FELAKETÄ°N (YA DA) KOMEDÄ°NÄ°N ADI7.4'ÜN BÄ°RÄ°NCÄ° YILDÖNÜMÜ... Dünya denilen bu gezegen, özellikle son bir yıldır "sersem sepelek" bir alem oldu gitti. Sadece

Güncelleme Tarihi:

FELAKETİN (YA DA) KOMEDİNİN ADI7.4ÜN BİRİNCİ YILDÖNÜMÜ... Dünya denilen bu gezegen, özellikle son bir yıldır sersem sepelek bir alem oldu gitti. Sadece
OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 18, 2000 00:00

FELAKETÄ°N (YA DA) KOMEDÄ°NÄ°N ADI7.4'ÃœN BÄ°RÄ°NCÄ° YILDÖNÃœMÃœ... Dünya denilen bu gezegen, özellikle son bir yıldır "sersem sepelek" bir alem oldu gitti. Sadece ülkemiz deÄŸil, dünyanın her bir yeri, eski tabirle, "muttasıl" sarsılıyor. Hem de iyi sarsılıyor. YerkabuÄŸunun henüz yerli yerine oturtamadığı bir sorun var. O, kendi iÅŸine bakıyor.Zira, bir yerde bir sıkışıklık var ise, acilen bu rahatsızlıktan kurtulmak gerekir. Büyüklerimiz, boÅŸuna "sıkışan çıkar…" dememiÅŸ? Ãœstelik, bu söz iki yönlü bilge bir laf: hem, her kim "sıkıştığına" kanaat getirmiÅŸse çıkar, hem de, "sıkıştıran" her ne ise, o çıkar. YerkabuÄŸunun yaptığı da bu zaten.Çocukların "Deprem Dede" diye baÄŸrına bastığı, ama beri yandan kamuoyu araÅŸtırmalarında "Türkiye'nin en seksi erkeÄŸi" seçilen Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara'nın muhterem eÅŸi ise, "Vallahi, seksi mi bilemem, ama, çok romantiktir." diyor. Tam puan! Işıkara bıkıp usanmadan tekrarlıyor: "Türkiye bir deprem ülkesidir. Kaçarı yok. Sallanacağız, durmadan. Japonlar gibi, deprem gerçeÄŸi ile barış içinde bir arada yaÅŸamayı öğreneceÄŸiz. AlabildiÄŸimiz tedbiri alacağız. Zelzeleye lanetler yaÄŸdırmak yerine, kusuru kendimizde arayacağız. "Deprem deÄŸil, binalar öldürür." gerçeÄŸini kabul edeceÄŸiz. TelaÅŸa mahal yok.Åžimdi bu "EndiÅŸe zamanı deÄŸil." Sözü kimilerine, hani o meÅŸhur fıkradaki, baÅŸaÅŸağı çakılmak üzere olan uçağın ikaz panolarında yanıp sönen, "Don't panic!… Don't panic!…" uyarısı gibi, fevkalade kötü bir "kara mizah" örneÄŸi olarak görülebilir. Ne var ki, gerçekler acı. Kader utansın…İnsan ölecek bile olsa, telaÅŸa kapılmamalı. Vakarını korumalı. Hele, en ufak bir sarsıntıda, çatıdan bacadan atlayıp kol bacak kırarak elaleme hiç mi hiç rezil olmamalı. Sonuç kaçınılmaz ise, gülümsemeyi denemeli.Ben 7.4'te güldüm. ÇocukluÄŸumda iki zelzele geçirmiÅŸtim. 17 AÄŸustos gecesi ise, ev yıkılmaya karar verilmiÅŸ olsa, "en kurtarılamaz" durumda idim. Durum her yönüyle komikti. Bu traji-komik öykü-ki, her satırı doÄŸrudur- bu yüzden kaleme alındı.Sıcak bir gündü. GüneÅŸ tepedeyken saÄŸda solda oyalanmış, pek bir iÅŸ çıkaramamıştım. Gün akÅŸam oldu, balkonu yıka, çiçekleri sula, haberleri izle derken, sonuç: sıfıra sıfır, elde var kocaman bir sıfır. Durumum acıklı: mahallenin namusunu kendime karşı kurtarmak telaşına düştüm.Derhal, dikkatimi toplayıp, dört kol çengi okumaya, notlar almaya baÅŸladım. "Hararet muhalefeti" nedeniyle, kıyafetim, elbiseye deÄŸil de, geceliÄŸe daha yakın. Canım ad evde yok diye, lâubaliliÄŸi iyiden iyiye ele almışım, sizin anlayacağınız. Saat gece yarısını devirdi, sabahın erken anlarına doÄŸru ilerlerken, bir ağırlık bastı. Gözlerim kapanmaya baÅŸlayınca, "YenilmeyeceÄŸim... Ama beÅŸ on dakika kestireyim..." dedim. TV açık, elektrikler yanıyor iken, gittim, yatağımın ayak ucuna şöyle bir kıvrıldım. Sabaha karşı, 01.30 ila 20.00 falan olmalı.Mamalarını tıka basa mideye indiren kedilerim çoktan uyumuÅŸtu. Benim de içim geçmiÅŸ, beÅŸ on dakika kestireyim derken birbuçuk saat uyumuÅŸum!??? Birden, tabiri caizse, "rank" diye uyandım. BaÅŸucumdaki saat 00.30'e beÅŸ var'ı gösteriyordu. Kendi kendime, "Tamam, kalkıyorum. Ä°ki