Defile havasında hastane tanıtımı

Güncelleme Tarihi:

Defile havasında hastane tanıtımı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2000 00:00

Haberin Devamı

Artık her tür tanıtım mankenli oldu. İstanbul Memorial Hastanesi'nin geçtiğimiz gece İstinye Koyu'nda yapılan tanıtımı da, bol ünlülü ve bol eğlenceliydi. Savarona Yatı'nın yanıbaşında, açık büfeler ve en trendi müzikler eşliğinde dans edenler bile vardı...

Son trendler orada yakalandı

Üç şey çok göze çarpıyor. Bugünlerde nereye gitseniz hem de... Bir, bandanalar. İki, şallar. Üç, parlak renkli pantolon ceket takımlar. Sonuncusunu hem kadınlar hem de erkekler giyiyorsa da, ilk ikisi sadece kadınlara mahsus. Şimdilik...

Şallar ve bandanalar konusunda biraz duruyoruz: Onlar sadece bandana ve sadece şal değiller. Onlar, mor bandana ve mor şallar. Bu, farklı bir durum. Başka renk değil, sadece mor renk var. Her kadının şalı mor. İnanılmaz bir şekilde, sözleşmiş gibi hepsi de mor giyinmiş. İstanbul Memorial Hastanesi'nin tanıtım gecesi, mor geceye dönüşmüştü adeta...

Parlak renkli takımların da renkleri ya dore, ya da gri. Başka bir renk yok. Üzerlerine şal da atılsa, parlak takımlar bütün gece gözleri aldı. Çok dikkat çekici olan bu giysiyi, daha çok vücuduna güvenen kadınların giymesi de önemli bir unsur tabii...

Bir organizasyon ancak bu kadar iyi olabilir. İstanbul Memorial Hastanesi'nin tanıtım gecesinde hava güzeldi, park sorunu yoktu, deniz kıyısında, kocaman Savarona Yatı'nın hemen yanıbaşında gayet eğlenceli bir atmosfer vardı. Kadınların şıklığı ve güzelliği, erkeklerin de yakışıklı ve bakımlı hali görülmeye değerdi doğrusu. İnsan, bir hastane tanıtımına giderken, doğal olarak kafasında başka türlü şeyler canlandırıyor. Ama öyle olmadı. Neyse ki...

İstanbul Memorial Sağlık Yatırımları ve İstanbul Kalp Cerrahisi Vakfı tarafından düzenlenen gecede ilk olarak göze çarpan, daha girişte davetlileri karşılayan Vizyon Ajans mankenleri oldu. Her gelene birer tane gül veriyorlardı. Tabii bu güller çok güzel görünse de, ilk hedef olan açık büfeye doğru ilerlerken insanın elinde anlamsızca kalıyordu. Sonuçta: Açık büfenin yanındaki çimenlikte yüzlerce gül yatıyordu. Mankenler ise, hemşire kıyafetleri içinde bile tanımakta zorlanmadığımız Deniz Pulaş, Gizem Özdilli, Sema Şimşek ve ‘‘Yerli Cindy’’ Tülin Şahin'di.

Kalp hastası minikler için

Rıhtımın en uç tarafına kurulan sahnede ise, ressam Selahattin Kaya, koskocaman bir tuvalin karşısına geçmiş, elleriyle tuvali boyuyordu. Bunun nedeni de şu: Tuvale atılan her bir boya, kalp hastası çocukların iyileşmesine yönelik yeni bir adım niteliğinde. Sembolik olarak iyi bir fikir olmasına rağmen, adamcağızın elleri kolları ve hatta üstü başı boya içinde kaldı. Üzüldük tabii. Ressam Kaya, orada bulunan bütün çocukları tuvalin başına davet etti. Ve birden, 3-10 yaş arasında bir sürü çocuk, üstlerinde yerleri süpüren hemşire giysileri içinde sahneye fırladılar. Sonradan öğrendik ki, onlar da kalp hastası miniklermiş...

