AraÅŸtırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 24, 2005 00:00

Ä°lk tüp deve yavrusu dünyaya geldiBirleÅŸik Arap Emirlikleri’nde dünyanın ilk tüp deve yavrusu doÄŸdu. Emirate WAM haber ajansından yapılan açıklamaya göre tüp devenin doÄŸumu dört yıllık bir araÅŸtırmanının sonucu. Abu Dabi’deki deve araÅŸtırma merkezinden Prof.Abdul Anvassy 14 diÅŸi devenin tüp bebek yöntemiyle gebe kaldığını açıkladı. Dört yavrunun mart ayında doÄŸması bekleniyor. Özellikle de yarışa katılabilecek develer Arap Emirlikleri’nde çok deÄŸerli. Bu tür develerin fiyatı yüz binlerce euroya kadar çıkabiliyor. Tüp bebek yöntemi, deve dışında sığır, domuz ve atta da baÅŸarıyla uygulanmakta. DiÅŸ delme iÅŸlemi tarihe mi karışıyor?Bekleme odasındaki hastaları bile ürküten diÅŸ delme aletinin sinir bozucu sesi yakında tarih olabilir. Önemsiz çürüklerde delme iÅŸlemini gereksiz kılan yapay bir diÅŸ minesi geliÅŸtirildi. Japon bilim adamları tarafından geliÅŸtirilen bu madde diÅŸteki minik delikleri aÄŸrılı delme iÅŸlemi olmaksızın kapatabiliyor. Kazue Yamagashi, dolgu maddesinin kimyasal ve yapı olarak doÄŸal diÅŸ minesine benzediÄŸini söylüyor Nature dergisinde. DiÅŸe aktarıldığında nanokristal büyüme süreci sayesinde doÄŸal diÅŸ minesiyle kaynamakta. 15 dakikalık etki süresinden sonra diÅŸin üzerinde transmisyon elektron mikroskobuyla bile herhangi bir delik görülmemiÅŸ. DiÅŸimizin üzeri kireç tuzları olarak bilinen kristallerden oluÅŸan bir ila iki milimetre kalınlığında bir mineyle kaplıdır. Asit üreten bakteriler bu koruyucu tabakaya iÅŸleyerek ilk baÅŸta 50 mikrometreden daha küçük delikler açarlar. Böyle minik delikler bile delme aletiyle temizlendikten sonra amalgamla doldurulmakta. Bu ÅŸekilde diÅŸin saÄŸlıklı bir kısmı da yok olmakta diyen bilim adamları yeni dolgu maddesiyle bunun önlenebileceÄŸine dikkat çektiler. Yapay diÅŸ minesinin diÄŸer olumlu tarafı ise uzun süre dayanıyor olması. Ayrıca diÅŸin doÄŸal koruyucu tabakasını da güçlendirerek yeni çürüklerden korumakta. 2050 yılında 9.1 milyar dünya vatandaşıUNO’nun son hesaplarına göre dünya nüfusu 2050 yılında bugüne kadar tahmin edilenden çok daha fazla artacak. Buna göre dünya nüfusu %40 oranında artarak 9,1 milyarı bulacak. En büyük nüfus artışının ise dünyanın en yoksul 50 ülkesinde gerçekleÅŸmesi bekleniyor. 2002 yılındaki hesaplara göre tahminler biraz daha yukarı çekildi. BirleÅŸmiÅŸ Milletler o zaman 2050 yılı için 8.9 milyarlık bir dünya nüfusu tahmininde bulunmuÅŸtu. Son hesaplar, günümüzdeki en yoksul ülkelerinin nüfusunun 5.3 milyardan 7.8 milyara çıkacağını göstermekte. Afganistan, Burkina Faso, Burundi, Çad, Kongo-Kinshasa, Kongo-Brazzaville, Osttimor, Gine-Bissau, Liberya, Mali, Nijer ve Uganda’da nüfusu üç misli artacak. Zengin endüstri ülkelerinin nüfusu buna karşın 1.2 milyar ile günümüzdeki seviyede kalacak. Ancak ABD nüfusu göç yüzünden artabilir. BM buradaki nüfusun 2050 yılında 394 milyon artacağını sanıyor. Nüfus artışındaki tahminler bir kadına düşen ortalama 2.6 çocuk sayısının, 2.0 çocuÄŸa düşebileceÄŸine göre hesaplanmakta. Nüfus artışı önemli ölçüde gelecekteki doÄŸumlara baÄŸlı deniyor UNO’nun raporunda. GeliÅŸmekte olan 148 ülkeden 35’inde 2000-2005 arasındaki yıllarda kadın başına düşen çocuk sayısı beÅŸten fazlaydı. Düşük kilolu doÄŸan bebekte diyabet riski Düşük kiloyla dünyaya gelen bebekler diyabet tip 2 hastalığına daha sık yakalanıyorlar. Farelerle deneyler yapan Amerikalı bilim adamları bunun neden böyle olduÄŸunu buldular. Anne karnında yetersiz beslenme yüzünden pankreastaki hücreler hatalı programlandığı için yeterli miktarda ensülin üretemiyorlar. Ancak bu etki hemen deÄŸil gençlik döneminde ortaya çıkıyor diyor Harvard Ãœniversitesi’ne baÄŸlı Joslin Diyabet Merkezi’nden Elizabeth Patti, Diabetes dergisinde. 