Ali Nazik'in okumuşuyum

Güncelleme Tarihi:

Ali Nazikin okumuşuyum
Oluşturulma Tarihi: Ekim 19, 1998 00:00

Haberin Devamı

Ünlü bir şarkıcı olabilmek kolay mı zor mu?

- Benim için çok zordu. Bir gecede şöhret olanlar var, benimki tam 14 yıl sürdü. Tesüdüflerle buralara geldim. Hilmi Topaloğlu'yla Unkapanı'nın merdivenlerinde karşılaşmam da bir tesadüf. Hem de herşeyden vazgeçmek üzereyken. Hani Muhsin Bey diye bir film vardı. İşte ben oradaki Ali Nazik'im. Ama ben onun okumuşuyum. Bana Hilmi Topaloğlu, bir umut vaad etti, ‘‘Merak etme herşey iyi olacak’’ dedi. ‘‘Ünlü de olacaksın.’’ Daha önce hiç duymadığım bir cümleydi.

Yani senin ‘‘kaşifin’’ Hilmi Topaloğlu.

- Evet. 92'de onunla tanışmam hayatımdaki en önemli dönüm noktasıdır. Beni biliyordu. ‘‘Neden tekrar kaset yapmıyorsun?’’ dedi. ‘‘Denedim olmuyor, bırakacağım bu işleri, konservatuarda öğretim görevlisi olacağım’’ dedim. Çünkü bıkmıştım. Beni zorladı: ‘‘Yazık ediyorsun bu sese.’’ O bana inandı. Sonra yavaş yavaş kasetleri yaptık...

İlk ne zaman ‘‘Ben bu işi yırttım, oldu anasını satayım!’’ dedin?

- Bu sene. Halikarnas'ta. Günlerden Salıydı. En fazla 500 kişi gelirmiş, tamı tamına 7000 kişi vardı içerde. O zaman anladım ki, beni artık her kesim dinlemeye başlamış. Sadece garibi fakiri değil...

Müşteri proflinin ‘‘garip, fakir, ezilmiş insanlar’’ olması gibi bir kompleksin var mı? Demek istiyorum ki, daha alt kültür...

- Yok öyle bir şey artık. Herkes, herşeyi dinliyor. Sınıf ayrımı kalmadı müzikte. Benim tek enstrümanım var, o da sesim. Onu çok iyi kullanmam lazım. Elimden geleni de yapıyorum.

Sana ilk para yatıran adam kim?

Mustafa Genç vardı. Ama şansımız bir türlü dönmedi. Yaptık 8 albüm ama hiç birşey olmadı. Böyle olmayacak dedim konservatura girdim. Bir hocam vardı orada, Allah rahmet eylesin, geçenlerde kaybettim, Belkıs Aral, onun öğrencisiydim. ‘‘Bana yıllardır böyle bir ses bekliyordum’’ derdi. Üç yıl ondan ders aldım. Biliyordu gariban olduğumu otellerde yatıp kalktığımı bana çok yardımcı oldu...

Kaç yılda oldun? Bitti mi yani, ‘‘oldun’’ mu?

- Artık ayaklarım sağlam basıyor. Bu sene güvenim yerine geldi. Bana hep ‘‘Senden bir bok olmaz oğlum!’’ dediler. 80'li yıllar hep böyle geçti. Herkes televizyona çıkıyordu, bir ben kalmıştım çıkmayan. Bir türlü şeytanın bacağını kıramıyordum. 84-93 arasında yoktum. Sonra ‘‘Alem Buysa Kral Benim’’ çıktı. Ve işler yolunda gitmeye başladı.

Şimdiki çocukların ünlü olmak isteği için ne diyorsun?

- Yetişmekte olan her çocuğun aklında vardır...

İyi bir şey mi bu? Ortalık ‘‘ünlü’’den geçilmiyor?

- Yok be o kadar ünlü! Ben de bunu anlamıyorum. Gazetelerde ünlü diye geçebilir ama halkın arasındaki ismi ne? Sence onlara ‘‘ünlü ses sanatçısı’’ gözüyle mi bakılıyor? Mesela, Fatma mahallede biriyle beraber olsun, ondan sonra başka biriyle, derken başka biriyle, adı kötü anılır değil mi? Ama bu alemde ne kadar çok kişiyle birlikte olursan o kadar ünleniyorsun. Çok saçma değil mi?

Sevişmeden aşık olmam

Sağlığına ne kadar düşkünsün?

- Oldukça.

En çok hangi uzvunun sağlığına düşkünsün?

- Her yer ayrı. Her tarafıma düşkünüm ben. Ellerim çok önemli...

Son zamanlarda çok moda ya: Aşık olmadan sevişemem! Sen de öyle mi düşünüyorsun?

- Yok. Ben sevişmeden aşık olamam.

Çocukken nasıl kadınlar hayal ederdin, şimdi nasıl kadınlarla berabersin?

