Gece savaşçısı baykuş

Güncelleme Tarihi:

Gece savaşçısı baykuş
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 1998 00:00

Haberin Devamı

Yuvarlak büyük bir baş, uzun şerit şeklinde lekeler. Kafasının üzerinde iki küçük kara leke, kurşuni bir gaga, kulakları tırmalayan bir inilti. Peki bu gece avcısının silahları neler? İnsanın içini karartan bu sesi neden çıkartıyor? Bütün gün kendini iyice saklayarak uyuyan peçeli baykuş geceleri yerinde duramıyor. Erkek dişiye kur yapıyor, beraberlikleri ömür boyu sürüyor...

Vahşi baykuş da denen peçeli baykuş (Strix Aluco), Avrupa'nın ormanlık bölgelerinde, kendilerine ayrılmış alanlarda, Laponya peçeli baykuşu (Strix Nebulosa) da İskandinavya'dan Alaska'ya kadar yer alan tayga ormanlarında yaşıyor.

Gece avlanan ve hayatlarını daha çok gece sürdüren peçeli baykuşların da diğer baykuşlar gibi uğursuzluk getirdiklerine inanılıyor. Bunun bir nedeni de sesleri ve gürültüleri büyüten, gecenin karanlığı olsa gerek. Gece avlanarak hayatını sürdürmeye çalışan tüm hayvanlar gibi peçeli baykuşun da sesi, duyan insanlara kötü çağrışımlar yapıyor.

ZENGİN BESLENME!

Baykuşlar, çok çeşitli besleniyor. Bazıları sadece fare gibi küçük kemirgenlerle beslenirken, bazıları mönülerine tavşanı, bazıları balığı, bazıları ise küçük böcekleri, kuşları ve yılanları dahil ediyor.

Peçeli baykuş diğer gece yaşayan yırtıcı kuşlar gibi, gerçek bir avcı. Kanatlarındaki tüylerin biçimi avlarına sessizce yaklaşabilmelerini sağlıyor. Süzülerek alçaldığında ayakları bir uçağın tekerlekleri gibi aşağıya doğru uzanıyor, avının sırtına biniyor bu arada da gaga, öldürücü son darbeyi vuruyor. Böyle ani bir ataktan da pek fazla kurtulan olmuyor.

Baykuş ailesinin duyma kabiliyetleri de çok yüksek. Kulakları oldukça duyarlı. Bir radar sistemi ile donatılmış denecek kadar... Kulakların bir başka özelliği de asimetrik oluşları. Bir taraf diğer tarafa göre biraz daha dışarıda ve aşağıda bulunuyor. Bu özellik sayesinde etrafındaki sesleri ilk önce bir kulağı daha sonra da diğer kulağı ile duyuyor. İki kulak arasındaki duyma süresinin farklılığı, ki bu zaman farkı saniyelerle ölçülüyor, kuşa sesin geldiği yönü ve avının bulunduğu yeri hesaplayabilmesi için yeterli. Verileri elde ettikten sonra baykuş, avının üzerine bir mermi gibi gidiyor. Baykuşların küçük bir farenin çimenler arasında yürürken çıkardığı en ufak hışırtıları bile duyması kulaklarına olan hayranlığın artmasına neden oluyor.

Avını yakalamakta bir başka önemli yardımcısı da gözleri. Baykuş ailesinin tümü, hipnotize etme yeteneğine sahip gibi görünen büyük gözlere sahip. Bütün kuşların gözleri başlarının yan taraflarında yer alırken baykuşların gözleri, tıpkı insanlarınki gibi önde. Hatta bu konuda insanlardan da ileride oldukları biliniyor. Çünkü bu yırtıcı kuşların görüş açıları kafalarını 270 derece döndürebilmeleri ile oldukça genişliyor. Çoğu baykuş türü, özellikle geceleri iyi görüyor. Gece avlanan baykuşların retinalarında beyaz ve siyah rengi seçmelerini sağlayan duyarlı hücreler var. Laponya Baykuşu gibi gündüz avlanan baykuşların retinaları ayrıca renkleri ayırdeden hücrelere de sahip.

KUR YAPAN ERKEK

Baykuş ailesinin, özellikle peçeli baykuşların çıkardıkları sesler sayesinde ruh hallerini tarif edebildikleri de biliniyor. Kızgınlık, korku, hırçınlık, yaşama sevinci ve aşk zamanları seslerinden farkediliyor. Erkeğin çıkardığı sesler, dişilere kendini göstermesine yarıyor. Dişi de duyduğu seslerin anlamını rahatlıkla çıkarıyor. Bahar aylarında ormanın içinde çeşitli sesler dolanıyor. Önemli olan dişinin doğru erkeği bulabilmesi. Yanlış bir birleşmeden melez çocukların doğması, türler arasında karışıklığa neden oluyor.