2500 gramdan daha düşük kilolu olan bebeklerde diyabet tip 2 riskinin geliÅŸme olasılığı daha yüksektir. Düşük kilo genelde ceninin anne karnında yeterince beslenmemesiyle ilgilidir- ya Anne yeterli beslenmemiÅŸtir veyahut da embriyonun kan ihtiyacı iyi karşılanmamıştır. Besleyici madde yetersizliÄŸi ve ÅŸeker hastalığı arasındaki baÄŸlantıyı çözmek isteyen araÅŸtırmacılar gebe fareleri iki gruba ayırmışlar. Her iki gruba da gebeliÄŸin ilk iki haftasından itibaren istedikleri kadar yem verilirken, gebeliÄŸin son haftasında bir grubun yiyecekleri kısıtlanmış. Bu ÅŸekilde kötü beslenen anne farelerin yavruları %20 oranında daha hafif doÄŸmuÅŸlar. Ancak bu fark üç hafta sonra kapanmış. Fakat bilim adamları dört ay kadar sonra düşük kiloyla dünyaya gelen farelerdeki kan seviyesinin normalden yüksek olduÄŸunu fark etmiÅŸler. Ayrıca kandaki ÅŸeker seviyesindeki oynamalara raÄŸmen pankreastaki ensülin üretimi deÄŸiÅŸmiyordu. AraÅŸtırmalar bundan, ensülin üreten hücrelerin hatalı programlanmasının sorumlu olduÄŸunu göstermiÅŸ. Hücreler hangi sinyali alırsa alsınlar hep aynı miktarda ensülin üretiyorlar. Ä°nsanda benzer bir araÅŸtırmanın yapılmamasına raÄŸmen araÅŸtırmacılar aynı durumun insanda da geçerli olduÄŸundan eminler. Bu yüzden düşük kiloyla dünyaya gelen kiÅŸilerin, kandaki yüksek yaÄŸ deÄŸeri, aşırı kilo ve yetersiz hareket gibi diyabet riskini tetikleyen faktörlerden kaçınmaları önerilmekte. Bitkilerin tümörleri yok etmesinin gizi çözüldüHamburg-Eppendorf Ãœniversite KliniÄŸi bilim adamları, bitkisel maddelerin, tümörlerin büyümesini ne ÅŸekilde engellediklerini buldular. Polifenoller, alternatif tıpta tümör önleyici ve engelleyici etki maddeleri olarak bilinmekte. Prof. Georg Mayr yönetiminde çalışan ekip ÅŸimdi düşük oranda polifenolün bile hücrenin büyümesinden sorumlu enzimleri engellediÄŸini kanıtladı. AraÅŸtırma sonuçlarına göre enzimler, hücre büyümesinde önemli bir rol oynayan sinyal moleküllerinin oluÅŸumu için gereklidir. Journal of the Biological Chemistry dergisinde yayımlanan makalede, alternatif tıpta daha önce kullanılmayan polifenollerin de etkili olduÄŸu yazıyor. Mayr ve ekibi araÅŸtırmaları sırasında lösemi, akciÄŸer ve meme kanseri hücreleriyle çalışmışlar. Polifenol olarak kabul edilenler, yeÅŸil çay içindeki ECG ve EGCG, pamuk tohumu küspelerindeki gosipol, sarı kantarondaki (Hypericum perforatum) hiperisin, söğüt kabuÄŸundaki klorojen asidi ve meÅŸedeki kuersetindir. Nikotin, erkek ve kadın beynindeki farklılıkları kapatıyorNikotinin, kadın ve erkeÄŸe özgü beyin etkinlikleri arasındaki farkı yok ettiÄŸi bildirildi. Duygusal görevlerin yerine getirilmesi sırasında normalde kadındaki belli baÅŸlı beyin bölgeleri erkeklere göre daha etkindir. 47 kadın ve 77 erkekle bir araÅŸtırma yapan Amerikalı bilim adamları ÅŸimdi bu farkın nikotinin etkisiyle kaybolduÄŸunu saptadılar. Kaliforniya Ãœniversitesi’nden (Irvine) James Fallon’un konuyla ilgili yazısı International Journal of Neuropsychopharmacology dergisinde yayımlandı. Kadın ve erkek beynindeki etkinlikler özellikle de iÅŸin içinde düşmanca ve saldırgan duyguların bulunması halinde büyük farklılıklar gösterir. Böyle bir durumu yaratmak için bilim adamları düşmanlığı körükleyen bir oyun oynatmışlar deneklere. Kazananlar, kaybedenlere çirkin bir ÅŸekilde bağırarak cezalandırma hakkını kazanıyorlardı. Kaybedenlerden ise karşılık vermeleri istenmiÅŸ. Neticede