Ben Ruhi Bey Nasılım

Güncelleme Tarihi:

Ben Ruhi Bey Nasılım
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 27, 2003 00:00

IGördün mü hiç suyun yanmasını tuzdaGördüm ben bu yaÅŸam boyu iniltiyiBüyük bahçelerin küçük içindeSaksılardan birindeGördüm deUyurken uyandırılmış gibiBeni bir sardunya büyüttü belki.O ben kiBir kadında bir çocuk hayaleti miBir çocukta bir kadın hayaleti miYalnızca bir hayalet mi yoksa.Ne pekiYere dökülen bir un sessizliÄŸi miGöğe bırakılmış bir balon sessizliÄŸi miÄ°ÅŸini bitirmiÅŸ bir org tamircisininTuÅŸlardan birine dokunacakkenkiDikkati ve tedirginliÄŸi mi.Bekler mi beniHer yanı, ama her yanı çocuklar gibi gülümseyenBir sürü yaz gününün içindeAcaba bekler mi beniUykularım, o sonsuz uykularımYanmış bir limonluktaki- Ve limonlar ki her gün bir yaprak ayinindeSesini hiç eksiltmeyen -Ama bilmez miyim benBilmez miyim hiçBöyle sığ hayallerle oyalanmak yerineKısacık bir zaman olmalıydı elimdeTurfanda meyva gibi bir zamanYollar yollar kateden tadı ve ekÅŸiliÄŸiGeçerek erguvanların dönemecindenLeylakların dörtyol aÄŸzındanYapıştırıncaya dek beni dudaklarınaAcının dudaklarına ve geçmiÅŸinBir yaban gülü yaprağı gibi beniAma ne gezer.Korkmuyorum artık solmaktanSolmaktan ve solgunluktanGelmiÅŸim nerelerden böyleKurumuÅŸ bir dere yatağı gibiYa da pek kurumamış daBaygın, hasta ya da cançekiÅŸenÇırparaktan yüzgeçlerimi dip sularındaYa da yer tahtaları, muÅŸamba, örtük perdelerin kasvetiniYorgun düşerek taşımaktanVe ne çıkar ayırmasam kendimiSuların büyük içkilere kavuÅŸtuÄŸu koylardan.KoylardanKapsayan o sevimsiz, o küçük aÅŸkları daEskiyen turunçlar gibi ilk rengini pek aratmayanAyırmasam kendimiDiyorum ayırmasamKöhnemiÅŸ bir geminin -izine pek rastlanılmayan-İçindeki bir yolcudan da, deÄŸerli taÅŸlarla dolu cepleriCepleri yüreÄŸi cepleriAyırmasam da benKim görürdü o yolcuyu, yani kim farkederdi beniSıradan acılardır çünkü bütün ilgileri toplayanOysa sıkıntıyı buruÅŸuk bir iç çamaşırı gibi saklayanBu kımıltısız gövdeGörülmemiÅŸtir ki hiç görülsün ÅŸimdiGörülmediÄŸi gibi gündoÄŸumundan havalanan kuÅŸlarınYa da bir oda kapısını açtığınız zamanO müthiÅŸ öğle sıcağındaPencerenin önünde örgü ören birinin- Örgü mü, bir çay bardağını baÅŸka baÅŸka tutan ellerin becerikliliÄŸi mi-GörülmediÄŸi gibiAma var mıydı sanki görülmek isteyenVar mıydı bir ÅŸeyler bekleyen yüreÄŸimin eskittiklerinden.IIVe her ÅŸey hızla yetiÅŸti sonraSarı bir günün kahverengi yarınına.Yıkılmış bir aÄŸacın üstünde yıllarca oturdum daGözleri avına benzeyen bir avcıydım sankiAÄŸaç da çürümüş zatenKazımış, oymuÅŸ bir yerlerinden gelip geçen onuAÄŸaç mı, içi yıllarla dolu bir kutu muÇözmek için mi acaba içlerindeki bir gizi-Gizi mi, bir giz gereksinmesini mi-Yoklamışlar orasından burasındanKim bilir.Ama sessizlikten baÅŸka ne bulmuÅŸlarÖnemsiz bir iki anıdanbaÅŸkaYa insan kılığında ya da bir dekor taÅŸkınlığındaSorarım ne bulmuÅŸlarÇoktan yeni bir umuda dönüşmüştür onlar daAnılar.Oysa bambaÅŸka ÅŸeyler olmalıydı aÄŸaçtaKazılmış, oyulmuÅŸ yerlerinde aÄŸacınBuruk mayhoÅŸ, daha çok da bir zehir tadındakiBir ÅŸeyler olmalıydı. Ve sankiYıllar var ki saklamışım orda benSaklamışım anlaşılanOdasında yapayalnız doÄŸuran bir kadınınDışa vurmak istemediÄŸiYa da pek gereksinmediÄŸiO iniltiyi andıranDuyurulmayan her ÅŸeyi.IIIVe her ÅŸey dönüştü iÅŸteKahverengi bir çarÅŸambadanSapsarı bir cumartesiye.Ansızın bir rüzgar çıktı deminÇölde yanıt arayan alaycı bir rüzgarKolalı bir örtü gibi acıtıyor yüzümüYakıyor gözkapaklarımı daToplayıp getiriyor anılarımı bir birUzun yolları hiç sevmeyen anılarımı.        (Kaç türlü girilirdi anılardan içeri?        1 - Ä°ÅŸte! bir zambağın özsuyunun içiliÅŸi gibi        2 - Süt emer gibi bir memeden            Bütün renklerin ve bütün kokuların bir anda biliniÅŸi        3 - Dibini kazıyor alanlar: dünyanın iç çekiÅŸi.)(Ansak mı anmasak mıYeri mi ÅŸimdi deÄŸil miBir tren yolculuÄŸunda ve her yerdeHer ÅŸeyin ya da hiçbir ÅŸeyin hiç mi hiç çekilmezliÄŸiniBir hafta tatilini, bir öğle vaktini, belki bir pazartesiyiSaatler iyiAdamlar gülüyorlarsa iyi, gülmüyorlarsa gene iyiVe bütün yolcuların dalgınKoparıp koparıp bir ÅŸeyler yedikleriniGörünüşte kararsızGörünüşte üzgün, endiÅŸeliGörsek mi acaba, görmesek miAçıp da kapalı gözlerini aradaŞöyle bir görünümü tek bir soluktaYalandan, inatla içine çekenleriYa da bir köprüden geçerken, bir tünele girerkenBelirtip yüzlerinde çok görmüşlüğün izleriniBir tilki çevikliÄŸiyle, aceleKatarak yolculuÄŸa hiç yoktan bir gizemliliÄŸiBilmem ki, görmesek miDurunca tren bir istasyondaDudakları çatlamış, ateÅŸli, hasta bir istasyondaDünyanın bütün elma satıcılarına bakıpBakıp da her ÅŸeyi ilk defa tanıyormuÅŸ gibiUzanıp pencerelerden sarkık gerdanlarıylaTutarak parmaklarıyla yalancıVe ucuzundan bir kolyeyiAcaba görmesek miBir treni ve dünyada tren olan her ÅŸeyi.Ansak mı anmasak mı acabaYeri mi ÅŸimdi, deÄŸil miSırasını bekleyen bir kadının, hastaGereÄŸinden fazla abartılmış yüzünüBesbelli iÄŸrenirdinizÇevirirdiniz gözlerinizi yer tahtalarınaBir duvar saatine ya da kapıyaTelefona bakardınız, tırnaklarını incelerdiniz uzun uzunKısacaKaçınmak isterdiniz o yüzden -ama bitmedi-Gördünüz, görüverdiniz bir dahaSıyrılmış acılardan ansızınSevecen, durgun, sadeO yüzüBelki de, orda, aceleKarar verdinizBir anneniz olsun isterdiniz böyleVe belki sarılıp öpmek isterdiniz onuHer neyse...Söylesek, yeniden mi söylesek ÅŸimdi deBen uzun yolları hiç sevmemDoÄŸacak bir çocuk gibi beklemeli anılarAnsızın doÄŸmalı, ansızın ölmeli saniyelerde.)IVBırakıp gidiyor anılarımı rüzgarDenize bırakılmış çöpler gibiYol kenarlarında birikmiÅŸ gereksiz eÅŸyalar gibiGeri veriyor ve çekip gidiyor usulca.Bulanık bir havuzun yanında buluyorum kendimiBakımsız, taÅŸları kırık bir havuzun yanındaİçinden koyu yeÅŸil bir çocuÄŸun baktığıÇürümeye yüz tutmuÅŸ yaprak rengindeAÄŸlaması yaÄŸmurlu bir sundurmaya benzeyenKırık iskemleleri, çatlamış mermer masasıylaYaÄŸmurlu bir sundurmayaVe pencerelerde belli belirsiz bir kadınPencerelerde ve her yanda.Bir çocukta bir kadın hayaleti miBir kadında bir çocuk hayaleti miYalnızca bir hayalet mi yoksa.        (Nerdeyim        Kelebeklerden dokunuÅŸlar alan bir yaprak gibi inceyim        Para bozduranların az çok bildiÄŸi        Adres soranların gene bildiÄŸi        Bir sokakta bir aÅŸağı bir yukarı        Saatlerce dolaÅŸanların hemen hemen bildiÄŸi        Amansız bir güceniÄŸim.)Geri getiriyor bunları rüzgarGeri getiriyor anılması kırmızı bir konağı daÄ°niltili, hasta bir konağı daÇatısında baykuÅŸların tünediÄŸiBirtakım iplerin düğümlendiÄŸi tahtaboÅŸlardaVe bütün konuÅŸmaların tek bir cümlede toplanıpSuskunluÄŸu bir anıt gibi yükselttiÄŸiBir konağı ve konağın olanca görkeminiGeri getiriyor rüzgar.        (Konaksa yandı çoktan        Tertemiz bir asfalt ezip geçti onu        Ä°yi biliyorum tertemiz bir asfalt        Ezip geçti onu        Kırmızı bir konak mezarı gölgesi bırakarak.)Ve yıllar ve günler ve saatler ayarlandıCaddeler, iÅŸhanları  kahveler ayarlandıMeyhaneler, genelevlerPasajlar, dar sokaklar, geçitlerSoÄŸuk biralar ayarlandı, soÄŸuk her ÅŸeyVe bütün iliÅŸkilerBirden yerini aldı.Ve her ÅŸey yetiÅŸti geneSarı bir çarÅŸambadanKahverengi bir cumartesiye.VBen Ruhi Bey, nasıl olan Ruhi BeyNasılımBir yaz ikindisinden çıktım geldimDiyelim bir pazartesiydi, biraz da şöyle geldimKapıyı iyice kapadım- Kapadım mı, evet, kapadım -Çitlenbik aÄŸacının altından geçtimFrenk üzümlerinden bir iki salkım kopardımDiÅŸlerimle sıyırdımSardunya renginde ve sardunya tadında idilerBiri fotoÄŸrafımı çekiyorkenki gibi durdumAzıcık gülümsedimVe dünya bana gülümsediÇakılların üstünden yürüdümYürüdüm ki, bir sese benziyordum sankiYüzyıllarca önce kırılmış bir kemik sesiÄ°yice duydumÇıkarken bahçe kapısını açık bıraktım- Çok yüksekti. Deniz dibi renginde ve demirdendi. Ãœstünde aslan başı        kabartmalar vardı. Ä°ki yanında çok yüksek iki duvar uzar giderdi.        Dışardan çam ÄŸaçları görünürdü. Bir kırbaç gibi görünürdü. Ve        aÄŸaçların üstünde kırbaç kılıflarına benzeyen ve evlatlıkların mavi        pazen giysilerini andıran kalınlaÅŸmış bir gökyüzü dururdu -On sekiz on beÅŸ trenine yetiÅŸtimGeniÅŸ kadife koltuÄŸa oturdumPuromu yaktım - iki kibrit harcadım -AkÅŸam gazetelerinde pek bir ÅŸey yoktuHaydarpaÅŸa'ya kadar bulmaca çözdümÄ°skelede saçları çok iyi taranmış bir kız bana baktıBakışından tedirgin oldumGiyimsizdi, boyasızdı, bakımsızdıVapurla Karaköy'e geçtimTokatlı'ya uÄŸradımKöprüden aldığım Fransız dergilerini karıştırdımKirazla bir kadeh rakı içtimÇıkarken boy aynasında kendime baktımOldukça yakışıklıydımGömleÄŸim temizdi, beyaz ceketimTertemizdi ve ayakkabılarımPantolonum ütülüYelek cebimde ince altın bir zincirSarı ve ince bıyıklarımTam Ruhi Bey bıyığıydıVe iki parmağın arasında bir çiçek sapı- Zakkum muydu, deÄŸil miydi, belki yazpatı -Boynumda menekÅŸe rengi bir papyonHafifçe sarkıkDudağımda bitti bitecek bir sigaraKenarında dudağımınDışarı çıktım.Tünele bindim, Asmalımescit'teki Viyana lokantasına geldim.Avusturyalı karı koca beni karşıladılarÄ°kisi de eÄŸilerek ben dimdik durdukça onlar bir kez daha eÄŸilerek beni        karşıladılarBenden baÅŸka oldukça ÅŸiÅŸman iki adam daha vardı. Beyaz Ruslardandılar, gözleri        necef taşı gibi sert ve parlaktıTezgahta bir Leh Yahudisi votka içiyordu, yüzündeki ince damarlar fırçayla        çizilmiÅŸ gibiydi, bir silinip bir canlanıyorlardı.SoÄŸuk et getirdiler bana, omlet, bira filan getirdilerÃœstüne kremalı ahududu getirdiler, likörle kahve getirdilerÇıkarken bolca bahÅŸiÅŸ bıraktım.Markiz'e uÄŸradım, dört mevsimden süzülmüş bir konyak içtimDüzeltip arada bir bıyıklarımıUçları hafifçe ıslakBir ara pencere camında kendime baktımBaktım ki, ben Ruhi BeyNasıl olan Ruhi BeyDaha nasılım.Oradan Galatasaray'a kadar yürüdümBir kadının pembe beyaz teni dağılıp uçuÅŸarakGezindi ortalıkta bir süreVe durdumDurdum bu güzel yaz ikindisinden çıkıpBambaÅŸka bir sonbahar sabahını giyinceye kadar Nasılım.VINasıl olacaksınız Ruhi BeyBugün de erkencisiniz Ruhi BeyÅžarapla bira mı içiyorsunuz Ruhi BeyBöyle sabah sabah Ruhi BeyAkÅŸam akÅŸam Ruhi BeyAkÅŸam sabah Ruhi BeyCıgara alır mıydınız Ruhi BeyYakalım Ruhi Bey, yakalımBöyle üşümüyor musunuz Ruhi BeyBenim de ayakkabılarım su alıyor Ruhi BeyNe olur ne olmazÖnümüz kış Ruhi BeyEe, daha nasılsınız Ruhi Bey- Ä°yiyim, iyiyim.        (Gelsem gelsem bir solgunluktan gelirim        Kızgın bir sardunyanın üstelik üvey çocuÄŸu        Pembe pembe azarlanırım        O ölür ben azarlanırım        Kocaman bir konakta uzarım kısalırım        Ellerim tırnaklarım        Yeni kırpılmış bir koyun derisi gibi pespembe        Ve sıcak        Gözlerim, gözlerim benim        Denizi ilk defa gören bir çocuÄŸun        Birdenbire yaÅŸlanması neyse.)Sizinle görüşelim Ruhi BeyVaktim yok, vaktim yokRuhi Bey, görüşelimVaktim yok görüşmeye kimseyleRuhi Bey!Kendimle bile, kendimle bile.        (Olmaz ki, kimse kimseyi sevemez         Ama hiç kimse.)                        