Benzemek yetmedi, çok çalıştılar

Güncelleme Tarihi:

Benzemek yetmedi, çok çalıştılar
Oluşturulma Tarihi: Mart 18, 2007 00:00

Bu yıl İngiliz Helen Mirren, İngiltere kraliçesi II. Elizabeth’i canlandırarak En İyi Kadın Oyuncu, ABD’li Forest Whitaker ise Uganda’nın eski diktatörü İdi Amin’i canlandırarak En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandı. Helen Mirren yaptığı konuşmada gerçek Kraliçe’ye teşekkür etti, "O olmasaydı muhtemelen ben de bu ödülü alamazdım" dedi. İster kahraman ister canavar olsun, gerçek insanlar, oyunculara ustalıklarını göstermelerini sağlayan çok iyi bir malzeme.

Türk sineması da onları keşfetti. Bu yıl sinema filmlerinde ve televizyon dizilerinde birçok ünlü Türk çıkıyor karşımıza. Yandım Ali filmindeki Atatürk, Hatırla Sevgili dizisindeki Adnan Menderes, Mavi Gözlü Dev filmindeki Názım Hikmet, 13 Nisan’da gösterime girecek Zincirbozan filmindeki Rahşan Ecevit ve Nazmiye Demirel. Onları canlandırmadaki başarılarıyla göz dolduran sanatçılara bu zor işin altından nasıl kalktıklarını sorduk. Sadece makyaj hilelerinin ya da fiziki benzerliğin yetmeyeceği açıktı. Rollerine nasıl hazırlandıklarını, canlandırdıkları kahramanlarla ilgili hangi ayrıntıları keşfettiklerini anlattılar.

ALİCAN YÜCESOY (ATATÜRK)

Sol bacağını dizden kırıyor
/images/100/0x0/55ea844bf018fbb8f8851dff


sağ bacağını asla böyle göremezsiniz

Herkesin fikir sahibi olduğu bir adamı canlandırmak riskli, çok bıçak sırtında bir iş. 25 yaşındayım, 37 yaşındaki Atatürk’ü canlandırdım. İki ay dokümanları taradım. Nutuk’u bir kez daha okudum. Dış görünüşü için kendi görüntülerinden ve ses kayıtlarından faydalandım. Rumeli şivesi var kendine özgü. Kelimelerin son hecelerini dikleştiriyor. Sesinin tizmiş gibi gelmesinin nedeni bu. Çünkü sadece 10. Yıl Nutku’nu dinledik. Kimse TBMM açılış konuşmasını dinlemedi. Orada sesi gayet tok oysa. Çok fazla el kol kullanmıyor. Ellerini genelde arkadan kavuşturuyor ya da bir eli ceketinin cebinde. Sigarayı ağzına götürürken avucunun içinde küçük bir pinpon topu tutar gibi. En önemli özelliği, sol bacağını dizden kırıyor. Dik durduğunda vücut ağırlığını sağ bacağına veriyor. Fotoğraflarının tümünde sol bacak kırıktır. Sağ bacağını asla böyle göremezsiniz. Sağ işaret parmağının çevresinde sağ elinin başparmağını gezdiriyor. Sol gözü biraz şehla. Biraz sol açığa bakıyor. Sonsuzluğa, çok uzakta küçük bir noktaya bakıyormuş gibi ama aslında bir şey düşünüyor. Ben de filmde böyle baktım.

AYŞE TUNABOYLU (NAZMİYE DEMİREL)

Bir adım geride dimdik duran sessiz güç

45 yaşındayım, Nazmiye Demirel de Zincirbozan döneminde benden üç beş yaş büyüktü. O yüzden bir yaş dezavantajı olmadı. Bu rolü aldığımda, Nazmiye Hanım’ı yıllardır Süleyman Demirel’in yanında sadece bir figür olarak tanıdığımı farkettim. Üç ay boyunca internetteki gazete arşivlerine girdim. Nazmiye Hanım’ın duruşunu belirlemeye çalıştım. Senaristimiz Avni Özgürel, o döneme tanıklık ettiği için sohbetlerinden, en çok da Ayça Atikoğlu’nun yazdığı Cumhurbaşkanı Eşleri kitabından yararlandım. Nazmiye Hanım’ın vücut dili, duruşu çok belirgindi. Çok güçlü ama sessiz, çok anaç, duyarlı, her şeyin farkında olan bir kadın. Nerede nasıl davranacağını o kadar iyi ve önceden belirlemiş ki. Çok kontrollü. Süleyman Demirel hep ön plandaydı. O, bir adım geride sessizce duruyor ama olaylar hakkında fikrini söylüyordu. Sessiz gücün dimdik ayakta durması var. Çok üzgün de olsa yüzüne yansımaz, ancak yalnız kaldığında gösterir. Yapı olarak ona benzediğimi çalışırken anlamaya başladım.

