Diasporanın haleti ruhiyesi

Güncelleme Tarihi:

Diasporanın haleti ruhiyesi
Oluşturulma Tarihi: Nisan 19, 2010 14:37

Her 24 Nisan öncesinde olduğu gibi Türkiye soykırım stresiyle diplomatik savaş verirken, aynayı bu stresin baş aktörü olarak görülen Ermeni diasporasının Fransa’daki meşhur isimlerine tuttuk.

Haberin Devamı

Cansu ÇAMLIBEL
 
Temel kavga 1915 olaylarının yorumu üzerinden yürüse de diaspora temsilcilerinin duygu dünyası sorunun sadece tanımayla aşılamayacağını ele veriyor. Türkiye doğumlu olanlar ya da bağlarını sürdürenler her şeye rağmen psikolojik duvarların yıkılabileceğine inanıyor. Türkiye ile köprüleri uzun yıllar önce atanlar ise daha radikal.

Olayların kundaktaki tanığı
ŞABUH GEDİK

Diaspora temsilcileriyle sorunun psikolojik boyutlarını tartışma fırsatı bulduğumuz Fransa yolculuğunun asıl konusu Nice’te yaşadığını haber aldığımız 1915 Konya doğumlu Şabuh Gedik’i bulmaktı. Gözlerden ve siyasetten uzak bir yaşamı tercih eden 95 yaşındaki Doktor Gedik, 1915 olaylarının bebek tanığı. Söz konusu olaylar yaşanırken henüz kundakta olan Şabuh Gedik, sürgünden kurtulan bir ailenin çocuğu olarak hem kişisel öyküsünü hem de tehcirin kendisiyle yaşıt olan öyküsünü bir tarihçi titizliğiyle not tutmuş. Ailesinden kalan önemli belgeleri geçen yıl yeni bir kitap hazırlayan tarihçi Taner Akçam’a veren Gedik, evinin ve hafızasının kapılarını bizimle birlikte ilk defa kamuoyuna açtı. Neredeyse bir tam günü bulan söyleşimiz sırasında fotoğraf albümleri, kitaplar ve Doktor Gedik’in sıkça döktüğü gözyaşları eşliğinde geçmişe doğru uzun bir yolculuğa çıktık...

Haberin Devamı

BİZİ VALİ CELAL BEY KURTARDI

“Babam tütün şirketinin avukatlığına başladıktan kısa bir süre sonra 15 Nisan 1915’de doğmuşum. Ben doğduktan 25 gün sonra Konya’dan Ermeniler’in ileri gelenlerini toplamışlar. Babam ve dedem de var aralarında. Hepsini Konya ile Ereğli arasındaki Sultaniye Köyü’ne göndermişler. Sonra Konya’daki kötü vali gitmiş, yerine Ermeniler’i sürmek istemeyen eski Halep valisi Mehmet Celal Bey gelmiş. Babamın avukatlığını yaptığı tütün şirketinin direktörü Necati Bey bir umut yeni valiye gitmiş:
‘Avukatımı götürdüler, işler yürümüyor’ diyerek babamı geri getirmesini istemiş. Mehmet Celal Bey de babamın bırakılması için Sultaniye’ye bir mektup göndermiş.
Babamın bırakıldığı gün, yani 15 Ağustos’ta, tesadüfe bakın bizi de evimizden çıkartmışlar trene doldurmuşlar, Ereğli’ye doğru yol alıyoruz. Durum ortaya çıkınca babama bir at, bir de kolcu asker vermişler. Babam zor bela yetişmiş bizim trene. Çünkü trenin kömürü bitmiş, duruyor. O zaman hoparlör yok tabi, mukavvadan bir şey yaparlardı düdük gibi. Kendisine seslenildiğini duyan annem ‘eyvah beni öldürecekler’ diye korkmuş. Sonra dışarı bakıp da babamı görünce şaşırmış. Annemi, beni, teyzem Vecir’i ve dedemin 100 yaşındaki annesini çıkartmışlar trenden. Bir de ihtiyar bir adam ‘Kızım ne olur babam de beni çıkarıver’ demiş. Kim olduğunu bilmiyorum ama annem askere onun da babası olduğu söylemiş. Hepimiz o geceyi Ereğli’de geçirip ertesi gün trenle Konya’ya dönmüşüz. Velhasıl böylece kurtulmuşuz.