BÄ°R ÇİÇEK SERGÄ°CÄ°SÄ° DER KÄ°Bin dokuzyüz on iki miydi, bin dokuz yüz elli iki miydiGüneÅŸli bir öğle miydi, çiçekler gölgesiz miydiEllerim kirli miydiNeydiÇiçeklere su mu serpiyordum, bir karanfil çok mu uzaklardan gelmiÅŸtiBilmem kiBenim bütün yaÅŸamımda hep karanfiller olmuÅŸturHer zaman hatırlarımSanki bir karanfilden sürekli doÄŸmuÅŸumdurBin dokuz yüz on iki doÄŸumlu bir karanfiliKarım göğsüme takmıştı. Åžimdi ben çok yaÅŸlıyımÅžimdi ben nedense çok yaÅŸlıyımHerkesi ayrı ayrı tanımamRuhi Bey'i İçerenköy'den tanırımİçerenköy'ü iyi bilirim de ondanKaç yıl önceydi, ÅŸimdi unuttumBabasını da tanırımKaç yıl önceydi, bilememÃœryani eriÄŸi gibi gözleri vardıÇizmeleri, kamçısıRuhi Bey, benden çiçek alırdıO zamanlar sokak sokak dolaşırdımÇiçek alanları iyi bilirdimRuhi Bey de çiçek alırdıNedense benden alırdı. Çünkü ben çiçekleri çok biçimli tutarımKuÅŸkonmazları sevmem, kullanmamÇiçeklerin aralıklarına bakarımSanki ben onları hep yeniden yaratırım, yontarımBin dokuz yüz kırk üçde biri öldüBoynu deÄŸil, bir karanfilin sapıydı, yana düştüDüşünce öldüBir ölülük sindi ellerimeBir ölülük bana sindiOna sergimde her zaman bir yer ayırırımKimseler bilmezBen iÅŸte gizli gizli onu sularımKaranlık bir karanfilliÄŸiYoklukta bir karanfilliÄŸiO gün bugündür bütün çiçeklerKaranfildir benim için.Bir gün de bir demet karanfilim yandıBir demet karanfilin penceresi, kapısıNedense yandıÖnce giyinik bir ev görünümündeydi, öyleydiTakındı kırmızılarını sonraSüslendiBir boÅŸluk edindi orda kendineHemen oracıkta bir boÅŸlukAçtı ÅŸemsiyesini ve gitti.Ben ÅŸimdi oÄŸlumun yanında kalırımOnun kırmızı yapraklardan yapılmışBir zamandışılığı vardırBeni anlamazAnlamaz, niye anlasınAnlaşılmak! -deÄŸil mi ama- sanki kimsenin olamazBen kendime bir karanfil mezarı satın aldımBeni oraya gömeceklerRuhi Bey cenazeme gelecekAma hangi Ruhi BeyDoÄŸrusu biraz ÅŸaşırdımİçerenköy'deki Ruhi Bey gelmezOsadece karanfil satın alırÖlümü pek beÄŸenmezÅžimdiki Ruhi Bey ölümedaha yatkındırYaÅŸamaya daÖlümle yaÅŸam arasında bunalır bunalırBen bu kadarını anlarımO gelir beni kaldırırBir karanfil kalabalığına arrtık katılırGeçen gün gördümAcımayı unuttumSevinmeyi unuttumBen her ÅŸeyi artık unutuyorumAma ogeçerken ne yalan söyleyeyim ÅŸuramda biraÄŸrı duydumAÄŸrı da deÄŸildi belki, hani, nasılGövdemi yeniden buldumAcılar acılara eklenince ağırlaşıyorGövdem de ağırlaşıyorRuhi Beyle kocaman bir demet karanfil oluyoruzÅžu üstümdeki boÅŸluk kadarBir demetYok artık pek konuÅŸmuyoruzBenim sözlerim eskidiOnunki de eskidiZaten kelimeler sonludurÖyledeÄŸil miDonuk donuk bakışıyoruzBen ölüme iyice yakınO yaÅŸamaktan uzakÖyle bir gök içinde durmuÅŸ gibiyizKaranfiller ölürkenKaranfillerden bir deniz.BÄ°R MEYHANE GARSONUÄ°ÅŸteIsınmış parke yolun kokusuDemek ki ben mutsuzumTuhaf bir su içmiÅŸim de sanki içim görünüyorGözlerim buzdanİçimde yaz kırıkları.Eklemek gerekBüyümesi gibi bir salyongozunYıllarla deÄŸil, yıllarla deÄŸilSaniyelerle kıvrılmıştır kabuÄŸum.Aynalıpasaj'ı geçtimGeçerken saÄŸlı sollu aynalara baktım - her günkü gibi -Vitrinlere baktım, düğmelere, fremuarlaraYukardaki taÅŸ heykelciklere baktımBakmasam ne yapacaktım, açılıp kapanmaya baÅŸladı dudaklarımGözkapaklarımAçılıp kapanmayaAçılan kapanan çözülenNe varsa duyuyordum kendimdeBalıkpazarı'na saptım.Ben balıkpazarı'na sapıncaDünyada sayılmayan bir adamdımNasıl duruyorsa gökyüzü sayılmadanBoylu boyunca bir duvarVe uzay nasıl duruyorsa- Uzay ki mutlulukturEle geçmeyen bir sonsuzluktur uzay -Ben masallara ÅŸunu bunu taşırdım.Oldukçe dar bir sokaÄŸa gelince durdumKarşıdan karşıya çamaşırlar asmışlardıMor, pembe, beyaz çamaşırlarKızgın yaz güneÅŸinin altındaHoÅŸlandımAnahtarı kilide soktum, bundan da hoÅŸlandımÇevirdim bir iki kez, kapı titrediBen de titredimDükkanı açtım.Karşıki evler çoktan uyanmıştıHemen herkesi az çok tanırdımÄ°ki kocakarı, levanten, dama oynuyorlardı gene camın önündeÇinko balkonda bir kız çocuÄŸu aÄŸlıyorduOyduBir satıcıya sesleniyordu, oyduBesbelli yeni uyanmıştı, saçları dağınıktıZayıftı, sürekliydi, deÄŸiÅŸmiyorduSesi inceydi, isteriktiSaate baktım dokuz buçuktu.Ne yaptım da ben, daha sonra ne yapacaktımÖnce helaya girdim, bir süre helada kaldımTerledim, adını bilmediÄŸim bir kokuyla koktumMutfaÄŸa girdimPatatesleri soydum yıkadımDomatesleri salatalıklarıSoydum yıkadımMuska böreÄŸi sardım kaldırdımBira kasalarını, boÅŸ ÅŸiÅŸeleriDükkanın önüne çıkardımCamları sildim, ortalığı süpürdümSonra bir iskemleye oturdumOrda yüz binlerce cinayeti benVe intiharıBir mutluluk gibi dışımda duydum.Evet, gelirdiRuhi Bey mi dediniz, evet, gelirdi.PATRON MASAYA GELÄ°RBen patronum, şöyle böyle bir adamımBırakın konuÅŸayımBir bira içeyim konuÅŸayımKim ne derse desin kadınlara düşkünümNe yapayım öyleyimKadın dendi mi sanki benViÅŸneli bir dondurmayı durmaksızın yalarım.Ruhi Beyi pek tanımamYok, hayır, belki de iyi tanırımNeden derseniz ben herkesi iyi tanırımÄ°ÅŸsizim, dülgerim, boyacıyımHerkesle bir olurumKiÅŸiliksiz kalırım.Günün herhangi bir saatinde çıkar gelirNasılsınız Ruhi Bey, derimO her zamanki gibi: iyiyim, iyiyim!Åžu köşedeki masa onundurBaÅŸkası oturmuyorsa gider otururÅžaraptan baÅŸka bir ÅŸey içmezBazen ÅŸarapla birayı karıştırırDoÄŸrusu sarhoÅŸken hiç görmedimTersine çok incedir, derim ki biraz da soyludurNedense bulutlanır gözleri aradaO zaman kimseyi görmezUzaklara bakar yalnızcaBenimle konuÅŸurken, gazetesini okurkenRuhi Bey uzaklara bakarSanırsınız ki iÅŸte çok uzaklarda bir Ruhi Bey daha varBana öyle gelir ki durmadan geri çağırır onuAma durmadanVe alır karşısına - neden bilinmez -Suçlu bir çocuktur da sanki o, gizli gizli azarlar.Parası varsa verirYoksa hiç bir ÅŸey söylemeden çekip giderSonra bir cep saati vardır, arada çıkarıp bakarAma bilirim saatle filan iÅŸi yokturZaten zamanla iÅŸi yoktur ki Ruhi BeyinHep aynı elbiseyi giyerYazın ceketini çıkarırKravatı ip gibidir, incedirAyaklarına hiç bakmadımO kadar ilginçtir ki yüzü, ayakları bilmem var mıdır.Bu meyhaneyi yirmi yıldır iÅŸletirimDoÄŸrusu Ruhi Bey gibisini hiç görmedimMısırçarşısı'nda baharatçı dükkanları vardır, bilirsinizRuhi Beyi ben o dükkanlara benzetirimBinlerce ÅŸeydir çünkü Ruhi BeyNanedir, ada çayıdır, zencefildirBu çevrede herkes onu tanırBana sorarsanız tanımazŞöyle ki, bir ayakkabı çivisi gibi kendine batarÅžarabıyla batar, uykusuzluÄŸuyla batarGülmesi hüznüneKonuÅŸması susmasına batar.