2 erkek + 1 kadın = Çaresizlik

Güncelleme Tarihi:

2 erkek + 1 kadın = Çaresizlik
Oluşturulma Tarihi: Nisan 10, 2011 00:00

‘Bizim Büyük Çaresizliğimiz’, Barış Bıçakçı’nın romanından uyarlanan, Seyfi Teoman’ın ikinci uzun metrajlı filmi. Dünya galasını şubat ayında Berlin Film Festivali’nin yarışma bölümünde yaptı. Ardından 16. Nürnberg Türkiye-Almanya Film Festivali’nde En İyi Film ve Sinema Eleştirmenleri ödüllerini kazandı. Vizyondan hemen önce de 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde hem ulusal, hem de uluslararası yarışma bölümlerinde Altın Lale ödülü için yarışıyor. İki çok yakın arkadaşın aynı kıza aşık olmasını konu alan filmin başrollerinde İlker Aksum, Güneş Sayın ve Fatih Al var. Avrupa’da özellikle iki erkek arkadaşın yakınlığıyla gündeme gelen film, Türkiye’de 15 Nisan’da vizyona giriyor

Sizin büyük çaresizliğiniz nedir?
GÜNEŞ SAYIN: Filmde duyguların getirdiği çaresizlik anlatılıyor. Beklentilerimizin kesildiği, umudumun bittiği anda çaresizlikler yaşıyoruz.
İLKER AKSUM: 30’lu yaşları geçen erkeklerde kariyer ve çaresizlik duygusu başlıyor. Ama benim öyle çaresizlikten yanıp bittiğim durumlar hiç olmadı.

Filmde Ender ve Çetin’in dostluğu kilit noktalardan biri. Sizin gözünüzden erkek dostlukları nasıldır?
AKSUM: Filmdeki arkadaşlığımız çok naif. Bunda hikayenin Ankara’da geçmesinin de etkisi olabilir. Ankara memur ve öğrenci şehri. Daha düzenli. Her şey planlı programlı. O zaman karakterler de daha törpüleniyor. İstanbul ise daha vahşi. Avrupa’da filmdeki erkek dostluğu zor algılandı. “İki erkek aynı evde nasıl kalır?” diyenler oldu. Oysa bizde genelde ekonomik şartlardan dolayı bu normaldir. Ben de arkadaşlarımla komün hayatı yaşadım. Kardeşim gibi yakın arkadaşlarım oldu.

İki dostun arasında farklı bir aşk olduğu konuşuldu. Bu karakterler gay mi?
AKSUM: Avrupa’da “Burada homoseksüel bir durum var ve siz gizliyorsunuz” dediler. Ama öyle cinsel, tinsel bir durum yok. Türkiye’de iki erkek birbiriyle aynı evde yaşayıp uzun zaman geçirebilir. Bizimki tamamen ruhsal bir şey. Birbirlerini bir bütün olarak düşünüp tamamlıyorlar. Aralarına hiçbir şey giremiyor. Beni etkileyen de bu dostluk oldu.

Ama dünya sinemasında da Batman’la Robin, Sherlock Holmes ve Dr. John Watson arasında da gizli eşcinsellikten bahsediliyor...
AKSUM: Hadi ya Batman de mi? O bir kahraman (Gülüyor). Bizde insanları şaşırtan iki arkadaş arasındaki naiflik olabilir.
SAYIN: Bence toplum alışık. Bir Mevlana-Şems örneği var. Bizler bu açıklığı ve dostlukları seviyoruz.

Özel hayatınızda cinsellik olmadan hemcinsiniz bir dostunuza filmdeki gibi aşk duydunuz mu?
AKSUM: Hiç birbirimizden ayrılmadığımız her gün görüştüğüm ve her şeyi paylaştığım arkadaşlarım var.

Ama en büyük tabularımızdan biri arkadaşın aşkına bakmaktır. Burada iki erkeğin arasına bir kız giriyor. Durumla nasıl baş ediyorsunuz?
AKSUM: Başa çıkmak zor. Kadın her şeyi tepe taklak edebilir. Çünkü kadın çok güzel ve enteresan bir varlık. Ama filmde olaylar klişeler üzerine gelişmiyor. İki arkadaş aşklarını birbirlerine anlatıp ağlamaklı oluyorlar. Bu yüzden alışkın olmadığımız bir durum var ortada.
/images/100/0x0/55eaf2d0f018fbb8f8a10d93

Siz hiç en yakın arkadaşınızla aynı kişiye aşık oldunuz mu?
AKSUM: 10 sene önce falan oldu. Aynı evde yaşadığım arkadaşımla bunu yaşadık. Ama neticesinde bizim dostluğumuz devam eder o kadın gider. Gerçi biz bir süre küsmüştük!
SAYIN: İlkokulda bir kız arkadaşımla aynı çocuğa aşıktık. Aramızda anlaşmıştık. Hangimizi seçerse birbirimize küsmeyecektik. İkimizi de seçmedi. Böylece olay da çıkmadı.

