Haftanın yenileri

Güncelleme Tarihi:

Haftanın yenileri
Oluşturulma Tarihi: Şubat 24, 2012 23:11

Haberin Devamı

Roman

Hafiyenin El Kitabı
Jedediah Berry
Çev.: Algan Sezgintüredi
Siren Yayınları

Her şey, Charles Unwin’in Merkez İstasyonu’na sırf ekose mantolu kadını izler gibi yapıp, gerek olmamasına rağmen neden oraya geldiğini soracak olurlarsa, ne diyeceğini düşünmesiyle başladı. Elinde kahve olmamasına rağmen, kahve için, diye cevaplasa yine olmayacaktı. Hayatı bir düzen abidesi olan Unwin gibilerin düzeni bir kere bozuldu mu, devamı çorap söküğü gibi gelir. Dedektiflik bürosunda efsane dedektif Sivart’ın kâtipliğini yapan, en az altında çalıştığı dedektif kadar efsane bir isimdir. Kimi kandırıyorum canım, hangi kâtip efsaneymiş ki, Unwin de efsane olsun. Ama o sökük çoraptaki doğru ipi yakaladığınız anda, bu bile gerçek olabilir. Üstelik sanılandan kısa sürede ve mucizevi bir şekilde. Unwin birdenbire terfi ettiğini öğrenebilir örneğin. Sonra efsanevi Sivart’ın çözdüğü olayların aslında çözülmediği de ortaya çıkabilir. Hattâ  garip bir ‘uygurgezerlik’ içinde, herkesin bir başkasının arkasından iş çevirdiği de ortaya çıkabilir. Koskoca kurum, büyük bir kaosun içindedir belki de ve bunu çözebilecek tek kişi sıradan, titiz kâtip Charles Unwin’dir. Ona yardım edecek tek şey, bizim de satır satır okuyacağımız Hafiyenin El Kitabı’dır. Belki de her şey garip bir düştür ve yapılacak en iyi şey, bu mükemmel kitabı okumaktır.

Haberin Devamı

Tiryaki kitapları

İnceleme

Bin Yılın Çayı
Kemalettin Kuzucu
Kapı Yayınları

İstanbul 1898 Kahvehane Hikâyeleri
Cyrus Adler - Allan Ramsey
Çev.: Sabri Kaliç
Maya Kitap

Elimizdeki değerlerin, kültürel unsurların öneminin, biraz geç farkına varan bir milletiz. Farkına vardığımız anda da, garip bir ‘trend’ yaratıyoruz konuya dair. Artık millî içeceğimiz olan çay, bir televizyon dizisinin kahramanlarınca övülünce milletçe fark ediyoruz. Ülkemize dışarıdan gelmiş olsa da, ‘Türk Kahvesi’ gibi bir tanım yarattığımız kahve, komşumuz tarafından sahiplenilince kıymete biniyor. Çay ve kahvenin son zamanlarda, bilhassa yayıncıların gündemine oturmasının sebeplerini tam olarak anlayabilmiş olamasak da, açıkçası durumdan zerre şikâyetçi olmayanlardanım. Ne de olsa, tiryakisi olduğumuz içeceklere dair, daha iştah açıcı yayınlar yapıldıkça ona olan bağlılığı artanlardanım. Benim gibi başka birçok ‘tiryaki okur’ vardır, bundan da hiç şüphe duymuyorum. Geçtiğimiz haftalarda, farklı yayınevlerince çay ve kahvenin tarihine, kültürel geçmişine ve bizim kültürümüzdeki ‘önemine’ dair kıymetli yayınlar yapılmış ve bunlardan söz etmiştim. Seri devam ediyor...
Önceliği çaya verme taraftarıyım. Kemalettin Kuzucu’nun ‘Bin Yılın Çayı’ adlı incelemesi, Osmanlı’da çay ve çayhane kültürünü, detaylıca anlatan hacimli bir çalışma. Osmanlılardan önce Türklerdeki çay kültüründen başlattığı incelemesinde Kuzucu, çayın Osmanlı coğrafyasındaki tarihi seyrini ele alıyor. Çayın Osmanlı Devleti’ne girişiyle beraber, çaya dair tartışmalardan, tarım reformlarında çaya dair alınan kararlara, Dersaadet’teki çay ticaretinden Tanzimat devri - Birinci Dünya Savaşı gibi dönemlerdeki çay piyasasına kadar anlatılıyor. Dahası yöre yöre, kıtlamadan çay partilerine, demleme tekniklerinden muhafaza ve gerekli araçlara, çayla ilgili deyimlerden, edebiyat ve sanattaki yansımalarına kadar çaya dair her şeyi eksiksiz anlatıyor Kuzucu.
Cyrus Adler ve Allan Ramsay ikilisinin, kitabı ise gerçek bir belgesel niteliğinde. Cyrus Adler İstanbul’a yaptığı ziyaretlerinde, dikkatini kıraathanelere yönlendirmiş ve buralarda anlatılan hikâyeleri, gerçekleşen sohbetleri önce dinlemiş, sonra kendince önemli bulduklarını derlemiş. Yani, ezbere söylediğimiz “18-19. yüzyıllarda kahvehane ve kıraathane hayatı sosyal yaşamda önemli bir yere sahiptir,” sözünün içini dolduruyor Adler. Anlatılan efsaneler, bugüne kadar gelmiş veya gelememiş söylenceler, komik, trajik olaylar, siyasi hikâyeler bize dönemin kahvehane yaşantısının resmini çiziyor, tüm yönleriyle. Çay-kahve tiryakilerinin iştahını kabartacak, tiryaki olmayanları tiryaki yapacak kitaplar.

