52 yaşındayım ve bakireyim

Güncelleme Tarihi:

52 yaşındayım ve bakireyim
Oluşturulma Tarihi: Ekim 04, 1998 00:00

Haberin Devamı

Gözümle gördüm. İlk resmi gezimde, Hakkari'de, Van'da, Yalım Erez ve Işılay Saygın'la birlikte onlarca ilim irfan yuvasının, beceri kurslarının, kilim atölyelerinin, ilkokulların, okuma yazma kurslarının açılışlarına tanık oldum. Bizim burada büyük şehirlerde, Işılay Saygın'ın her ettiği lafta burun kuvırdığımız hallerine oralarda insanların, kadınların nasıl sıcak, nasıl umutla sarıldıklarını gördüm. İnandım ki, Işılay Saygın orada, zor durumdaki, göçmenliğin sıkıntısında bocalayanlara fevkalade yardımcı: Önce Türkçe öğretiyor, sonra okuma yazma, sonra da iş becerisi kazandırıyor. Yani buradan göründüğü gibi değil. O orada çok işe yarıyor. Gözlerimle gördüm. Ayrıca kulaklarımla halka hizmetten başka hiçbir şeye zaman bulamadığını da işittim. Ve bir büyükşehir gazetecisi olarak çoook şaşırdım.

Neden siyaset?

- Şartlar... diyeyim.

Nişanlınızı terkedecek ya da ondan ayrılacak kadar önemli miydi sizin için?..

- Şartlar öyle getirince giriyorsunuz, girince de çıkamıyorsunuz. İnsanlar size oy vermiş, ümit bağlamış...

Başkalarının hayatlarını mı yaşıyorsunuz, kendi hayatınızı mı?

- Demek ki başkalarınınkini yaşıyormuşum...

Arada gece yatakta düşündüğünüz oluyor mu, ‘‘Ben niye bunları yapıyorum? Ya benim hayatım? Kaybolup gitti mi?’’ diye?

- İnsanlara hizmet için yola çıktım. Bunun da dönüşü yok. Ya bırakacaksın kendi özel hayatını yaşayacaksın ya da devam edeceksin.

Bakan olan Saygın var, bir de kadın olan Saygın var. Kadın olanı nerede?

- Burada aslında. Ben bakan olunca da değişmedim ki. Sadece... Ben hep vericiyim.

İyi de, bir de ‘‘siz’’ varsınız, size ne oluyor?

- Maalesef işte. Bu işe girince mecbursun. Adam senden medet umuyor, sen ona yardımcı oluyorsun, ‘‘Allah razı olsun’’ diyor. Bundan daha güzel hizmet olur mu? Siyaset benim mesleğim oldu. 25 yaşımdan itibaren.

RUJUMU SÜRERİM

Tutku mu sizin için siyaset?

- Yok değil. Üniversiteden mezun olduğumda mimarlık bürosu açmış olsaydım, benim mesleğim mimarlık olacaktı. Ama şimdi ikinci planda kalmış bir şey. Ben insanlara adamışım kendimi. Başkalarının mutlu olması beni mutlu ediyor. Bugüne kadar ben 5 bin çocuğu sünnet ettirdim, 32 bin imam nikahlı kadına resmi nikah kıydırdım, 350 bin kadına okuma yazma öğrettim. Bunlar güzel şeyler değil mi? Ben yaşlandığım zaman şu kadar insana şöyle şöyle yapmıştım diyeceğim.

Siyasete atılan kadınlar ‘‘erkekleşiyor’’. Erkeklerin dünyasında var olmak için mi böyle davranıyorlar?

- Ben erkek gibi mi duruyorum? Yok öyle bir şey ya. Ben mesela bakımlı olmayı seven bir kadınım. Bazen dudağımda yarım ruj kalıyor ve bir yerde konuşma yapacağım değil mi? Hemen rujumu sürerim. Sürekli bakımlıyımdır. İnsanlara saygı bu. Saçın başının yapılmamış olması, pasaklı dolaşılması benim tarzım değildir. Şuna bak diyecekler ne biçim! Topluma mal olmuş insansın çünkü. Ev kadını olsam, mesela bir misafirliğe giderken de düzgün gitmeye çalışırım ben.

Kendinizi bir ev kadını olarak hayal edebiliyor musunuz?

- Aslında iyi bir ev hanımıyımdır. Eve gidince bütün işlerimi kendim yaparım, ütümü, toz almamı filan. Ankara'da yalnız, İzmir'de annemle yaşıyorum ben.

Yalnız bir insan mısınızdır?

- Gece geç geliyorum zaten. Hemen her gün gece onikiye kadar bakanlıktayım. Sabah sekizbuçukta da işbaşı yaparım. Eve gelince de toz alıp, çiçekleri sulayıp yatıyorum. Demek istiyorum ki, yalnız olup olmadığımı düşünmeye pek fırsatım olmuyor.

Belki de o yüzden bu kadar yoğun çalışıyorsunuz.

- Evet.