Çok oturmaz, usulca kalkıp giderSıkılır da mı gider, pek anlamamAnladığım bir ÅŸey varsaÅžu bardağı görüyorsunuz yaBardaÄŸa birayı boÅŸalttığım gibi giderGitmeden önce biraz silikleÅŸirSonra büsbütün solarGerçekteDört mevsimin karışımı gibidir Ruhi Bey.Size bir olay anlatayım, çok kısaBir kış günüydü, kar yağıyorduGök sapından boÅŸalmış papatya yaprakları gibi duruyorduKapıda Ruhi Beyi gördümGözleri kıpkırmızıydıÇiÄŸnenmemiÅŸ karın üstündeÄ°ki tek kokina gibi duruyordu gözleriBeni birine gösteriyordu eliyleYanında kimseler yoktuBirine yakınıyordu bendenYanında kimseler yoktuBir adım daha attıEli  bir bıçak ucu gibi sipsivriydi, uzunduVe nasıl olduysa olduYitirdim bir anda gözdenHani düş gördüm desemO zaman saÄŸ bileÄŸim niye kanıyordu.KÃœRK TAMÄ°RCÄ°SÄ° YORGO VE KÜÇÜK BÄ°R OLAYTepebaşı'ndan Pera'ya girerkenKüçük bir alandan geçeceksinizGeçmeyin!SaÄŸda ufak bir dükkan vardır, benimdirKapının üstünde KÃœRK TAMÄ°RCÄ°SÄ° YORGO yazılıdırÄ°yi havalarda kapısı açıktırİçersi biraz loÅŸturLoÅŸolsun, ben severim, böylesi daha güzeldirBen, karım, bir de anjelBiz üçümüz kürk kaplarız, kürk dikerizAnjel elimzide büyümüştür, iyi kızdırHemen hemen hiç konuÅŸmayız - içersi biraz loÅŸtur -Yoktur ki ne konuÅŸsak yıllarca konuÅŸmuÅŸuz.Ama baksak ki birbirimize arada- Yorulunca iÅŸten bakarız da -Sanki herkes yeni bir haber getirmiÅŸ gibidirÖyledir öyledirYüzlerimiz ona göre kesilmiÅŸOna göre biçilmiÅŸtirÇünkü insan yalnızken katettiÄŸi yollardanNe zaman geri dönse yeni bir haber getirir- DoÄŸrusu kentlerden kentlere mektuplar da böyle sessiz gider -Ve dışardan biri geçse gözlerimiz ona dikilirÇok görmüşümdür iÅŸ hanlarındaki terzilerKapıları açık terziler de böyledirBiri merdivenleri çıkmayagörsünO çıraklar kalfalar yok muDiÅŸlerinde iÄŸneler, ipliklerBaÅŸlarını kaldırıpHepsi birden göz kulak kesilirler.Her neyseBiz karı koca masada çalışırızAnjel yerde çalışırNedense hoÅŸlanır bundan, yerde çalışırBiraz da açık saçık giyinir - söylerim, dinlemez -Kürkleri bacaklarının arasına sıkıştırırKızarsa donunu filan gösterir - söylerim, dinlemez -Yeni evlidir, kocası burada yoktur.Ruhi Bey derler bir adam vardırNe bileyim iÅŸte, böyle bir adam vardırCin gibidir, nereden geldiÄŸi bilinmezDükkanın önünde dururTam ÅŸurada dikilirGit dersin gitmezBu kez de Anjel'e dönerimAnjel, derim, bak kızım Anjel- Söylerim, dinlemez -Yeni evlisin, kocan ne der- Hiçbir ÅŸey demez!YeÄŸeni vardır bir de Anjel'inÅžu karşıki dükkanda çalışırOn altı yaÅŸlarında, çocukBir gün yakaladığı gibi Ruhi BeyiTuttuÄŸu gibi yakasındanGerisini sormayın daha iyi- Çünkü ben böyle ÅŸeyleri pek sevmem -Hep birden karakolluk oldukBu olaydan tanırım iÅŸte Ruhi Beyi.Gene miEvet, geliyorSeyrek de olsa geliyorBakıyor bakıyor bakıyor yalnızAnjel desen öyleBacaklarını dikmiÅŸ otururAldırdığı bile yokRuhi Bey de artık fazla kalmıyor.RUHÄ° BEY ANLATIYOR:BÄ°R DÜĞÜN GÃœNÃœ VE SONRASIKısacık bir gündü, bir iki dakikalık bir gündüÇocukların günü gibi bir gündüKahverengi fotoÄŸrafları vardı, bulanıktıHiçbir ÅŸey açık seçik görünmüyorduKocaman bir bahçe olmalıydı, orda burdaTavuskuÅŸları olmalıydı, herbiriÖyle bir başına hiç kımıldamadan duruyorduSaniyeler sümbüller gibiydiSaniyeler sümbüller gibiydi dokunsam iki parmağım arasında akıyorduKısacık bir gündü.Bir kiÅŸi bile yoktuHayrünnisa ile ben vardımSeylan taÅŸları ile iÅŸlenmiÅŸ bir iÄŸne vardıYansıyan kırmızılık taranıyordu güneÅŸteKan gibi parlıyorduŞöyle böyle hatırlıyorumBeni ölüme uÄŸurlayan bir düğün günüBabamı hatırlıyorumBabamın ölümünüKırbacıyla birlikte bir çam aÄŸacına gömülüAnnemsa odasında babamınHasta yatağındaKımıldamadan yatıyorPencerede sapsarı bir limon görüntüsüDuvarda rengarenk bir kırbaç koleksiyonuHatırlıyorumDiÅŸleri vardı Hayrünnisa'nınHatırlıyorumBir ÅŸeyler vardı, ortasından kesilir gibiydiDiÅŸleri bembeyazdıKesilen her ÅŸey bembeyazdıO diÅŸleriyle vardı, ben yoktumSeylan taÅŸlı iÄŸnenin altındaydım, ben yoktumHayrünnisa vardı,  ben yoktumÜç gün üç gece geçti, ben yoktumOn gün daha geçti,sonra ben günleri unuttumBir kuÅŸluk vaktini iyi hatırlıyorumİçerenköy'deki tozlu bir yoluPostacıyıTerziyiOyanmış limonluÄŸuÇiçek satan adamıBir otobüs durağını iyice hatırlıyorumO yoktu.Ve bir sabah ben vardımKoskoca bir konağı bir başıma soydumYer halılarını çıkardım, kalın kadife perdeleriMaun konsolu, Çin porselenlerini, gümüş takımlarınıHatırlıyorumMineli pandantifleri çıkardım, altın zincirleri, pırlanta yüzükleriBüyük kristal avizeleri, sedefli koltuklarıBursa çatmalarını, Beykoz koleksiyonlarını, minyatürleriHepsini, hepsini bir bir çıkardımTutkuyla çıkardım, ÅŸehvetle çıkardımÖfkeyleKanını akıtaraktan konağınHatırlıyorumKonakta o gece konakla kaldım.BÄ°R GENELEV KADINI VE...GirdiSırtında eski bir ceket vardıBir yerlerden sızmıştı sanki, gün ışığı gibiydiSarışındıÖnce bir süre kapının önünde durdu durduGölgelendi, inceldi, beni gördüPek önemsemedimBaktı, hiç konuÅŸmadıOysa bir Ä°sa tasviri gibi uçumluydu, güzeldiYer gösterdim, oturmadıBir sigara yaktım, ona da verdimAldıSigarasını ben yaktımKısa bir gülümseme yürüdü dudaklarındanBenim dudaklarıma da geçtiÇocuklar gibi kızardımÖteki kızlar gülüştülerBen kendimi sevdim, güvendimSaçlarımı düzelttim, göğsümü biraz kapadımBana elini uzattı, ellerimiz birbirine deÄŸdiSıcaktı, inceydi, kıskanırım anlatmaya bu eliAğır ağır odama çıktık.GirdiAçık pencereyi kapadımPerdeyi çektimArkamı döndüm, yavaÅŸ yavaÅŸ soyundumBileÄŸimdeki saati çıkardımSigaramı söndürdümTam o zaman..Zaman da deÄŸildi belkiÖnce korkunç bir gözyaşı seliSonra alabildiÄŸine bir kayalıkKayaların üstünde bir kertenkeleArdından bir ormanın uÄŸultusuBinlerce kanat sesiSaÄŸ elinde bir bıçakYok, hayır, bıçak da deÄŸildiVuran, ezen, öldüren bir elVe ellerVe diÅŸlerKendimden geçtim.Bir daha gelmedi, hayır, bir daha hiç gelmediAma onunla benNe zaman istedimse o zaman yattım.RUHÄ° BEY VE LÄ°MONLUKTAKÄ° YANGINNiye lmalı öyleyseAÅŸk mutlu bir sürgünlükse.