Alişan haklıymış, topuklu giyme Çağla insan kendini kısa hissediyor yanında

Güncelleme Tarihi:

Alişan haklıymış, topuklu giyme Çağla insan kendini kısa hissediyor yanında
Oluşturulma Tarihi: Ocak 03, 2010 00:00

“Ankara güzellik kraliçesiyle söyleşi yapmak, Tapu ve Kadastro Genel Müdürü’nün demecini yazmaktan çok daha ilginçti.” Usta gazeteci Altan Öymen, Öfkeli Yıllar kitabında mesleğinin ilk yıllarını anlatırken kurmuştu bu cümleyi. 1951 Ankara Güzeli Birsen Demirbaş’ı karşısına aldığında henüz 19 yaşındaydı Öymen. Aradan 58 yıl geçmiş. Milletvekilliği, bakanlık hatta CHP Genel Başkanlığı’nı katmış CV’sine.

Altan Öymen’i bu kadar yıl aradan sonra acaba bir Türkiye güzeliyle buluştursak nasıl olurdu? Önce Öymen’e açtık projeyi. Peki karşısına kim oturacaktı? 1997 Türkiye Güzeli Çağla Şıkel’i seçtik. Öymen sordu, Şıkel yanıtladı. Fotoğraf çekiminde topuklu çizme Çağla Şıkel’i daha uzun gösterince, kendini sürekli dik tutmaya çalışan Altan Öymen espriyi patlattı: “Alişan haklıymış canım, topuklu giyme, insan kendini kısa hissediyor senin yanında.” Fakat kendisi de kravatından vazgeçmiyor. Tüm ısrarlarımıza direnen Öymen, ancak röportaja sonradan katılan Emre Altuğ’u spor kıyafetle görünce yelkenleri suya indirdi.

Dersime çalışıp da geldim! Çevremdeki hanımlar diyet reçetenizi merak ediyor. İsterseniz onunla başlayalım...
- Çok düzenli beslenirim, asla diyet yapmam. Her şeyi yerim ama her şeyin zamanı vardır. Günde 6 öğün beslenirim. Kebap da yerim, cips de, çikolata da. Ama istesem de kilo alamıyorum. Çocukluğumdan beri böyle. Doktor bu çocuğun metabolizması çok hızlı çalışıyor ne yedirirseniz yedirin kilo almaz, demişti. Günde 9 saat bale yapıyordum. Yediğimi yakıyorum. Kilom 62. Boyum 1.82.

Boyunuz maşallah... Birden mi uzadı?
- Lise 2’ye kadar sınıfın en kısası bendim. Bir anda, dizlerim ağrıya ağrıya uzadım. O dönem sınıfın en uzun boylusu olan arkadaşımla geçenlerde karşılaştık, göğsüme geliyor. Babam 1.85, annem 1.75. Ablam da kısa değildir.

Televizyonda kadın sunucular arasında en uzun boylu sizsiniz galiba.
- Galiba.

YA DÜMDÜZ YA ÇOK YÜKSEK TOPUK GİYERİM

Partnerde sıkıntı olmuyor mu?

- Aramızda en büyük espri konusu. Alişan (Her Şey Dahil programını birlikte sunuyorlar) 1.80 boyunda, Türk erkeğine göre kısa değil yani çocuk. Ama ben topuklu giyince Alişan kısa hissediyor kendini. “Ne olur topuksuz giysen” diyor. Ben de ara topuk sevmiyorum. Ya dümdüz spor ayakkabısı ya da çok topuklu olacak...

Programınız da epey izleniyor...
- Alişan ile eğleniyoruz. Hiçbir yapmacıklık yok. İzleten de o zaten. Bazı huylarını sevmiyorum ama çok iyi anlaşıyoruz. Cennet Mahallesi’nde yakaladık o enerjiyi. Sonra da hep ikili bildi insanlar, enerjimiz tutuyor.

Ailenizi çok tanımıyoruz?
- Babam Karslı, mali müşavir; annem Adanalı, çalışmıyor. Ankara’da tanışmışlar. 1.5 yaş büyük ablam var. Benim çocukluğum İstanbul’da başladı.