Haberin Devamı

BABAMIN PAŞAYA YAZDIĞI MEKTUP

Cemal Paşa masonmuş, bizim hanımın babası da mason. Bir tanıdık bulup haber göndermişler. O da ‘Halep’te kalsınlar’ demiş. Cemal Paşa çok Ermeni kurtarmıştır, tam 1915’de değil ama daha sonraları... Cemal Paşa’nın bütün derdi Araplar, Ermeni peşinde değil. Ermeni düşmanı olan Talat ve Enver... En kötüsü de Talat Paşa... O günkü Amerikan sefiri Morgenthau’ya ‘Bugün artık Ermeni kalmadı, onların sigortalarının isimlerini verin de alalım’ diyor utanmadan!
Babamın Enver Paşa ile özel bir hikayesi var. Enver Paşa Erzurum’dan İstanbul’a giderken Konya’dan geçiyor, treni 24 saat burada kalıyor. Haberi alan babam, Ermeniler’in Konya’daki dini lideri Haçaduryan’a gitmiş ‘Papaz efendi kötü günler yaşıyoruz Enver Paşa mağlup, hemen trene karşılamaya git’ demiş. Papaz da ona ‘Hastayım oğlum yürüyecek halim yok. Sen benim ağzımdan güzel bir mektup yaz da götürüver’ yanıtını vermiş. Babam da yazmış, Enver Paşa’ya bizzat götürüp vermiş. Ertesi gün papaz efendiye bir mektup gelmiş İstanbul’dan. Ne babam bana anlattı kendi yazdığı mektubun içeriğini, ne de kimse biliyor... Mektup Enver Paşa’da. Ama Enver Paşa’nın papaza yolladığı mektup bütün Ermeni tarih kitaplarında çıktı, ‘Ermeni askerleri benim yanımda çok iyi dövüştüler’ diyor. Ama Enver, o yalancı mektubu papaza gönderdikten sonra bir emir çıkarmış. Bütün Ermeniler ordudan çıkarılacak, amele elbisesi giyecek, amele taburlarında çalışacak diye. Amele taburu demek, dağlarda tünel kazmak, aç susuz, telef olmak demek. Amcalarımdan biri de onlardan biriydi.”

Haberin Devamı

İSTANBUL’DAKİ ERMENİLER’İN İZZETİ NEFSİ YOK

Tıbbiyeyi 1940 Ağustos’unda bitirdim, bir hafta geçmeden askere aldılar. Altı ay sonra tayinler geldi. Burdur’a tayin oldum. İki ay sonra Almanlar Yunanistan’ı da işgal edince Türk ordusu Trakya’yı doldurdu. Ben de Trakya’ya gittim ama gavur olduğum için geri hizmete, tekrar Konya’ya tayin oldum. Doğduğum memleket. Canıma minnet gittim, iki sene kaldım. Bitince Haseki Hastanesi’nde kadın hastalıkları bölümünde çalışmaya başladım. Haseki Hastanesi yalnız ehli İslam içindi. ‘Bu gavurun bu hastanede işi yok’ diye biri beni ihbar etmiş. Tekrar askere çağrıldım, bu sefer Mardin’de Jandarma okul alayının doktoru oldum.
Muhteşem muayenehanem vardı Nişantaşı’nda. Türkiye’de bir rahatsızlığımız yoktu ama dört sene askerlik canıma tak etti. İki oğlum var, onlar askerlik yapmasın diye yurt dışına çıktım. Arkadaşım Cemal İsveç’teydi. “Burası güzel yer” dedi, gittim. İsveç’te 20 sene çalıştıktan sonra 68 yaşında emekli oldum buraya taşındım, 27 yıldır da Nice’deyiz.
Çıkalı nerdeyse 50 yıl oldu, bugün Türkiye’ye hiç gitmek istemiyorum. İstanbul’da yaşayan Ermeniler’in izzeti nefsi yok. Bu kadar hakarete maruz kalıyorlar. Ermenistan’a bir daha böyle bir şey olmayacağına dair söz verilsin.

Haberin Devamı

ERMENİLER’E EN ÇOK İYİLİK YAPAN YİNE TÜRKLER

Şabuh Gedik 1915 olaylarında Talat Paşa’nın emirlerine direnen iyi valileri kendi deyimiyle “rahmetle” anıyor. Kendi ailesini sürgünden kurtaran Konya Valisi Mehmet Celal Bey listenin başında. Bir çırpıda saydığı diğer isimler ise Ankara Valisi Hasan Mazhar Bey, Kastamonu Valisi Reşit Paşa, Kütahya Valisi Faik Ali Bey ve Yozgat mutasavvıfı Kemal Ozansoy. Gedik ekliyor: “Zaten Osmanlı’daki farklı etnik gruplar arasında Ermeniler’e en çok iyilik yapan Türkler’dir.”

