Bilseydim çocuk doğurmama izin vermeyeceğini... Gökhan'la evlenmezdim!

Güncelleme Tarihi:

Bilseydim çocuk doğurmama izin vermeyeceğini... Gökhanla evlenmezdim
Oluşturulma Tarihi: Aralık 12, 2004 01:46

Başlığa bakıp hemen ellerinizi ovuşturmaya kalkmayın. Bu laf öyle sizin zannettiğiniz gibi ‘Boşanmazsam namerdim!’ lafı değil. Seda Sayan ve Gökhan Şükür’ün arası gayet iyi.

Haberin Devamı

Üstelik evlilikleri de gizli-mizli değil. Bir sene önce açık açık, efendi efendi evlenmişler. Sizin, bizim gibi. Aralarındaki yaş farkı bir an bile sorun yaratmamış.

Seda Sayan’ın beşinci, Gökhan Şükür’ün birinci evliliği. Seda ile Gökhan’ın arası ne kadar iyiyse, Seda ile Gökhan’ın ailesinin arası da o kadar soğuk! Pek tasvip etmemişler bu izdivacı anlaşılan. Gerçi, onlar da bunu çok dert etmiyor. Üstelik Seda Sayan, bu konuda çok dikkatli konuşmaya özel bir gayret sarf ediyor. ‘Canları sağ olsun!’ şeklinde. Ama bir mesele var ki, konu oraya gelince açıyor ağzını yumuyor gözünü: ‘Bak yalanım yok. Bana kalsa 2 yaşında bir kız çocuğu çoktan ortalıkta dolaşıyor olurdu. Bir gün biterse bu evlilik, çocuk yüzünden bitecek. Tek eksiğimiz çocuk. Ama Gökhan istemiyor...’

Yorulmadınız mı? Kanal D’de tekrar sabah programlarına başladınız. Geçen sene bu işin şahikasını yapmıştınız. Bu sene niye kabul ettiniz? Para mı şöhret mi?

- Yorulmadım. Yorulmayacağım da. Ben seviyorum bu işi. Yoksa, niye yapayım? Para da şöhret de değil sebebi. Ben sabahları mutlu uyanıyorum. O kadar mutlu uyanıyorum ki, yanımdaki sinirleniyor! ‘Bu şimdi neden bu kadar mutlu?’ Haklı tabii, merak ediyor: ‘Sabahın yedi buçuğunda ne var bu kadar mutlu olacak?’ diyor. Valla, ben de bilmiyorum! Çocukluğumdan beri böyleyim. Bir de, şişmeyen bir kadınım. Ağlatıp yatırsan da, gülerek uyanıyorum. Sekerek evin içinde gidiyorum. Eşofmanlarımı giyip, doğru Kanal D’ye gidiyorum. Ayol dile kolay, haftada 5 gün...

İyi de bu ekstra çabaların amacı ne? İlgiyi ayakta tutmak mı, kendini genç hissetmek mi, ‘Alemin kralıyım’ duygusu mu, nedir yani...

- Ben zaten çok genç ve diriyim. Kadının söylediğine bak! Asıl şimdi koşturacağım. Ben sana karnın burnunda niye koşturuyorsun diyor muyum? Hem bırak, koşturayım. Şimdi yapmazsam ne zaman yapacağım? Para değil sebebi. Yani sadece para değil! Artık başka yerlerde görüyorum kendimi...

Pardon nerede?

- Şöyle bir mefhum gelişti bende: ‘Bir işe yarıyor muyum? İki tane insanın yüzünü güldürebiliyor muyum?’ Bana iki saat verilmiş, o iki saatlik zaman dilimde hem paramı kazanıyorum hem başkalarına faydalı olmaya çalışıyorum. Ve biliyor musun, çok insanın duasını alıyorum. Tüm bunları hayır duası almak için mi yapıyorum? Yooo, kendiliğinden böyle gelişti. İsteyerek misyon kadını olmadım yani! Ama yalanım varsa ne olayım, çok memnunum halimden.

Kaç kişinin hayatını bir şekilde değiştirmişsinizdir...

