...
JENERASYONLAR ARASINDAKİ SORUNU DAHA FAZLA KONUŞMALIYIZ
◊ Filmi izleyenlerin kendileriyle bir yüzleşme yaşayacağını düşünüyor musunuz?
- Onur Tuna: Bunları yaşamamış kişi yok. Şöyle söyleyeyim; zorbalanmadıysa bile zorbalamıştır. Bu gerçeklik içerisinde yaşıyoruz ne yazık ki. Artık uyanmamız gerektiğini söylüyor bu film de. Umarım filmi sadece zaman geçirmek amacıyla izlemez, bir şey almaya çalışırlar buradan.
- Belçim Bilgin: Benim de kendi ebeveynliğimle ilgili bir sürü şeyi başka türlü ele almamı sağladı bu film.
◊ Nasıl bir özeleştiri yaptınız?
- Belçim Bilgin: Açıkçası çocuklarla doğru iletişim kurma konusunda bocalama yaşadım, o nedenle bu senaryoyu okuduğum zaman projede olmayı çok istedim. Jenerasyonlar arasındaki sorunu daha fazla konuşmalıyız. Dijital dünya onların gerçeği. Fakat bize yabancı. “O alanları nasıl daha temiz tutabiliriz” diye düşündüğümüz anda da ekran sınırlama saatleri filan giriyor devreye. Benim oğlum artık 14 yaşında, o zamanlar geçti bizim için. Ama bazı şeyleri çok disiplinli ve farkındalıkla uygulamamız gerektiğini fark ettim.
- Onur Tuna: Genelde büyüklerimizden duyduğumuz, devşirme yani akılla değil nakille büyüyen bir toplum var Türkiye’de. Yani kendi aklıyla düşünen çocuklar yetiştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
ZORBALIK EVDE BAŞLAR
◊ Siz nasıl bir ailede büyüdünüz? Okul hayatınızda, arkadaş çevrenizde hiç zorbalıkla karşılaştınız mı?
- Belçim Bilgin: Bizim büyürken yaşadığımız zorbalık modelleri bence hep vardı. Ama yaşayıp evimize geldikten sonra kesiliyordu, birkaç saat başka bir gerçeklik yaşıyorduk. O arada kurguluyorduk nasıl baş edeceğimizi. Şu anda maruz kalınan zorbalığın formu o kadar farklı ki, bambaşka şeyler konuşmak lazım. Onlar hiç çıkamıyorlar o sarmalın içinden. Çok mecbur kalınca aileleriyle paylaşıyorlar. Öte yandan ben, mutlu ve sevgi dolu bir ailede büyüdüğüm için yaşadığım zorluklarda bir şekilde çıkış yolu bulacağımı biliyordum. Onun yarattığı güven çok önemli. “Dünya güvenli bir yer” bilgisiyle büyüdüm. Galiba Onur da öyle büyümüş bir evlat.
- Onur Tuna: Eskiden de zorbalık vardı. Ben de maruz kaldım birçok kez. Ama bir kişi zorbalık yaptığında, ona “Dur ya bu kadarı da yapılmaz” diyen bir arkadaş çıkardı. Yani bir denge vardı. Aslında bizim filmimiz “Zorbalık evde başlar” mottosuyla açılıyor. Bir çocuk durduk yerde bardağı yere fırlatmaz. Bir derdi vardır, bir şey göstermeyi çalışıyordur. Ama onu göremeyen, dinleyemeyen ebeveynler vardır. Bu da çok zor bir yetidir, o yüzden ebeveynlere de kızmıyorum.
BELÇİM BİLGİN: BİR BAŞARIM OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM
◊ Karşımda magazinden uzak, işlerini başarıyla yapan iki insan görüyorum. Sizce başarınızın sırrı buradan mı başlıyor?
- Belçim Bilgin: Ben bir başarım olduğunu düşünmüyorum.
◊ Neden?
- Belçim Bilgin: Başarısız da olduğunu düşünmüyorum. İşimi çok severek yapıyorum. Bunu bir “başarı” adı altında değil de “nefes almak” gibi bir yerden yapıyorum aslında. Başka türlü var olmayı belki de bilmiyorum. Ama ortalıkta olmamakla, hele ki bu yıpratıcı dijital çağda oraya bir malzeme vermemeye özen göstermekle ilgili bir çabam var açıkçası.
- Onur Tuna: Ben asosyalim.
◊ Oyunculuk haricinde müzik ve resimle ilgileniyorsunuz değil mi?
