Aman nazar değmesin

Güncelleme Tarihi:

Aman nazar değmesin
Oluşturulma Tarihi: Şubat 15, 1998 00:00

Haberin Devamı

Gerçekleşmesini istediğimiz, hayallerimiz, aşklarımız ve tüm dileklerimiz için adaklar adarız, kendimize göre küçük ‘‘büyüler’’ yaratırız. Gül ağacına kese asmaktan bir mendile düğme dikmeye kadar uzanan bu edimlerin geçmişi aslında çok eskiye uzanıyor. Kültürümüzün bir parçası olan nazara ve adaklara olan inanış zaman zaman kişilerin kendi iç dünyasından çıkan farklı inançlarla da yenileniyor. İlk anda pek de bir şey anlatmayan düğmelerle bezenmiş bir bez parçası aslında içinde aklınıza gelmeyecek bir sürü dileği barındırır. Bu kültüre olan ilgisinden dolayı kendini bir anda bu dünya içinde bulan Eftal İplikçioğlu, Anadolu'nun nazar ve dilek folklorü üzerine araştırmalar yapıyor, kendi elleriyle evinde hazırladığı nazarlıkları İstanbul Atlas Pasajı'nda açtığı ‘‘Kybele’’ adındaki dükkanda satıyor, yaptığı araştırmaları ise önümüzdeki yıllarda, bir kitapta toplamayı düşünüyor. Bu güne kadar yaptığı araştırmalar sırasında hiçbir yayına rastlamadığını, bunun onun içinde daha da merak uyandırdığını belirtiyor. ‘‘Her üç yılda bir üniversite tezlerine kadar araştırıyorum ama toplu bir bilgiye rastlamadım. Sadece kitaplarda geçen cümleler var o kadar...’’ Nazar'a ve bu kültüre olan ilgisi 15 yılı aşkın süredir onun içinde var. Bu konularda bir şeyler yapmayı, araştırmayı zaten yapıyormuş. Ancak bir gün plastikten yapılmış bir nazarlık görünce... ‘‘Artık inançların bile bu kadar plastikleşmesi beni çok rahatsız etti ve böylece başladı’’ diyor.

Eftal İplikçioğlu, eski boncukları, gümüşleri, kılıfları, değişik yörelerden topluyor, yaşlı insanların biriktirdiği malzemeyi alıyor. Üretimini evinde yapıyor ve asla düğmeleri ya da o boncukları dikmekten sıkılmıyor. Çünkü bu onun için bir iş değil, keyif.

Daha çok kapalı toplumlarda, insanlar, iç konuşmalarını, kimseyle paylaşamadıklarını bir bez parçasının üzerine döküyor. Tıpkı halılardaki desenlerin, onu yapanın iç dünyasını yansıtması gibi...‘‘Küçük bir düğme dikip içinden olmasını istediği bir şey diliyor. Göl kabukları, bir hayvan dişi, liralar, ayna parçaları, en çok kullanılan malzeme arasında.’’

İplikçioğlu'nun dükkanında başka neler var? Hintlilerin şans kuşlarından fillere, yedi dükkan süprüntüsünden tütsülere kadar birçok şey. Bunların dışında, ikinci el kıyafetler, eski frapan şapkalar, Hint elbiseleri, gümüş takılar da satılıyor. Nazar ve adaklıklara ilgi ise en çok turistlerden.

HASTALIĞA BONCUK SAĞLIĞA AYNA

‘‘Hastalıklardan korunmak için’’ renkli boncuklardan kolyeler yapılıyor. Her renk bir hastalığı ifade ediyor. Bir kolyedeki boncuk sayısı ne kadar fazlaysa, kolyenin o kadar fazla hastalığa iyi geldiğine inanılıyor. Sarı boncuk genellikle ‘‘sarılık’’tan, kırmızı boncuk da ‘‘kızamık’’tan koruyor diye düşünülüyor.

Eski liralar ‘‘para’’, anahtar ‘‘mal, mülk’’ için dikiliyor. Nal ve zeytin çekirdeğinin de insanı nazara karşı koruduğuna inanılıyor.

Aynanın nazarı önlediğine ve nazarı değecek kişiye geri gönderdiğine inanılıyor. Ayrıca sağlık ve ferahlık anlamına da geliyor.

Kadın hamile kaldığında erkek çocuk istiyorsa, asker düğmesi dikiyorlar. Gelin, kaynanadan evini ayırmak istiyorsa, iki ayrı çatı yapıyor boncukla.

Çocuğu olmayan ya da kısa sürede ölen kadınlar şöyle bir şey yapıyor: Çocuğu olan ve yaşayan yedi ayrı evden yedi ayrı kumaş alıyor ve o parçaları birbirine ekleyerek bir çocuk elbisesi dikiyor. Ve bu elbisenin üzerine yine düğmeler, gümüşler dikip evin bir yerine asıyorlar. Gelen misafirler de isterlerse onun üzerine kendi dilekleriyle ilgili şeyler asabiliyorlar.

Guatemala'dan bir örnek ise Uyku Bebekleri. Bez bebeklere sıkıntınızı, derdinizi anlatıyor ve yastığınızın altına koyuyorsunuz. Böylece uyandığınızda sıkıntıların geçtiğine inanılıyor.

Kapıdan girdiğiniz zaman asılan nallar, ucuna bağlanmış bir kaç göz boncuğu, kaplumbağa, içeri şer ve kötülük girmesin, kazayı belayı önlemek için.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!