Ahmet Hamdi Tanpınar Okulu’nda değil mi? Size anlattılar mı okulda Ahmet Hamdi’yi?
- (Gülerek) Hiç anlatmadılar. Kendimiz öğrendik. İlkokul 4’te baleye başladım. 5’te yarı zamanlı Kadıköy konservatuvarını kazandım. Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuvarı orta bölüm, ardından ön lisansa kadar klasik bale okudum.

Baleye aile mi teşvik etti?
- Amcam Murat Şıkel, baletti. Ankara Devlet Opera ve Balesi Baş Kareografıydı. Ankara’ya gittiğimizde amcam partnerlerinin tütülerini, pabuçlarını gösterirdi, çok kıskanırdım. O kıyafetler ve parmak ucunda yürüme hevesiyle başladım, sonra tutku oldu. Konservatuvar sınavlarına gizlice gittim, güzellik yarışmasına gittiğim gibi.

YARIŞMADA TAHTA GİBİYDİM

Yarışmaya girmeye nasıl karar verdiniz, inisiyatif sizde miydi?

- Hiç harcım değildi. 17 yaşında yüzü, vücudu oturmamış, buluğ çağında kız çocuğuydum. Okuldaki arkadaşlarım ısrar ediyorlardı. Ben istemiyordum. Bir gün Mr. World diye dünya erkek güzellik yarışmasında bir dans grubuyla dans etmeye gittik. Kareograf Uğurkan Erez, sende ışık var, güzellik yarışmasına girmelisin, dedi. 1997’de kendimi yarışmada buldum. Babama kampa gidince söyledim. Önce çok canı sıkıldı ama birinci olduğumda ayağa fırlayıp “helal sana” demişti.

Yarışma çok çekişmeliymiş, bir puanla geçmişsiniz...
- Hiç birincilik hedefim yoktu. Çünkü inanılmaz güzel kızlar vardı, hepsine hayranlıkla bakıyorum. Oturmuş vücutlar, göğüsler falan.. Bende hiçbir şey yok, tahtaydım yani. O kadar hazırım ki hiçbir şey olmayacağıma.

Jüride Arzuhan Doğan Yalçındağ, Ertuğrul Özkök, Güneri Cıvaoğlu... Hiç, şöyle durma böyle dur, gibi uyarı, telkin gelmiş miydi?
- Aklımda kalan tek şey Güneri Cıvaoğlu’nun “Boynun kaç santim” sorusu. Ben de heyecandan, “1.82” demiştim. “Yok yok boynunu soruyorum, çok uzun ve güzel” dedi. “Bilmiyorum” dedim.

Dereceye girenlerle daha sonra görüştünüz mü?
- Burcu (Esmersoy) arkadaşım. Diğerlerini hiç görmedim.

ARTIK YURTDIŞINDA MODELLİK YAPAMAM

Sonra Seyşel Adaları’na gittin...

- Gitmez olaydım. 89 ülkenin en güzel kızları. Ben hâlâ aynı tipteyim, aynı oturmamış yüz ve vücut. Mahcup olacağım diye üzülüyorum. Saçımda bir taraklı bant, salmışım kendimi, nasıl kötüyüm. Venezuelalı güzel ilk 10’a giremeyince umut doğdu. Bunlar sarışın istemiyor, dedim. İlk 5’e kaldım, Ayetel Kürsi’yi okuyarak yürüyorum. Ağlıyorum ama gözümden yaş gelmiyor. Öyle ki hayran olduğum Ricky Martin önümde şarkı söylüyor. Ben Euzü’ye kilitlenmişim. Ne Ricky Martin görmüş gözüm, ne başka bir şey. Keriman Halis’ten sonra (1930) ilk kez derece geldi (4. oldum) ülkeye.

Yurtdışına da gittiniz modellik için.
- Bayağı eski. 1999-2000 olabilir. Düsseldorf’ta bir ajansa yazıldım çok beğenildim. Onlar hep sarışındır, rengim koyu diye herhalde enteresan buluyorlardı beni. Yurtdışında uzun yıllar çalıştım denmez ama emek sarf ettim ve tatmin oldum. İki sene önce de Floransa’da Jean Paul Gaultier’in defilesine çıktım. Bu yaştan sonra gidemem zaten. Ocak’ta 31 oluyorum.