Türkiye'deki kadınların öncüsü gibi hissediyor musunuz kendinizi?

- Valla bir noktada öyle...

Çocuğunuz olsun ister miydiniz?

- Artık geçmiş. Şimdi istesem ne olur?

Çok büyük kayıp gibi hissediyor musunuz?

- Herkesin çocuğu benim çocuğum. Yetiştirme Yurtları'nda bulunan çocuklara yardım derneği başkanlığı yaptım ben. Mesela bana annem izin verse, oradan çocuk alırım ben, sahip çıkarım.

Anneniz hala size karışıyor mu?

- İstemiyor işte. Bu yaştan sonra uğraşamam diyor.

Çünkü daha çok onun bakması gerekecek.

- Yani evet.

Anneniz kaç yaşında

- 72. O çocuğun bakımı, sonra birisiyle ilişkisi olur, kaçar, ben onun mesuliyetini alamam diyor. Vakit olsaydı eğer ve imkan... Tabii herkes kendi çocuğu olsun ister. Ama işte nasip olmadı. Kısmet değilmiş.

Hayatınız fedekarlıkla geçti yani. Vere vere size ne kalacak?

- Doğru, mesela gece geliyor dörtte, kapıyı çalıyor. Hem de sabaha karşı kapıya gelmesini gerektirecek bir sebep değil. Ama olmuş artık, alıştırmışım. Bu sefer annem kızıyor. Utanmıyorlar mı, geliyorlar diyor. Annem zaten politikada devam etmemi istemiyor.

Anneniz sizin için nasıl bir hayat öngörüyor?

- Otur evinde, kitabını oku...

Anneniz de isterdi değil mi, normal kadınlar gibi evlenip, çoluk çocuğa karışmanızı...

- İstemiştir, olmayınca da üzülmüştür. Ama şartlar böyle getirdi.

Türkiye'deki aile kurumuyla uğraşmaktan mı kendi ailenizi kuramadınız?

- Vakit yoktu evet. Nişanlıydım. Dört sene, beş sene. Okul arkadaşımdı.

O sonra ne yaptı, bakan olmadı onu biliyoruz da. Çoluk çocuğa mı karıştı?

- Evet.

Arada aklınıza geliyor mu?

- Hiç gelmiyor.

Ondan sonra hiç adam girmedi mi hayatınıza?

- Olmadı işte. Ee çok disiplinlisin, otoritersin.

HAYAT ARKADAŞI

Hadi ben evde kaldım, bu demektir ki sizde çoktan evde kalmış bulunuyorsunuz, buna üzülmüyor musunuz?

- Kendimi öyle hissetmiyorum. Korktular galiba. Çünkü hiçbir erkek fazlasıyla kuvvetli olan kadın istemiyor.

Hani bir evlenme teklifi vardı...

- Ayol yok. Adıyaman'da bir adam demiş ki: ‘‘Işılay Hanım'ın çalışmalarını çok takdir ediyorum, ne kadar samimi’’. Ayrıca adam evli iki çocuğu var, işte bu laftan evlenme teklifini uydurdular. Ben adamı tanımıyorum bile. Magazin konusu olduk.

Toplu evlendirmelere bayılıyorsunuz ya, aradan çıkarmak için mi?

- Bunu neden başlattık: Güneydoğuda, doğuda imam nikahı çok yaygın ya, erken de çocuk yapıyorlar, sonra adam askere gidiyor, iki çocuğu var, o orada şehit düştüğü zaman kadın ortada kalıyor. Bunları önlemek amacıyla Milli Savunma Bakanlığı'yla protokol imzaladık. Askere alınan erkeklerin mutlak surette medeni durumları gözden geçirilmeli diye. Bu arada 80 ilin valisine genelge yazdık. Valiler kaymakamlara, kaymakamlar muhtarlara haber gönderdi, imam nikahlıları topladılar. Hepsi resmi nikah kampanyasını teşvik ettiler. En çok nikahı Muş'ta kıydık.

Ama siz toplu nikah seviyorsunuz.

- Hayır ben onlara moral olsun diye gidiyorum. Yoksa ben sürekli toplu nikaha gitsem iş yapamam. Vali çalışmış, bu kadar insanı bir araya toplamış, o insanlar bir bakan görmek istiyor. O nedenle katılıyorum.

21. yüzyılda evlilik kurumunun çöktüğü tartışılırken tüm dünyada, sizin kişisel olarak evliliğe dair düşünceniz nedir? Sizce sağlıklı bir kurum mu?

- Bence evet.

İyi de herkes boşanıyor, birbirini aldatıyor, gırtlak gırtlağa geliyor...

- Ama insanların bir de yaşlılık durumları var. Yarın bir gün yaşlandığın zaman, hayat arkadaşının olması iyi bir şey.

YALNIZIM BEN

Belki de hiç evlenmediğiniz için evlilik kurumuna inanıyorsunuz.

- Yok, yok. Ben bütün kadınların sır küpüyüm. İyi bir evlilik kadını da adamı da kurtarır. İnsanların aile kuracak, güvenecek, dertleşecek insanlara ihtiyaçları var.

