Bugün olsa sansasyon yaratamaz ve ünlü olamazdım

Güncelleme Tarihi:

Bugün olsa sansasyon yaratamaz ve ünlü olamazdım
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 2011 00:00

Erol Evgin şimdiye kadar sayısız klasiğe imza attı. Hala da 7’den 70’e herkesi sesiyle büyülüyor; gençliği ve enerjisiyle şaşırtıyor. Bu gece Turkcell Kuruçeşme Arena’da vereceği konser için dansçılarıyla günlerdir çalışan Evgin’le buluştuk, gençlik sırlarından seksiliğe her şeyi konuştuk

42 yıldır müzik dünyasında var olmanızın sırrı nedir?
- İşinizi çok sevip gönülden bağlı olacaksınız. İyi şarkılar yaptık. Hepsi pop klasikleri oldu. Televizyon programları hazırladım. Ruhuma ve bedenime iyi baktım. Bir de bana yakışmadığını düşündüğüm şeyleri para kaybetmiş olsam da yapmadım, bu yola gönlümü verdim.

Çok beyefendisiniz ama konserlerde erotik fıkralar da anlatıyorsunuz...
- Hayatta en ciddi görünenler bazen en komik ve şakacı kişiler olabilirler. Hayatın içinde komedi, eğlence ve seks var. Seksten de çok komedi çıkar. Tabii bunun dozu ve ölçüsü önemli. Çünkü bıçak sırtı bir konu. Ben de öyle anlatmaya çalışıyorum.

Artık müzikte sansasyon dönemi. Eğer şimdi ünlü olsaydınız siz nasıl davranırdınız?
- Onları yapamaz ve ünlü de olamazdım. Maceram hüsranla biterdi. Çünkü polemiklere girip kavga edemem. Zaten bunlar gündelik işler, şarkıcılara da uzun ömür sağlamaz.

Günümüzde seksilik ön planda. Siz hep romantik şarkıcı oldunuz. Sanki Erol Evgin’in cinsel hayatı yok gibi. O tarafınızı hiç göstermediniz...
- Seks hayatın ayrılmaz bir parçası. Ama öyle tanınmadım. Önemli olan samimiyet. Demek efendi tavrım insanlara daha çok geçti. Bir şeyi gösterme çabasında olmadım. Zaten bu yaştan sonra da gösteremem (Gülüyor). Ama geçen konserde Ajda sahne mayoyla çıkmıştı. Ben de bacaklarımın Ajda’dan güzel olduğunu söyledim!

Gerçekten güzel mi?
- Yan yana gelmemiz lazım (Gülüyor).

Kendinizi seksi bulur musunuz?
- Bulurum tabii... İnsanlar gözlerimi ve gülüşümü beğeniyor.

Yaşınızı söylüyor musunuz?
- 1947 doğumluyum. Yani 64 yaşındayım ama öyle hissetmiyorum. Aslında dedeyim. Kızım Elvan’dan iki, oğlum Murat’tan bir, üç erkek torunum var ama romantik şarkılar söylüyorum...

Gençlik sırrınız ne?
- Genetik çok önemli. Ruhumu iyi koruyor, bedenime iyi bakıyorum. Her gün spor yapıyorum. Yürüyorum, yüzüyorum... Beslenmeme dikkat ediyorum. 1.76 boyunda 76 kiloyum.

Kullandığınız kremler var mı?
- Sabahları sodayla yüzümü yıkıyorum. Evde çatılardan akan yağmur sularını topladığım bir sistem var. Onunla da yüzümü yıkarım.

Estetik var mı?
- Yok daha ama vakti geldiğinde olabilirim.

EROL EVGİN’E SERVİS EDİYORUZ

Hak ettiğini düşündüğüm olgunluğu yaşatmak için benimle beraber yedi kişi Erol Evgin için çalışıyoruz. Erol Evgin artık bana başka biriymiş gibi geliyor, biz de ona hizmet veriyoruz. Herhalde bir 30 sene falan daha sahneye çıkarım (Gülüyor). En son ses terk edermiş insan bedenini. Ben de uzun yıllar şarkı söylemek istiyorum.