Ãœvey annemdi benim, ben sarışındımOn altı yaşındaydım, sarışındımBulanık çıkmış fotoÄŸraflar gibiydim, görünümsüzYalnızdım, karışıktımBeni tanıyan kimseler yoktuHiç yoktuİçime kapanıktımBüyük aÄŸaçların altındaHavuzun kırık taÅŸları arasındaBilmezdim mutluluk nedirBilemezdimAlıp başımı gitmek isterdimÄ°sterdim ama, kalırdım        Sanki kar yağışlarının ardından        Uzun süren kar yağışlarının ardından        Sevimsiz bir lunaparkta        Kimsesiz bir atlıkarıncaydım.Bir limonluÄŸumuz vardı, öğle saatlerindeBazen o limonlukta uyurdumKarışık düşler görürdümYalnızlık?O bir başına kalırdı, ben bir başıma kalırdımSanki hiç tüketilmeyen bir otobüs durağıGibi kalırdımBir günİçeri girdi, uyanıktımYarı uzanmıştım, uyanıktımBir üşümüşlüğü tutuyordum yüzümde, uyanıktımDudakları aralıktı, ben uyanıktımÖyle bir süre durdu, baktıO baktı ben de baktımYanıma usulca uzandıUzandığını görmedim, ama uzandıDağıldı, uçuÅŸtu, bir  gülüş gibi uzandıÖnce  ÅŸaşırdımÖnce hiç kımıldamadım- Yalnızlık biraz azaldı -Saçlarımı sevdi, hiç kımıldamadımBir biçim deÄŸildim sanki, bir nesne, bir ÅŸey deÄŸildimBiraz utandımSokuldu bana iyice, bana sarıldıDudaklarımı aldı, dudaklarımı taşırdıKöpüren sütler gibi taşırdıKöpükler içinde kaldım-  Mevsim her zamanki gibi yazdı -Birden beyaz bacaklarını gördümSonra her ÅŸeyi gördümO her ÅŸeyi ben ilk defa gördümSes çıkarmadımSes çıkarmadım, köpüren sütler gibiydikBeni yeniden öptü, üstüne çekti beniKöpüren sütler gibiydikLimonlar beyazlandıBir limondan baÅŸka bir limona geçtikBir limondan baÅŸka bir limona geçtimGözlerim süt gibiydi, sayısız gözlerim vardıİlk defa vardıUpuzun sürdü, kısacık sürdüBeni bıraktıAyaÄŸa kalktı, saçlarını düzelttiSüt dindiAma ben kaldımÇoraklar, çöller, tuzlu denizler gibi kaldımO gözlerini dikti bana- Ben suyun yanması gibi tuzda -Anlamsız, uzunGizli, korunaklıYüzüyle itermiÅŸ gibi ilk defa gördüğü bir yaratığıYıllarca, ama yıllarcaBaktı baktı baktı.Kimseye bir ÅŸey söylemedimAma bir daha gelmediNe sevgi, ne nefret, ne önceleri bir ÅŸey duymadımSadece gelsin istedimUyanık bekledimGelsin istedimAma bir daha gelmedi.Anladım neden sonraAnladım kötülük olsun diye geldiÄŸini limonluÄŸaO bembeyaz diÅŸleriyle yoktu, ben vardımÜç gündüz daha geçti, ben vardımOn gün daha geçti, sonra ben günleri unuttum- Unutmak! ben büyüdükçe o benim çocukluÄŸum -O yoktuBeni uyardı, beni yalnız bıraktı, anladımÇocukken vururdu, kanatırdı, ezerdiBu kez deAnladım severektenOkÅŸayaraktan yapmak istedi aynı ÅŸeyi.Ãœvey annemdi, ben sarışındımO da sarışındıBeni uyardı, beni yalnız bıraktı        (Açık saçık giyinirdi, pek anlamazdım        Dudaklarını ıslak tutardı, pek anlamazdım        Åžehvetle aralardı, bembeyaz diÅŸlerini görürdüm        Bembeyaz diÅŸlerini görürdüm        Bembeyaz        Kalçalarını okÅŸayaraktan tutardı.)O günden sonradır ki iyi tanıdım ben kanı.Bir gece uykudaydı bütün konakGizlice bahçeye çıktımYaralı bir hayvan gibi sürünerektenSokuldum limonluÄŸa usul usulDöktüm bir ÅŸiÅŸe gazı ve limonluÄŸu yaktım.KISA BÄ°R NOT:KONAKTA SON GÃœN VE..Ve yıllarca sonra kadının ölüsünüBir bulantı cenazesi gibi kaldırdılar içimden.O gece konağın bütün lambalarını yaktımElimde bir içki ÅŸiÅŸesiyle benSanki bir insan ÅŸehrayini vardı da, benGecesiz bir sarışındımGecesiz bir sarışındım ve iÅŸteBütün kapıları açtım kapadımKırdım parçaladım elime ne geçtiyseBiblolar mı olur, yaÄŸlıboya tablolar mı, kristal takımlar mıElime ne geçtiyseAçtım pencereleri dışarı attım.Durmadan atıyordum, eÅŸyalar bitmiyordu ki hiçEÅŸyalar bitmedikçe öfkeyle içiyordumVe kinleÄ°niltiler duyuyordum aÅŸağıdan yukarıdanVe baÄŸrışmalarVe çığlıklar duyuyordum bir deTanıdığım artık ve bildiÄŸim iyiceAcayip hayvan seslerine benzeyen- Konak ki bir ÅŸimÅŸekti de, elle düzeltilmiÅŸti sanki bir yaÄŸmur öncesinde -UÅŸaklar evlatlıklar birbirine giriyorduBirbirlerinden çıkıyordularAralarına karıştımBoÅŸaldım boÅŸaldım boÅŸaldımVe bilirdim, biliyordum, süresiz bir sarışındımBaÅŸkalarını da çağırdım daha sonraVe karşıladım.Oramlakarşıladım, en çok oramlaKapıda karşıladım, düşümde karşıladımBir sürü adamlar geldi,o bir sürü adamla bir sürü kadınlarNerde kim varsa iÅŸte bir bir geliyordularMutsuzlar, umutsuzlar, uyumsuzlarEllerinde paketlerle geliyordular - neler yoktu ki -İçkiler, çiçekler, pastalarKüçük küçük paketler, büyük büyük kutular.        (Ah, ne de çok ÅŸeyleri vardır da, nasıl        Hep böyle yerinde harcar bu kentsoylular.)Giysiler giysiler gene giysilerFiyonklar, boncuklar, payetlerDeÄŸerli - deÄŸersiz, sahici - yalancıTürlü türlü iÄŸneler, yüzükler ve kolyelerÖnce hep nasılsınızlar, lütfenler, oturmaz mısınızlarDenenmiÅŸ iç geçirmeler, gizliden bakışmalarVe yaldızlı cümlelerBu pazar ne yaptınız? Hangi pavyonda? Sahi mi?Ä°ÄŸreti kahkahalar, ucuzundan gülmelerBacak bacak üstüne atmalar, yerlere uzanmalarSigaralar içkilerSonra gene içkiler, hiç bitmeyen içkilerVe dudaklar ve gözler, ince uzun boyunlarMemeler, kalçalar, kıçlar, falluslarVe yavaÅŸtan seviciler, ibnelerPoz kesen jigololar.        (Nasıl da vaktini bilirler her ÅŸeyin        Ve vaktinde giriÅŸirler herÅŸeye bu kent soylular.)Sabaha karşı duruldu her ÅŸeyGidenler, gelenler, yeniden gidip gelenlerDuruldu konakDenizanaları gibi açıldı kapandıSızanlar mı dersiniz, uyuyup kalanlar mı- Elle düzeltilmiÅŸ bir yaÄŸmur sonrası mı acaba -Bir ara yaÄŸma edildiydibütün kamçılarNe kalmışsa kırıp dökmediÄŸimFırlatıp atmadığımYaÄŸma edildiydi gümüş ÅŸamdanlarSaatler, konsollar, sehpalarPerdeler, avizeler, halılar.        (Bilmezsiniz siz, bilemezsiniz        Görseniz nasıl ince        Nasıl da kibardırlar bu kentsoylular.)Kanadı kanadı kanadı o gece bütün konakGörkemli bir Kadın kaburgasını andıran konakBahçede acı acı bağıran tavuskuÅŸları.        (Kim ne derse desin iyi bilirler kovulmayı da        Azıcık sırıtırlar, azıcık da ÅŸakaya filan alırlar        Ve usuldan ve bozmadan hiç durumlarını        Çıkarlar kırıtaraktan dışarı        Yalanla avunurlar, yalanla korunurlar        Bilmezler utanmayı hiç bu kokuÅŸmuÅŸ kentsoylular.)Yaktım konağı da o geceBir daha, bir daha yaktımYüzlerce, yüzbinlerce yaktım hiç usanmadanAklımda bunlar kaldı sadece.Soluksuz sessizGölgesiz devinimsizBir Ruhi Bey olarak Ruhi BeysizKentin içine kadar sokuldum.AÄŸzımın içi zehir gibiydiTuttum bir sigarayaktımKravatımı düzelttimAyakkabılarımı sildimVe sordum:- Ben Ruhi Bey nasılım- Sahi siz nasılsınız Ruhi Bey- Ä°yiyim iyiyim.BÄ°R OTEL KATÄ°BÄ°Anlamadığım ÅŸuBen neden bir otel katibiyimEskiyim, renksizim, kimsesizimYontulmuÅŸ kalemlerden, sosisli sandviçlerden iÄŸrenirimPapazlardan, homoseksüellerden iÄŸrenirimKız kurularından ve saldırgan dullardanVe yaÅŸlı adamların sararmış dudaklarındanVe deli saraylılardan, onların aybaşı kokularındanKendimden kendimdenVe nedendir ki benSararmış bir sürahide kirli bir su gibi bekletirim.Günlerden ne? Pazartesi! Ä°yi bilirimAma gün nedir bilmemÇiylerle çiçeklerle çamlarla doldurulmuÅŸ günGöğsü bir martı göğsü gibi denizlere deÄŸenParklarda bahçelerde göz dolduran günBir çocuÄŸun gözlerinden gözyaşı içenSesini bir ayin gibi uzaklardan duyduÄŸumGün nedir.Kokular vardı ayrı ayrı, ben unutmuÅŸumHepsi ÅŸimdi bir otelin kokusuKullanılmış çamaşırların ve bavulların kokusuVe telefonların ve kapısı açık helalarınVe hasta soluklarının, tozlu yer halılarınınSabahlara kadar yanan ampullerin kızgınBirbirine karışmış, deÄŸiÅŸmeyen kokusu.Ruhunda kasvetin suyunu bulduKimdirOlsa olsa bir otel katibidirBir otel katibi her yerde bir otel katibidirGözlüklü ve tedirgindirHiç yıkanmamış gibidir, parmakları sarıdırÖn diÅŸleri çürüktür, avuçları terlidirYıllar var ki bir kumaÅŸ düşler kendineVe bu yüzden olacak sanki biraz terzidir.Sorarım - ki otel katipleri sorar - bir terlik nedirTerliÄŸin yenisi yokturGeçmiÅŸi yoktur, geleceÄŸi yokturYeri ve kimliÄŸi zaten yokturBir terlik bir terliktir o kadar.Bilirim kötünün kötüsü bir oteldir burasıOdalarında hamam böcekleri, sineklerPis yataklar, lekeler, sararmış çatlak lavabolarPeki bir insan nedirSorarım - ki otel katipleri sorar -Bir gün gittikçe ufalıyordumDüş müydü, gerçek miydi, iyi bilememOturmuÅŸ bir küvete kuruyup kayboluyordum.Åžarkıcılar, sokak çalgıcıları gelir en çokSokak kadınları, serserilerEvet, ara sıra Ruhi Bey de gelirKan renginde gelir, yolunu ÅŸaşırmış bir böcek gibi gelirSapından eÄŸilmiÅŸ bir gelinciÄŸin öğle uykusu gibiÇocuksu hafifTam bizim otelliktirSanırım elbisesiyle yatar, ayakkabılarıylaSabah olunca erkenden kalkarVe kalkar kalkmaz baÅŸlar içmeye, doÄŸrusu pek anlayamamUçak saatlerini sorar, lüks lokantaları sorar bir dePek anlayamamÅžu var ki, kendiyle eÄŸlenir gibi sorarElinde vapur tarifeleri, kataloglarAt yarışı listeleriYanaşır pencereye, ışığa tutar birer birer hepsini- Otel her zaman loÅŸtur -Bakar bakar bakar.Nemli bir havlunun yere bırakılışı gibiÇöker bir iskemleye sonra- ÇoÄŸu zaman böyle yapar -SokaÄŸa bakar aralıksızÖyle bakar ki, sokakta bir ÅŸeyler olmuÅŸ sanırsınızSanki bir cinayet iÅŸlenmiÅŸ, biri parasını çarptırmışYa da terkedilmiÅŸ bir kadın yakalamış kocasınıBağırıp çağırıyordur gebe karnını göstererekNerdeyseHani nerdeyse polisler gelecekNerdeyseHani nerdeyse polisler gelecek- Gerçi her türlü olaya tanığızdır bu sokakta -Oysa iÅŸte Ruhi BeyGörerek bakmıyordur ki bir ÅŸeyler anlasanızİçer bardağındaki son yudumu daTopundan boÅŸalan bir kurdele gibiSarı bir kurdele gibiÇekip gider az sonra.BÄ°R OLAY: RUHÄ° BEY VE GÃœLCÃœNÃœN ÖLÃœMÃœBir kara parçası sanır insanDüştü mü başı derdeKendini açık denizlerde.Åžimdi bir kıyı bile deÄŸilBir ufuk çizgisi bile deÄŸilYalnızca ölüSabaha doÄŸru yaÄŸan karın altındaKıvrılmış kalmışBesbelli tutunmak istemiÅŸ boÅŸluÄŸaKolları havadaSıkmış avuçlarıyla bir demet gülüYayılmış gövdesine bir gülümsemeVe çevresineTaÅŸ binalara, karanlık pencerelereKefeni kardan ve gülden.Polis arabası kapıya geldiÄŸi zamanGiyimevlerini, mezecileri, postaneyi geçerek geldiÄŸi zamanArka sokaklardaki birkaç kiliseyiCenaze levazımatçılarını veBin dokuz yüz yirmi sekiz modasına göre giyinmiÅŸ bir kadının bir anlık ölüsünüGeçerek geldiÄŸi zamanBir kamyon et boÅŸaltıyorken bir kasap dükkanının önünde, tam o zamanYüzü sabunlu bir otel müşterisinin elinde traÅŸ makinesiylePencereden sarktığı zaman.Polis arabasını görmeden önceHer yanı aynalarla çevrili bir meyhanedeydimSırçaları dökülmüş aynalarlaParça parça görüyordum kendimiDışarda kar vardı, kirli karIsınmak için konyak içiyordum- Isınmak için mi dedim, tuhaf -Dışarda kar vardıSaat dokuzu on geçiyordu, Balıkpazarı'nın her günkü sabahıYıllardır hep aynı sabahÄ°ri bir kayabalığının içbükey karnıVe binlerce, on binlerce kedinin hep birdenKente hiç uymayan bir yaratık gibi kımıldandığıO sabah.Polis arabası kapıya geldiÄŸi zamanAynalıpasaj'ın