Siz kiminle dertleşirsiniz hayatta?

- Kimi bulursam. Diyorum ya yalnızım ben.

Anneniz sizi dinliyor mu, ‘‘Başbakanlıkta bugün neler oldu biliyor musun?’’ diye başladığınızda...

- Yok canım. Uğraşacak halim kalmıyor. Gelen gidenle uğraşmaktan.

Yakın arkadaşlarınız kimler?

- Herkes arkadaşım.

Gerçek arkadaş yok yani.

- Evlenmediğin zaman böyle oluyor, herkes arkadaşın ama neticede yok.

Bir demecinizde evlilik dışı cinsel ilişkiyi tasvip etmediğinizi söylüyorsunuz. Ben evli değilim. Ama bakire de değilim. Sizce ben de bir tuhaflık mı var?

- Ben öyle bir şey demedim. Atıyor herkes!

AYDAN GELMEDİM

Başka şeyler de okudum, ‘‘Bir erkek, kız-oğlan-kız olmayanı ne yapsın?’’ gibi şeyler...

- Hep yanlış anlaşıldı söylediklerim. Türk toplumunun değer yargılarından söz ediyordum ben esasında. 11, 12 yaşındaki çocuk yurttan kaçmış gitmiş. Sonra gelmiş. Başına ne geldiğini öğrenmek için bekaret kontrolüne götürmüşler...

İtiraf edin, siz bu bekaret kontrolu yöntemini mantıklı buluyorsunuz değil mi?

- Ama 11, 12 yaşındaki çocuktan söz ediyorum! Benimki çocuğu korumaya yönelik. Korkudan söylemiyorsa başına gelenleri, altı ay sonra da karnı şişiyorsa, söyler misiniz biz onu nasıl koruyacağız? Yani, yurttan kaçan bir çocuktan söz ettim ben. Yoksa diğer basında çıkan şeyler, inanın çarpıtılmış şeyler.

Evlilik dışı cinsel ilişkiye itiraz eden bir bakan değilsiniz yani.

Tabii ki değilim. Ama evliliğin de kutsal bir kurum olduğunu düşünüyorum. Evlenmeden önce hayatında erkekler olur, hangisiyle anlaşabiliyorsan onunla evlenirsin. Bir sohbet sırasında yanlış anlaşıldı söylediklerim, ben de üzüldüm. Çünkü ben de neticede bir kadınım ve aydan filan gelmedim.

Çünkü o söylediklerinizden nasıl bir sonuç çıkıyor biliyor musunuz: Biri evlilik dışı cinsel ilişkiyi tasvip etmiyorsa, ona da günün birinde şunu sorarlar, ‘‘Ama sayın bakanım siz de evli değilsiniz, ya sizin cinsel hayatınız!’’ Biliyorsunuz, hayatta bir de seks diye bir şey var!

- Doğru. Ama nasıl söyleyeyim, ben işten başka hiçbir şey düşünmüyorum.

Ama insanın işi dışında da bir şey olması gerekiyor değil mi hayatında?

- Doğru söylüyorsun. Ama biz böyle şeylere dikkat edemedik. Yapamadık.

Nasıl yapamadınız?

- Böyle cinsel bir beraberlik yaşamadım.

Hayatınız boyunca...

- Ee herhalde yani.

Şaka söylüyorsunuz!

- Neden şaka olsun. Ciddiyim. Ben kendimi bildim bileli, işten başka hiçbir şey bilmem.

Bu doğru olamaz.

- Gerçekler acıdır ama doğru.

Yani siz bakire oldunuzu söylüyorsunuz.

- Ee tabii ki. İnsanın erkek arkadaşı yoksa, olmamışsa nasıl olacak? Nişanlım vardı işte bundan 27 sene önce ama hiç beraber olmadık.

Bu çok üzücü.

- Artık geçmiş. Elli küsür yaşındasın.

Normal bir sevgiliniz olamaz mı, kim size karışacak?

- Vakit yok.

Hala mı yok, siz koskoca bakansınız. Erkek bakanlar her türlü şeyi yapıyorlar...

- Ben madem buralara gelmişim, insanlar bana oy vermiş, onlara layık olmak için işimi en iyi şekilde yapmak zorundayım. Hem herkesin bir tarzı var.

Aşk filan...

- Ne aşkı?

Bedensel zevk yok, duygusal tatmin yok, aşk yok, sadece iş var!

- Aynen öyle. 25 yaşında bu işlerin içine girince böyle olur. Bu işleri bıraktığım zaman...

Şimdi birilerini bulabilirsiniz de, onbeş sene sonra zor!

- Doğru da, ne yapayım adamlara gel de burada beraber mi olalım diyeyim? Nereden bulacağım? Üstelik vallahi vaktim yok. İnanmazsan takip et gör nasıl çalıştığımı. Zaten birini bulsam da ikinci gün nasıl yaşadığımı görünce beni bırakır gider...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!