Çok yaşlanmışsınız yahu! (gülüşmeler)
- Yurtdışındaki modeller 17-18...

Oyunculuk nasıl başladı?
- Atatürk Kültür Merkezi’nde çocuk oyunlarıyla. Cennet Mahallesi dizisi feci tuttu; çok ağladım bittiğinde. Hayatımın hiçbir döneminde o kadar güldüğümü hatırlamıyorum, inanılmaz eğlenen bir ekiptik.

ÇOK KORKUYORUM BENİ BİLMEZSE DİYE
/images/100/0x0/55ea35c7f018fbb8f8718ac5


Aslında kız beklentiniz varmış. İki kız ismi bile hazırlamışsınız...

- Çocukken ne olmak istersin, dediklerinde “anne” dermişim. Öyle müthiş bir anne varmış ki önümde. “Ben de bir anne olayım bir kızım olsun adı Tuana olsun” dermişim. Niye kız isterdim? Ben çok süslüyümdür onu da süslerim, saçına tokalar, ayağına taşlı ayakkabılar, bunun için isterdim herhalde. Ama Kuzey ana rahmine düştüğü an vazgeçtim bundan. İster erkek, ister kız, tek isteğim kucağıma almaktı. Oğlan oldu, fena oldum çünkü aşık oldum. İnanılmaz bir şey.

Kuzey adı nereden?
- Ben hamileyken Hürriyet Moda Editörü Sibel Arna “Kuzey çok güzel isim” dedi. Bir anda Emre’yle birbirimize baktık. Emre o zaman, “İkinci isim olarak da rahmetli babanın ismini koyalım” dedi. Ablamla perişan olduk tabii. Teklifin ondan gelmesi güzeldi.

Kuzey’den sonra tanıştığınız duygular var mı?
- Hiç kuruntulu değildim. Merdivenden düşecek miyim, arabam kaza yapacak mı, hastalanır mıyım, demezdim. Hep pozitiftim, şimdi bir endişe küpü oldum. Kucağımda Kuzey, merdivenden inerken dualar okuyarak iniyorum. Yeni tanıştığım, hiç hoşuma gitmeyen ve kurtulmaya çalıştığım duygu bu. Hele ilk günler, ağzına battaniyesi gelir de nefes alamaz diye, 24 saat uyumuyordum. İlk gece hiç unutmuyorum, bakıcının başı yana düştü, uyuyor. O bakıcı gitti tabii. Bazen Kuzey’e az mı vakit ayırıyorum diye gözlerim doluyor. Yanında Emre var, bakıcısı var, annemler var ama ben daha fazla vakit geçirmek istiyorum. Beni tanımıyor ya şu anda, çok korkuyorum beni bilmez mi diye. Kucağıma aldığımda tüm yorgunluğum gidiyor.

İKİ SENE SONRA KARDEŞ GELİYOR

Kuzey için dilekleriniz...
- İnşallah sanatçı ruhunu bizden alır, mutlaka sanatın bir yönüyle uğraşsın isterim.

Hep iki çocuk demişsiniz...
- Bencillik yaptığım için değil, sadece kızım veya oğlumun bir kardeşi olsun istediğim için. Hele ki Kuzey doğduktan sonra, ayaklarına bakıyorum, şu kadarcık. Yarın büyüyecek ve ben bunları tekrar görmek isteyeceğim. Normal doğum yaptım, o an yaşadıklarım anlatılmaz, sırf o anı tekrar yaşamak için bir daha, bir daha, bir daha isterim. Emre de annemlere “Çağla çok takıntılı, biraz obsesif, Kuzey’e çok takılır, kendini çok kaptırmasından korkuyorum, bir tane daha mı yapsak” diyormuş. O da istiyor. Ama herhalde Allah izin verirse, bir-iki sene sonra falan.

Başbakanımız üç çocuk diyor...
- Bana iki uygun. İkide çizgi çekiyorum demek de istemiyorum. Allah verirse başımızın üstünde. Parası olan, onlara iyi gelecek vaat eden aileler bence 3-5 yapsınlar.

