Ben oyuncuyum, bu bedeni korumalıyım

Güncelleme Tarihi:

Ben oyuncuyum, bu bedeni korumalıyım
Oluşturulma Tarihi: Şubat 09, 2012 18:02

Sinema tutkunlarının iyi bildiği, dizi takipçilerininse yeni yeni ilgisini çekmeye başlayan bir isim Nesrin Cavadzade. Şu sıralar “Al Yazmalım” dizisindeki işveli halleriyle dikkat çekiyor. Ama asıl tutkusu sinema. 2012’ye hızlı bir giriş yaptı. 48. Altın Portakal Film Festivali’nde “Güzel Günler Göreceğiz” filmiyle en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü aldı. Elele dergisi de onunla buluştu, hakkında merak ettiklerini hiç sansürlemeden sordu!

Haberin Devamı

“Güzel Günler Göreceğiz”, Altın Portakal Film Festivali’nden dört ödülle döndü. Nasıl bir film?           

- Film beş karakterin bir gün içinde yaşadıklarını, hayatlarının kesişme noktalarını, değişimlerini, yarına çıkma çabasını anlatıyor. Herkes başka yöne savruluyor. Beş karakter anlatılan bir günü atlatabilirlerse yarını görebilecekler ama güzel günler görebilecekler mi, o seyirciye kalmış.

Rus bir hayat kadınını canlandırıyorsunuz filmde...       

- Annelik duyguları çok ön planda olan bir kadın Anna... Ve aynı zamanda hayat kadını. Ama filmde fahişeliğine dair çok az şey var. Sadece filmin başında beş dakikalık bir bölümle bu gösteriliyor.

Yani filmde hayat kadını klişesi yok...

- Sadece en başında bu kadının ne kadar zavallı olduğuna dair birkaç an var. Karakteri kurarken Anna’nın mesleğinden yola çıkmadım zaten. Daha çok yabancı bir yerde, yabancı bir ülkede tek başına olmanın üzerinde durdum. Dil bilmemenin ne demek olduğunu biliyorum, çünkü ben de annemle Türkiye’ye geldiğimde Türkçe konuşmayı bilmiyordum.

Film 3 Şubat’ta vizyona giriyor. Altın Portakal’dan ödüllerle döndü. Gişeden de ödülle döneceğini düşünüyor musunuz?

- Aslında biz bunun şakasını çok yaptık içimizde “Eyvah ödül aldık, halk nezdinde film sanat filmi olacak. Sıkıcı zannedip gelmeyecekler” diye, ama bu tabii işin esprisi. Kimse bu filmin bir ilk film olduğunu tahmin edemez. Çünkü çok iyi bir film. Dilerim film değerini sinemalarda da bulur.

BİZİM ÜLKEMİZDE KAMYONCU KÜLTÜRÜ VAR    

Bu sene “Al Yazmalım” dizisinde oynuyorsunuz. Film çok büyük bir rüzgarla başladı ama sanki istenilen etkiyi yaratmadı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? 
 
- Bu işe başlarken yapımcımız dahil hepimiz belli avantajlarımızın ve dezavantajlarımızın olduğunu biliyorduk. “Al Yazmalım” Cengiz Aytmatov’un eserinden esinlenerek hazırlanmış bir dizi ama karşımızda “Selvi Boylum Al Yazmalım” gibi bir örnek var. Bizim avantajımız kendimizi sıfırdan tanıtmak zorunda kalmamamızdı. Seyircinin gözünde belli bir kabulümüz vardı. En büyük dezavantajımızsa eskiyle karşılaştırılmak oldu. Bizim projemizin her ne kadar sadece bir uyarlama olduğu vurgulansa da, insanlar Kadir İnanır’la Türkan Şoray’ı bekliyorlar dizide. Oradaki bin yılda bir olabilecek bir uyumu, elektriği görmek istiyorlar. O hikayenin naifliğini bekliyorlar ama bugünün kasaba gençliği o kadar naif değil artık.
  
Bir de “Al Yazmalım” günümüze uyarlandığı için biraz kaybetmiş olabilir mi?  

- Uyarlama olduğu için hikayenin orijinalindeki saflık, naiflik biraz kaybolmuş gibi geliyor bana. Kamyoncu olan İlyas bu dizide ’çu. İnanın ‘Al Yazmalım’a başlayana kadar ’un ne olduğunu bilmiyordum. Türkiye’de kaç kişi bununla ilgileniyor, bundan heyecan duyuyor ya da kendini özdeşleştiriyor onu da bilmiyorum. Bizim ülkemizde arabesk sloganlarıyla, işlemeleriyle bir kamyoncu kültürü var.
  
Peki sezon sonunda bitecek mi?
   
- Hiçbir fikrim yok.

Devam ederse yer almaya devam edecek misiniz?

- Ederim. Çünkü ben Ay Yapım’la çalışmayı ısrarla tercih ediyorum. Başka bir yapım şirketi olsaydı bu durumda projeyi hemen kaldırabilirdi. Ama onlar yaptıkları her işin arkasında duruyor. Bu iş de hikayesi bitmeden bitmez.

BEN OYUNCUYUM, BU BEDENİ KORUMALIYIM

Sizi hiç tiyatro sahnesinde izlemedik. Yeni sezon için böyle bir projeniz var mı?

- Çok ilgimi çeken bir tiyatro oyunu var. Cesaret edebilirsem oynayabilirim. Ama benim hayattaki ana motivasyonum sinema. Her zaman yapmak istediğim ve her şey yolunda giderse hep yapmak isteyeceğim iş sinema olacak.