dakika kendime geleyim..." derken, bir beÅŸ dakika daha geçti sanırım.Ayılmaya çabalarken, dipten gelen, inanılmaz, kıyamet gibi bir gürültü koptu. Åžimdi ben, ev içindeki âni gürültülere karşı ÅŸerbetliyimdir. Zira, buzdolabının üstünden kütüphanenin en üst raflarına atlayan kediler, istikararlı bir ÅŸekilde, önlerine ne çıkarsa, muntazaman devirirler de devirirler. O azman gürültüyü duyar duymaz, gene kedilerin bir yıkım operasyonu ile karşı karşıya olduÄŸumu düşünüp küfürü bastım: "Tüh Allah kahretsin! Yine ne kırdınız?"Ve, tek kiÅŸilik bir adet hasar tespit komisyonu olarak, mıntıka keÅŸfine çıktım. Bizim o upuzun koridorda, bir baÅŸtan bir baÅŸa gittim geldim. Hiç bir ÅŸey yok!??? Bu arada kediler, popolarında pireler uçuÅŸaraktan, horul horul uymakla meÅŸgul. "AsayiÅŸ berkemal galiba…" diyerek salona yöneldiÄŸim anda, acaip ÅŸekilde sallanmaya baÅŸladık. "Sallanma" sözü, aslında, pek hafif kalır. Çürük çarık bir binanın dördüncü katındayım. Ve, ev, en az yirmi cm.'lik bir marjla beÅŸik gibi sallanıyor sanki. Fakat, tüm eÅŸya yerli yerinde???Nihayet, jetonum düşebildi! Zelzele!..Ä°lk iÅŸim, TV ile ışıkları kapatmak oldu. Mahallenin ışıklarını en erken, benden on saniye sonra otomatik olarak söndürebildiler. Yazıklar olsun!…Şimdi bekliyoruz…AÅŸağıdaki köpeklerden hiç ses yok, anasını -pardon babasını- satayım. Bir sonraki zelzeleden evvel, acilen tavuk beslemeye baÅŸlamam gerektiÄŸine karar verdim. Kediler ve köpeklerden hayır yok nasıl olsa…Bu arada ÅŸangır ÅŸungur sallantı berdevam. Tamamen ayılmışım…Ancak, mahallede komÅŸusu ile kavgaya soyunan hatunlar misali, salonun ortasında, ellerimi belime dayamış, ayakta öylece bekliyorum. Sarsak durum, fevkalade sarsak!… Bir ara, kendi kendime, "Bu , hiç durmayacak galiba???…" dediÄŸimi hatırlıyorum. Hayır yani, durmazsa ne yapmalı? Oysa, deprem dediÄŸin, namusuyla üç beÅŸ saniye sürer, geçer. Bu ne biçim iÅŸtir. Nihayet durduÄŸunda, evde en ufak bir biblo dahi yerinden bir milim kımıldamamıştı. Zelzele sona erdince, baktım tüm komÅŸular evlerini terkedip kaldırımlar üzerine salkım saçak serilmeye baÅŸlaldılar. Aldı beni bir gülme. KardeÅŸim, iÅŸ olmuÅŸ bitmiÅŸ, ölen ölmüş(zira, böyle bir çalkalanmadan herkesin saÄŸlam çıkmasını beklemek mümkün mü?), kalan saÄŸlar bizimdir. Evi terkedecekseniz, ancak zemin katından fırlamak mümkün olabilir. Perde kapandıktan sonra sokaÄŸa çıkmanın alemi var mı? Pencereden , mahalle ahalisinin hırkalı, battaniyeli kamp kurma faaliyetlerini seyrettim biraz.Sonra, kendime bir duble rakı koydum. Bir de sigara tellendirdim ki, sigara tiryakisi deÄŸilimdir. Sonra, düşünmeye baÅŸladım. Åžu Tanrı'nın iÅŸine bakınız: sen koca gün dalganı geç, gece vakti çalışmak için ÅŸaha kalk, tam zelzeleden beÅŸ dakika önce uyanıver. Yukarıdan birileri, benim bu devasa tabiat hadisesini bizzat yaÅŸamamı uygun görmüş olmalı.Bir gazeteci olarak müteÅŸekkirim. Asla kaçırmak istemezdim.Zira, ÅŸu fani hayatımda, (son 28 Åžubat muhtırasının yol açtığı sarsıntıyı da sayarsak) tam dört darbe gördüm. Süleyman Demirel birkaç kez ÅŸapkasını alıp gitti, sonra geri geldi. Meslek hayatımda, bir adet cumhurbaÅŸkanı (Turgut Özal) öldü. Ne milli hamaset, ne de sol ideoloji yüklü nutukların bu memleketi kurtaramayacağı anlaşıldı. Bab-ı Ali, bildiÄŸimiz "Bab-ı Ali" olmaktan çıktı. Åžu anda dahi inanılmaz güzelliklerine raÄŸmen, Ä°stanbul'u -ÅŸehrimi- kaybettim. "Köşe dönmek" baÅŸtacı deÄŸer oldu. Bizi Türk yapan tüm hasletlerimizi hepten yitirmek üzereyiz. Jülide ERGÃœDER - 18 AÄŸustos 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!