Türk vatandaşlığından diaspora liderliğine
ALEKSİ GÖVCİYAN

İstanbul Kurtuluş doğumlu Aleksi Gövciyan’ın 14 yaşına kadar 1915 olaylarından haberi yok, ailesi itinayla saklıyor. Gövciyan’ın tarih merakı, Pangaltı Lisesi’nde okurken bir edebiyat dersi sırasında, ünlü şairlerin ölüm yılının aynı olduğu dikkatini çekince uyanıyor. “Neden hepsi 1915’de ölmüş?” sorusuna sınıfta yanıt alamıyor, hatta azar işitip yerine oturtuluyor. Ancak vicdan azabı duyan öğretmen papaz, Aleksi’yi sonradan odasına çağırıp olayları anlatıyor. O günden sonra okuyup araştırmaya başlayan Gövciyan, o kadar etkileniyor ki liseyi bitirdiğinde artık Türkiye’de yaşamak istemediğine karar veriyor. Akrabalarının yaşadığı Fransa’ya okumaya gidiyor ve yerleşiyor, Fransa’daki diaspora Ermenileri’ne karışıyor.
Halen Fransa Ermeni Cemiyetleri Federasyonu’nun başkanı. Fransız Parlamentosu’ndan 2005 yılında çıkardığı soykırım yasasının mimarlarından biri. Bu yüzden de doğduğu ülke Türkiye için adeta ‘persona non grata’ yani istenmeyen adam oluyor.

Haberin Devamı

AMBARGO HRANT İÇİN KALKTI

Türkiye’nin kendisine uyguladığı ambargo Ocak 2007’de Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink suikastine kadar sürüyor. Ermeni diasporası Dink’in cenazesine gidecek beş kişilik heyete Gövciyan’ı da koymak isteyince Ankara’da sıcak saatler yaşanıyor. Ancak, Dışişleri, Gövciyan’ın gelmesine yeşil ışık yakıyor. Son derece tedirgin olarak yola çıkan Gövciyan’ın Türkiye ziyareti korktuğu gibi geçmiyor. Türkiye, diaspora heyetine özel koruma sağlıyor, eskortlar uçağı apronda bekliyor, pasaportlarına bile bakılmıyor. Hatta havalanında sonradan Ergenekon davası iddiaları nedeniyle İngiltere’ye kaçacak olan Turhan Çömez tarafından karşılanıyor.

YASA ÇIKINCA SKOR DUYGUSU YAŞAMADIM

“Benim sorunum Türk halkıyla değil, devletin inkar politikasıyla. Biliyor musunuz hiçbir şey hissetmedim Fransa’da yasa çıktığında. Mutluydum ama Türkler’e karşı bir şey yaptık, skor kazandık gibi bir duygum hiç olmadı. Türkiye tanırsa farklı olur. Bu gerçekleşirse ölenlerin ruhları sonunda huzura erecek. Birçoğunun mezarı bile yoktu, sembolik de olsa birer mezarları olacak.”

Depremde ölen Türk çocuklarına üzülmedim
ARMAND SAMELYAN

Ermenistan’ın aşırı milliyetçi Taşnak-Sütyun Partisi’nin Fransa Sorumlusu Armand Samelyan’ın Türkler’le karşılaşmaktan bile kaçacak kadar büyük bir travması var. Fransa doğumlu Samelyan, Türkiye’de bağı ya da anısı olmayan diaspora üyelerinin daha radikal olabildiğinin çarpıcı bir örneği. Yaşadığı Antibes’de üç saat süren görüşmemiz aslında Samelyan için devrim niteliğinde. Zira bugüne kadar oturup konuştuğu tek Türk, Türkiye’nin ilk Musevi milletvekili Jefi Kamhi. Ben ikincisi oluyorum. Görüşmenin sonunda vedalaşırken elimi uzatıyorum, kısa bir duraklamanın ardından beni kucaklıyor: “Doğduğumdan beri tarihin omuzlarıma bindirdiği bu yükle yaşıyorum, bu duygudan kurtulamıyorum” diyen 65 yaşındaki Samelyan, kendi içindeki hesaplaşmanın sürdüğünü saklamıyor.
Yıllardır etkisinde büyüdüğü hikayelerin psikolojisini nasıl etkilediğini anlatırken “adeta canavarlaşmışım” yorumunu yapıyor. Bu sözlerle kendini fazla ele verdiği düşündüğünden olsa gerek Samelyan hemen ekliyor: “Sırtımdaki bu ağır yüke rağmen soykırım sorumlularının varisi olmak yerine kendi yerimde olmayı tercih ederim. Benim için üzülmeyin.”

TÜRKLER ACIMA DUYGUMU ALIP GÖTÜRMÜŞ

“1999 depreminde televizyonda binaların altında kalmış Türk çocuklarını gördüm. Kimseye bir şey yapmamış masum yavrucaklardı ama ben acı duymadım. Bu görüntüler karşısında kayıtsız kalmam normal mi? Demek ki Türkler benim psikolojimi o kadar etkilemiş. Türkler benim acıma duygularımı, masum tarafımı alıp götürmüşler, insanlığımın bir parçasını almışlar.”

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!