Bir gün bir kriz çıkageldi ve sihirli değneğiyle her şeyi değiştirdi

Güncelleme Tarihi:

Bir gün bir kriz çıkageldi ve sihirli değneğiyle her şeyi değiştirdi
Oluşturulma Tarihi: Mart 01, 2009 00:00

İçinde yaşadığımız son krizde en çok duyduğumuz söz şu: "Kriz aynı zamanda fırsattır." Kriz yüzünden işini kaybedenlere bu söz, son derece antipatik gelebilir. Ama en azından şunu söyleyebiliriz: Kriz, hayatın sonu demek değil. Hatta bazen yeni bir hayatın başlangıcı olabilir. 2001 krizinde hayatı değişen, her şeyi mecburen geride bırakan ama sonunda kendilerine ikinci bir hayat kurmayı başaran insanlar hikayelerini anlattı.

YASEMİN KİBAROĞLU (35)

Gazeteciliği özlüyorum ama coğrafya öğretmenliğinin iş garantisi var

Gazetecilik çocukluk hayalimdi. Üniversite sınavlarında ilk tercihlerimden olan Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni 1995’te iyi dereceyle bitirdim. Genç İletişimciler Yarışması’nda birinci oldum ve haber dergisi Nokta’da başladım.

2001 krizine Takvim gazetesinde çalışırken yakalandım. İşten çıkarılanlar arasındaydım. Bir süre halkla ilişkiler sektöründe çalıştım ama bu iş kişiliğime uygun değildi. Evlendim, iş hayatına ara verdim. Krizde şartlara ayak uydurmak lazım. Öğretmen olmak gibi bir fikrim yoktu aslında. Ama öğretmenliğin düzenli çalışma saatleri ve iş garantisi vardı. Ben de öğretmen olmak için yeniden sınava girdim ve Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Coğrafya Öğretmenliği’ni kazandım. Önceden araştırmıştım, coğrafya öğretmenlerinin şansı yüksekti.

Soranlara "Esas işim öğrencilik" diyorum, çünkü öğrenciliğim 20 yıldır bitmedi. Sınıftakilerle aramda en az 10 yaş fark var, bazıları "abla" diyor. İkinci sınıfta oğlum Ömer’e hamile kaldım, kartografya dersinde kocaman karnımla harita çizmekte çok zorlanıyordum. Bir yandan anneliğin bitmeyen vicdan azabı, bir yandan uykusuzluk, zor zamanlar geçirdim. Gazeteciliği zaman zaman özlüyorum ama hayata daha gerçekçi bakıyorum.

ESRA ULUSOY (40)
/images/100/0x0/55ea1f2df018fbb8f86c8f33


Pasta yaparken bir yandan hálá ekonomi kanallarını izliyorum


İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni 1991’de bitirdim ve aynı okulda yüksek lisans yaptım. Üniversitedeyken İMKB yeni kurulmuştu, çalışmak için sabırsızlanıyordum. Bizim sektör çok yönlüdür. Seans başlamadan önce günlük gazetelere göz gezdirmiş olmanız gerekir. Saat farkı olan ülkelerin piyasalarını takip etmelisiniz. Seans saatlerinde bilgisayar başından ayrılamazsınız. Aynı anda piyasaları izleyip, telefonlara cevap vermelisiniz. Bir hataya anında çözüm üretmek zorundasınız. Borsanın en sevdiğim yönü hareketliliği. Ama herkesin sadece borsa konuşarak mutlu ya da mutsuz olması çok yıpratıcı. 2000’den beri bu işi bırakıp pastacılık yapmayı düşünüyordum. Kriz gelince, evde ısmarlama pasta ve kurabiyeler yapmaya başladım ve böylece "Pasta Fırınım" (www.pastafirinim.com) doğdu.

Krizleri birebir yaşamam kariyerimi değiştirmemde çok etkiliydi. Durağan bir hayatta her şeye sıfırdan başlamakta zorlandım. Ama yıllarca saatlerle kısıtlanmış biri olarak çalışma saatlerimi belirleyebilmek lükstü. Borsada ne kadar iyi olduğunuz rakamlara bağlıdır, bu işte ise pastaya! Çevrem sanatçı kişiliğimi keşfetti ama takım elbiselerim ve topuklu ayakkabılarım atıl durumda. Her gün kuaföre gittiğim, makyajsız gezmediğim için serbest kıyafete adapte olamadım. Finansçıyken baskın bir yönetici olduğum için çevremdekiler pastacılık yapmama anlam veremiyor ve piyasaya döneceğimi düşünüyor.

Eski işimin heyecanını her zaman özleyeceğim. Hálá pasta yaparken televizyondan ekonomi kanalını takip ediyorum. Yine de insanların teşekkür etmeyi bilmedikleri ve sürekli mutsuz oldukları bir ortamdan uzaklaştığım için mutluyum. Gelecekte kazanacağımı düşündüğüm parayı harcamamam gerektiğini iyi biliyorum. Buna hayat dersi de diyebilirsiniz.

