Dövmelerimi kapatmak için dizilerde hep uzun kollu giymek zorunda kalıyorum

Güncelleme Tarihi:

Dövmelerimi kapatmak için dizilerde hep uzun kollu giymek zorunda kalıyorum
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 28, 2010 00:00

Hayatımıza ‘Benim Annem Bir Melek’ dizisinin matrak ve dominant kapıcısı Hasıla olarak girdi. Şimdi TRT 1’de yayınlanan ‘Elde Var Hayat’ta manavın karısı olarak 35 yaşında, basma entarili, orta halli bir ev hanımı Gonca’yı canlandırıyor. Ama Bâlâ Atabek gerçekte rolünün tam tersi. 24 yaşında, saçının sağ tarafı komple tıraşlı, iki kolunda da birer dövmesi var ve sıkı bir rocker. Annesi sosyolog, anneannesi filolog. Rahatına pek düşkün üç kadın aynı evde yaşıyor. Ve inanmayacaksınız ama o evde topuklu ayakkabı hiç olmamış

Annem sosyolog, babam eski gazeteci. Annem ve anneannemle büyüdüm. Anneannem filolog. Mina Urgan’ın sınıf arkadaşı, Halide Edip’in öğrencisi. Tam bir cumhuriyet kadını. Sürekli yanlış düzeltir. Benim oyuncu olmam başlangıçta annemin projesiydi. Kendi içinde ukte kalanı bana yaptırdı. Yedi yaşımdan beri beni operalardan tiyatrolara, film festivallerinden modern dans gösterilerine kadar her türlü sanatsal aktiviteye götürür. Hatta yaş sınırı olan filmlere gitmek için giydiğim, beni büyük gösteren bir deri ceketim vardı. Çocukken film festivallerinde ne ruh hastası filmler izledim, bir bilseniz. Mesela Frozen (Donmuş) hala aklımdan çıkmıyor. Bir adam sürekli buzların içine girip intihar etmeye çalışıyordu.

ŞAKA YAPIYORLAR SANDIM

Aslında veteriner olmak istiyordum. Hayvanları mıncırmak falan... Ama bir anda kendimi Müjdat Gezen Sanat Merkezi Konservatuarı’nda buldum. Tiyatroyu bitirdim ama yurtdışında bu konuda daha çok okumak istiyorum. Şimdilik birikim yapabilmek için dizilerde oynuyorum.
Okul bittikten sonra bir süre soğuk ve çekingen takıldım. Eve bir karanlık oda kurup fotoğrafçılık yapmaya başladım. İki sene sonra otur otur sıkıldım, Sihirli Anahtar adlı cast ajansına yazıldım. Bir hafta sonra Benim Annem Bir Melek’teki Hasıla rolü için aradılar. Görüşme sırasında bayağı da bir saçmaladım. Elim ayağım hiç durmadı ama yine de seçtiler. Ortaya ilginç bir karakter çıktı. Normalde dizilerde komik olarak ezilen ve dövülen kadınlar varken, Hasıla baskın karakterli bir kapıcı karısıydı. Afyonlu... Senaryo ilk geldiğinde arkadaşlarım şaka yapıyor zannettim. Çünkü Hasıla’nın dikbaşlılığı falan, benziyoruz yani...

24 YAŞIMDA 35’İ OYNUYORUM

Şimdi Elde Var Hayat dizisi başladı. Gonca da Hasıla’ya benziyor. Ondan bir tık daha şehirli. Bir manavın karısı ve ev hanımı. Başörtüsü takmıyor, şiveli konuşmuyor. Komik öğeleri var ama ciddi bir hatun. Gonca da Hasıla da bana zıt tiplemeler. “Bu rolü oynamak için şöyle gözlem yaptım, böyle takıldım” masalı anlatamam. Çünkü onlardan her yerde var. Süpermarkette karşılaşıyoruz. Tam şampuan reyonunun önünde. Kulağının dibinde bağırıyor “Kızz oku bakemm bu kremlimişmiş” diye. O teyzeyi iki dakika dinlemeniz yeterli. Bu rollerin psikolojik bir alt metni yok. Fahişeyi oynamak gibi değil. Eğer öyle bir rol gelse işe çıkmak bile gerekebilir. Daha 24 yaşındayım ama hep kendimden büyük rolleri oynuyorum. 30-35 yaşındaki kadınları oynamak hem zevkli hem enteresan. Genç ve dinamik bir rolü canlandırmak için kilo vermem gerektiğinin de farkındayım.

