Anna Karenina’yı keşfedememek

Güncelleme Tarihi:

Anna Karenina’yı keşfedememek
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 04, 2004 00:00

Doğan Hızlan elini çabuk tuttu. Anna Karenina’yı keşfetmek konusunda yazdı (Hürriyet, 16.06.04). Bir gün önceki Hürriyet gazetesine sabahleyin hızla bakarken haber gözüme ilişmişti ama dikkatimi gerçekte Ülker İnce çekti.Tolstoy’un 1873-1877 yılları arasında yazdığı Anna Karenina adlı romanı ABD’de son günlerde birden çok satan kitaplar arasına girmiş. Kitabın yayıncısı Penguin Books talepleri karşılayabilmek için 961 bin adet ek sipariş vermek zorunda kalmış. Bu patlamanın arkasında ABD’nin ünlü televizyon meddahı Oprah Winfrey hanımın sözleri varmış. Özellikle kadın TV izleyicilerin tapındığı Oprah Winfrey bir programında roman için ‘Tüm zamanların en güzel aşk hikayelerinden biri’ diyesiymiş. İnsanın aklına hemen bir Türk televizyon meddahı Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna adlı kitabı için ‘En beğendiğim aşk romanı dese ne olur?’ sorusu geliyor.Hiçbir şey olmaz! Bunun birkaç nedeni var.*Okuma gereksinimi bir niyettir, bir görgü ve alışkanlık işidir. Bir kitabın adının salık verilmesi okuma alışkanlığı olan, evinde kitaplığı olan ve ‘Şimdi acaba ne okusam?’ diye düşünen bir kimse üzerinde etkili olur. İnsanın aklına karpuz kabuğu getirmek gibi bir şey.Televizyon meddahlarının, sunucularının kaçının evinde bin kitaplık bir kütüphane var ki program sırasında bir kitap adı verecek ve seyirciler ertesi gün kitabı bulup okuyacaklar? Fransa’da Bernard Pivot’nun kitap programlarına çıkan bir yazar birkaç gün içinde 10 bin fazladan satar. Goncourt Ödülü’nü alan roman en azından 100 bin satar. Türkiye’de herhangi bir televizyon programı kitabın satışını olumlu yönde etkilemez. Ödüllerin de satış kaleminde herhangi bir önem ve ağırlığı yoktur. Kuşku duyana denemesi bedava!Önemli olan niyet! Niyetli kişi gider kitap alır. Şair Saint-John Perse’in Nobel Ödülü’nü aldığı yıl (1960) yayınlanan kitabı Fransa’da 70 dolaylarında satmıştı. Çünkü o sırada Bernard Pivot’nun programları da olsaydı müşteri kızıştıramazdı S.-J.Perse konusunda.*Televizyon, Gutenberg uygarlığının yazılı kültürünü yaşamış toplumlarda etkin olabilir. Yani Avrupa ülkelerinde ve belki ABD’de. Ama buralarda da en azından lise öğrenimi görmüş, küçük burjuva ve burjuva sınıflarında. Türkiye’nin yazılı kültür nüfusunun sayısı satılan gazete sayısının binde biriyle sınırlıdır.Size bir örnek vereceğim: Yılmaz Güney’in Çirkin Kral olduğu dönemdeki ününe aldanan Demirtaş Ceyhun ile ‘Çiçek’ Arif Keskiner onun Boynu Bükükler adlı romanının birinci cildini bastılar ve iflas ettiler. Çünkü hiçbir Yılmaz Güney seyircisi kitabı almadı. Yılmaz’ın arabasının bagajında gezindi kitap uzun süre. Sonra Yılmaz’ın ricası üzerine ben araya girdim, kitabın tümünü Salim Şengil’in Dost Yayınevi Boynu Bükük Öldüler adıyla yayınladı. Salim Şengil ile Nezihe Meriç’in etkisiyle edebiyat çevresi kitapla ilgilendi, Fethi Naci olumlu bir eleştiri yazdı. Roman o yıl Orhan Kemal Ödülü’nü aldı. Öyle sanıyorum ki romanı Çirkin Kral hayranları değil sadece edebiyat okurları satın aldı.*TRT’ninkiler de aralarında olmak üzere en rezil, en düzeysiz programlar kadınlara yönelik sohbet programlarıdır. Türk kadınlarının büyük bir çoğunluğu deli gibi izliyor bu programları. Programları sunanlar düşman başına; konuklar onlardan daha beter: Düzeyli birliktelikler yaşayan manken hatunlar, kaset çıkarmaya hazırlanan şarkıcılar. Konuştukları: Başta aşki olanlar olmak üzere her türlü dedikodu.Bu programlar öylesine suyuna tirittir ki, Ali Bulaç 2001 yılında Zaman gazetesinde İslami Medya’nın Ekranları’nı eleştirmişti. Ali Bulaç şöyle yazıyordu: ‘[Kadın] bir yandan yemeği yaparken öte yandan [konuk erkekle] sıcak ve samimi bir sohbete dalar. Kikirder, güler, şakalaşır, takılır, bazen iç gıcıklayıcı şeyler de söyler. Şimdi sorabiliriz: Hangi kültürün ve geleneğin bilinen meşru formunda bir evin hanımı kocası yokken bir erkeği mutfağına alır ve saatlerce bu yabancı erkekle sohbete dalar?’Kadınlara yönelik programların en akıllısı bile değirmene yoğurt öğütmeye gitmektedir. Ve seyirci kadınlar bundan asla şikayetçi değil. Bunlar mı Anna Karenina, Kürk Mantolu Madonna okuyacaklar?*Gazetede yazı yazmanın da edebiyatçıların kitap satışlarında herhangi bir etkisi yoktur. Örneğin bu gazetede yazılarımı okuyanların edebiyat alanına giren yazılarımı ve kitaplarımı merak ettiklerini pek sanmıyorum. Bu sosyolojik olgu bir başka yazının konusu.Türkiye’de ne Oprah Winfrey var, ne de Anna Karenina okumaya niyetli bir televizyon seyircisi...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!