Ayakkabılarımı kim çaldı?

Güncelleme Tarihi:

Ayakkabılarımı kim çaldı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 1998 00:00

Erdal GÜVEN
Haberin Devamı

Yaz dönemi çalışmalarımın kalan kısmını Türkiye'de tamamlayacağım ya, bu yüzden harıl harıl fazla kilolarımı vermeye çalışıyorum. Malümunuz yaz dönemi çalışmaları sırasında kilolu olmak pek makbul değil. Hem duyduğuma göre, son günlerde bakımlı gazeteciler revaçtaymış. Öyle artık saç sakal birbirine karışmış, bir kot, bir gömlek gazeteci tipi tarihe karışmış.

Gerçi giyim kuşam konusunda günümüz gazetecisinin ölçülerine uyuyorum ama aynı şeyi kilolarım için söylemek biraz zordu. Neyse yaz dönemi başlamadan ben mücadeleme başladım. Desteksiz bu savaşı kazanamayacağım için önce gidip, bir spor salonuna yazıldım. Yıllardır benimle yaşamaya alışmış olan kiloların öyle kolay kolay bırakıp gitmeye niyetleri olmadığını anladığım için de, sporla beraber sıkı bir perhize başladım. Ne kalori rejimleri kaldı yapmadığım, ne de karbonhidrat hesapları. Kim yeni bir rejim söylese hemen onu uygulamaya başlıyorum.

Yağlarla girdiğim amasız savaş sırasında uyguladığım başarılı taktikler sayesinde, yağlar 10 kilo kadar bir kayıp verdiler. Verdiler vermesine ama bu savaşta ben de çok sevdiğim ayakkabılarımı kaybettim.

Kilo vermekle ayakkabı kaybetmek arasında bir ilişki kuramayanlar için açıklıyorum. Şimdi efendim kilo vermek için Nautilus isminde bir spor klübüne yazıldım. Birkaç gazeteci arkadaş daha aynı spor klübüne devam ettiği için haber atlama tehlikesi de olmadan gönül rahatlığı ile spor yapabiliyorum.

Neyse geçen hafta çarşamba günü sporu tamamladım. Kilo vermenin yarattığı gönül rahatlığı ile güle oynaya giyindim tam çıkacağım. Aaaaa o ne bizim ayakkabılar yok.

Üstün zekam sayesinde ortada bir hırsızlık olayı olduğunu hemen kavradım. Vakit kaybetmeden danışmaya gidip ayakkabılarımın çalınması konusunda suç duyurusunda bulundum. Danışmada görevli kızcağız benim suç duyurum karşısında bir süre boş gözlerle bakarak, dinler gibi yaptıktan sonra başını öne eğerek ‘‘Çok özür dilerim, ayakkabılarınızın çalındığına çok üzgünüm ama sizi temin ederim bunu yapan bir Japon değildir.’’ dedi.

Yani ayakkabıların çalınması hiç önemli değil, önemli olan hırsızın Japon olup olmamadığı. Gerçi spor salonunda olduğum süre içinde benden başka yabancı yoktu; ama bu gerçeği açıklamaya korktum. Japonlar hırsızlık yapmayacağına ve ayakkabılarımın çalındığınında spor salonunda benden başka yabancı olmadığına göre, hırsızlık zanlısı olarak geriye bir tek ben kalıyordum.

‘‘Acaba kendi ayakkabılarımı kendim mi çaldım’’ diye bir süre şüpheyle kendime baktım. Ama sonunda delil yetersizliğinden kendimi affettim.

Ayakkabıların akibetini dün son bir kez daha sordum artık bir daha sormayacağım. Çünkü danışmadaki kız ‘‘Ayakkabılarımın henüz geri dönmediğini ama bir gün mutlaka geri döneceklerini umuyorum’’ dedi. Çıkmadık candan umut kesilmez derler. Belki ayakkabılar kendi kendilerine gezmeye gitmişlerdir. Sıkılıp bir gün evlerine geri dönerler.

Japonlara türbülanssız rota

Ben de Türk Hava Yolları yönetiminde aklı başında insanlar var zannederdim. Ama yanılmışım. İnsan biraz işiyle ilgilenir canım. Ne bu böyle, İstanbul Tokyo hattına hem en karlı hattımız diyorlar, hem de istenilen özeni göstermiyorlar. Bakın sizi son kez uyarıyorum, bu ilgisizliğiniz yüzünden müşteri kaybediyorsunuz. Artık şu rotanızı değiştirip Japonlar için özel bir türbülansız rota bulun. Yok eğer türbülanssız rota bulamıyorsanız, o zaman türbülansa girdiğinde sarsılmayan uçaklar alın. Japonları sarsıp, korkutmaya hiç hakkınız yok.

Olmaz olmaz demeyin bakın daha geçen hafta İstanbul Tokyo seferini yapan uçak hava boşluğuna girip, anlık irtifa kaybedince, 6 japon yolcu hafif şekilde yaralandı diye Tokyo'da yer yerinden oynadı. Hatta Türkiye'ye gitmeyi düşünenlerden birkaç tanesi türbülans nedeniyle Türkiye'ye başka havayolu şirketleri ile gitmeye karar verdi.

Ama siz önlem almak yerine, bahane üretmeye hazır olduğunuz için hemen başladınız, Yok efendim deneyimli pilot türbülansa girmeden önce yolcuları kemerlerini bağlanması konusunda uyarmış. Bu altı kişi dışındaki tüm yolcular kemerlerini bağlamışlar. Ama bunlar, tüm uyarılara rağmen kemer bağlamamakta ısrar edince, hafif şekilde yaralanmışlar. Yok zaten bu türbülans denilen şey çok normal bir meteorlojik olaymış, her uçak türbülansa girebilirmiş zaten içine düşülen hava boşluğu o kadar derin değilmiş, miş de miş miş...

Size ne canım adamların keyiflerinin kahyası mısınız? İster kemer bağlar isterse bağlamaz. Sİz işinize bakın bahane üreteceğinize hemen oturunda Japonlar için türbülansız bir rota bulun. Yoksa birkaç türbülanslık ömrünüz kaldı ona göre.

JAPON FIKRASI

Keiko epeyce yaşlanmıştır. Sağ ayağındaki ağrı için doktora gider. Genç doktor, şöyle bir muayene ettikten sonra ‘‘Hanımefendi ayağınızdaki ağrıların kesin bir nedeni yok. Yaşlılığa dayalı kas ağrıları ’’ der.

Keiko, genç doktoru baştan aşağı süzdükten sonra öfkeli bir şekilde cevap verir ‘‘Hadi oradan be, benim sol ayağımda aynı yaşta ama o ağrımıyor’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!