Popvirüs...Aziza, güzel Aziza

Güncelleme Tarihi:

Popvirüs...Aziza, güzel Aziza
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 1997 00:00

Lale Barçın İMER
Haberin Devamı

Rüyasında Miles Davis, Dizzy Gillespie ve babasıyla çalıyor

O farklı biri... Sahnedeki Aziza ile günlük yaşantıdaki Aziza arasında gece ile gündüz gibi fark var. Çocukluğundan beri piyano çalan, ancak kısa sayılabilecek profesyonel müzik yaşantısında dünya çapında müthiş bir kariyer yapan Aziza Mustafa Zadeh, Doğu Bloku'nun kasvetini üzerinde atamamış kadın görüntüsüyle ilk bakışta aslında hiç dikkat çekmiyor. Tüm dünyayı dolaşmasına rağmen henüz kendi stilini bulamamış ‘‘sıradan kadın’’ görünsütüsü sahneye adımını attığında değişiveriyor...

En yakın dostu piyanosunun ve izleyicisinin karşısına en seksi halinle çıkan, genelde şefef giysiler tercih eden Zadeh, bu ‘‘sıkıcı normal’’ görüntüsünün ardında farklı ve son derece ilginç bir kişilik çiziyor. Örneğin hiç piyano egzersizleri yapmıyor, rüyalarında ve hayallarinde ‘‘çalışıyor’’... Kuşlardan ilham alyor, çiçeklerin fısıltılarını anladığını vurguluyor. Bu dünyada kendisini heyecanlandıran müzisyen sayısının ‘‘azlığına’’ dikkat çekiyor ve Miles Davis, Dizzy Gillespie ile babası Vagıf Mustafa Zadeh'le çalmak istediğini ve rüyalarında onlarla sık sık aynı sahneyi paylaştığını vurguluyor.

Yeni albümü ‘‘Jazziza’’nın promosyonu için Türkiye'ye geldiği sırada röportaj yaptığımız Aziza beni ‘‘sıradanlığı içindeki sıradışılığı’’ ile yine şaşırttı. Ürkek, güvensiz ve başına buyruk bir kediye benzetiyoruz onu bazen fotoğrafçı arkadaşım Sinan'la birlikte.

Son albümü ‘‘Jazziza’’dan söz ederken heyecanlanmıyor, onu bundan sonraki çalışmasının heyecanlandırdığını söylüyor. Türk müzisyenlerin yer alacağı bu çalışma için bir çok müzisyenle görüşen bir çok müzisyenle temasa geçen Aziza Türk müzisyenlerini ‘‘birer değerli taş’’ olarak nitelendiriyor. Dünyanının bir çok ülkesine seyahat ettiğini ancak Türkiye'nin özel bir yeri olduğunu belirten Aziza, ‘‘Burada kendimi sanki evimde hissediyorum’’ diyor. Dünya pazarındaki başarısını samimi yorumuna bağlayan ve kendisine yabancı müzik eleştirmenlerce takılan ‘‘Doğu'nun Caz Prensesi’’ lakabını çok sevdiğini belirten Aziza, dinleyici ile arasında ilişkiyi kısaca, ‘‘Güven, ihtiras ve heyecan’’ olarak tanımlıyor.

DOĞA Ve MÜZİK

Hayatının sürekli seyahat etmekle geçtiğini, ancak bundan hiç rahatsız olmadığını söyleyen Aziza, ‘‘Normal, düzenli bir hayat bana çok sıkıcı geliyor’’ derken, tebessüm etmeden edemiyorum doğrusu. Aziza ‘‘Dünyada bence tek bir din var, o da insanlara karşı iyi olmak, tanrıya inanmak ve kendimizi kötülüklerden arındırmak’’ diyor. Piyano çalmayı bir ibadet olarak tanımlayan sanatçı, müzikle insanlara yeniden sevgiyi ve sevmeyi öğretilebileceğini vurguluyor. İnsanların bugün birbirlerini umursamadığını söyleyen sanatçı, ‘‘Bu insan ırkı için en büyük tehlikle. Bu tehlikeyi sezen, iyi eğitim almış, kültürlü insanların diğer insanları uyandırmaları gerekiyor’’ diyor. Sürekli olarak yaşamak istediği bir ülkenin olmadığını söyleyen Aziza, ‘‘En büyük arzum başka bir gezegeni ziyaret etmek’’ diye konuşuyor.

Bugün caz müziğinin bulunduğu noktaya eleştiren Aziza, bu müziğin gün geçtikçe ucuzlatıldığını belirtiyor. ‘‘Caz o eski klasik yapısını yitirip, duygusu az daha suni bir şekli girdi. Çok fazla bilgisayar kullanılıyor ve bu da cazın ruhuna ve yaratıcılığına zarar veriyor’’ şeklinde düşüncelerini aktaran Aziza, yaşayan hiç bir caz müzisyenine hayranlık duymadığını söyüyor. Aziza, ‘‘Birlikte çalmayı hayal ettiğim bütün müzisyenler başka bir dünyaya göç ettiler’’ derken, şu sözleriyle sohbeti noktalıyor: ‘‘En çok Miles Davis, Dizzy Gillespie ve babamla birlikte çalmak isterdim...’’.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!