Geleceğe yönelik projeleriniz neler?
- Oyunculuğun tadına bakan birinin sinema filmi hayali hep vardır. Ben de çok isterim. “O. Çocukları”ndan teklif geldi. Yurtdışındaydım, kısmet olmadı. Bekliyorum hâlâ.

BENİ ZORLAR MI DİYE PANİKLEDİM

ÇAĞLA ŞIKEL: Altan Öymen ismini duyunca çok panikledim. Siyasetle ilgilenen birisi ciddi mi olur, acaba beni zorlar mı diye korktum. Acaba kendimi samimi, iyi hissetmezsem gerilir miyiz, hiçbir şey konuşamaz mıyız diye düşünürken çok şeker, çok sıcak, samimi biriyle karşılaştım. Onunla röportaj yapabilmek herkese nasip olmaz, o yüzden şanslıyım.

USTALAŞMIŞ BULDUM KENDİMİ

ALTAN ÖYMEN: Uzun zamandır böyle “güzel” bir söyleşi yapmamıştım. 58 yıl önce Ankara güzeliyle yaptığım söyleşiye göre daha ustalaşmış buldum kendimi. Çağla çok sempatikti. Başlangıçta çok endişe ediyordum, nesiller değişmiş, iyi takip edememişim konuları, tartışma programlarının dışında çok iyi bir televizyon seyircisi de değilim. Birkaç gün çalıştım.

KİMSEYE TAVSİYE ETMEM CEVİZLİ SUCUK YİYORUM

- Güne 7.30’da çok sağlam bir kahvaltıyla başlıyorum: 2-3 dilim ekmek, yumurta, istediğim kadar beyaz peynir, üzeri kekikli zeytinyağlı domates, son dönem çam fıstığı (süt yapıyor diye), iki-üç tutam dereotu, bir bardak çay... Hiç sevmiyorum ama ilaç olsun diye pekmez içiyorum. 3 saat sonra bir meyve. Televizyona giderken evden bir poşete badem, ceviz, kayısı atıyorum, makyajımı tazelerken arada onlardan atıştırıyorum. Çünkü aç kalmak metabolizmayı yavaşlatıyor. Eve gelir gelmez 14.00’te öğle yemeği yiyorum. Salata ve yoğurdum her zaman var. Tatlıyla aram yok. Doktorum haftada en az bir tatlı yemelisin diye önerdiği için sütlaç yiyorum. Akşam yemeğine saldırmayayım diye 16.30-17.00 gibi simit, beyaz peynir, domates, çay. 19.30-20.00’de akşam yemeği. Yatmadan önce mutlaka bir şeyler atıştırıyorum. Kimseye tavsiye etmiyorum ama cevizli sucuk yiyorum mesela.

KUZEY HAYATIMIZA KENDİNİ KATTI, HER ŞEYİ ÇIKARDI

Kuzey hayatımıza kendini kattı diğer her şeyi çıkardı. Her şey ona göre şekillendi; eve geliş heyecanımız, evden çıkmak istemeyişimiz. Böyle bir şeyi tahmin etmedik açıkçası. Ben baba olmak için geciktim aslında. Kendim büyümeyi bekledim, yaşıma hiçbir zaman adapte olamadım çünkü. Ama bunun iyi tarafı da var. Genç babalar “ne ıskalamışız bebeklik zamanını” diyorlar. Ben ıskalamıyorum, her anı bilerek, doya doya yaşıyorum.

PONPON KIZ OLDUM

Fanatik misiniz?

- İkimiz de Galatasaraylıyız, yalnız çok dozajında fanatiğiz. Emre şu kadar fanatik: Çok uykusu varsa maçın yarısında uyumayı tercih edebilir. Büyütmez futbol olayını. Ben de, o maçı izliyorsa onla beraber oturur izlerim veya onun dizinde uyumayı tercih ederim.

Basketbol var mı hayatınızda?
- Maçlarını izlemiyoruz ama ben milli takım kaptanı olan arkadaşım Özlem Özçelik’le bir ara tüm maçlara gidiyordum. Bir de dansçılık dönemimde ponpon kızlık yapmışlığım da var. Bayağı kareografi yapardık. Emzirdiğim için enerji kaybediyorum, vücudum bunu alıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!