Sinema

Haberin Devamı

Acelesi Olanlar İçin 99 Klasik Film
Hanrik Lange - Thomas Wengelewski
Çev.: Sinan Köseoğlu
Say Yayınları

Sürekli duyarız, “Bu filmi izlememek büyük kayıp,” diye. Bilhassa ‘klasik’ olarak adlandırılan filmlerde muhakkak bu cümle tamamlayıcı unsurdur. Sırf bu cümle yüzünden, izleyip büyük hayal kırıklığı yaşanan filmler de yok değildir. Bunların hepsi, ölmeden izlenmesi gereken filmler arasındadır. Ama sonuna kadar izlemek, başlı başına bir ölüm gibidir, kimi zaman. Neticede hız çağında yaşıyoruz, herkesin acelesi var. Biraz da eğlenmek gerek değil mi? Hanrik Lange - Thomas Wengelewski ikilisi bizi büyük bir yükten kurtarıp 99 ciddi, ağır, mükemmel, unutulmaz... uzun lafın kısası ‘klasik’ filmi bir sayfaya sığdırdıkları 4 karede izletiyorlar. Kuzuların Sessizliği’nden Potemkin Zırhlısı’na, Yüzüklerin Efendisi’nden Jaws’a kadar her filmin 4 karelik skeçleri yer alıyor kitapta. Yıldız Savaşları’nı bakın nasıl anlatıyor: “Çok çok uzun zaman önce, çok uzak bir galakside Efendi Darth Vader babalık zanaatını kıvıramayınca, gezegenleri havaya uçurmak gibi işlerle uğraşmaya başlar. Bu arada, yetim Luke Skywalker, Obi Wan Kenobi, Han Solo ve ayaklı halı Chewbacca Prenses Lea’yı bulmak üzere yola çıkarlar ama onun yerine bir ölüm yıldızı bulurlar. Luke ne yapıyor? Gördükleri mekanik gezegeni havaya uçuruyor. Artık babası kimse?”

Şiir

Haberin Devamı

Beni Bu Güzel Havalar Mahvetti
Orhan Veli

YKY

Orhan Veli’nin şiirine dair söylenecek ne çok şey var, şöyle bir durup düşündüğünüzde... Memlekette birçok insan, alıp bir şiirini baştan sona okumamış olsa bile, “rakı şişesinde balık olsam”, “İstanbul’un orta yeri sinema,” ve daha birçok mısraını ezbere bilir. Onun sesini kitaplarından bile duyarız, öyle özgündür, belirgindir. Şimdiye kadar şiirlerini, başta Müşfik Kenter olmak üzere birçok usta oyuncudan dinlemiştik. Ama bu sefer durum farklı. O güler yüzlü, zayıf uzun boylu adamın sesini duyabileceğimiz bir kitap/CD var artık. YKY tarafından yayınlanan kayıtlar, şairin kızkardeşi Füruzan Yolyapan’ın arşivinden çıkmış. İyi ki de çıkmış. Verilen bilgiye göre, bir yılbaşı eğlencesi sırasında kaydedilmiş bu şiirler. CD’deki şiirler birtakım dipnotlarıyla kitapta da yer alıyor. Şimdiye kadar Nâzım Hikmet, Attilâ İlhan... gibi büyük ustaların kendi seslerinden şiirlerini dinlemiştik aslında. Fakat, Orhan Veli’nin sesini ilk defa duyacağız. Kimi zaman “bu da romantik bir şiir,” diyerek okumadan önce, şiirini tanıtıyor şair, sonra okumaya geçiyor. En baştan söyleyeyim, duyacağınız ses, her ne kadar kaydedilen yerin kalabalıklığı dolayısıyla tertemiz olmasa da, insanı kendine hayran bırakıyor. Keşke daha çok kayıt kalsaymış dedirtiyor...

Çocuk-Felsefe

Haberin Devamı

Çocuklarla Felsefe
Nuran Direk

Pan Yayıncılık

Bu toprakların makus kaderini yansıtan sorulardan birisidir; “felsefemiz var mı?” sorusu. Oysa cevabı açık, “felsefe yapma” şeklinde bir deyimin yer aldığı bir kültürde, felsefeye dair bu bakış açısı, felsefe yapmaya niyetli insanların bile geri adım atmasına sebep olacak türden bir gerilim yaratıyor. Sofi’nin Dünyası’nı saymazsak felsefî metinlere olan ilgimiz de üzücü. Bunun çözümü yine bir atasözünde saklı aslında, “ağaç yaşken eğilir.” Son yıllarda, birçok yayınevi yerli yabancı felsefe yazarının çocuklar için hazırladığı kitaplarla, çocukların felsefeyle erken yaşta tanışmasını sağlayan yayınlar yapıyor. Türkiye Felsefe Kurumu Çocuklar İçin Felsefe Birimi Başkanı Nuran Direk, yıllarını çocuklara ve gençlere felsefeyi anlatmaya, onların eleştirel düşünme yeteneklerini kazanmalarını sağlamaya adamış bir felsefe öğretmeni ve yazar. Pan Yayıncılık’tan çıkan ‘Çocuklarla Felsefe’ isimli kitabında önce akıl ve düşünmeyi, önemini ve daha sonra felsefenin temel sorularını, tek tek ele alıyor. Deyim yerindeyse ‘üniteler halinde’ anlattığı konuları, her bölüm sonunda pratik örneklerle daha kalıcı olacak şekilde öğretiyor. Felsefe tarihinin ezberciliğinden uzak felsefenin ne kadar keyifli olduğunu gösteren bir kitap.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!