- Yaşlısından üniversitelisine kadar göz ameliyatı yaptırmışım bir kere. Sonra, çocuk sahibi olmayan bir dolu insanı çocuk sahibi yapmak için uğraşmışım. 11 yıldır cinsel ilişki kuramayan bir çift vardı, tahmin edemeyeceğin kadar çok bu tür vakalar bu toplumda, kadın hamile şu anda. Pek çok mağdura el uzattık anlayacağın. Bir işe yaramış olmak, vicdanen mi rahatlıyor beni nedir, yatağa yattığım zaman bebekler kadar rahat uyuyorum.

İyi de nasıl bu kadar hiperaktif oluyorsunuz? Sabahın köründe ful enerji insanların karşısına çıkıyorsunuz. İnsan her sabah da hoplamaz ki! Sırrı nedir?

- Annem de öyle söylüyor: ‘Hiç oturmuyorsun kızım. Senin yerine ben yoruluyorum!’ Zaten, bu hoplayıp zıplayan halimini araştıranlar olmuş, bir şey mi içiyor diye. Ne içebilirim sabahın köründe? Tövbe yarabbim! Allah korusun! Hayatım boyunca uyuşturucudan uzak durdum.

Peki motivasyonunuzun kaynağı nedir?

- Şimdi akıl var, izan var; onca insan gelmiş oraya, bilmem nerelerden otobüsler tutup gelmişler, kollarındaki bileziği satıp gelmişler, muhtaçlar, dertlerini anlatmaya gelmişler. E benim somurtup oturmaya hakkım var mı? Yok...

Programdaki parlak fikirler, leğende cüce yıkamalar, botoks yapmalar... Bunlar kimin aklına geliyor?

- İyi bir ekibim var. Ama ben de boş duran bir kadın değilim. Yeniliği çok seviyorum. Beni etkileyen her şeyi canlı yayında izleyicilerimle paylaşmak istiyorum. Ha ben normal hayatımda botoks mu yaptırıyorum? O zaman ekranda da yaptırırım! Şimdi de canlı yayında karbondioksit yaptıracağım. Bölgesel yağlanmada çok başarıya ulaşılıyor. Valla, ben 4. seansta faydasını gördüm...

Her sabah yüzüne tonlarca boya sürülmesi, hep şık ve bakımlı olma zorunluluğu insanı isyana sürüklemez mi? ‘Yeter beeee!’ diyeceğiniz an gelebilir mi? O an etrafta olmamak gerekir mi?

- Kaşım kalktı mı çok tehlikeli. Ama biliyor musun, Gökhan’la birlikte kaşım da kalkmaz oldu benim! Haftada 5 gün program yapınca ‘Allah’ım bugün ne giyeceğim sendromu’ yaşıyorsun ama zamanla alışıyorsun. Bir de abi, bu kadar güzeli de vermek kötü! ‘Bakalım bugün ne giyecek?’, sırf bunu merak ettiği için ekran karşısına geçenler var. ‘Haaa bunu daha önce giymişti! Şu boynundakini de daha önce takmıştı!’ Bunu diyor ya! Gerçi ben otomatiğe bağladım her şeyi. Saç ve makyaj yapılırken gazetelerimi okuyorum. Bir okuma manyağıyım ben, yolda gazete görsem, çevirip okurum. Seyretmem gereken vtr’leri izliyorum. İşin bu kadar başında olunca, her şey senin kontrolünde olunca ‘Yeter be’ demiyorsun!

Hálá ana motivasyonlarınızdan biri insanlara kendinizi beğendirmek mi?

- Ne yalan söyleyeyim, o kadar çok beğeniyor ve seviyorlar ki, böyle bir kaygım yok artık benim. Kalmadı. İnanıyorum beni sevdiklerine. ‘Evin kızı’ oldum ben. Müthiş avantajları var bu durumun: Hataların çok çabuk örtbas ediliyor. ‘Ama olsun...’ diyorlar, ‘O yapar’ ya da ‘Öyle dememiştir, onu kastetmemiştir...’ Evin kızına tanınan o toleranslar bana da tanınıyor.