- Söylememe gerek yok herhalde, herşeye kapalı bir ortamda yetiştim ben. Güzel kadınlar hayal ederdik biz, yabancı olsun yerli olsun hiç farketmezdi. O zamanlar, Feri Canseller, Emine Mutlulular, Arzu Okaylar vardı. Bir de Türkan Şoray vardı. Bunları hayal ediyordum.

Şimdi? Her istediğin kadını elde edebilecek gibi mi hissediyorsun kendini?

- Yok be. Para her kapıyı açıyor derler ama gönül kapısını açmaz. Gerçi bu bizim piyasada açar da, ben bu piyasanın kadınlarından, aşklarından söz etmiyorum.

Bir kadın sana iyi sevişemediğini söylerse, yıkılmadan ayakta durabilir misin?

Hiç karşılaşmadım öyle bir durumla. Karşılaşsam... Çok zor. Ama iyiyim herhalde. Yok be karşılaşmam öyle bir durumla. Yani galiba. Aman hem karşılaşsam ne olacak ki? Bu kadınla da böyle oldu, ne yapalım derim, geçerim.

Bir kadın seninle sevişmek isterse reddedebilir misin? Fransızlara göre ayıptır ya...

- Fransız-Mransız anlamam, önce benim istemem lazım.

Benimki hüzünlü bir ilkti

İlk kiminle seviştin?

- Önce sevişmenin bir tarifini alayım.

Cinsel temas denilebilir, dokunmayı, öpüşmeyi vesaireyi içerir.

- Sen birlikte olmayı kastediyorsun.

Peki o zaman ilk kiminle birlikte oldun?

Tabii ki bir kadınla. 19 yaşında Laleli'de bir otel odasında. Benimki hüzünlü bir ilkti. Beyoğlu'nun arka sokaklarında bir diskotekte tanışmıştık. O güne kadar seyrettiğim yüzlerce Türk filmi vardı: Oğlan Anadolu'dan İstanbul'a gelir, yılbaşı gecesi arkadaşı onu bir diskoteğe götürür, aslında batakhane, ama o güzel bir yer zannediyor, oradaki kızların da zengin kızları olduğunu düşünüyor...

İyi de bunun senin ilk sevişmenle alakası ne?

- Anlatıyorum işte. Oğlan diskotekte türkü söylüyor, o arada kız geliyor, oğlana bakıyor, göz süzüyor, sonra yanına oturuyor. Ben kızı zengin biliyorum. Filmlerde görmüşüm ya. Sonra kaldığım otele geldik. İki gün sonra gerçeği öğrendim, hayat kadınıymış...

Bu neyi değiştiriyor? Hayat kadını olmasaydı da, zengin bir babanın kızı olsaydı...

- Hiç bir şeyi değiştirmezdi. Ama ben çok saftım onu demek istiyorum.

Kendini aldatılmış mı hissetin?

- Elbette. Çünkü ilk birlikte olacağım kadını farklı hayal ediyordum. Gerçi ben, teyzemin kızıyla bile konuşurken yüzü kızaran biriydim. Hala bir yere gidince ve şık hanımlar görünce utanıyorum. Konservatura girdiğimde 20 kişiydik, sadece iki erkek! Altı ay boyunca kimseyle konuşmadım.

Karpuz zamanı doğdu

Röportaja eve geldiğinde bir ‘‘yukka’’ getirdi. Pek bir iyiydi, üstelik zeki. ‘‘Yukka’’ fazla sulamasanız da yaşayan bir bitki! Son derece kolay uyum sağlıyor (yuka değil, röportajı yaptığım kişi) elinden geldiğince de herşeye cevap vermeye çalışıyor. Onu sevdim. Biliyorum ben de herkesi seviyorum ama Mahsun Kırmızıgül gerçekten efendi ve güvenilir duruyor. Biliyorsunuz bu zamanda, böyle adamlar mumla arasanız da, zor bulunuyor. İnsanları şaşırtmasını seviyor. Aslında klipleriyle de bunu yaptığını belirtiyor. O kendince onunla alay edenlerle dalga geçiyor. Protest bir hali de var: ‘‘Kimbilir bir sonraki klibimde sevgilim belki türbanlı bir kız olur’’ diyor, o aslında bir şey anlatmak istiyor. En doğal haliyle davranıyor ve nasıl becermişse ikibinli yılların Türkiyesi'nde hala o eski naif halini koruyor. 69 doğumlu, hangi ayda doğduğunu bilmiyor, ‘‘Karpuz zamanı doğmuşum annem öyle dedi’’ diyor. Annesi demiş ama babası onu kütüğe geç kaydettirmiş. İstanbul'da Baltalimanı'nda yaşıyor. Ev arkadaşı neredeyse tüm hayatını Avustralya'da geçirmiş biri. Aynı zamanda ortağı da olduğu Prestij Müzik onun için çok önemli. Çünkü aslında varsa yoksa işi. Müzikal hayalleri kuruyor, tüm bunları anlatırken gözleri parlıyor...



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!