- Onur Tuna: Evet, işte o yüzden vaktim doluyor. Evden çıkmıyorum. Haftanın 4-5 günü ortalama 12 saat setteyim. Bazen boş günlerimde seslendirme yapıyorum. Müzikle uğraştığım için stüdyoya gidiyorum. Bazen çok canım sıkılıyor, boyaları alıyorum, birbirine karıştırıyorum. Bunun yanında zaman ayırdığım ailem var, kız arkadaşım var, dostlarım var, üç kedim var, köpeğim var... Birileri bana “Kuruçeşme’ye hiç mi gitmiyorsun?” diyor, gitmiyorum. “Şu mekânın bilmem nesi iyiymiş”, bilmiyorum. İhtiyacım yok, çünkü ihtiyacım olan karın tokluğu ile dostlarımı görmek ve işime konsantre olmak. Böyle bir hayat yaşadığınızda magazinin sizi yakalama ya da sizinle uğraşma gibi bir olasılığı yok zaten. Birileri garip garip yerlerden çıkıyor, arabasının içinde flaşlar patlıyor. Öyle bir olgu yok benim hayatımda.
İYİ BİR BABA OLURUM
- Onur Tuna: Filmde, 17 yaşında kızı olan bir babayı oynuyorum. İlk etapta içimde bazı korkular vardı. Ama daha sonra Belçim’le konuşunca, yönetmenimizle konuşunca, karakter için çalışmaya devam ettikçe her şey değişti. Ben kendimi şu an Alper gibi hissediyorum. Bir çocuğum yok ama iyi bir baba olabileceğimi düşünüyorum.
BU GENÇLER GELECEKTE BÜYÜK STAR OLACAK
■ “Aşk Tesadüfleri Sever” dizisinde küçüklüğünüzü oynayan Asena Keskinci, bu filmde kızınız rolünde. Tesadüf mü bu?
- Belçim Bilgin: Tesadüf... Asena ile enerjimiz çok benziyor. İzleyince anlayacaksınız. Gençlerimizin hepsi pırıl pırıl ve çok büyük bir tutkuyla iş yapıyorlar. Gelecekte büyük star olacak gençlerin ilk işinde onlara eşlik etmişiz gibi hissettim çoğu zaman.
YOUTUBE PROGRAMI GELİYOR
■ Onur Bey konser vermeyi düşünür müsünüz bir gün?
- Onur Tuna: 14 yaşımdan beri müzikle uğraşıyorum. Kendi şarkılarımı yazıp besteliyorum. Bugüne kadar bazı albümler çıkardım. Onların da hepsi kendi şarkılarımdı.
- Belçim Bilgin: Onları da sessiz sessiz yapmış.
- Onur Tuna: Bağırmaya gerek yok gibi geliyor bana. Mesela soruyorlar “Ne tür müzik yapıyorsun” diye, “Dinlemeyen için alternatif” diyorum. Kendi stüdyom var, orada çalışıyorum. Çıkacak olan şarkılarım var. Bir de bir YouTube projesi hazırladık Hazal Türesan, İsmail Hacıoğlu, Taner Ölmez, Mehmet Özgür ve Timur Acar’la birlikte.
■ Nasıl bir program olacak?
- Onur Tuna: Canlı çalıp söylediğimiz bir program. Sekiz kişiyi konuk aldım. 11 tane de şarkımı kaydettik. 19 video var, onların edit’iyle uğraşıyoruz şu anda. Tahminimce bu bahar ayında gelecekler. Sohbet yok, direkt müzik var.
■ Kimden çıktı bu fikir?
- Onur Tuna: Stüdyo ortağım var, Serhat Şensesli. Çok uzun yıllardır dostuz. Birlikte başladık bu işe.
ARTIK BURADAYIM
◊ Belçim Hanım, Kanada’da hayat nasıl gidiyor?
- Belçim Bilgin: Geldim, artık buradayım. 1.5-2 ay içerisinde bir diziye gireceğim. Şu anda yayında olan bir iş. Söylemeyeyim, sürpriz olsun. Uzun süredir üzerinde çalıştığım projeler var.
◊ Artık daha aktif olacaksınız o zaman.
- Belçim Bilgin: İnşallah, çok özledim çünkü.
GENÇ BELÇİM’E ‘AŞKIM KORKMA’ DERDİM
◊ Şimdiki aklınızla mesleğe yeni başlayan Belçim ve Onur’a ne öğütü verirdiniz?
- Belçim Bilgin: “Aşkım korkma” derdim. Benim bir de böyle Cannes Film Festivali, kırmızı halıyla falan enteresan bir girişim oldu mesleğe. Oyunculuktan ziyade işin öbür kısmını yönetmekle ilgili zorlandım. Daha tecrübeli olmam gereken bir yere pat diye girmiş oldum. O biraz ürkütmüş olabilir beni başta.
- Onur Tuna: Televizyona başladığımda sabahları AKM’ye ekip servisiyle giderdim. İlk işimdeki okuma provasını hiç unutamam. İçeriye bir anda Fikret Kuşkan, Rana Cabbar, Menderes Samancılar, Arif Erkin girdi. Hepsini okul gibi gördüm.