BAŞKASINA DOKUNMUŞ ERKEK BİR DAHA BANA DOKUNAMAZ

Hayatınızda kamera olmadığında nasıl birisiniz? Spot ışıkları altında kim oluyorsunuz?

- Kişilik olarak aynı olduğumu söylüyorlar. Tabii normal hayatımda o kadar koket ve bakımlı değilim. Ekrandaki kadın, başka bir kadın. O, güzel bir kadın. Hiç şüphe yok ki benden daha hoş ve dişi. Beni ekran dışında gördüğünde, üzerimde ya blucin vardır ya da eşofman. Ayağımda da lastik ayakkabılarım. Tenim fazla beyaz olduğu için hastalıklı görünmeyeyim diye fondötenimi ve allığımı sürerim ama fazla makyaj da yapmam. Yani ekranda gördüğün o kadın mümkün değil olamam...

Peki erkeklerle nasıl biri oluyorsunuz? Ne tür bir kadınsınız? Domestik mi, şefkatli mi, baştan çıkarıcı mı, güvenilmez mi?

- Aaa ben çok güvenilirim. Belki de ondan kaybediyorum. Bu kadar erkek gibi olmak, bu kadar güvenilir olmak her zaman iyi bir şey değil. Öyle göründüğüm gibi şuh ve baştan çıkarıcı değilim. Ekrandaki kadın evde nerede ayol!

Yani erkekleri korkutmuyorsunuz: ‘Bu başka birine aşık olur gider...’

- Yok canım. Benim kitabımda böyle şeyler yazmaz. Dünyanın en kötü erkeği bile böyle bir durumu hak etmiyordura inananlardanım. Çok aşağılık bir durum çünkü. Ben bunu nasıl kabul etmiyorsam, bir erkeğe de bu yapılmamalı diye düşünüyorum..

Siz aldatılmayı hiç kabul etmediniz mi?

- Hayatta etmedim. Benim ilişkilerimde sevgi vardır, aşk vardır. Ayol aldatıyorsa, sevgi, aşk bunun neresinde? Başkasına dokunmuş bir erkek bir daha bana dokunamaz! Ben zaten peşin peşin söylüyorum: ‘Başka kadına dokunacaksan bana bir daha gelme kardeşim, sessizce kaybol!’ Ve Allah için hemen kapının önüne koyuyorum.

Ama bazıları bunu kabul ediyor...

- Bu, onların sorunu. Benim annem tam 39 yıl sonra babamdan boşanabildi. Benim ablam yıllarca böyle bir evliliği taşıdı, ama o bile sonunda ‘Yeter!’ diye isyan etti. Bu toplumda böyle şeylere göğüs gerenler ekonomik olarak kocaya bağlı olanlardır, yani çaresizlikten katlanıyorlar bu duruma. Yok eğer söz konusu, ekonomik özgürlüğünü kanıtlamış bir kadın ise, valla ben onun sevgisinden de her şeyinden de şüphe ederim.

Kapı gibi Hülya Avşar ve Tamer Karadağlı’nın eşi gibi örnekler var...

- Ben kimseyi örnek vermiyorum. Sadece beni aldatan insana asla ve asla katlanmam diyorum. Katlanmadım zaten. Yaptıklarım, yapacaklarımın garantisi. Kabul etmiyorum kardeşim! Hayatımdaki erkek, bir başkasına dokunduğu anda benim için bitmiştir. Çünkü benim kendime saygım kalmaz. Ben çalışıyorum, köpek gibi çalışıyorum, kendi kendimi geçindiriyorum, sülalemin reisi olmuşum. Bir de hayatımda bu kadar değer verdiğim insan gidecek beni aldatacak, öyle mi? Hayır efendim. Güle güle kardeşim. Niye yani müdanam olsun? Deli miyim ben?

BANA NE ADAMIN YAŞINDAN!

Gökhan Şükür’le evliliğinizin temelinde ne var? Aşk, şehvet, güven, sevgi, arkadaşlık...

- Sevgi var, huzur var, aşk var. Hepsi var. Allah bozmasın.

Toplam kaç yıl oldu?

- Beşinci yıla girdik. Bir yıldır da evliyiz. ‘Gizli’ dendi, oysa alakası yok.

