Benim bir mutlu son hayalim yok

Güncelleme Tarihi:

Benim bir mutlu son hayalim yok
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 31, 2012 00:00

Her şeyden önce mutlu bir kadın. Nasıl olmasın ki? Etrafı aşık olduğu şeylerle çevrili; işi, eşi ve oğlu. Şimdi bir hayali daha gerçekleşiyor: Eşi Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği “Şairler” filminin baş kadın karakteri Suzan’ı oynayacak. Belçim Bilgin, yaşadığı mutluluğu All dergisine anlattı.

Haberin Devamı

YILMAZ ERDOĞAN-BELÇİM BİLGİN FOTOĞRAFLARI

Cem Botanik’te, kurbağa ve arı sesleri eşliğinde oturuyoruz şu an. Daha önce böyle doğal bir ortamda çekim yapmış mıydınız?
- Yapmıştım ama bu kadar çiçekli ve kurbağalı değildi tabii!

Doğal ortamları seviyor musunuz?
- Sevsem de sadece doğanın olduğu bir yerde çok uzun süre yaşayamazdım herhalde. Bir süreliğine olduğunda o kadar dinlendiriyor ki, üstümdeki bütün elektriği aldığını hissediyorum. Ama bu organik dünyayı yaşam biçimi yapamazmışım gibi geliyor.

Emekliliğinde böyle yaşamayı hayal eden çok insan var. Siz onlardan değilsiniz o zaman...
- Benim bir mutlu son hayalim yok ama çocuğumla nereye gitsem mutlu olurmuşum gibi geliyor. Sadece bu kadar huzur için erkenmiş gibi hissediyorum. Tabii birkaç yıl sonra fikrim değişebilir. İstanbul çok yorucu bir şehir. Bir yanıyla vazgeçilmez, bir yanıyla da akşam yastığa başınızı koyduğunuzda çok az eylem yapmış olsanız bile “Allah’ım ne kadar yorgunum” dedirtiyor.

“Şöyle yaşlanmak istiyorum” diye tarif edeceğiniz bir resim var mı?
- Şimdilik ömrüm yettiği kadar oyunculuk yapmak istiyorum. Farklı hayallerim yok, çünkü oyunculuk yapmadan yaşayamazmışım gibi hissediyorum.

PARİS’İ ÇOK ÖZLEDİM AMA GİDEMEYECEĞİM

Yeniden Paris’e gitmek ya da bir dönem orada kalmak gibi bir isteğiniz var mı?
- Çok istiyorum. Çok özledim. Hatta bu yaz için bile istiyordum ama yeni filmimizin çekimleri başlayacak temmuzda, o yüzden gidemeyeceğim. 

Yeni filmin adı “Şairler” bildiğim kadarıyla. Nasıl bir film olacak?
- Evet... Yılmaz çekecek. Bir kısmı Zonguldak’ta, bir kısmı İstanbul’da geçiyor. İki şairin hikayesi. Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat filmin iki ana karakteri. Yılmaz’ın yıllardır üstünde çalıştığı ve benim de her aşamasını bildiğim bir hikaye. Şimdi işin içinde bulunacak olmak beni çok heyecanlandırıyor. 1940’ların İstanbul’u anlatılıyor. Neyse daha fazla ipucu vermeyeyim. Anlatmaya başlayınca kendimi tutamıyorum...

Sizi genelde hep dönem işlerinde izliyoruz, bunun bir sebebi var mı?
- Yok, öyle denk geliyor hep. Yönetmenler öyle karar veriyor.

MONICA BELLUCCI’DEN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM

Gergedan’ın Son Şiiri ne zaman vizyona giriyor?
- Hâlâ laboratuvarda yapılması gereken bir şeyler olduğuna karar verdi yönetmen Bahman Ghobadi. Eylül, ekim gibi vizyona girecek.

Monica Belluci’yle çalıştığınız süre içinde neler yaşadınız? Nasıl bir deneyimdi sizin açınızdan?
- Onun işe yaklaşımını görmek benim için etkileyiciydi. Olağanüstü soğukkanlı bir oyuncu olduğunu gözlemledim. Biz sahnelere kendimizi duygusal olarak hazır hissetmeye çalışırken ve bunun için uğraşırken Monica o an ne hissetmesi gerekiyorsa bir saniye içinde hissetmeye başlıyor. Kaskatı bir profesyonelliği var. Ondan çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Çok da yakın arkadaş olduk.

