Faiz dışı harcamalardaki artış

Güncelleme Tarihi:

Faiz dışı harcamalardaki artış
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 20, 2005 00:00

AB ile ilgili gelen haberler pek hoş değil. Dışişleri Bakanlığı’nın da bu gelişmelerden rahatsız olmaya başladığı, artık dillendiriliyor. Yani 3 Ekim’de tam üyelik müzakereleri başlasa bile, hemen ardından önemli sıkıntıların başlaması, artık kaçınılmaz görülüyor.Global anlamda likiditenin eskisi kadar rahat olmayacağının görülmesinin üzerine binen AB tedirginliği piyasaları ürkütmüşe benziyor. Piyasa uzmanları dövize olan talebin yurtdışından çok yurt içi kaynaklı olduğu görüşündeler. Kısacası; dışardan başlayan iyimserlik rüzgarı, yine dış kaynaklı kesildi ama içerisi dışarıya bakarak, daha fazla tedirgin oldu. Bizce herkesin bu kurları çok düşük bulması, bir hareket başladığında özellikle döviz borcu olanların ‘geç mi kalırız?’ korkusuna kapılıp, bir an önce döviz almak istemeleri, harekette önemli rol oynuyor.Bu hareketle birlikte, piyasada iktisatçılara daha fazla kulak verilmeye de başlandı. Bu da, rakamlara ve gidişata ilişkin yorumlara önümüzdeki dönem daha fazla bakılacak demek.Önümüzdeki dönem, ‘bozulan rakamlara karşı önlem alma dönemi’ olmalı. Aksi halde dış kaynaklı olumsuzluklar artarsa, fatura çok daha büyük olur. Herşeyden önce faiz dışı fazla hedefinde bir revizyonun konuşulmaya başlamış olması bile, tek başına mali disiplini tartışma konusu yapar hale getirdi.Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) belirlemelerine göre ocak-temmuz dönemi faiz dışı harcamalardaki artış dikkat çekici. Bu yıl mal ve hizmet alımlarında öngörülen artış oranı yüzde 14.95 iken, ocak-temmuz döneminde bu yılki artış yüzde 42’ye ulaştı. Aynı şekilde yüklü kalem olan sosyal güvenlik kurumlarına yapılan transferler ise bütçe hedeflerine göre yüzde 14 oranında artması gerekirken, artış yüzde 23’ü aştı. Tarımsal destekleme alımı ödemeleri de yine yüzde 12.3 oranında artması gerekirken, ilk 7 aydaki artış yüzde 40’ı buldu.Bütün bunlar, son dönemde mali disiplinde bir gevşeme hissedilmesine neden oluyor. Bu arada olaya daha köklü bakmaya çalışan TEPAV, 2000-2004 yılları arasında FDF hedefine ulaşmada ne tür önlemler alındığına baktığında ulaştığı sonuç ise ‘ağırlıklı olarak bir defalık tedbirlerin öne çıkması’ oluyor. Bununla birlikte beliren tablo, bu dönemde harcama tasarrufu sağlayan tedbirlerden çok gelir artırıcı tedbirlere ağırlık verilmesi.RAKAMLARA DA BAKILACAK Yani son yıllarda mali disiplinin sürekli yapılan vergi artışlarıyla sağlandığı, özellikle sigara, içki ve akaryakıtta fahiş vergi artışları nedeniyle kaçakçılığını hortladığı, bunun kayıtdışı ekonomiyi daha da büyüttüğü artık tüm çıplaklığıyla ortada.Dolayısıyla mali disiplini sağlamanın bir adım ötesine geçilerek, mali disiplinin kalitesine bakma gereği her geçen gün daha fazla kendini hissettirmeye başladı.Bu kaliteyi sağlamak için gereken yapısal tedbirlerde savsaklama olduğu da ortada. Bu nedenle IMF’yle henüz 1. gözden geçirmesi tamamlanmamış bir yeni program olduğu arık algılanmaya başlıyor. Piyasalar programın akıbeti hakkında daha fazla tedirginlik duymaya başlıyorlar.Genel bir gidişat olarak da, popülizmin yeniden başgösterdiği yönünde sinyallerin artması, piyasaları tedirgin eden başka bir unsur oluyor. Bütün bunlar şimdiye kadar görülmüyor muydu?Tabi ki görülüyor, bu gidişat için uyarılar yapılıyordu ama son günlerde bu rakamlar piyasalar tarafından daha sıkı takip edilir oldu. Sıkı takibin nedeni ise yine dış kaynaklı başlayan ve bahar havasının bitmekte olduğunu gösteren haberlerin artmış olması.Türkiye ekonomisi bir süredir global likiditenin itmesiyle, ama asıl olarak dayandığı AB ve IMF çapaları nedeniyle, olumlu bir hava yakaladı ve bu havayı epeyce sürdürdü.Yani AKP Hükümeti bu dönemi iyi götürdü ama temel olarak önünde bulduğu ekonomik gündemle gitti. Şimdi, Hükümet ve ekonomi yönetiminin asıl sınavı başlıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!