düğmecileri, gömlekçileriYüzükçüleri, bilezikçileri, tuhafiyecileriDükkanlarını açık unuttukları zamanVe dükkanların üstündeki heykelciklerinBir yas törenine hazırlanır gibiAnlatımlarını deÄŸiÅŸtirdikleri zamanBalıkçıların balıkların karşısında en iyi durdukları zamanAyakta çay içtikleri zamanMermer masaların altından yorgun gövdeleriyleÇıktıkları zaman serserilerinVe Pasaj temizlenmeye ve karlar kürenmeye baÅŸladığı zamanMasmavi iki yengeç gibi bakmaya baÅŸladığı zaman gözleri garson Vasil'inTam o zaman.Polis arabası kapıya geldiÄŸi zamanÜç kiÅŸi siyah bir otomobilden indilerÜçü de sivildi, ellerinde çantaları vardıBen meyhanenin penceresindeyimİçerde ve kar içindeydimBir demet gül içindeydimGüle gömülüydümKana.Polis arabası gittiÄŸi zamanDemir kapının yanında ölüGökyüzünü dönemecinin altındaVe yerde bırakmamak ister gibi sözünüElinde bir demet gülle"Gül, gül!" diye acı bir bağırtıyı uzattığı güllerleIpıslak saçlarıyla buzdan yatağına uzanmış.        (O zaman ıhlamur aÄŸaçları kardan görünmezdi. Gözlerim azalırdı,        gizlenirdim. Babam koyu kahverengi çizmeleriyle karları ezer ezer        ezerdi çakıltaÅŸlarının ayaklarının altında oynaÅŸtıklarını duyuncaya        kadar. Annem çatı katının yanındaki sivri kuleden gözlerini ayırmazdı,        yeter ki gök kanasındı beyaz beyaz ve kocaman bir alabalığın karnı.        UÅŸaklar bir köşeye sinerlerdi, hiç konuÅŸmazlardı, bir kristal sürahi        rüzgardan ürperir titrerdi. Ä°niltiye benzeyen bir ses yayılırdı.        Karanlığa yapışırdım, bir kapı karanlığına, bir duvar karanlığına, bir        yokoluÅŸ karanlığına. Ölüm çok uzaklardaydı, o zaman çok uzaklardaydı        ölüm.)SorduKarla kaplı kirli bir cümleBaşında kimler vardı?Bir, emekli postacı Hüseyin- Çok adres bildiÄŸi için adı pezevenge çıkan -Ä°ki, cenaze kaldırıcısı Adem- Çıplak kafalı, ön diÅŸleri çürümüş -Üç, akordeoncu kadın- Hemen hemen hiç konuÅŸmayan, saçları oksijele sarartılmış, Bizanslı bir        kehribar taciri gibi ÅŸiÅŸman, yaÅŸlı ve kızoÄŸlankız -Ve sonra ötekilerÜç Horan Kilisesinin kapıcısıÇingene çalgıcılar, bademcilerLotaryacılarBir iki garsonEn gerideÇengelli iÄŸne satan bir kız çocuÄŸu.Ve onu kaldırdılar, ben gördümÄ°kinci konyağımı içtim bitirdimDemir Kapıdan çıkardılar ve gördümMorg arabasına koydularKapısını ittiler, kapı kapandıTaraklar, istiridyeler açıldı kapandıÇiçekler titreÅŸtilerBir balıkçı balık doÄŸradı ve tarttıPencereden çekildim.Günlerdir ilk olarak güldüm, gülümsedimYıllardır ilk olarakSanki ilk gözyaşının tarihini buldum, üstünü çizdim.Ve sordu geneÖlümle kaplı o kirli cümle:Siz Ruhi Bey nasılsınızBen Ruhi Bey nasılımAnladım anladımVe ÅŸimdi iyi biliyorum artık nereye. CENAZE KALDIRICISI ADEM        Bir ölü nedir ki bir ölüm nedir        Acıyla kirlenmektir, acıya sevinmektir.Siz bilirsiniz, isterseniz biraz gecikirizGelmesine geliriz, birazcık gecikirizNe kadar gecikirsek o kadar iyiyizBen o kadar iyiyim.Bir zamanlar hamaldım, çelenk taşırdımEn güzel çiçekleri ben sırtımda taşırdımCaddelerden geçerdim, büyük vitrinlerin önündenSerlerden bahçelerden güne damlardımRenklere karışırdım, kentin ışıklarınaİçinden soyulan bir portakal gibiKendi içdenizlerimi öper okÅŸardımSüslenmiÅŸ gibi olurdumKokular içinde kalırdım.Sonra bir gün çağırdılarSonra bir gün beni gene çağırdılarArtık hep çağırdılar, dört kiÅŸi oldukDört kiÅŸi gerekliydi, dört kiÅŸi oldukÖlüleri gördük, ölüler koltuktaydılarÖlüleri gördük ölüler yataktaÖlüler giyinik, ölüler çıplakÄ°ÅŸte biz dört kiÅŸi buna alıştıkBizi alıştırdılar.Omuzlarım kesik kesiktir, nasırlıdırHer zaman bir ölü vardır omuzlarımdaO kadar ölü vardır ki her yanımda benim- Ölüler içindeyim! ölüler içindeyim! -ÖrneÄŸin bir bardak su içsem bir ölü kayar ÅŸuramdanSu içmeyen bir balık gibi kayarÖlülere takılmış bir uçurtma gibiyimBiraz öyleyim.Ve otel müşterileri, onlarEn inandırıcı ölülerimdir benimHer biri biri ölümü her gün yeniden yaÅŸarCamlara yapıştırılmış yüzler gibi- Unutmak utanmaktır, siz bilirsiniz -Hüzünsüz, anlatımsız, soÄŸukAkÅŸamüstü rengidedirler ve yorgundurlar.Siz daha iyi bilirsiniz, Hıristiyanları soyarlarÖlüleri çıplaktır onlarınNe yalan söyleyeyim görünce huylanırımYeni ölmüş genç kızlar yeni doÄŸmuÅŸ çocuklara benzerlerGörünce huylanırımBunu karıma da anlatırım, su dökünürümAdım mı, Ademdir, iyi adamımdır.Karıma anlatırım ya, size de anlatırımBir gün bir ölü kaldırdık, AÅŸkenazlardanHeni ÅŸu Leh Yahudilerinden iÅŸteGözleri o kadar mavi olan, mavi bir suda yüzer gibi gövdesiSaçları tütün rengndeHer neyse, uzatmayalım, bir de baktık ki ölünün arka cebindeDolarlar, marklar, sterlinlerÖnce paylaÅŸmayı düşündük, yalan söylemeyeyimGötürüp geri verdik az sonraGötürüp geri verdik, yüz lira aldıkHepsi hepsi yüz liraBir gün bir ölüye asılı iki torbaTorbalar kalçalara inmiÅŸ, askılar omuzlardaİçleri altın doluÖlüyse bir okcakarı, ErmeniÇoluk çocuÄŸuElbette geri verdik altınları da.Ve genç bir kız ölüsünden ametist bir kolye çıkardımDoÄŸrusu sakladım onu gizliceKarımdan bile sakladım, karımdanNiye mi sakladım, uÄŸurdur diye.Bir karım, iki çocuÄŸum, dört kiÅŸiyizKimseler bizimle konuÅŸmazMahallede kahveye çıkmam, anlarsınızGiderek alıştım içkiye deDemin de söyledim ya, iyi adamımdırBenden kötülük gelmezÄ°nanır mısınız, bir gün gene bir ölüyü kaldıracağızTam kaldıracağız, birden farkına vardımAdam düpedüz yaşıyorOysa raporlar filan tamamBuzluÄŸa girdi mi o anda iÅŸi bitikBaşında mirasçılar yas giysileri içindeDedim ya, birsden farkına vardımEvet, o gün bugündür yaşıyorCihangir'de oturur, zengindirBir iki kez evine de uÄŸradımBeni pek sevmez.Ne de olsa herkes biraz ölüdürOtel müşterileri en önde gelirKendileri soyar kendilerini kendileri giydirirBüyük kentlerin büyük