Çekim sırasında yedikleriniz, anlattıklarınız içinizde küçük bir diyetisyen yaşadığını düşündürttü bana. Bu formda görünme isteği, diyetler ne zamandır devam ediyor?

- Yaptıklarım daha çok oyunculukla ilgili aslında. Çünkü oyunculuk bedenle yapılır. Günde beş paket sigara içsem, 30 kilo alsam istediğim performansları sergileyemeyebilirim. Tabii rolüm gereği 30 kilo almam gerekiyorsa o kiloyu alırım ve sonra veririm. Ama öbür türlü skalanı çok daraltmış oluyorsun. Bedenin hissetmediği hiçbir şeyin oynanamayacağını düşünüyorum. Nasıl ki bir piyanist sürekli parmaklarını çalıştırmak zorundaysa, oyuncu da bedenini çalıştırmak zorunda. Onun dışında meditasyon yapmaya çalışıyorum. Çünkü hayatta bir hizalama olduğuna inanıyorum. Bazen çok dağılıyorsun ve hayatın merkezinden kayıyorsun. Konsantrasyonun da çok dağılıyor. Bunları toplamanın, hizalamanın benim bildiğim yolu meditasyon.

BEN ADANMIŞ BİR AŞIĞIM

Aşk hayatınız nasıl gidiyor?

- Aşığım, çok mutluyum. Beş senedir Cemal Şan’la birlikteyim.

Nasıl bir aşıksınız?

- Ben adanmış bir aşığım. Ve adanmışlıkla aşık olunsun bana isterim.

Cemal Şan adanmış bir aşık mı?

- Evet.

Romantik misiniz peki?

- Yok, romantik, cilveli falan bir kadın değilim.

Peki aldatılırsanız vereceğiniz tepki ne olur?

- Galiba eylemin kendisi hiç can acıtıcı değil benim için. Fikir olarak sevdiğim adamın başka birine aşık olma ihtimali beni dehşete düşürmüyor. Beni asıl dehşete düşüren şey enayi yerine konmak! Eğer insanlar birbirlerine karşı dürüstlerse ve aldattıktan sonra bunun arkasında durma cesaretleri varsa bu kimse için bir dram olmuyor. Tabii ki çok acı ama bir şekilde bunu daha kolay kabul ediyorsun. Ama ilişki yalanın üzerine kurulu devam ediyorsa, o büyük bir hayal kırıklığı oluyor. Kimse kimsenin sahibi olamaz şu hayatta. İnsan öyle bir varlık ki her an bir başkasına karşı yeni hisler besleyebilir. Önemli olan arkasında durmak.

Gerçekten sizi sadece enayi yerine konmak mı çıldırtır?

- Evet, bunun söylenmemiş olması beni üzer. Çünkü ilişkimi yeterince sağlam temeller üzerine kurmamışım diye düşünürüm. Bir ilişkide her şey konuşulmalı. İlişkiyi samimiyet güzelleştirir.

Haberin Devamı

KAHVERENGİ FORMA BEYAZ TOKA VE BİR LENİN ROZETİ

Bakü doğumlusunuz. 11 yaşında annenizle birlikte Azerbaycan’dan Türkiye’ye göç etmenizin sebebi neydi?

- Annem ve babam ayrılmıştı. O yüzden geldik Türkiye’ye.

Sovyetler Birliği’nde geçmiş bir çocukluğunuz var. O dönemi nasıl hatırlıyorsunuz?

- Ben aslında o topluma bir güzelleme yapmak niyetinde değilim. O yönetiliş biçiminin ve o ekonomik sistemin de kendine özgü birtakım hataları vardır mutlaka ama genel olarak daha iyi eğitimli bir yapı olduğunu hatırlıyorum. Hatta göçmenlik benim birçok bilgimi yarım yamalak kıldı. Birçok konuda benim yerleşik bir kültürüm yok. Çünkü buraya çok entegre olmaya çalıştım. Biraz parçalanmış ama çok mutlu bir çocukluk hatırlıyorum. Annem beni çok küçük yaşta baleye yazdırdı. Her hafta mesleğim konusunda fikrim değişiyordu tabii ama balerin olmak istediğim zaman beni kursa yazdırmıştı. Bunun herkes için ulaşılabilir olması mutluluk vericiydi. Bale dersi almak için para sahibi olmanız gerekmiyordu. Toplumdaki herkes için eşit verilmiş bir fırsattı. İstediğim şeylere daha dolaysız ulaşabiliyordum. Bale kursuna gitmek için annemin daha fazla çalışmasına gerek yoktu. Kaşındıran bir okul formamız vardı, onu hiç unutamıyorum. Bütün Sovyetler Birliği aynı formayı giyiyordu. Kahverengi kaşındıran bir forma, kocaman beyaz bir toka ve bir Lenin rozeti. Zaten alınabilecek şeyler çok sınırlıydı. Mağazaya girdiğinde ne alabileceğin belliydi, çünkü karneyle alışveriş yapılabiliyordu. Çocukluğum güzel ve mutluydu.

Haberin Devamı

HERKESİN BENİ İKİ KERE SUİSTİMAL ETME HAKKI VAR

Hangi hataları hoşgörüyle karşılayabilirsiniz?

- Hayatta herkesin beni iki kere suistimal etme hakkı var.

Nasıl yani?

- Çünkü benim kafama ‘bu iyi bir insan değil galiba’ diye ikinci kerede dank ediyor.

                                                                                                                                                                                       

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!