Bu arada, tuvalin başında durup gazetecilerin de oraya akın etmesine neden olan birisi daha vardı: ‘‘Yerli Demi’’ lakabıyla tanınan Aysu Baçeoğlu. Her tarafı boya içinde kalan Baceoğlu, kendini fena kaptırmış bir halde etrafına boya saçıyordu.

Bu arada biz iş peşinde koşarken, açık büfede neredeyse yemek kalmadığını görünce, işi gücü bırakıp oraya koşturduk. Ama bu telaşımız yersizmiş. Dedik ya, organizasyon mükemmel. Daha bitmeden yeni tepsiler geliyordu. Yemekler; soğuk ve sıcak mezelerden başlıyor, salatalarla devam ediyor ve tabii ki, binbir çeşit sıcak yemekle son buluyor. Soslu okyanus balıkları, iç pilavlar, patatesler, tavuklar... Neler neler vardı ve hepsi de gayet lezzetliydi. Yani biz test edip onayladık...

Ünlüler tanıtıma akın etti

Yemek yiyenler için özel masalar yoktu. Ancak, rıhtımın arka tarafında süslenip püslenmiş dört beş masa vardı ki, bunların da protokol masaları olduğunu sonradan anladık. Bir de olayın ‘tatlı açık büfesi’ boyutu var: Şöyle ki, tanıtım alanının dört bir yanına dağılmış açık büfelerden iki tanesi de tatlılara aitti. Biz de ‘‘tatlı yemek kalbe iyi gelir’’ diye bir teori ortaya atarak, tabaklarımızı doldurduk. Ama daha profiterollerimizi bitiremeden, içeriye dolan bir ünlüler tufanıyla iş başına geçtik.

Cüneyt Arkın, eşiyle birlikte geldi. Adnan Şenses tek başınaydı. Nokta ile Virgül bile oradalardı. Tabii ki yine birlikte. Bu arada, Gönül Yazar'ın tek başına gelip de, çevresinin bir anda erkeklerle sarılması görülmeye değer bir sahneydi. Nil Ünal, en çarpıcı mor kostümüyle gelmişti. Bandanasıyla da modayı yakinen takip ettiğini cümle aleme gösterdi. Bu arada Cem Özer de, her zamanki cool havasıyla içeri giriş yaptı. O kadar çok yanmış ki, güneş batımında adeta görünmez hale gelmişti. Ya o şen kahkahaları olmasaydı onu nasıl tanıyacaktık... Bir de tabii gelir gelmez mikrofonu eline alıp mini bir stand-up şov yaptı. Onun bu hali, bütün sanatçılara yansımış olacak, hepsi de pür neşeydiler. Bu kadar gülen ve eğlenen bir topluluk olamaz... Kafasına taktığı uzun Kleopatra peruğuyla Özbek şarkıcı Şahsenem, ciddi ifadeli duruşuyla tezat yarattı.

Gecenin en çok eğlenenleri

Bir müddet sonra, Savarona'yı gruplar halinde gezebileceğimizi öğrendik. Biz de o tarafa doğru yola koyulduk. İyi ki de koyulmuşuz. Bir de ne görelim: Gecenin en ilgi çekici dörtlüsü Savarona'nın girişinde durmuş. Evet, Cüneyt-Betül Arkın, Gönül Yazar ve Adnan Şenses'ten söz ediyoruz. Birbirlerini uzun zamandır göremeyen ünlüler biraraya gelince, artık eğlence doruğa çıktı. Cüneyt Arkın, bir kolunda eşi, öbür kolunda Gönül Yazar, Yazar'la ilk filmlerinde nasıl flört ettiklerini anlattı. Yazar her ne kadar yeminler edip bunun doğru olmadığını söylediyse de, basın mensuplarını pek de inandıramadı. Adnan Şenses de bu arada boş durmayıp, bu kadar çok kere evlenmesinin sırlarını açıkladı. Tabii evlilik deyince, Gönül Yazar da ona katıldı. Yazar, son olarak ‘‘Boştayım, duyurulur’’ şeklinde bir de espri yaptı ve geceyi terketti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!