Çift karşılaştığında, erkek kişiliğini kur yaparak gösteriyor. Baykuş çiftlerinin hemen hemen tümü, hayatları boyunca beraber kalıyorlar. Laponya Baykuşu karşısındaki güzel dişiyi küçük bir fare hediye ederek tavlıyor. Bu beraberliğin başlaması için de çaba gösteren çoğunlukla erkek oluyor. Dişinin çevresinde uçmaya başlıyor, gagası, pençeleri ve kanatları ile ona hafif hafif dokunuyor. Arada dişiyi ısırdığı da oluyor. Bu hafif ısırışları güzel aşk sözcükleri takip ediyor. Bütün bu davranışlara çiftleşmenin ön hazırlığı deniyor. Dişinin naz yapma süresi en fazla beş dakika. Daha sonra karar anı geliyor. Erkek dişinin üzerine çıkıyor. Kanatların iki yana açıldığı bu an, akrobatik hareketler içinde, birleşme meydana geliyor. Döllenme, çiftin doğru pozisyonda birleşip birleşmediğine bağlı.

Dişi yumurtladıktan sonra bir ay kadar erkeğin bakımına muhtaç kalıyor ve sonunda da tüm bu zorluklara değiyor ve yavrular doğuyor. Genel olarak üç ya da dört yavru dünyaya geliyor, çok ender olarak da bir tek yavru doğuyor. Aslında bir yuva içinde birçok yavrunun bulunması da pek iyi değil çünkü yavrular durmadan problem çıkarıyorlar. Hele hele açlarsa... Anne baykuş yavruların yanından üç hafta boyunca ayrılmıyor bu arada baba da aile üyelerini hayatta tutabilmek için çaba sarfediyor.

Yavruların büyümesi kanatlarının da olgunlaşması demek. Bu gelişimin sonunda da yuvayı terk ediyorlar. Bu arada annelerinden yiyecek seçimini, avlanmayı, yuva kurmayı, kısacası hayatın sırlarını öğreniyorlar.

Bu arada baykuşların ‘‘doğum kontrol’’ sistemleri de biz insanları kıskandırıcı: Yumurta sayıları her zaman aynı değil. Eğer bol yiyecekle beslenirlerse çok, az yiyecekle beslenirlerse az yumurtluyorlar. Yani çok yemek çok çocuk, az yemek az çocuk!

Anne baykuşun günlük yaşamı

Ağaç kovuğunda dört yumurta

Bu hikaye evinin yakınlarında çoktan terkedilmiş üç peçeli baykuş yumurtası bulan bir çocuğun deneyi. Çocuk olayı öğretmenine anlatıyor ve birlikte gelecek sene aynı yere gelip yuva kuracak olan bu baykuş için sunni bir yuva oluşturuyorlar. Deney başarılı oluyor, baykuş ertesi yıl aynı yere gelip dört yumurta bırakıyor.

Ardı ardına doğumlar

28 Mart, iki yumurtanın kabukları kırılıyor, diğer ikisi hala kuluçkada, yuvanın bir tarafı, fotoğrafların rahatça çekilebilmesi için cam, diğer tarafı ise ağaç kovuğu.

Yemek zamanı

29 Mart, yavruların gözleri kapalı, vücutları ise küçük yumuşak tüylerle kaplı. Bu beyaz tüyler daha sonra griye dönüşüyor. Anne baykuş yavrularını babanın getirdiği yiyeceklerle besliyor. Bu arada da kabuğu kırılmamış yumurtaların ısınma sorunlarını halletmeye çalışıyor.

İşbölümü

Anne yuvanın içinde yavrulara bakarken, baba da dışarıya avlanmaya çıkıyor. 35 gün boyunca 171 av öldürerek yuvaya dönüyor. Bu avların arasında 2 fare, 66 küçük memeli hayvan, 103 kuş bulunuyor.

Yuvadaki kaos

Anne baykuş 21 gün boyunca yuvadan dışarı adımını atmıyor. Baba da yuva içinde bulunanların yiyeceklerini taşımakla yükümlü. Yuvaya küçük kemirgenler, kuşlar getiriyor anne de küçüklere vermeden önce bu yiyecekleri öğütüyor. Avların tüyleri ise yuvanın dibinde halı oluşturuyor.

Yakın duruyorlar

15 gün boyunca anne baykuş yavruları sıcak tutmak için büyük bir çaba gösteriyor. Bu arada yuvayı temiz tutuyor ve yavruların yiyebilmeleri için yiyecekleri öğütüyor. Bir baykuş yavrusunun tek başına küçük bir kuşu yiyebilmesi için 3 hafta gerekiyor.

Şimdi üç kişi olduk

2 Nisan, sağ kalan son yumurta da kırılıyor. Sona kalan yavru diğerleri tarafından daima sömürülüyor, yemekleri alınıyor, istediği kadar büyüsün yavrular içinde en cılız olanı hep o oluyor.

Kardeş düşmanı

23 Nisan, aile büyüklerinin yokluğundan fayadalanan en büyük kardeş küçük kardeşini canlı canlı yemek istiyor. Neyse ki bu olay yavruların kanatlanıp uçmaya başlayacakları günlere yakın bir zamanda gerçekleşiyor. Birkaç gün sonra en küçük yavru da uçabilecek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!