Telefonda konuşuyor musunuz?
- Evet, sıkça konuşuyoruz.

Peki oyunculuğunuz hakkında ne düşünüyor?
- Beni mutlu eden güzel şeyler söyledi ama övünür gibi onları anlatmak istemem. Bir keresinde “Çok başka türlü bakıyorsun, bunu kaybetme” demişti. Çok mutlu oldum. Ama bunu yazmayın isterseniz.

DİZİ BİTTİĞİ GÜN DADIYI İZNE YOLLADIM

Aynı seti paylaşmayı hayal ettiğiniz başka bir dünya starı var mı?
- Monica’yla çalışmak hayalimdi. Javier Bardem, Cate Blanchett... Daha çok kişi var. Ama önemli olan yönetmenin hayal ettiği şeyi canlandırırkenki heves. Karşınızda sizi deli gibi inandıran bir yönetmen olunca o işin macerası çok başka oluyor. Keşanlı Ali Destanı’nın yönetmeni Çağan da olağanüstüydü. Son bölümünü çektikten sonra bana hiç unutmayacağım bir sürü anı ve öğrendiğim bir sürü şey kaldı. 

Setten ayrılıp özgürlüğünüze kavuştuğunuz an ilk ne yaptınız?
- Eve gittiğimde dadıyı birkaç günlüğüne izne yolladım. Çünkü çok özledim oğlumu. Rodin’in yüzde yüz yanında olup ona yoğunlaşmayı çok özlemiştim.

Birlikte en çok ne yapıyorsunuz?
- Oyun oynuyoruz, resim çiziyoruz, dans ediyoruz, film izliyoruz...

Gelecekte ne tür bir meslek yapacağıyla ilgili fikir veren bir eğilimi var mı?
- Daha iki yaşında ama enteresan bir müzik kulağı var.

KENDİ SOYADIMLA İŞ YAPMAK DAHA İYİ HİSSETTİRİYOR

Aileniz oyunculuk konusunda tutucu davranmış. Sizin tutucu davranacağınız meslekler var mı kendi çocuğunuz için?
- Tabii ki hayır. Ben Rodin’i kendi malım gibi görmüyorum. Onu dünyaya getirmiş olmamız onun üzerinde tahakküm kurma hakkını vermiyor. O neyi seçerse sadece yanında olup destek vermeye çalışırız. 

Erdoğan’dan çok Bilgin soyadını kullanıyorsunuz bildiğim kadarıyla. Neden?
- İlk projeme Belçim Bilgin olarak başlamıştım, o yüzden öyle devam etmek istedim. En önemli sebep bu. Evlenince bir anda hüviyetiniz değişiyor, kütüğünüz, her şeyiniz değişiyor. Evet ben Erdoğan’ım tabii ki ama çalışırken Bilgin olması daha iyi hissettiriyor. Kendim olarak bir şeyler yapabilmekle ilgili.

Mesleğiniz çocukluk hayalinizdi, ilk filminiz Cannes’da aday oldu, hayran olduğunuz biriyle evlendiniz. Güzel, başarılı, mutlu, aşık ve annesiniz. Hayatınızda yine de eksik olan bir şeyler var mı?
- Öyle bir çizdiniz ki portreyi “Hakikaten iyiymiş” dedim kendi kendime.

Haberin Devamı

SADECE BİR KEZ ESTETİK YAPTIRDIM

Benim bir mutlu son hayalim yok


Kendinizi güzel buluyor musunuz?
- Bazen evet, bazen hayır.

Hiç “o karakter için fazla güzel” olduğunuz için kaçırdığınız bir rol oldu mu?
- Evet, iki film oldu.

Çok estetiğiniz olduğuna dair dedikodular var, ne kadarı doğru?
- Yalan! Sadece 18 yaşımda bir kez burun estetiği oldum. İlk ve sondu. Ama nedense herkeste böyle bir algı var.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!