Aşk akılla olmaz

Güncelleme Tarihi:

Aşk akılla olmaz
Oluşturulma Tarihi: Haziran 04, 1999 00:00

Haberin Devamı

Çeyrek asırı çoktan geride bıraktığı sanat yaşamında farklı bir Nükhet Duru var karşımızda. ‘‘Beni benimle bırak’’ şarkısındaki gibi... Kendiyle ve hayatla barışık Nükhet Duru ile aşk, evlilik ve gelecek üzerine konuştuk.

Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru, sonbahar ayları başlarken bir süredir kendinden hoşnut olmadığını fark etti. Hani her insanın bir dönemi vardır. Kendini bırakıp bir boşvermişlik yaşar. Ne işi, ne fazla kiloları, ne de üstünü başını düşünür. İşte öyle bir dönemi sorgularken hayatıyla ilgili bazı kararlar alan ve onlarıuygulayan bir Nükhet Duru var şimdi. Örnek gösterilen bir evliliğe son veren, fazla kilolarından kurtulan ve kendini oğluna ve işine veren bir Duru...

- Neden böyle bir döneme girmiştiniz?

Çünkü kendimi bildim bileli kendine özen gösteren, kendinden çok hoşnut ve zaman ayıran, bakımlı, hatta spor bile az görünen bir kadınım. Genellikle benim elbiselerim süslü püslüdür. Çünkü bunu çok seviyorum. Rujsuz, rimelsiz, makyajsız görülmem. Hep ‘‘Bu kadın ilk günkü gibi taptaze...’’ denmesini isterim. Fakat ’98 yılı bana hoş gelmedi. Kendimle ilişkim koptu. Son derece edilgen, bir şeyleri halletmek üzere her sabah kalkmış bir kadın gibiydim, ama neyi hallettiğimi de akşam bilmiyordum.

- Önce kilolardan kurtuldunuz?

Oturup bir karar aldım. Uzun bir yolculuğa çıkacağım, sabredeceğim, öyle 10 gün kilo vermedim diye küsüp kimse görmediği zaman pastaları çalmayacağım, yavaş vereceğim kiloyu diye... Ayda 3 kilo, 4 ayda 12 kilo verdim. 10 verecektim, 12 verdim.

- Ne rejimiydi?

Montignac rejimi yaptım. Ama onu kendime göre uyarladım. Yaşama biçimim, tempom, şartlarıma göre bulabileceğim şeyler gibi. Günün ortasında tavuk ızgara ya da salata bulamayabilirim. O zaman o günü daha farklı, o sistemi bozmayacak şeylerle geçiştiriyorum. Akşam 7.30’dan sonra da bir şey yemiyorum. Tatlı ya da şeker gibi şeyleri eğer yiyeceksem, canım çok çekiyorsa aç karnına yiyorum. İlk 15 gün hiç yapmadım. Haftada bir gün bir ögün kendime ödül verdim. Çok gazlı bir bünyem var, anında sinirsel olarak şişiyorum. Bu hiç kalmadı. 38 ile 36 arasında bir beden oldum. Ben de 37 bedene indim diyorum. 54 kiloyum.

- Kendinizi kötü hissetmenizin tek nedeni fazla kilolar mıymış?

Birçok şeyin cevabını yavaş yavaş arayarak buldum. En son sorduğum soru ise evliliğimle ilgiliydi. Çünkü bizim evliliğimiz parmakla gösterilen, birbirine saygı duyan, birbirini asla incitmeyen, ortalıktaki bu vıcık vıcık ilişkilere asla bulaşmayan, çok ciddi bir beraberlikti. Ben ciddi şeylerden hoşlanırım ve bu önlenemez garip neşelerden de sıkılmaya başladım. En son sorduğum soru ise aşkım ne haldeydi?

- Ne haldeymiş?

Onun da zaman içinde bir erozyona kurban olduğunu gördüm. İnsani sevgimizin asla tükenmediğini ama bu insani sevginin yerini aşktan dostluğa götürdüğünü gördüm. Böyle bir koca adayını kim bilir kimler bekliyor da ben tepiyor durumuna düşüyorum, diye de düşündüm. ‘‘Evlilikte aranan zaten bu dostluğu yakalamak değil midir’’ diyebilirler bana. Evet , ama o noktada insanın sanatçı yanı çıkıyor ya... Sırf o dostluk haline geçmiş olmak yetmiyor.

- Evliliğinizi yıpratan çok fazla birlikte olmak mıydı?

Tam tersine Özalp, evlendikten sonra anormal bir tempoda çalışmaya başladı. Bazen düşünüyorum, bir sanatçı ile evli olmanın ona çok zaman ayırıp işini ihmal edeceğini insanlara düşündürmemek için herkesten daha çok mu çalışmak zorunda olduğunu düşündü acaba? Biz birbirimizi göremeye göremeye koptuk, bence. Çünkü ben hala soruyorum. Yıpratmamak için doğru zamanda bitirdik ama benim sorularımın tamamen yanıtı karşılık bulmadı. Beni gerçekten seviyor mu acaba diye düşünüyorsanız bir şeyler kopmaya başlamış olmalı.

- Aşk nedir peki?

Aşk bence akılla birlikte yürümeyecek bir şey. Aşk bir tutku. Aşk gelince akıl biter.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!