Garson baskısı olmadan mekan keyfi olur muymuş

Güncelleme Tarihi:

Garson baskısı olmadan mekan keyfi olur muymuş
Oluşturulma Tarihi: Aralık 03, 2004 00:00

Hikmet Ongan ve Rafi Karako, New York’un meÅŸhur ‘bagel’ından sonra, bizleri ÅŸimdi de ‘rahat mekan’ konseptiyle tanıştırmaya hazırlanıyorlar. Ä°ki ortak, ‘Her mekanda rahat koltuklar var. Ama ‘Tribeca’larda hakikaten bir kahve içip, saatlerce o koltuklarda oturmanız mümkün’ diyor ve ekliyorlar: ‘Emin olun garson sizi rahatsız etmeyecek! Sözümüz söz!Ä°stanbullu için simit neyse, New Yorklu için ‘bagel’ o! New York’ta üniversite okurken tanışan Hikmet Ongan ve Rafi Karako, bir çeÅŸit tombul simit olan ‘bagel’ın tadını o kadar çok beÄŸenmiÅŸler ki, bagel satmak için Türkiye’de bir kafe açmaya karar vermiÅŸler. ‘Hem ‘bagel’ı bilenleri, hem de bu tadla hiç tanışmayanları ondan mahrum etmemek için kahve-salata ve bagel satılan ‘Tribeca’ları açmaya karar verdik. Ama önce kolları sıvayıp bagel piÅŸirmeyi öğrenmemiz gerekiyordu’ diyor Rafik Karako. Gerçekten de daha önce hiç mutfaÄŸa girmemiÅŸ olmalarına raÄŸmen, önce bagel yapmayı ustalarından öğrenmiÅŸler, sonra da dört ay boyunca, ilk ÅŸubeleri olan Yeniköy Tribeca’da elleriyle ‘bagel’ yapıp satmışlar. Krem peynirlisi, sosislisi derken, bu lezzet de zaten onları 1998 yılından bu yana hiç yanıltmamış. SAATLERCE MÄ°SAFÄ°RÄ°MÄ°Z OLUN Åžu anda Ä°stanbul’da beÅŸ, Ankara’da iki ÅŸubesi olan Tribeca, çoktan kendi müdavimlerini yarattı. Yine de bu sonbaharla birlikte, hem mevcut müşterilerine, hem de Karako ve Ongan’ın tabiriyle yeni ‘misafirlerine’ daha çekici gelebilmek için farklı bir atılıma giriÅŸtiler. O da ‘rahat mekan’ konsepti! Hikmet Ongan ‘Aslında biz ilk andan itibaren hep, ‘önce rahatlık’ dedik. Fakat, sabah 09.00- akÅŸam 23.00’e kadar, ne kadar rahat da olun desek, bu fiziksel olarak gerçekleÅŸmeyebiliyor. Misafirlerimiz üzerlerinde bir baskı hissedebiliyor, bir kahveyle yetinmeyebiliyorlar. Biz ÅŸimdi onlara bir kahve de içseniz, siz Tribeca’nın misafirisiniz diyoruz ve buna inanmalarını saÄŸlıyoruz’ diyor. ‘Bagel’ın öyküsü Bagel enlemesine sandviç ekmeÄŸi gibi kesiliyor. İçine peynir veya et çeÅŸitleri konuluyor. Amerikalı gibi duruyor ama Hikmet Ongan, ‘Kökeni Türklere dayanıyor’ diyor ve anlatıyor: ‘‘Merzifonlu Kara Mustafa PaÅŸa’nın stratejisiyle ilgili askeri kitaplar okudum, aslında Viyana kapılarından çekilmesi askeri açıdan bozgun deÄŸil manevradır. Belgrad’ta orduyu yeniden toparlayıp, kış mevsimi geçince Viyana’ya yürüyecekti ama saray entrikaları sonucunda kellesini kaybetti. PaÅŸamızın kellesi giderken bu iÅŸe sevinenler de vardı. Viyana’da Musevi bir fırıncı Osmanlı’ya arkadan saldıran Lehistan (Polonyalı) Kralı Jan Sobiyeski’ye minnetini sunmak üzere en kaliteli undan ekmek yaptı. Sobiyeski, çok iyi binici olduÄŸu için ekmeÄŸe üzengi formu verdi. Ama ortası delik ve ÅŸiÅŸkin bu ekmeÄŸi odun ateÅŸinde piÅŸirmek zordu, iç kısmı çiÄŸ kaldı. Musevi fırıncı kolayını buldu yeni ekmeÄŸini önce suda haÅŸladı, sonra fırında piÅŸirdi. Bagel iÅŸte böyle doÄŸdu. Osmanlı Viyana kapısından döndü ama Polonya da bir daha iflah olmadı. Özellikle Polonyalı Museviler, umudu Yeni Dünya’ya baÄŸladı. Bagel göçmenlerle birlikte ABD’ye taşındı. ‘Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!