Bir rozet uğruna sabah beşte yola düşüyorum

Güncelleme Tarihi:

Bir rozet uğruna sabah beşte yola düşüyorum
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 16, 2011 00:00

İstanbullu koleksiyoner Acar Yıldız 10 bin rozetten oluşan 40 yıllık koleksiyonu için evinin bir odasını mini bir müzeye dönüştürmüş. Koleksiyona yeni parçalar eklemek için, sabahın erken saatlerinde yollar düşmekten de çekinmiyor

Duvarları kahverengi, şık çerçevelerle kaplı bir oda. Yaklaşık 40 çerçeve milimetrik bir özenle asılmış. Ancak, asıl ihtimam her bir çerçevenin içindeki rozetlere. Siyah zemine 250 kadar rozet büyük bir intizamla yerleştirilmiş. Dikkatle bakınca Fenerbahçe’den Olimpiyat Oyunları’na; Milan ve Juventus gibi yabancı takımlardan dünyadaki federasyonlara, hepsinin sporla ilgili olduğunu görüyorsunuz.
Bu, öyle alelade bir koleksiyon değil. Yaklaşık 10 bin spor rozetinin bulunduğu bu nadide koleksiyon Acar Yıldız’a ait. İstanbullu gümrük komisyoncusu Yıldız 40 yılı aşkın bir süredir topladığı koleksiyonunu öyle bir seviyeye çıkarmış ki, artık Türkiye’nin, dünyanın dört bir köşesinden yeni rozetler akıyor koleksiyona. “Sporcu, hakem ve federasyon yöneticisi arkadaşlarım gönüllü elçim gibi çalışıyor. Gittikleri yerde benim için harıl harıl rozet arıyorlar. Daha Türkiye’ye dönmeden telefonla ‘Abi, yeni rozetler çantada’ diye müjdeyi veriyorlar.” Acar Yıldız’ın gönüllü rozet elçileri arasında Eyüp Karadayı gibi spor basınının duayenlerinden, Hürriyet yazarı Altan Tanrıkulu, uluslararası voleybol hakemi İlhami Şenyurt ve spor uzmanı Kaan Ark var.
Acar Yıldız 1993’te İstanbul’un Göztepe semtindeki şimdiki evlerine taşınırken bir şart koşmuş: Odalardan birini rozetlerine ayıracağı bir hobi odası gibi düzenlemek. Bu şartı eşi tarafından kabul edilince rozet koleksiyonu odanın duvarlarını kaplamaya başlamış. “Zaten, koleksiyonum da 1991’den sonra hızla büyüdü. O döneme kadar herhalde rozet sayısı bini geçmezdi. Sonraki 20 yılda rakam 10 katına çıktı. Bunun iki büyük nedeni var: Birincisi; ilişki ağım bu tarihten sonra genişledi. İkincisi de; 20 yıl önceye göre çok daha fazla spor organizasyonu var. Bu da çok daha fazla rozetin dolaşıma girmesini sağlıyor.”

İNÖNÜ STADI’NDA ÜÇ SAAT YAĞMUR ALTINDA BEKLEDİ

Ancak, yıllar içinde oluşturduğu ilişkiler ağı ve rozet gönülleri Acar Yıldız’ın koleksiyonunu genişletmek için bugün bile büyük bir uğraş vermesine engel olmuyor. Zaten parasını bastırıp almak onu hiç tatmin etmiyor. Ona göre her rozeti toplarken yaşadıkları, bu uğraşın en önemli yönlerinden. Örneğin, rozet bulacağına inandığı milli maçlardan ya da uluslararası organizasyonlardan birkaç saat önce yola çıkıyor. “Hiç unutmam, 15 yıl kadar önce İstanbul’daki San Marino ümit milli maçı öncesi İnönü Stadı’na gittim. Üç buçuk saat yağmur altında bekledim. San Marino kafilesini buldum. Önce pek yüz vermediler. Ama rozetini vermeyen yöneticiyi sonunda ‘Oğlum, koleksiyon yapıyor’ diye ikna ettim.”
Şehnaz Hanım, eşinin bu çabasını en yakından takip eden kişi. Kimi zaman koleksiyona katılan yeni parçalar onu daha da fazla mutlu ediyor. “Kızımla benim koleksiyonumuz yok. Ama Acar bazen saati sabah beşe kurup kalkar, stadın ya da spor salonunun yolunu tutar. Tek amacı İstanbul’a gelmiş bir yabancı takımdan rozet alabilmek.”
Tabii bir de uluslararası bağlantıları var. Birçok Türk takımı rozetini Portekiz, Rusya, Hollanda, Bulgaristan, Avusturya ve Romanya’daki koleksiyoncu arkadaşları sayesinde elde etmiş. Onlarla sık sık yazışıyor, takas yapmayı sürdürüyor. “Ancak, koleksiyonerliğimi acemilik döneminde bir büyük hata yaptım. Elimdeki bazı Türk takımı rozetlerini yabancılarla takasta kullandım. Şimdi o rozetleri bir daha neredene bulacaksın? Adı üstünde: Acemilik işte!”
Yıldız en çok koleksiyonuna dair hep karşısına çıkan iki soruya şaşırıyor: Birincisi, ‘bunları ne yapacaksın’ sorusu. Diğeri de tahmin edebileceğiniz gibi ‘kaça para eder’ sorusu: “Türkiye’de saklama ve biriktirme kültürü zayıf. Bu yüzden koleksiyonerliğin manevi tarafını hiç anlayamıyorlar. Halbuki koleksiyonun mali değeriyle hiç ilgilenmedim bile. Bir kere bile satmayı düşünmedim. Koleksiyonum elden gitse, herhalde hayata çıplak devam ederim.”

İLK ROZETİN HİKAYESİ

Koleksiyonumun en değerli parçalarından biri bu Spartak Brno rozeti. İlk parçası olmasından dolayı ayrı bir önemi var. Babam Cemil Yıldız İETT mensubuydu, aynı zamanda eski bir futbol hakemiydi. Onun sayesinde ben de sık sık maçlara giderdim. 1968’in güzünde İETT Voleybol Takımı, İstanbul’da, o zamanki ismiyle spor ve sergi sarayında Çek takımı Spartak Brno ile oynayacaktı. Seremoniden sonra takımın yıldızlarından Aziz Kaloğlu gelip “Merhaba Acar! Gel sana vereyim,” diyerek Çek takımını verdiği rozeti hediye etti. O günden beri Spartak’ın rozeti hiç benden ayrılmadı.

YOLUMU SİVİL POLİSLER KESTİ

Dünya üniversite oyunları Universiade 2005’i yerinde izlemek için İzmir’e gittim. Tabii bir yandan da rozet toplama peşindeydim. Eskrim müsabakalarının yapıldığı salonun antrenman bölümüne sızdım. O sırada bir polis memuru müdahale edip beni o bölümden çıkardı. Görevli sivil memurların da dikkatini çekmiştim elimdeki rozet çantamla. Ne yaptığımı sordular ısrarla. Sonunda koleksiyoncu olduğuma ikna ettim. O sırada salonda görevli bir temizlik görevlisinin yakasındaki rozet dikkatimi çekti. Birleşik Arap Emirlikleri Olimpiyat Komitesi rozetine karşılık iki rozet önerdim. Kabul etmedi. O sivil memurlardan biri hemen müdahale edip “O rozeti hemen abine ver!” demesin mi. Adamacağız rozeti verip uzaklaştı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!