BİR MÜZİK GRUBUMUZ VAR

Punk değilim. Saçımın bir tarafı yok, o kadar. Ben enteresan ve alternatif bir tayfayla büyüdüm. Athena Gökhan ve Kurban’ın bateristi Burak mahalle arkadaşımdı. Dinlediğimiz müzik stilimize yansıdı. Benim de bir grubum var; tarzı Indie rock, adı Basta. İspanyolca ve İtalyanca’da ‘yeter’ demek. Vokalde ben, gitarda Pınar, bateride Marsha... Myspace’de sayfamız var. İnternet üzerinden tanınmayı hedefliyoruz. Kız grubu gibi duruyoruz ama bir erkek basçı isteğiyle yanıp tutuşuyoruz.
İki dövmem var. Sağ kolumdaki sonsuzluk işareti, soldakiyse Andy Warhol döneminden bir sokak sanatçısının işi. Dövmelerim yüzünden dizilerde hep uzun kollu giymek zorunda kalıyorum ama bu haltı ben yedim, sonuçlarına da katlanıyorum. “Fazla dövme oyunculuğunu etkiler, saçlarını da uzat” diyorlar ama gelemem öyle şeylere. Çünkü istenirse dövmeleri kapatabilmek için çok iyi plastik malzemeler var. O rol sizin kısmetinizse ne dövme ne pearcing, hiçbir şey etkileyemez.

MSM’Lİ PROFİLİNİN DIŞINDAYIM

Müjdat Gezen Sanat Merkezi oyuncusu olduğumu söylediğimde şaşırıyorlar. Çünkü Şebnem Bozoklu, Ezgi Mola ve Enis Arıkan’ı tanıyorlar. Bilinen MSM’li profilinin dışındayım. Okuldan ziyade kendi mahallesindeki çocuklarla takılan asososyal bir kızdım. Bilinçli yapmadım ama öyle oldu. Onlar da beni hoş görürlerdi. Hatta bir ara fotoğraçı olmak için okulu bırakmayı bile düşündüm. Mustafa Alabora ve Şebnem Sönmez beni vazgeçirdi. Allah onlardan razı olsun.
Gelecekteki hedefim konusunda hiç atıp tutamayacağım, yalan da söyleyemeyeceğim. Hem müziğimi yapmak hem de kendi derdimi anlatmak istiyorum. Bir film çekerek, hatta senaryosunu da kendim yazarak. Önce alnımın akıyla şu oyunculuk işini kıvırayım da... Şehirler ve ülkelerarası bir hikaye anlatmak istiyorum. Kurgu içinde kurgu durumu yok ya bizde. Onu yapacağım. Ve sonra farklı bir aşk hikayesi çekeceğim. Yarısı burada yarısı Viyana’da geçecek mesela.

ERKEK REYONUNDAN GİYİNİYORUM

Biz ailece spor ve bez ayakakabı severiz. Ananem dahil. Rahatımıza pek düşkün üç sportif kadınız. Hani kızlar annelerinin topuklu ayakkabılarına özenir ya, ben annemin postallarına kafayı takmıştım. Ben ortaokuldayken annem Demet sıkı bir rocker’dı; saç yeşil, bot yeşil takılırdı. Veli toplantısına gelince çok cool oluyordu. Uniseks şeyleri seviyorum. Bizim kızlar topuklu giydiğinde hoşuma gidiyor ama hiç cesaret edemiyorum. Elbisem var ama çoğunlukla erkek reyonundan alışveriş yapıyorum. Kalabalık olduğu zamanlarda girip alışveriş yapıyorum. Boşsa görevliler ‘Manyak mı bu’ diye bakıyor. Ayakkabıları da şahane ama maalesef ayağıma olmuyor. Milano’da yaşayan Türk tasarımcısı Ümit Benan’ın erkek koleksiyonuna internetten bakıp bakıp iç geçiriyorum. Şimdi böyle erkek reyonu falan dedim diye lezbiyen olduğumu düşünen arkadaşlar olacaktır. Yediğimiz haltların listesini verecek değilim ama ne olur kimse kimseyi etiketlemesin. Siyah ve beyazın dışında renkler olduğunu unutmayalım.

BUNLAR KONSERVATUVAR KİLOLARI

Konservatuara girdiğimde 68 kiloydum, 97’ye çıktım. Hocalarımızdan Mustafa Alabora’nın 50 grama bile takıntısı vardı. Alınan kiloyu hemen fark eder, “Ulan oynarken nefes nefese kalan oyuncu mu olur” diye bağırırdı. Son sene o bile benden vazgeçti. “Bu karı çok ama çok antika” derdi. Çok severim. Büyük hocadır. 12 kilo verdim, şimdi 85’im. Günün birinde ben de yönetmen ya da hikaye anlatıcısı olmak istiyorum. Açıkçası benim kadar kilolu bir oyuncuyla çalışmak istemem. Çünkü oyuncu dediğin bir fahişeyi de bir yüzücüyü de canlandırabilmeli. 20 kilo daha vereceğim. Bunu da bu sezon Gonca’yı oynarken çaktırmadan yapacağım. Yemek konusunda beceriksizim. Faydasız ve zamansız yiyorum. Abur cubur kolayıma geliyor

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!