KOLUMDA ALTIN BİLEZİK OLDU

Annem Rizeli bir ev kadını, babam Vanlı. İthalat ihracat işleri yapardı. Yani ben Karadeniz ve doğu karışımı bir melezim. Neşeli yanım Karadeniz’den, sakin ve sabırlı yanım Van’dan. Üçü benden büyük beş erkek kardeşim var. Babam yabancı dil eğitimi veren kolejlerde okumamız için İstanbul’a göç etti. Moda’da doğdum. Güzel bir çocukluğum oldu. Babam hep “kolunda altın bir bilezik ikinci mesleğin olsun” derdi. Müziğe en yakın meslek olduğunu düşündüğüm mimarlığı seçtim ve Mimar Sinan Üniversitesi Yüksek Mimarlık’ı bitirdim.
Küçük yaşlarda okul orkestralarında çalmaya başladım. 16 yaşında Caddebostan’daki amatör bir yarışmada birincilik kazandım. Şerif Yüzbaşıoğlu Orkestrası’nda çalıştım. Sonra ‘Moda Beş’ ve ‘Yarasalar’ isminde kendi gruplarımı kurdum. 1969’da ilk 45’lik plağımı çıkardım, ardından yedi yıl boyunca bir yandan akademide öğretim görevlisiyken 45’likler çıkarmaya devam ettim. Unkapanı’nda birçok şirket benimle çalışmak istiyordu. Mimar eşim Erdem Talu’nun ofisinde çalışıyordu. Erdem Bey kız kardeşi Çiğdem Talu’yla bizi bir araya getirdi. Bir arkadaşımız aracılığıyla da Melih Kibar’la tanıştık. 1976’da ‘İşte Öyle Bir Şey’ ve ‘Sevdan Olmasa’ şarkıları çıktı. Bütün ödülleri topladık. Maksim’de çalışmaya başladım. ‘Bir de Bana Sor’, ‘Etme Eyleme’ gibi şarkılar bunu takip etti. 1980’de Egemen Bostancı’yla tanıştım ve ‘Hisseli Harikalar Kumpanyası’ ve ‘Şen Sazın Bülbülleri’ni yaptık. Üç yılda iki müzikali 600 kez sahneleyerek Türkiye’yi dolaştık. Orada öğrendiklerim sayesinde konserlerim akıp gidiyor. Şovlar ön plana çıkıyor.

EŞİM HİÇ KULİSE GELMEDİ

Bütün kardeşlerim yakışıklıydı. Babam mavi gözlü, annem de güzel ve uzun boyluydu. Ortaokul yıllarında kızların ilgisinden dolayı kasılırdım. Sonra baktım cana yakın olanlar kazanıyor. “Oğlum Erol toparla kendini” dedim. Neşe dozumu arttırdım. İlk aşkımı yaşadığımda çok küçüktüm. Mahallemizden sarışın bir kızdı. Bekar olduğumuz yıllarda çapkındık. Ama bizim çapkınlığımızdan ne olacak? Kızlarla bir yaz boyunca bakışılırdı. Konuşma teklif edilirdi. Belki konuşulur en sonunda el ele tutuşulurdu ve o çok büyük bir mutluluktu. Bize yeterdi. Eşimle 1969’da üniversitede flört etmeye başladık. Üç yıl sonra evlendik. İşimi başından kabul etti. Kulisime hiç gelmedi. İşimle evimi ayrı tutmaya gayret ettim. Kıskançlıklara mahal vermedim.

YENİ ŞARKILARIMI SÖYLEYECEĞİM

En son albümümden altı yıl sonra yeni şarkılardan oluşan ‘Gözbebeğim Sen Çok Yaşa’ isimli bir albüm hazırladım. Toplam 11 sıfır şarkı var. Zaman içinde hepsinin unutulmazlar arasına gireceğine inanıyorum. Bundan sonra da genç sanatçılarla bir düet albüm yapmayı düşünüyorum. Bu gece Kuruçeşme Arena’da da unutulmayan şarkılarımla yeni şarkılarımı bir arada söyleyeceğim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!