Bitlis’te beş minare Siirt’te tatlar, kokular, sesler Van’da canavar turizmi

Güncelleme Tarihi:

Bitlis’te beş minare Siirt’te tatlar, kokular, sesler Van’da canavar turizmi
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 18, 2004 00:00

Sabaha karşı 03.00... Siirt’in Aydınlar Caddesi’ndeki Büryan Salonu’nda çalışanlar, yılların alışkanlığıyla, gözü kapalı, aynı iÅŸlemleri tekrarlıyorlar. Kuyunun dibinde odunlar yakılıyor, kazan odun közünün üzerine indirilip, çengellere asılmış kuzu eti kuyunun içine sarkıtılıyor, kuyunun kapağı kapatılıp, eti piÅŸirecek buharın dışarı sızmaması için, kenarı çamur haline getirilen külle sıvanıyor. Ä°ki buçuk saat sonra et piÅŸtiÄŸinde, müşteriler dükkana damlamaya baÅŸlıyorlar bile. Sabahın köründe, gazetelerin serildiÄŸi masaların hepsi dolu, yer bulamayıp büryanı sardıranlar da var. Büryan Kuyu Kebabı, gerçek bir tutku Siirt’te. Tatları, kokuları ve sesleri olan bir kent Siirt. Bir yandan büryanın odunu yanarken bir yandan keçilerin tiftikleri kırkılıyor, yaÅŸlılar Mezopotamya Çay Bahçesi’ndeki kürsülere oturup dama oynarken kadınlar menengiç topluyorlar, el tezgahlarında Siirt battaniyeleri dokunuyor... Siirt ValiliÄŸi Basın ve Halkla Ä°liÅŸkiler Koordanatörü Ayhan Mergen ile birlikte kenti geziyoruz. Bilgili ve canayakın Ayhan Bey, gazeteci ya da turist, kente gelen bütün misafirleri ağırlamaktan büyük keyif alıyor. Siirt insanı sıcakkanlı, açık görüşlü. Kentlerinde yabancı görmek onları mutlu ediyor, paylaÅŸmaya can atıyorlar. Lüks otelleri yok belki ama içtenlikleri ve ikramları beÅŸ yıldızlı. Terörün ve batıya göçün yarattığı tahribattan yeni yeni silkiniyorlar. Halk, Türkçe, Kürtçe ve Arapça konuÅŸuyor. Çarşıda, sokakta en çok Arapça geliyor kulağınıza. Ancak bu, Siirtliler’in birbirini anlayacağı türden, oldukça yerel bir Arapça. Bir zamanlar çocuklar, okula baÅŸladıklarında, tek bir kelime Türkçe bilmezlermiÅŸ. Bugün hepsi Türkçe biliyor. Siirt’e özgü Arapça yavaÅŸ yavaÅŸ yok oluyor. BEÅž MÄ°NARENÄ°N SIRRIİçinden geçerken hep hayata küsmüş gibi duran bir kenttir Bitlis. Van Gölü’nün üçte ikisi kent sınırlarının içinde olmasına raÄŸmen, turizm söz konusu olduÄŸunda, kendini tam anlamıyla ifade edememiÅŸtir. Bitlis’e ilk vardığınız andan, burayı terk edinceye kadar, en çok dikkat çeken, damlardan kaldırımlara, kentin her yerini kaplayan kahvelerdir. Ä°ÅŸsizlik, en çok kendini buralarda hissettirir. Kent, bir Erkek Cumhuriyeti izlenimi verir. ÇoÄŸunluk çiftçilik yapar, özellikle Åžerefiye Külliyesi’nin civarı her zaman bir pazar alanı görünümündedir. Ancak dışarıyla baÄŸlantı az olduÄŸundan, çiftçilik de kimseyi kurtarmaz. Bitlis’in tütünü meÅŸhur. Kalitesi, dünyaca ünlü Virginia tütünüyle eÅŸ deÄŸerde tutuluyor. Kentteki sigara fabrikalarında, Bitlis, Best, Kansas, Samsun ve Maltepe sigaraları üretiliyor. Halkın vazgeçemediÄŸi ise sarma tütün. Ancak bugün tütünün geriye sadece ünü kalmış görünüyor. Devletin uyguladığı kota