Peki bir tercih yapılacaksa arkadaşınızı mı aşkınızı mı seçersiniz?
AKSUM: Eğer arkadaşım benim için çok kıymetliyse ve bir kadın beni değil onu seçerse mutlu olmam gerekir. Bu yüzden de bu gibi durumlarda çok dellenmemek lazım.

Filmin konusu aslında çok klişe geliyor. Bizi farklı neler bekliyor?
SAYIN: Filmlerde hep büyük çatışmalara alışkınız. Bu filmde öyle çatışmalar yok. Çok gerçek durum var. Ayrıca konuya alışkın olsak da çok evrensel bir dille anlatıldı.

Salondan çıkanlara neler hissettirecek?
AKSUM: Bildiğiniz çok gişe yapan romantik komediler gibi değil. Kavga, dövüş ve uç olaylarımız yok. Ama herkese tanıdık gelen bir şeyler olacak.

Farklı bir karakter oynadım
İLKER AKSUM


Televizyona, tiyatroda canlandırdığım Macbeth karakteri yüzünden ara verdim. Hayatımda hızlı şekilde dizi çekimleri oldu. Biraz da dinlenmek istedim. Bu filmde bugüne kadar oynamadığım bir karakteri canlandırdım. Sakin ve romantik bir adam. Sinemada, “Bu çocuk seyredilebilir” dendiği zaman sağlam adımlarla ilerlemek gerektiğine inanıyorum. Bu da yönetmen ve senaryoyla ilintili. Seyfi Teoman bu rolü kabul etmemde çok etkili oldu.

İnsanların hayatında yer edecek hikayeler
GÜNEŞ SAYIN


Oyunculuğa 11 yaşında Şehir Tiyatrosu’nun Çocuk Genç Eğitimi birimi sınavlarıyla başladım. Dört sene eğitim aldım. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarına girdim. Ardından Siyah Beyaz ve Renkli Tiyatro’yu kurduk. ‘Ateş Yüzlü’ isimli bir oyun ortaya çıkardık hala oynuyoruz. Sonra ‘Sınıf’ ve ‘Kalpsiz Adam’ dizileri geldi. Şimdi ‘Her Şeye Rağmen’ dizisinde oynuyorum. Bundan sonra insanların hayatında yer edecek hikayelerde rol almak istiyorum.

İki arkadaş bütünü yaşıyor
FATİH AL

Aşk, Türkiye’de ve buradan başlayan doğuda, batılıların anladığından çok daha derin ve cümleye dökülmesi daha zor bir deneyim. Aşk bir duygu değil bence, birçok duygunun kesiştiği nokta. Ender ve Çetin arasındaki ilişki de zaten birbirleriyle kesiştirebildikleri bütün duygular üzerine kurulu. Bir toplam yaşıyorlar ve işte, onun adı aşk. Elbette ben de arkadaşımla aşkım arasında kaldım.

Çok seyirciye ulaşsın istiyorum
SEYFİ TEOMAN (YÖNETMEN)


Kitabı 2004’de ilk çıktığında okumuştum, okurken de “Bundan ne güzel film olur” diye aklımdan geçirdiğimi, içerdiği temalar itibarıyla da kendime çok yakın bulduğumu hatırlıyorum. Daha sonra ilk filmim Tatil Kitabı’nda kitabın yazarı Barış Bıçakçı’nın başka bir kitabındaki iki öyküyü kullandım. Barış’la bu vesileyle tanıştık ve çok iyi anlaştık. Hepimizin hayatta en yakını olarak göreceği kişiler vardır. Kimi için bu çocuğudur, kimi için anne babasıdır. Bazısı için de, bu filmde olduğu gibi, bir dostu. Ender ve Çetin arasında da bu anlamda aşka benzer bir dostluk var. İki arkadaş farkında olmadan aynı anda aynı kıza yani Nihal’e aşık oluyorlar ve bunu birbirlerine itiraf ediyorlar. İlginç olan şey, bunu iktidar mücadelesine çevirip karşı cephelere geçmiyorlar. ‘Ben’ yerine ‘Biz’ diye düşünüp hareket ediyorlar. Filmimin en geniş şekilde seyirciye ulaşmasını isterim. Birçok insanın kendisinden bir şeyler bulabileceği bir film olduğunu düşünüyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!