Peki Gökhan Şükür büyüdü mü?

- Büyüdü, büyüdü! Ama o zaten hep büyüktü. Aksi takdirde bu ilişki yürümezdi...

‘Ufacık çocukla beraber oluyor’ suçlamaları duruldu mu?

- Gene ara sıra diyorlar. Desinler. Hiç rahatsız etmiyor beni. Hatta, insanların buna kafayı takması beni güldürüyor. Bir erkeğe, ‘Seninle beraber olmak istiyorum. Kaç yaşındasın?’ mı diyorsun. Böyle bir şey yok! Bana ne adamın yaşından. Ben gözlerine baktığım zaman bir elektrik alıyor muyum, heyecanlanıyor muyum, yeri geldiğinde ondan çekinebiliyor muyum? Budur.

Daha önce ‘Genç sevgili’ye takanlar şimdi neye takıyor?

- Evde dursun diye ona oyuncaklar alıyormuşum!

Anlamadım!

- ‘Seda Sayan, kocasına yeni bir oyuncak aldı.’ Araba, araba! Güya, her ay ona yeni bir araba alıyormuşum. Böyle söylüyorlar. Bu tür haberler çıktığı zaman, bu hakaret bana mı karşımdakine mi, gerçi onu hálá çözemedim. Hayatımdaki erkeğe değil, bana galiba. Yani başka türlü bu kadın bu adamı nasıl elinde tutacak? Tabii ki pahalı hediyeler alacak! Ama durun bakalım sivri zekalılar, gerçek bu mu: Ben bu adamı tanıdığımda zaten son model bir Mercedes’i vardı altında. Niye arabalarını ben alıyor olayım?

Bu arada neden evlenme gereği duydunuz?

- Çocuk doğurmak için. Evlenmeyi ben istedim. Hamile kalmak istedim...

Ne engel oldu size?

- Bana kalsa, bizim kız 2 yaşını geçecekti, şuralarda koşturacaktı da... Kocam hazır değil! ‘Karım henüz hazır değil’ denir ya, bizimki de o hesap! Bu kadar da açık konuşuyorum. O istemiyor, ben çok istiyorum. Artık kısmet...

Küt diye hamile kalıverirseniz ne olacak...

- Yok kız, çocuk istemeyen bir adama yapılmaz!

Onu demek istemedim. Taammüden bir şeyden söz etmiyordum...

- Yok, yok. İstemediğini belli ediyor ve söylüyor. Belki 5. evliliğini yapan bir kadın ona çok fazla güven vermiyor olabilir. Kimbilir belki de kendine güvenmiyor. ‘Yarın bir gün yanlış bir şey yaparsam, bu kadın bana hayatta izah etme fırsatı vermez, ayrılır, çocuk ziyan olur’ diye mi düşünüyor? Ama bilseydim çocuk doğuracağıma izin vermeyeceğini... Evlenmezdim. Yemin ederim.

İLK DEFA ALDATMA GİBİ SORUNLAR YOK

Şimdiye kadar basında hep Gökhan Şükür’ü onore ettiniz, müthiş biri olarak anlattınız. Hálá geçerli mi?

- O benim anlattığım her şeye değer biri. Tabii ki geçerli. Müthiş huzurlu ve inançlı. Benim öyle bir zamanıma denk geldi ki, sığınacağım bir liman oldu. Tek eksiğimiz bir çocuk. Biterse bu evlilik, çocuk yüzünden biter. İlk defa aldatma gibi sorunlarımız yok...

Ortalıkta fink atmadığından, ona buna bakmadığından bu kadar eminsiniz...

- Evet. Allah bozmasın bugüne kadar bana böyle bir laf getirmedi. Getirirse de kendi bileceği iş. Canı sağ olsun.

Bir erkeğe bu kadar çok güvenmek nasıl büyük bir konfor?

- Çok büyük bir konfor. Bizim gibi insanlar bir de birlikte olduğu adam için ‘Şu anda kimbilir ne yapıyor?’ diye düşünmeye başlıyorlarsa yandılar. Asla verimli olamazsın. O şüphe insanı yer bitirir. Bizde hiç yok böyle şeyler.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!