GİZEM ALTIN NANCE (35)

Basit bir hayat, istemediğim şeyleri yapmama özgürlüğünü verdi bana


Beyoğlu Anadolu Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İngilizce İktisat mezunuyum. Üniversiteden sonra birkaç iş değiştirdim. Kelimelerle oynamayı sevdiğim için sonunda metin yazarlığı yapmaya başladım. Reklamcılar insanları mutlu olmak için satın almaları gerektiğine inandırıyor, borç içinde yüzerek daha da mutsuz oluyorlar. İşten kovulmamı ’ayrılmak’ olarak nitelendirebilirsek, 2000’de ayrıldım! O sırada Green Card çıktı ve artık işim olmadığı için pılımı pırtımı toplayıp Amerika’ya gittim. Aslında okyanus biyolojisi falan okumak istiyordum ama 26 yaşında ne yapacağını bilmemekten panik olmuştum ve kolay yolu seçtim, halkla ilişkiler okumaya karar verdim.

İşten çıkarıldığım 2000’de kriz belirtileri başlamıştı ve iş yoktu. Olsaydı, muhtemelen Amerika’ya gitmez yeni bir iş bulmaya çabalardım. Amerika’da okurken bir yandan da bir kafede çalıştım. Şu anda nefis espresso, cafe latte ve macchiato yapabilir, Guatemala kahvesiyle Kenya kahvesini zınk diye ayırt edebilirim. UCLA Üniversitesi’nde halkla ilişkiler okuduktan sonra butik bir halkla ilişkiler şirketinde çalıştım. 5 yılda stajyerlikten kıdemli müşteri temsilciliğine yükseldim. Reklamı hiç kıvıramamama rağmen halkla ilişkiler alanında çok başarılı oldum. Müşterilerimi New York Times, USA Today ve Time gibi mecralarda temsil ettim. Yeni kariyerim sayesinde ayaklarımın üzerinde durmayı başardım. Bu güven duygusuyla da hayatımı ve kendimi tamamen değiştirdim.

Amerika kararı yakın çevremi hiç memnun etmedi. Oysa sizin için en iyiyi ancak siz bilebilirsiniz. Hatta bazen sadece hissedersiniz. Reklamcılıkla ilgili özlediğim hiçbir şey yok. Oysa başarılı olamadığımda bende bir yanlışlık olduğunu düşünmüştüm. Şimdi biliyorum ki hata sistemdeymiş. 2008’de mal varlığımızı satıp, eşimle bisikletle dünya turuna çıktık. ’Bir Bilet Al’ ve ’Dostum Pasifik’ isimli iki gezi kitabı yazdım ve yazmaya devam ediyorum. Artık ’kaliteli’ bir yaşam için çok para kazanmak gerekmediğini biliyorum. Basit bir hayatı tercih ettik, bu istemediğimiz şeyleri yapmama özgürlüğü veriyor. Her bitiş aslında bir başlangıç. Yıkım değil, hayalini kurduğunuz şeyleri gerçekleştirmeleri için bir fırsat.

ÇAĞATAY KAHYA (45)

Tam üç kriz gördüm gün gelir, şans da yorulur şanssızlık da


İTÜ mezunu bir mühendisim. 1994’e kadar SONAR’da araştırmacı olarak çalıştım. İlk krizimi o yıl yaşadım ve İpragaz’a geçtim. 2001 krizi de beni es geçmedi, işimi yine kaybettim. Artık 40’ıma yaklaşmıştım, kendi işimi yapmak istiyordum.

Büyük bir mücadeleyle geçen bu dönemdeki en büyük başarım, yeni sosyal ilişkiler ağı kurmayı ve program yazmayı öğrenmekti. 2006’da internette kurduğum Evli Erkekler Kulübü, sosyal bir fenomene dönüştü. Yazı ve yemek merakım birleşti, Elle dergisinin Gusto sayfalarına yazı yazdım. Şirketlere yönetim danışmanlığı ve üniversitede misafir hocalık yaptım.

2008’te Cen Ajans’tan teklif aldım. Patronum Nail Keçili’ye deneyimim olmadığını hatırlattığımda "başaracaksın" diye yüreklendirdi. Bugün Cen Ajans’ın başkan yardımcısıyım. Bir büyüğüm; "Gün gelir, şans da yorulur şansızlık.. da" demişti. Krizlerde sahip olduklarınıza kalıcı diye bakmamanız ve fazla alışmamanız gerektiğini öğrendim. Ne engele üzülecek, ne de fırsata sevineceksiniz. Sadece hedefinize odaklanıp işinizi yapacaksınız. Ekonomik sıkıntılar baş gösterdiğinde bazı alışkanlıklardan vazgeçmek insanı üzüyor. Ancak bir süre sonra "Yahu iyi ki vazgeçmişim" diyorsunuz, çünkü özgürleşiyorsunuz. Mesela ben, kredi kartı kullanmaktan tamamen vazgeçtim.