tabutlarıdır otellerNedense iÅŸte onlar gökyüzüne gömülür.Bu sabah on birde bitirdim iÅŸimiGidip uyuyacağımBelki deYa karımla ya daBir baÅŸka ölüyle yatacağım. ACABADönelimDöndürsün biziKalbin akıp giden bulutlara benzeyen sesiYaÄŸmursuz bir yaÄŸmura açılmış kapılardanVe akılda kalan bir yokuÅŸtanVe yalnız çocuklara özgü o sonsuz sinema koltuklarındanVe çocukluktanDönelimDönelim mi bizGençlikten, oralardanMutluluÄŸu bir kabuk gibi saran mutsuzluklardanDönelim mi acıyaAcıya, büyük acıyaVe soralım mı acabaEy büyük yalnızlık! insansan eÄŸerBir kayaDalgalar yalarken onuO bakarken kaskatı kalabalıklaraAh, kalbin bulut bulut akan sesi.Bütünüyle bir semte benziyor Ruhi BeyBinlerce, on binlerce kedinin hep birden kımıldadığıKedilerden örülmüş birsemteVe soÄŸuk bir tuvalde yerini bulamamış renkler gibiSoÄŸuk ve ayakta tutan çeliÅŸkileriBir görünümden bir baÅŸka görünüme kolayca sıçrananHer ÅŸeyin, ama herÅŸeyin çok dıştan farkedildiÄŸiEh belki de bir satır fazlalığı ya da bir satır eksikliÄŸiBelki de genç bir ÅŸairden ödünç laınan.Yürüyor mu, yüremeyi mi düşünüyor Ruhi BeyDüşünmesi daha mı sonra koyuluyor yolaNereye gidecek ama, nereye varacak sankiYoksa bir oyun tadı mı buluyor bundaOyundan atılmaktan korkmayan bir oyuncu gibiBoÅŸvermiÅŸ de sanki oyunun kurallarınaÃœstelik son bölümde, perdenin kapanmasınaAzıcık vakit kalmışYa da vakit var daha. Ama ne çıkarGövdenin yazgıya baÅŸkaldırması mıRuhi BeyinBaÅŸkaldırması mı yoksa        Vaktinden önce anlamanın ÅŸaÅŸkınlığı mı        Vaktinde anlamanın sevinci mi        Ya da biraz geç kalmanın        O gereksiz tedirginliÄŸi mi        HangisiAma belli ki sonundayız her ÅŸeyinEn sonunda. DÜŞLÃœYOR ÖLÃœMÃœNÃœ RUHÄ° BEY        Niye ölmemeli öyleyse        YaÅŸamak mutlu bir devinimse.Ölüsünü bekliyor Ruhi BeyBir yanda Ruhi Bey bir yanda ölüVe görmemek ister gibi ölüyüOturmuÅŸ bir iskemleye.        Ben ki bir ölüyü beklemekle geçirdim geceyi        Bir ölüyü ve ölünün bütün inceliklerini.Getirdiler beni sayrılar evine bir sabahAsansörle yukarı çıkardılarTertemiz bir yataÄŸa yatırdılar - ben böyle istedim böyle oldu -Oda numaran 283'dü aklımda doÄŸru kaldıysaPencereden tepeler görünüyordu, bulutlar ve birtakım kuÅŸlarla devinen tepelerYakınımdan geçiyordu bazı kuÅŸlar daBeyaz bir saat asılıydı duvarda. Duvarın her yerindenBembeyaz saatler asılıydıVe her ÅŸey o kadar beyazdı ki, ayrıntılarYılların eklem yerlerini gösteriyordu sankiVe bütün eklem yerlerinde koskocaman bir ölüRuhi Beyin ölüsüHepsi de ur gibi beniSarmıştı ur gibi Ruhi BeyiO gün sigara içtim akÅŸama kadar- Ä°kinci gün aldılar sigaramı -Ve saatler biraz sarardıSarardı bütün ayrıntılar.Ve otuz sekizin altına düşmedi ateÅŸimYataktan kalkamadımO gece uyuyamadım sabaha kadarKoridorlarda ayak sesleri, baÄŸrışmalarKapı gıcırtıları ve acayip sesler        Bilmem böylece kaça çıktı beklediÄŸim ölüler.Üçüncü gün kan ÅŸiÅŸeleri, tüpler, serumlarDoktorlar, hastabakıcılarAralıksız girip çıkmalarGidip gelmelerTepelerden pencereye akan kuÅŸlarPencereye sıvanan kuÅŸlarVe benim mutluluÄŸumun altındaKararıp yitti bütün ayrıntılarBir daha görünmediVe artık hiç görünmeyenÅžiÅŸeler, tüpler, serumlar.Ve o gün ilk defa ölüsünü gördü Ruhi BeySoÄŸumuÅŸgövdesini gördüDonuk gözlerini, durmuÅŸ kalbiniGördü neye benzerse bir ölü.- Ben Ruhi Bey nasılım- Mutlusunuz Ruhi Bey.Yarın gazetelerde çıkacak ilanlarımRuhi Bey öldüBu ölüm töreninde mutlaka bulunacağımBir daha görmek için ölümüÇelenkler yığılacak avluyaKi benim sayısız ölülerimeYaldızlı yapraklarını kıpırdatarak bakacaklarSevgiyleVe babam elinde gümüş kırbacıylaBir başına bir ölüAnnem bir limon görüntüsünün önünde giyinmiÅŸ ölümlüğünüÖlüler halinde duracak onlar daDışımdaki ölüler, içimdeki ölülerBir alaşım halinde, donuk güneÅŸin altındaVe benim mutluluÄŸumun altındaAkıp gidecek bütün kötülüklerÖlümün armaları gibiAkıp gidecekler en sonundaNiye ölmemeli öyleyseYaÅŸamak mutlu bir devinimse. KORO(Çiçek sergicisi, meyhane garsonu, meyhane patronu, kürk tamircisi Yorgo,Hayrünnisa, genelev kadını, otel katibi, cenaze kaldırıcısı Adem, akordeoncukadın, emekli postacı, vb.)Çelenklerimizle geldik, yoktunuzAra sokaklarda, pasajlarda aradık, yoktunuzMeyhanelere baktık, otellere sorduk, yoktunuzNerdesiniz, Ruhi Bey?RUHÄ° BEYO kadar bekledim ki, geliyorumÖlümümü bekledim, geliyorumBir ölüyü ve ölünün bütün incelikleriniBekledim geliyorum.Ben Ruhi Bey, mutlu olan Ruhi BeyÖlümü gömdüm, geliyorumBir sonbahar günüydü, geliyorumGüneÅŸler buz gibiydi, geliyorumVe bütün kötülüklerÖlümün armaları gibiydiSize anlatırım, geliyorum.Hepsini, hepsini gömdüm, geliyorumHavuzun kırık taÅŸlarını - siz bilmezsiniz -LimonluÄŸu ve kırmızı konağı - siz bilmezsiniz -Aynalarda kendini seven Ruhi Beyi - siz bilmezsiniz -Ve bildiÄŸiniz Ruhi Beyi -ya da pek bilmediÄŸiniz -Gömdüm ben, geliyorum.KOROÄ°yi biliriz sizi biz, iyi bilirizNerdesiniz Ruhi Bey.RUHÄ° BEYGömdüm hepsini, geliyorumBütün ölülerimi gömdüm, geliyorum.KOROPeki ya sonuç, Ruhi Bey, ya sonuçBiz sizi tanımaz mıyızSiz ne yaparsınız bundan sonra, biz ne yaparızBir bütünün parçalarıyız, bir bütünün parçalarıyız.RUHÄ° BEYSonuç mu dediniz, ne dediniz, ne dedinizSonuç hiç gömülür mü, geliyorumBen yalnız ölülerimi gömdüm, geliyorum.KORODoÄŸrusu anlamıyoruz Ruhi BeyHer insan biraz ölüdürBiz ki bir bütünün parçalarıyız, bilirizHer insan biraz ölüdür.RUHÄ° BEYÄ°nsan yaşıyorken özgürdürYaklaÅŸtım iyice, geliyorum.KOROHer insan biraz ölüdürBiz de biraz ölüyüz.RUHÄ° BEYÖlüler ki bir gün gömülürİçimizdeki ölüler, dışımızdaki ölülerÄ°nsan yaşıyorken özgürdürÄ°nsan     yaşıyorken               özgürdür.               Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!