Ben hayatta ne arıyorum?

Güncelleme Tarihi:

Ben hayatta ne arıyorum
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 07, 2004 01:17

‘İnsan hayatta ne arar?’ sorusuyla başladık, merak ve huzurun etrafında gezindikten sonra ‘insan hayatta kendini arar’ diyerek bir genel sonuca vardık.

Esasında bu sonuç, ‘insan hayatta ne arar?’ sorusu karşısında aciz kaldığımızın, genel kabul görecek bir cevap üretemediğimizin itirafıdır.

İnsan hayatta ne aradığını ya hiç sormadan ya da sorduğunda, değişik zamanlarda değişik cevaplar vererek yaşayıp gidiyor.

En azından bana hep öyle oldu.

Soruyu hep sordum ancak değişik dönemlerde hep değişik cevaplar verdim.

*

Ankara’dan İstanbul’a göç etmiş bir memur çocuğu olarak, dönemin zengin mahallesi Nişantaşı’nda, sınavını kazandığım için gittiğim İngiliz Erkek Okulu’nda önemsiz addedildiğim için önemli ve farklı olmayı aradım.

Bu arayışım hayat boyu da sürecek galiba.

Maçlarda golcü forvet, ödlek zengin çocukları arasında gözüpek dövüşçü ve erdemli bir işlev olduğunu kavradığım için değil önemimi göstermek için çalışkan bir öğrenci oldum.

Halbuki sevdiği kızla yüzleşemeyecek kadar korkak, gecekondu veletlerine karşı zengin arkadaşlarını sözümona korumak için kavga ederken ‘nasıl olsa da sıyırsam!’ diye düşünecek kadar ciğersiz, herhangi bir kız arkadaşa ‘merhaba!’ diyemeyecek kadar medeniyetten uzak bir gençtim.

Lisede ‘kızlar için önemli olmaya’ çalıştım. Beni böyle kabul eden tek kızı da ben önemli addettim. Hangimiz daha önemliyiz kavgası uzun sürdü -14 yıl!- ama bitti.

Üniversitede memleketi kurtarırsam önemli olacağımı zannetmeye başladım. Tamam Marx’ın tüm eserlerini okudum ama bir ön kabul ile Marxist oldum.

‘Önemli gençler Marxist olur!’

*

Allah’a inanmadan gittiğim ABD’de Kuran’ı okuduğum için değil, Bilim Felsefesi okuduğum için yeniden Müslüman oldum. Bu sefer hayatta O’nu aramaya başladım. Neredeydi ve ben O’na nasıl ulaşabilirdim?

Ben önemli olma sevdasındaydım ya o halde O’ndan bana özel bir mesaj gelmesi lazımdı. Gelmedi tabii!

*

İş hayatına girince ‘rahat’ ve ‘makam’ aradım. İyi para kazanmalı, habire terfi etmeliydim.

Bir süre ‘iyi para’ kazandım, habire ‘terfi’ ettim. Sonra baktım, aradığım bu da değil.

Bir gün aynı anda işimi ve eşimi değiştirdim.

*

Acaba tekrar memleketi mi kurtarsam diye düşündüm, milletvekili adayı oldum.

Millet benden akıllı çıktı, beni seçmedi.

Ben de rahat ettim millet de. Zira bir arada olamıyoruz. Uzaktan sevişmek iki tarafa da daha iyi geliyor.

*

Hep arıyordum, ama hiç bulamıyordum.

Ağzımın pası bir türlü gitmiyordu.

Sonra fark ettim ki, beni diğerlerinden gerçekten farklı kılan içimde bir türlü öldüremediğim merak ve içimde olmadığı için devamlı dışarıda aradığım huzurdu.

Merakı içimden atamayacağıma göre huzuru onunla birlikte aramalıydık. Ama mübarekler birbirleriyle çelişiyorlardı.

O halde?

Huzuru merak ederek yaşayabilir miydim?

*

Şimdi öyle yapmaya çalışıyorum.

En çok da ‘orayı’ merak ediyorum.

Ancak; içimdeki ‘önemli’ olma güdüsü hala ölmediği için de geriye ‘huzuru merak ederek yaşadığımı’ ispat edecek eserler bırakabilir miyim diye çırpınıp duruyorum.



Not: Hürriyet İK’daki yazılarıma 12 Eylül 2004 tarihine kadar ara veriyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!