Devletten alacağım var

Güncelleme Tarihi:

Devletten alacağım var
Oluşturulma Tarihi: Eylül 21, 1999 00:00

Haberin Devamı

Türk tiyatrosunun büyük ustası Müjdat Gezen, ‘‘devlet’’e kırgın. ‘‘Bana tazminat ödemeleri gerekir’’ diyor. Gezen, bugünkü hastalıklarının büyük kısmının da 12 Eylül'ün eseri olduğunu belirtiyor. Dört defa cezaevinde yatan Müjdat Gezen, beş aydır ‘‘panik atak’’ tedavisi gördüğünü de söyledi.

Müjdat'ın bu sanata 40 yıllık emeği var, bir ‘‘Devlet Sanatçısı’’ bile olamadı.

- Allaha çok şükür ki, Devlet Sanatçısı değilim. Geçen sene o ödülü alan arkadaşların çoğu şimdi onu saklayacak dolap arıyorlar. Benim bu devletten başka alacaklarım var. Kırk yıllık sanat hayatımda dört defa tutuklandım, üç defa cezaevinde yattım. O zamanki kayıplarımı daha telafi etmedi bu devlet bana. Bu devletin bana tazminat ödemesi lazım. Açılan üç dava da düştü, hepsinden beraat ettim. Bugünkü hastalıklarımdan büyük kısmı en son 12 Eylül zamanındaki tutuklanmamın kalıntısı. Kenan Evren Marmaris'e gitti resimle uğraşıyor, paçayı kurtardı. Ben 12 Eylül faşizmini ve Kenan Evren'i kitaplarımda yeteri kadar eleştirdim. Ben 12 Eylül anayasasına hayır oyu veren yüzde 9'lardanım, yasakken bile o anayasa aleyhine kampanya açmış adamım. Bundan sonra Evren'le bir yerde karşılaşsam hiçbir şey söylemem. Çünkü o şimdi benim için yaşlı bir amca. Benim büyük suç işlemiş yaşlılara da saygım var, bu benim aile terbiyem.

HASTALIK HASTASI

Müjdat'ın ‘‘hastalık hastası’’ olduğunu artık dünyadaki bütün sağır sultanlar biliyor. Ama bunun en uç örneklerini hiç duymadık.

- Bir akşamüstü Unkapanı'ndaki İMÇ'nin önünde yolun ortasından dönüp arabayı kaldırıma çektim, kapıları kilitledim ve yağmurun altında yürümeye başladım. Yoğun trafik ve arabalar bana basmıştı, bana gelmişlerdi. Sonra da bir taksiye binip kızımın Tepebaşı'nda vereceği mezuniyet konserine gittim. Bir kerede de Boğaz Köprüsü üzerinde oldu, yanımda Kandemir Konduk vardı. Köprü üzerinde birden arabayı durdurup aşağı indim. Kandemir o sırada yandan geçen bir polis arabasını durdurdu. Polis memurlarından birisi benim arabamı kullandı, ben polis arabasının arkasına yattım. Haydarpaşa Numune'ye götürdüler, bana orada teskin edici bir iğne yaptılar. Ama korkma ben deli değilim. Normal olacak kadar anormal bir adam değilim. Bu durum zaman zaman karımı, beni de mutsuz ediyor ama, başka türlü olmayı, istemeyi kendimi yakıştıramıyorum.

BEŞ AYDIR TEDAVİDE

Yok mu bunun bir çaresi dostlar?

- İlk defa sana söylüyorum Yener, beş aydır ‘‘panik-atak’’ tedavisi görüyorum. Zeki Alasya beni Serdar Serdaroğlu diye çok genç ve dinamik bir doktora götürdü. Şimdi ona iki ayda bir gidiyorum, bana ikili ilaç tedavisi uyguluyor. Bu iş beynin ön tarafındaki salgılarda protein azalmasına yol açıyor. İyi seyrettiği için bir yıl sonra sizler gibi normal bir insan olacağım, aranıza yeniden katılacağım. İlk defa 1953 yılında Faruk Nafiz'in bir piyesinde oynarken ilk hastalık teşhisini koydum kendime. Piyeste kızkarde-şim verem olmuş, doktorlar sonbaharda yapraklar yere düştüğünde kızkardeşin yere düşecek demişler. Sonunda sanki ben de verem oldum, sanki beyaz mendile kan tükürdüm. Annem de o kadar evhamlıydı ki, elli yaşında bir adamken bile bana ‘‘Sırtın terli mi?’ diye sorardı. Bu evhamlılık annenanemden beri geliyor. Sen anneannemi görseydin tımarhaneden çıkmış zannederdin. Ben hastalık hastalığı dışında hiçbir şeyden korkmadım. Aziz Nesin benim için ‘‘Meme ve rahim kanseri olamayacağı için çok üzüntü duyuyor’’ diye yazdı.

Üç kuşumdan ikisi ötmüyor

Ben doğduğumda evde kedi vardı. 6 yaşımdayken sokaktan sarman bir kedi bulup getirdim, anneannem adını Zertop koydu. Ondan sonra tavşanlarım, güvercinlerim, kaplumbağalarım oldu. Ağabeyim çok ses çıkardıkları için kızıp güvercinlerimi atardı, ben yine toplardım. Şu anda evimde Uzakdoğu'dan gelme akvaryum balıkları, her biri 6 santim boyunda bir çift ötmeyen Arap bülbülü, Kuki adlı ötmeyen beyaz bir papağan ve Dino adlı Amerikan Cocker cinsi bir köpek var. Yener'ciğim senin anlayacağın benim üç kuşum var, ikisi ötmüyor. Yanlış anlaşılmasın, ötmeyenler bülbül ile papağan. Kakadu cinsi bu papağan insana en yakın olan cins. Koynunda al yatır yani. Tavuk gibi evin içinde dolaşır.

Denize para vermeyen doktora para verir

Üç yıl kadar önce babamdan dört kardeş olarak bizlere bir arsadan gelen parayla bu yat-motoru aldım. Adını ‘‘Kalamış’’ koydum. Bugün 200 bin Amerikan doları değerinde. 20 m boyunda, 5.40 m eninde. 10 kişinin rahatlıkla uyuyabileceği kamaralar var. İçini kendi zevkime göre yaptırdım. İki adet 350 beygirlik motoru var. 6 Ağustos 1998 tarihinde amatör yat kaptanı ehliyetini aldım. Teknenin bir kaptanı, bir de gemicisi var. Bana göre denize para vermeyen, doktora para verir.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!