yüzünden, halk tütün ekemiyor. Bazı dükkanlarda Ä°ran’dan gelen kaçak çaylar var. Daha pahalı olmasına raÄŸmen, bu çayların tadı daha çok raÄŸbet görüyor. Sırtını Åžerefhanlar’dan kalma Han Hamamı’na dayamış Fırat Çay Bahçesi’nin sahibi Selahattin Bey, kahvesinin yanısıra bir de ceviz iÅŸiyle uÄŸraşıyor. Ona göre de iÅŸsizlik kente damgasını vuruyor; ‘’İki memur var, gerisi iÅŸsiz. Sabahtan toplanırlar kahvelerde. GerektiÄŸinde, hamallık yapanların buradan bulunacağı bilinir. Bazen soÄŸan ekmeÄŸe talim edilir. Olmadı, Ä°stanbul’a göç edilir. Aç olduklarından saÄŸa sola saldırırlar, o zaman kiminin cenazesi gelir, kiminin hapse girdiÄŸi haberi...’’ Zengin tarihine raÄŸmen, karanlıkta Bitlis. Sokaklarda insan var ama tıpkı Rus iÅŸgali sırasında harabeye dönen kente ağıt yakan baba gibi, düşünceli herkes. Hikaye şöyle... Düşmanın çekilmesinden sonra, savaÅŸ sırasında Bitlis’ten kaçan bir baba ve oÄŸul, Bitlis’e dönmek üzere yola çıkarak ÅŸehre hakim Dideban Dağı’nın eteÄŸine varır. Baba, kentte canlı kalıp kalmadığını öğrenmek için, oÄŸlunu ÅŸehre gönderir. OÄŸlu geri dönerken, uzaktan babasına şöyle seslenir, ‘’Şehirde yaÅŸama dair hiçbir iz yok, sadece beÅŸ tane minare ayakta kalmış.’’ Bunu duyan baba yıkılır, diz çöker ve sonraları kentle özdeÅŸleÅŸecek olan bu ağıdı yakarak oÄŸlunu yanına çağırır: ‘’Bitlis’te beÅŸ minare, beri gel oÄŸlan beri gel/ YüreÄŸim dolu yare, beri gel oÄŸlan beri gel.’’ CANAVAR TURÄ°ZMÄ°GevaÅŸ Akdamar Ä°skelesi’nde bir televizyon ekibi, Van Gölü Canavarı’nı gördüğünü iddia edenlerle röportaj yapıyor. Ä°skele görevlisi söyleniyor, ‘’canavar mıdır, sevimli midir bilemem ama bu gölde bir ÅŸey olduÄŸu kesin.’’ Bir baÅŸkası arkadaşına fısıldıyor, ‘’turizm ne zaman kötü gitse reklam için bu numaraya baÅŸvuruluyor, belediye baÅŸkanı ilçenin giriÅŸine bu hayali canavarın heykelini bile diktirdi.’’ Anlaşılan Van’ın gururu Van kedisinin heykeli yalnız deÄŸil artık. GevaÅŸ Belediye BaÅŸkanı Nazmi Sezer, ‘Amacımız, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde yer alan canavar gerçeÄŸini herkese duyurmak. Bu canavarın sempatik bir canlı olduÄŸuna ve turizm açısından bize büyük yarar saÄŸlayacağına inanıyoruz. Gölde yaÅŸadığını dünyaya göstereceÄŸiz’ diye açıklama yapmış. Åžimdi baÅŸkanın görevlendirdiÄŸi Van Gölü Canavarı Arama Timi, 24 saat görevde. Son yıllarda oldukça fazla göç alan Van’ın meÅŸhur kahvaltı salonlarının önünden geçip bu kentte kendimi iyi hissettiÄŸim bir yere, Asmin Lokantası’na gidiyorum. Van’da yöresel yemek yapan az sayıdaki lokantadan biri olan Asmin’in 20’li yaÅŸlarındaki, bekár ve ilkokul mezunu üç ortağı Kamile, Suna ve Mehtap ile geçen yıl tanışmıştım. O zamanlar, üç genç kadının biraraya gelip bir lokanta açmasına önyargıyla bakan zihniyetlerle mücadele ediyorlardı. Oysa artık borçlarını ödemiÅŸler, üstelik yan tarafı alıp lokantayı daha da geniÅŸletmiÅŸler. Bir yıl içinde neler olup bittiÄŸini Mehtap’tan dinledim: ‘’DoÄŸu’nun kadına bakışındaki önyargıyı bir ölçüde yıktık. DoÄŸu’da da olsa, kadın olarak neler yapabileceÄŸimizi kanıtladık.’’CAMEKANLI TÄ°RAJSiirt’in Cumhuriyet Caddesi’nde, birkaç kiÅŸi, cama yapıştırılmış bir gazeteyi okuyor. Bir tür duvar gazetesi bu, Cumhur Bey’in deyiÅŸiyle ‘’Camekanlı tiraj.’’ Cumhur KılıççıoÄŸlu, kentte ilk gazeteyi kuran, halkı ilk kez kütüphanecilikle tanıştıran ve Siirt’e ilk matbaa makinesini getiren babasıyla amcasından kalan mirası, gururla sahiplenmiÅŸ. Cumhur Bey’in hálá eliyle dizdiÄŸi, haftalık Mücadele Gazetesi, adına yakışır bir mücadeleyle, neredeyse yarım asırdır hiç ara vermeden, her hafta Siirtliler’e ulaşıyor. Gazeteye verecek 500 bin liranız mı yok? ‘’Al götür, oku getir’’, diyor Cumhur Bey. Gazete her hafta, üzerindeki ÅŸu anonsla basılıyor: ‘’Bu gazete antika deÄŸerindedir. Elle dizilmekte, iki kere açılmakta ve dört kere basılmaktadır. Yere atılmaz, üzerine basılmaz, ambalaj yapılmaz. Okuduktan sonra ihtimamla katlayın, gerekirse ütüleyin ve il dışındaki bir akraba ya da dostunuza gönderin’’. Cumhur Bey, tek tabanca. Gazetenin sahibi, baÅŸyazarı, muhabiri, dizgicisi... Gözünü matbaada açmış. Okula ilk baÅŸladığında dedesine gazete okurmuÅŸ. 1937’de babasının Siirt’e getirdiÄŸi, Selim Ragıp Emeç’in Son Posta gazetesinin basıldığı makinenin başında, imkansızmış gibi görünen o iÅŸlemi yapıyor; harfleri tek tek seçiyor, düz basılsın diye tersten yerleÅŸtiriyor, sözcükleri, cümleleri, satırları ve bütün gazeteyi diziyor. ‘’Ya sabır!’’ derseniz o da ‘’Tutku’’ diyecektir.REFORM RIFAT104 yaşındaki Rıfat Bakır, her an, Siirt’in bir köşesinde, üzerinde kravatı ve takım elbisesiyle, bir kürsüde otururken görülebilir. Bastonuna raÄŸmen zor yürür ama káh Ulu Cami’nin önünde, káh kentin meydanında bir dükkanda Siirtli bir esnafla aynı köşeyi paylaşır. Bir de sessizliÄŸi... GençliÄŸindeki kadar çenebaz deÄŸildir artık. Siirt’te lakabı ‘’Reform Rıfat’’tır. ‘’İlk’’lerin adamıdır çünkü. Siirt’e sinemayı ilk getiren, ilk futbol takımını, ilk bandoyu kuran, ilk müzik kursunu açıp ilk solfej dersleri veren, ilk fotoÄŸraf stüdyosunu açan, ilk ziraat odasını kurandır. Türkiye’nin ilk beÅŸ saksofoncusundan, ilk orkestra ÅŸeflerinden biridir. 1960’larda ilk defa Siirt battaniyesinden, kadın mantosu, bere, atkı, yelek yaparak bunları mankenlere giydirmiÅŸ ve fotoÄŸraflar çektirmiÅŸtir. Kentin gurur kaynağıdır.BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIMNemrut Krater Gölü’nde zirveye yürümekSiirt’teki müzede Ä°brahim Hakkı’nın yıldızları seyrettiÄŸi delikli asayı görmekBitlis Fırat Çay Bahçesi’nde kürsülere oturup mola vermekAhlat Mezarlığı’nın iki metreyi aÅŸan mezar taÅŸlarının arasında dolaÅŸmakBitlis Kalesi’nden manzarayı seyretmekSiirt sabatlarının içinden geçmekAkdamar Adası’ndan göle girmekBir kış günü, Van Ä°skelesi’nden feribotla Tatvan’a gitmekBotan Çayı ve Vadisi’ni seyretmekÂ
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!