Aklıma gelen başıma geldi!

Ebru hanım, sizi bu projeye çeken ne oldu? Neden bu dizide olmak istediniz?              �

- Ben hayatta “iyi düşün iyi olsun” felsefesine inanırım. Bu yıl kalbimden geçen de bir komedi işinde yer almaktı ve sonuçta “Hayatımın Rolü” karşıma çıktı. Aklıma gelen, başıma geldi!          �

Bize bu dizide canlandırdığınız Ela karakterinden biraz bahseder misiniz? Kendi pencerenizden baktığınızda Ela nasıl biri?

- Bana göre Ela; romantik, hayata bağlı, biraz muzur ve eğlenceli biri. Belki de çocukluğunda aradığı sıcak aile ortamını bulamadığı için çok erken yaşta kendi ailesini oluşturmaya koyulmuş. Abisinin arkadaşı Müşfik’e aşık olup evlenmiş. Fakat zamanla farkına varmadan herkesin yerine karar veren, tedirgin edici bir yaşam sürmeye başlamış. İzleyicinin tanık olduğu süreçte Ela sorumlulukları tek başına üstlendiğinin farkına varıyor. Bu yük ona artık ağır gelmeye başlıyor. Cesur bir kararla hayatında devrim yapıyor, eşinden ayrılıyor.

Sizce güldürmek mi yoksa ağlatmak mı daha zor? Ve siz hangisinden daha çok keyif alıyorsunuz?

- Bence komedi ya da dram fark etmez, asıl keyifli olan “oynamak”... Komedinin de dramın da kendine göre işlevleri ve görevleri var: Komedi olayları mizahi yönünden ele alıyor, dram ise adı üstünde dramatik sağaltma ile seyirciyle iletişimi gerçekleştiriyor. Ben biri diğerinden zor ya da kolay diye bir kıyaslama yapmıyorum. Anlatım dilleri, tekniği, sahnelemenin motivasyonu ve matematiği farklı. İkisinin de ayrı keyifleri var.

HALUK BİLGİNER ÇOK MÜTEVAZI VE EĞLENCELİ

“Hanımın Çiftliği”, “Anneler ve Kızları”... Şimdi de “Hayatımın Rolü”... Ara vermeden çalışmaya devam ediyorsunuz. Dinlenmeyi, bir süre ara vermeyi hiç düşünmediniz mi?

- Altı ay dinlendim zaten, aralıksız çalışmıyorum. Ama şu da bir gerçek ki işimi çok seviyorum. Bir senaryo beni heyecanlandırıyorsa, mutlaka o işin bir parçası olmak istiyorum.

Dizide Haluk Bilginer gibi usta bir oyuncu ile başrolü paylaşıyorsunuz. Onunla karşılıklı oynamak zor mu?

- Yooo... Haluk Bilginer işinde profesyonel, mütevazı ve eğlenceli biri. Birlikte gayet keyifli çalışıyoruz.

Herkes tatil yaparken siz bu sıcakta settesiniz, zor olmuyor mu?

- Elbette zor, ama ekip olarak birbirimize çok yardımcı oluyoruz. Aramızdaki uyum hem işi hem de hayatı kolaylaştırıyor.

BENİM FACEBOOK VE TWITTER HESABIM YOK

Sizi ne zaman beyazperdede göreceğiz? Nasıl bir rolle sinemaya adım atmak istersiniz?

- Son yıllarda peş peşe çok güzel filmler çekiliyor. Bu sene ben de birkaç proje okudum. Bakalım, kısmet... Sinemada da televizyon ve tiyatroda olduğu gibi rol ya da tarz ayrımı yapmıyorum. İyi yazılmış, bir derdi olan ve bunu seyirciye samimiyetle aktaran her filmde olabilirim.

Sosyal medya ile aranız nasıl? Facebook ve Twitter kullanıyor musunuz?

- Hayır ikisini de kullanmıyorum. Sosyal medyada adıma açılmış hesaplar bana ait değil.

Sizi çok fazla magazin programlarında da görmüyoruz. Dışarı çok fazla çıkmıyor musunuz? Yoksa basının olduğu yerleri mi tercih etmiyorsunuz?

- “Özel hayat” adı üstünde özel... Tabii ki dışarı çıkıyorum ama habercilerin olduğu yerleri tercih etmiyorum.

CANER’LE İLİŞKİMİZ GAYET GÜZEL GİDİYOR

Dizide üç çocuk annesi, çalışan bir kadını oynuyorsunuz. O şartlarda bir kadının işi çok mu zordur, ne dersiniz?

- Çalışan kadının hayatı zaten çok zor, hele bir de üç çocuğu varsa!

Peki çocuklarla iletişiminiz nasıldır?        �

- Onlarla iyi iletişim kurduğumu düşünüyorum.

Çoluk çocuk muhabbeti açılmışken... Caner Cindoruk’la gayet güzel giden bir birlikteliğiniz var. Bu beraberliğin sonunda bir evlilik gözüküyor mu?

- Evlilik olabilir... Şu anda her şey gayet güzel gidiyor, doğal akış ne getirirse biz de onu yaşayacağız.