Kaset arşivi ortaya çıktı

DÜN sabah Yargıtay yeni başkanını, ışık hızıyla seçerken, adliye binaları arı kovanı gibiydi.

Haberin Devamı

Mahkemeye işi düşmemiş tek bir vatandaşının bile bulunmadığı bir ülke haline hızla gidiyoruz  ve yeni adliye binaları ile gururluyuz.
Ben dün sabah, Cumhuriyet tarihinin, farklı olan her düşünceyi tehlikeli gören tahammülsüzlük sembolü Sansaryan Han’daydım.
Koridorları işkence kokan Sansaryan Han bugün Sirkeci Adliyesi.
Bir vatandaşın fenalık geçirip yerlere yuvarlanmasıyla, binalarıyla övündüğümüz adliyelerde sağlık merkezi olmadığını öğrendim.
Taşa yatırım, insana yatırımdan daha hızlı geri dönüyor.
Ergenekon davasıyla ilgili olarak cezaevinde bulunan gazeteci Müyesser Yıldız’ın davasını izlemek için oradaydık.
Gazetecilere Özgürlük Platformu temsilcileri dün ikiye ayrılmak durumunda kaldık. Bir kısım gazeteci Bakırköy Adliyesi’ne Nedim Şener’in duruşmasını izlemeye, diğer bir grup da Müyesser Yıldız için Sirkeci’ye gittik.
Her iki meslektaşımızın davası da tutuklu oldukları Ergenekon ile ilgili değildi. Gazetecilerin davaları bitmiyor.
Tutuklu bulundukları Ergenekon ise henüz iddianame aşamasına bile gelmedi.
Ama onlar terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyorlar. Daha doğrusu suçlanmıyorlar bile. Bu iddia ile cezaevindeler. Suçlarını onlar da hâlâ bilmiyor. 
Geçen hafta serbest bırakılma talebi reddedilen Ahmet Şık için gerekçe olarak “delillerin henüz toplanamaması” gösterilmişti.
Halbuki onu ziyaret etmek için izin istediğinizde size Adalet Bakanlığı’ndan gönderilen izin kağıdında, “Silahlı terör örgütü üyesi” olduğu söyleniyor.
Hukukçu değilim ama insanın aklı karışıyor, “Delilleri tam toplanamadığı için serbest kalması sakıncalı görülen bir kişinin silahlı terör örgütü üyesi olduğuna” kim nasıl karar veriyor?
 
MÜYESSER Yıldız’ın dünkü davası, dinlenmiş olan telefon konuşmalarının Ergenekon İddianamesi eklerinde konuyla ilgisi olmadığı halde yayınlandığı için Yıldız’ın Savcı Öz aleyhine açtığı davaydı.
Türkiye’nin ses ve görüntü kasetleri çöplüğü haline gelmesi, sistemi zehirliyor.
Seçim dönemindeki seks kasetleri furyası, bir çete şüphesi uyandırmıştı. Hatta Başbakan’ın MHP’yi bu kasetlerle miting meydanlarında vurmak istemesi kendi çevresi tarafından bile eleştirildi.
Ama son olay kaset operasyonunun iktidar partisi tarafından resmen bir siyaset aracı olarak kullanılan bir yöntem olduğunu ortaya çıkardı.
Herkesin bildiğini saklamaya ne gerek var, diye mi düşündü bilemiyorum ama Başbakan BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak’ın ses bantının yakında yayınlanacağını söyleyip içeriğini açıkladı, ardından bant hemen internet sitelerinde arzı endam etti.
Siyasi Partiler, seçim ortamlarında istedikleri ittifakları yaparlar. Bu yanlış bir şey değil. Tabii ki yapılacaksa seçmene açıklanması gerekir.
Ama  “Azzz sonra” gerilimi yaratılarak oyları manipüle etme amacı taşıyan kaset siyaseti kasetlerin içeriğinden çok daha fazla dikkat edilmesi ve üstünde konuşulması gereken bir tehlike.
Tehdit ve şantaj siyasetini sıradanlaştıran her yol mubah anlayışı ile Türkiye, değil “ileri”sine “vasat” demokrasiye bile ulaşamaz.

Yazarın Tüm Yazıları