RANA GÜNEY (28)

Ayağımı hangisi kaydıracak diye paranoya yaşıyordum, artık huzurluyum


Ortaokulda kafama gazeteci olmayı koydum ve hukuk fakültesini kazanabilecek bir puanla Marmara İletişim Fakültesi’ne girdim. Birinci sınıfta CNN Türk’e başladım, çalışmadığım kanal kalmadı. Yönetmen yardımcılığı, asistanlık ve program yönetmenliği yaptım. Sigortasız, az maaşla ve ertesi gün kovulma korkusuyla gece gündüz çalıştım. Bir kanalın kurulma sancısına, ikincisinin iflasına, bir gecede üst düzey yönetimin değişip tonla insanın kapı dışarı edilmesine şahit oldum. Gayrimenkul sektörüne geçişim de bu döneme denk geliyor. Canlı yayın müthiş bir adrenalin; bir kez bulaşan müptelası olur. Ancak karşılıksız özveri en fazla 5 yıl sürüyor, ben 7 yılda pes ettim. Boşuna bütün televizyoncular bir Ege kasabasına yerleşmeyi hayal etmiyor!

İşsizken, gayrimenkul sektörünün palabıyık amcaların tekelinden çıkıp profesyonelleştiğiyle ilgili bir yazı okudum ve çalıştığım ofise başvurdum. Masa başı işi olmaması cazipti.

Hayallerimden vazgeçtiğimi açıklamak zordu, "Dönersin kürkçü dükkanına" diyenler oldu. Bunun başarısızlık olarak görülmesinden korktum. Sektör değiştirmek bir anda alınacak bir karar değil, insan ancak sıfırı tüketince buna mecbur kalıyor.

Bir yıl boyunca mortgage brokerlığı, emlakçılık, satış ve pazarlama eğitimleri aldım. İnsan ilişkilerim iyidir; ev bulduktan sonra mangala çağıran müşteriler çok hoşuma gidiyor. Hayatım büyük ölçüde değişti. Bazen yadırgadım, ara sıra özledim ama çok kez şükrettim. Şimdi ayağımı kim kaydıracak paranoyası yaşamadan kendine ve işine saygı duyan insanlarla çalışıyorum. Hálá ekranda bir canlı yayın hatası olduğunda evde resmen reji stresi yaşıyorum. Bazen sabaha kadar sette olmayı, soğukta canlı yayın yapmayı bile özlüyorum ama aklıma dedikodular ve işten çıkarmalar gelince özlemim diniyor.

NURDAN ŞAHİN (50)

Ben de dahil kimsenin vazgeçilmez olmadığını öğrendim


Kadıköy Maarif Koleji’nde, Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde okudum, yüksek lisans da yaptım. Çok iyi bir meslek hayatım oldu: Üniversitede asistanlık yaptıktan sonra yönetici olarak Unilever’de çalıştım; BNP-AK Bankası’nda 7 yıl yöneticiliğin ardından 1993’te genel müdür yardımcısı oldum, uluslararası ağda bu pozisyona gelen ilk kadındım.

2004’te bankayla yollarımız ayrıldı. Artık hayatın faiz, kur ve borsa üçgeninden görüldüğü bir dünyada olmak istemiyordum. Kızım doğduktan sonra Yeni Demokrasi Hareketi’nde çalışmıştım, toplumsal konulara hep ilgi duydum. Karşıma Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı çıkınca hayatımın en heyecan verici işine başladım. 2006’dan beri vakfın yöneticisiyim.

2001 krizini çok yakından yaşadım. Pek çok tanıdığım işsiz kaldı. O sırada kendimize geldik. Herkes kendini olduğundan daha iyi durumda zannediyordu; borçlanmalar ve çok yüksek harcamalar alıp yürümüştü. İşten ayrıldığımda, sekreterim ve şoförümün ne kadar çok işi hallettiğini görüp şaşırdım! Uzak bir semtte bir villada oturuyordum; evi kiraya verip şehirde küçük bir daireye taşındım. Vakfa ilk başladığımda bir mimar arkadaşım, "Bu geçici bir heves; profesyonel gerçek hayata geri döneceksin" demişti! Ama yeni işimde çok çalışmama rağmen daha huzurluyum.

Eski işimi sevmiyordum diyemem ama seyahatler ve bazı arkadaşlarım dışında pek bir şeyi özlemiyorum. Bazen başarı için bütün şartları taşırsınız ama doğru yer, doğru zaman, ilişkiler, hatta şans gerekebilir. Kendine güvenenler başka yerlerde de başarılı olur. Koltuğunuzla bütünleşmediğiniz takdirde kaybettiğinizde dünyanız yıkılmaz.

Çok teknik işler dışında, belli bir zeka ve eğitime sahip herkesin neredeyse her işi yapabileceğine ve başta kendim olmak üzere hiç kimsenin vazgeçilmez olmadığına inanırım. Memur çocuğuyum; kredi kullanmam, borç almam. En önemli lüksüm seyahat etmek; bu da ertelenebilir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!