kadınlar ve erkekler tamamen farklı bir ÅŸekilde karşılık vererek kendilerini savunmuÅŸlar. Erkekler daha yüksek sesle, kadınlar ise daha uzun süre bağırmışlar. Bu test sırasında araÅŸtırmacılar deneklerin beyin etkinliklerini kontrol edince ÅŸu sonuç çıkmış ortaya: Kadınlarda belli baÅŸlı beyin bölgeleri daha etkin. Ancak araÅŸtırmacılar nikotin bandı yapıştırdıklarında kadın beynindeki etkinlik azalırken, erkek beynindeki etkinlik artmakta. Buna raÄŸmen cinsiyetlere özgü davranışlarda herhangi bir deÄŸiÅŸiklik meydana gelmemekte. AraÅŸtırma sonuçları kadın ve erkek bedeninin nikotine neden farklı reaksiyon gösterdiÄŸinin bir kanıtıdır diyor bilim adamları. Daha önceki araÅŸtırmalarda da nikotin bandı veya nikotin sakızının kadınlarda daha az etkili olduÄŸu ortaya çıkmıştı. Ayrıca kadınların sigara içme nedenleri de farklı ve kadınlar sigara dumanını daha az ve daha kısa soluklarla çekiyorlar içlerine.Altıncı his kanıtlandıİnsanın gerçekten de "altıncı hisse" sahip olduÄŸu anlaşıldı. Amerikalı araÅŸtırmacılar ilk kez beyinde bir erken uyarı sistemi saptadılar. "Bilincimize ulaÅŸmayan tehlikelerde bile alarm çalıyor" diye açıkladı bu hissi Washington Ãœniversitesi’nden Joshua Brown. Mesela Hint Okyanusu’nda yaÅŸayan yerliler bu sayede dev dalgalar tarafından yutulmaktan kurtulmuÅŸlardı. Bu uyarı sistemi Brown’a göre Anterior Cingulate Cortex (ACC) olarak bilinen ve ön ÅŸakak lopunun yakınındaki beyin bölgesinde bulunmakta. Çekirdek spin tomografisiyle alınan görüntüler, ACC’nin, engellenmesi gereken her kararsızlıkta etkinleÅŸtiÄŸini göstermekte. Yani bu beyin bölgesi davranışlarımız olumsuz bir sonuç doÄŸurmadan önce bizi uyarıyor ve bu ÅŸekilde daha dikkatli ve hatasız davranmamızı saÄŸlıyor. Gerçi söz konusu beyin merkezi yirmi yıldan bu yana biliniyordu fakat bilim bu iÅŸlevinden haberdar deÄŸildi. Brown’ın açıklamasına göre bu merkezdeki anormallikler aralarında ÅŸizofreni ve saplantı-zorlantı bozukluÄŸunun da bulunduÄŸu ağır psiÅŸik bozukluklarla iliÅŸkili. "Ä°lginç bir ÅŸekilde sinir uyarı maddesi dopamin de ACC’yi eÄŸitmede anahtar rolü oynamakta" diye konuÅŸtu Brown. Çenemiz neden küçüldü?Amerikalı antropolog Peter Lucas’a göre çenemiz ve ön diÅŸlerimiz, yiyecekleri aletlerle küçük parçalara bölüp piÅŸirme alışkanlığı edindikten sonra küçülmeye baÅŸlamış. Yine aynı nedenden dolayı diÅŸlerin boyutu ve sertliÄŸi de azalmış, geliÅŸkin kesici diÅŸler ve büyük çene gereksiz kalmış. Lucas’ın Amerikan Bilim BirliÄŸi’nin (AAAS) kongresinde sunmuÅŸ olduÄŸu bildiri New Scientist dergisinde yayımlandı. Birçok insanda diÅŸler düzgün bir ÅŸekilde büyümek yerine üst üste biner veya yamuk büyür. Kaymış diÅŸlerin temizliÄŸi daha zor olduÄŸu için de diÅŸ çürümesi ve diÅŸeti iltihabı gibi hastalıklar daha sık yaÅŸanır. Hatta bazı durumlarda çene o kadar küçüktür ki yirmi yaÅŸ diÅŸi hiç çıkmaz bile. Ä°nsanda görülen düzensizlik insansı maymunlarda çok enderdir diyen Lucas çenemizdeki düzensizliklerin, çenedeki görev dengesinin insanın geliÅŸimi sırasında bozulmasına baÄŸlıyor. Mesela kesici diÅŸlerin baÅŸlıca görevi yiyecekleri aÄŸza uygun bir ÅŸekilde parçalamakken, azı diÅŸlerinin görevi yiyecekleri öğütmek idi. Fakat insanlar yiyeceklerini parçalayıp piÅŸirmeye baÅŸlayınca kesici diÅŸler dolayısıyla da çene iyice küçülmüş ve gıdaların parçalanması için gerekli azı diÅŸlerine yer kalmamıştır diyor bilim adamı. Lucas teorisini kanıtlamak için ÅŸimdi diÅŸ boyutunun insansı maymunlarda ve diÄŸer hayvanlarda da yenilen gıda boyutuyla ilgili olup olmadığını araÅŸtıracak. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!