YETKİN DİKİNCİLER (NÁZIM HİKMET)
/images/100/0x0/55ea844bf018fbb8f8851e01

Boynunu hafif büküyor ama omurgası heykel gibi

Film geçen sonbaharda çekildi ama hazırlık 2003’ün yazında başladı. Asıl hazırlık, duygusal hazırlık. Zaten Názım Hikmet’e benziyordum. Kaş ve bıyık rengim bir ton açıldı, saçlarımın dalgaları da biraz artırıldı. Ötesi oyunculuk olarak yapılmalıydı. Şair, aşık, mücadelesini sürdüren, hasretlik çeken Názım Hikmet’in en önemli özelliği, doğruluğuna inandığı düşüncelerinden vazgeçmemesi. Gündelik hayatında hoşuna gitmeyen bir durumda da aynı tavrı gösteriyor. Názım’ın boynunda hafif kırık bir duruş var. Vücut dili böyle. Oysa omurgası dik. Diri, güzel, heykel gibi.
/images/100/0x0/55ea844cf018fbb8f8851e03
Ama insanlara bakarken hafif boynunu büküyor. Hayata karşı boyun eğmek değil, var olan her şeye saygı gösterme, hayatı kendinden başlatmama, dışarıdan başlatıp önce onları alçakgönüllü bir saygıyla anlama çabasının dışavurumu... Bu nedenle Názım’ın beden dili çok hoşuma gidiyor. Sadece ona benzeme yolunu seçip taklide kaçarsam çok tehlikeli olur; onu ne kadar sindirirsem o kadar ikna edici olabilirim diye düşündüm. Názım Hikmet, eğer bir gün beyazperdede yorumlanacaksa, oyuncunun kendisine özgürce yaklaşmasından yana olurdu. Dolayısıyla ben köprümü kurdum, onunla birlikte yolculuğa çıktım. Beyazperdede birlikte yürüyoruz. Çünkü ben onu oynuyorum ama bana el veren, bana kucak açan o.

SUNA SELEN (RAHŞAN ECEVİT)

Yüzü İngiliz kraliyet ailesi kadar kontrollü

Rahşan Ecevit’in vücut diline yaklaşabilmek için 18 bölümlük iki belgesel seyrettim. Gene de tam yakaladım, diyemem. Rahşan Hanım’la 1969’da, Abant’ta karşılaşmamız, rolün iç malzemesi, iç enerjisi bakımından yön gösterici oldu. Eşi Bülent Ecevit o tarihte CHP genel sekreteriydi. Rahşan Hanım, sabaha karşı 4’te kalkıp orman köylülerinin sorunlarını öğrenmek için dağlara çıkmış, kahvaltıya son anda yetişmişti. Onda çok büyük azim ve iç disiplini olduğuna tanıklık etmiştim. O olay, kısacık sürede bu yönünü anlamamda çok yardımcı olmuştu. Çok narin, çok doğru orantılı bir vücudu var. Boyun, gövde, bacak, kol... Anatomik çatısı çok güzel. Bu vücudu çok sakin ve gösterişsiz bir zerafetle kullanıyor. Eminim gençliğinde kahkahalar atıyor, dans ediyordu. Yüzü çok kontrollü. İngiliz kraliyet ailesi kadar kontrollü. Bütün hislerini ve tepkilerini elinden geldiği kadar kontrol altında tutuyor. Giysi seçimi ise sosyalist ülke başkan karılarının giyimi gibiydi. Zincirbozan’dayken Rahşan Hanım 56 yaşındaydı. Ben ise onu canlandırırken 67 yaşımdaydım. Yani 11 yıllık bir dezavantajım var. Allah’tan Rahşan Hanım yüzünü çok hareket ettirmiyor da yaşım ortaya çıkmadı.

HÜSEYİN AVNİ DANYAL (ADNAN MENDERES)

Edasında yumuşak bir insan hitabetiyle karizmatik

Rolüme dört ayda hazırlandım. Şanslıyım çünkü Adnan Menderes’le ilgili pek çok yazılı ve görsel bilgi var. 45 yaşındayım, halbuki Menderes o dönemde 56 yaşındaydı. 20 yıllık oyunculuğumu ekleyerek onu yaratmaya çalıştım. En bariz özelliği tavırlarındaki incelik, zarafet. Hitabet sanatı ve zarafetiyle çok karizmatik; kadınları etkileyişi de bu yüzden. Yassıada duruşmaları sırasındaki belgesel görüntülerde vücudunu ve ellerini konuşmasını tamamlayacak biçimde çok etkileyici kullanıyor. İyi hatiplerin cümlelerinin yanı sıra el, kol hareketleri, dönüşleri vardır. Edasında yumuşak bir insan; oyuncu tabiriyle dairesel, yumuşak hareketler kullanıyor. Mahkemede konuşmak için kolunu tamamen kaldırmadan izin istiyor. Elleri kucağında, başparmakları birbirine değiyor. Bir eli diğer elinin avucunun içinde. Orijinal kayıtlarda ince bir ses rengi var. Aksansız İstanbul şivesiyle konuşuyor. Çok sigara içiyordu. Sigarayı ortasından değil, en ucundan tutuyor. Giyimine çok özen gösterdiği için, Ege’de özel Adnan Menderes kumaşları dokunuyordu. Ancak terziye dar yaptırıyordu. Bu yüzden kruvaze ceketlerinin kalçadaki iki yırtmacı, her zaman havada duruyordu. Topluca biriydi, belki böylece zayıf görünmek istiyordu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!