Ertuğrul Özkök: Güle güle

Güncelleme Tarihi:

Ertuğrul Özkök: Güle güle
Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2000 00:00

Ertuğrul ÖZKÖKO duygu daha çok küçükken içime düşmüştü. Fuar kenarından Gazi İlkokulu'na giderken, bazen aniden o soru aklıma gelirdi.Acaba babam ölünce ne hissedecektim?Sonra da o duyguyu hissetmeye çalışırdım.O zamanlar ölüm babama daha çok uzaklardaydı. Böyle düşünmek için bir neden yoktu.Ama bu korku zaman zaman içime düşer, ben de bu hissi yaşamaya çalışırdım.* * *Bir süredir o tanıdığım sesinden ağır ağır bir vedanın yaklaşmakta olduğunu hissediyordum.Her telefon edişimde yine bana ‘‘Çok iyiyim evladım. Merak etme’’ diyordu.Ama o ‘‘Çok iyiyim’’ cümlesinin içinde artık bir şeyler eksiliyordu.O, sadece benim anlayabileceğim nüanslar bir bir sınırı geçiyordu.Kendisi buradaydı, nüansları öteki tarafta. O zaman kendi kendime o gizli emri vermiştim.‘‘Artık baba kaybetmenin provasını yapmak zamanı geldi.’’Yıllar sonra yine o duyguyu yaşamaya çalışmıştım. Babam ölürse ne hissederdim?* * *Meğer beklenen ölümün bile provası olmazmış.Bir büyüğüm bir gün bana ‘‘Baba kaybetmenin yaşı yoktur’’ demişti.Gerçekten de yokmuş.Öksüz kalmanın müruru zamanı olmazmış.Baba kaybetmenin hazırlık sınıfı yokmuş. Oysa 30 yıldır ayağını sinemaya atmamış babam, üç hafta önce anneme aniden, ‘‘Hadi beni Güle Güle filmine götür’’ dediği zaman hissetmeliydim. Hiç olmazsa bu veda işaretini alacak kadar babamı tanıyabilmeliydim.Filmi seyrederken hem çok gülmüş, hem çok ağlamış.Annem, cenaze arabasının arkasından iki elini sallayıp ‘‘Güle güle’’ derken sadece ağlıyordu.Ben de ağlıyordum.Ama tuhaf bir fotoğraf kafama takılmış, beni giderek o cenaze arabasından uzaklaştırıyordu.Ben, babamın bana ilk kalamar yedirdiği günü düşünüyordum.* * *Güzel bir yaz başlangıcıydı.Ben mürekkepbalığı diye biliyordum.O ise ‘‘Hayır kalamar’’ diyordu.O güne kadar mürekkepbalığının yenilebileceğini aklımın ucundan bile geçirmemiştim.İnce şeritler halinde doğradığı o bembeyaz eti una bulayıp tavaya koyarken, hálá inanmıyordum.Masanın ucunda, yarıya kadar dolu bir rakı bardağı duruyordu. Sonra tavadan çıkardığı dört beş parça kalamarı önüme koydu.Önce ağzıma lastik almış gibi bir duyguya kapıldım. Galiba yine bir balkabağı meselesi çıkıyor diye düşündüm. Çünkü her pazar yaptığı balkabağını bir türlü tatlı yerine koyup yiyemezdim.Ben ‘‘Baba bu sebze’’ dedikçe, o ‘‘Hayır tatlı’’ diye ısrar ederdi.Ben yemeyince de küserdi.Ama bu defa böyle olmadı.Kalamarı çok sevdim. Hayatımın çok önemli bir keyif unsuru oldu. Ben sevdiğim için de ne zaman İzmir'e gitsem, buzluğun içindeki beyaz tabakta hep donmuş kalamarlarla karşılaşırdım.Onlar hep oradaydı.Gitsem de gitmesem de hep oradaydı.Tıpkı babam gibi...Sessiz, sakin ve varlığı ile hayatıma keyif veren babam gibi...* * *Onu uğurladıktan sonra evimize döndük.Herkes oradaydı. Yıllardır görmediklerim, ihmal ettiklerim, nasıl olsa kalbimiz bir diyerek ihmal gerekçelerine bıraktıklarım.Büyük göçmen ailemizin yeni kuşakları, yeğenler, kuzenler, yavaş yavaş yaşlananlar, herkes oradaydı. Ağlıyorduk.Sonra ara verip güzel şeyleri hatırlayıp gülüyorduk. Fotoğraflara bakıyorduk.Bana kalamar yemeyi öğreten babam bütün fotoğraflarında hep aynıydı.Bizi hiç şaşırtmayan, hiç aldatmayan o güzel yüz ifadesiyle.Ve sesi hiç kulağımdan gitmiyordu:‘‘Oğlum burası bizim son durağımız. Gidecek başka yerimiz yok.’’Yani ülkemiz. Türkülerimizi bile bırakıp geldikten sonra bize ana rahmini açan güzel İzmirimiz.İşte o İzmir, babamın penceresinden aşağılarda uzayıp gidiyordu.* * *Hava çok güzeldi.Alaçatı'nın dar sokaklarında dolaştım. Ilıca'nın güzel evleri henüz tenhalığın gölgesindeydi.Sokaklar ıssızdı. Ama her şey bayrama hazırlanıyordu. Tepelerde kurulan rüzgár değirmenlerinin beyaz pervanelerinin dönüşünü seyrettim.Ege yavaş yavaş uyanıyordu. Badem ağaçları pembe çiçeklerini açmıştı.Urla İskelesi binalar içinde kaybolmuştu, ama dağların eteğindeki zeytin ağaçları, sanki her şey oradaymış gibi beni teskin ediyordu. Tıpkı buzdolabındaki kalamar gibi, onlar da oradaydı.* * *İşte orada, o ana rahmimde, beni doğuran Ege'nin zeytin ağaçlarının altından denize doğru bakarken, çocukluğumdan beri kendi kendime sorduğum sorunun cevabını buldum.Babamı kaybedince neler hissedeceğimi artık biliyordum.* * *Bütün babalara, annelere, çocuklara, kardeşlere, öksüzlere, yetimlere, herkese iyi bayramlar diliyorum.Bu bayram benim için, kaybedilmiş iyi kalpli babaların bayramı...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!