Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Kar yağışıyla ilgili bilinmeyen gerçekler

Kar kristallerinin bir birine hiç benzemediğini duymuşsunuzdur. Peki yılda milyarlarca kar kristalinin nasıl yağdığını düşündünüz mü? Karın, havada donmuş bir yağmur olmadığını önceden söylemem gerek. Ezberiniz varsa bozmak ve karla ilgili ilginç bilgiler edinmek isterseniz buyrun.

Kar yağışı için gerekli malzemeler şunlardır: Yeteri sayıda ama çok küçük olan buz parçacıkları, yeter sayıda ama aşırı soğumuş sıvı bulut damlacıkları ve hava sıcaklığı eksi 12 derece civarında olan bir bulut ortamı. Sıcaklığı sıfır derecenin altında ama hâlâ donmamış sıvı su damlacıkları ile küçük buz parçacıklarının aynı sıcaklıkta bulut içinde yan yana olduğunu düşünün. Böyle bir ortamda su buhar basıncı büyük olduğu için aşırı soğumuş su damlacıkları buharlaşarak buz kristalleri üzerinde birikir. Bulut içindeki yukarı hava akımlarının taşıyamayacağı kadar büyüyen buz kristalleri de bulut içinde düşmeye başlar.

EN ÇOK KAR İLKBAHARDA YAĞAR

Düşmekte olan buz kritali diğer buz kristalleri ve aşırı soğumuş sıvı su damlacıkları ile çapıştıkca bizim bildiğimiz kar kristali ortaya çıkmaya başlar. Normal bir kar kristali, 200 civarındaki buz kristalinin birleşiminden oluşur. Fakat bir kristalin yere kar kristali olarak düşebilmesi için bu kadarı yeterli değildir. Kar kristalinin yere kar olarak ulaşabilmesi için buluttan yerin üstüne kadar hava sıcaklığının sıfır derecenin altında olması gerekir. Eğer bu şart da gerçekleşirse yerde gözlenen yağışın tipi kardır. Fakat çoğu kez kar kristali yere yaklaştıkca sıfır derecenin üzerindeki hava sıcaklığı ile karşılaştığından eriyerek yağmura dönüşür. Bazen yağmur damlasına dönüşen kar havada düşerken yere ulaşmadan önce tekrar soğuk bir hava tabakası ile karşılaşıp donabilir. Fakat altıgen şeklinde iğnelerini artık kaybetmiş; top şeklini almıştır. Bu tür kar, yanlış bir şekilde dolu ile de karıştırılır.
Bilim insanları beş çeşit kar kristali tespit etmiştir: Uzun iğne, altı uçlu yıldız, kolon, eğrelti, altı kenarlı plaka, altı kenarlı prizma. Kar kristallerinin bu şekillerde oluşmasının nedeni bulut içinde oluştukları hava sıcaklığıdır. Ülkemizde bulut sıcaklığı yaklaşık olarak eksi 12 derece Santigrad olduğu için bizim en çok karşılaştığımız eğrelti otu şeklindeki kardır. Sanıldığı gibi çok soğuk havalarda kar yağmaz veya kar yağdığında da hava çok soğuk olmaz. Bu yüzden en fazla miktarda kar ilkbahar aylarında yağar...

IŞINLARI YANSITIP DÜNYAYI SERİNLETİR

İster inanın ister inanmayın karın rengi yoktur; şeffaftır. Fakat kar kristalleri prizma gibi görev gördüğü için güneş ışığını bütün renklerine ayırır. İnsan gözü bu ışık cümbüşünü beyaz ya da mavi görmekte. Karın renki biraz da yaşadığımız çevreye bağlıdır. Bazen kar pembe görünür çünkü toprak rengi kırmızı olabilir. Bazen çöllerden kalkan kırmızı toz da karın rengini değiştirebiliyor. Unutmayın kar yemek sizi ihsal yapabilir!
Kar kristalinin yere düşerken eriyerek yağmura dönüşmesi yüzünden bu kış günlerinde kar yerine daha çok yağmur yağıyor. Bunun başlıca iki nedeni var: 1) Kentlerin oluşturduğu “kentsel ısı adası”, 2) Küresel iklim değişimi...
Eğer bu iki etken daha da kuvvetlenirse, yani kar eriyip yağmura, yağmur da buharlaşıp virgaya dönüşürse yağış yerine toz ve kum fırtınaları ile yetinmek zorunda kalacağız. Çöllerdeki kum fırtınaları bu şekilde oluyor zaten. Özetle bu günler tüm yağışlar bulutta kar olarak başlıyor ama malum nedenlerden dolayı yere kar olarak ulaşmayabiliyor.
Kar, dünya için bir aynadır! Güneş ışınlarını yansıtarak dünyanın aşırı ısınmasını engeller. Yani küresel iklim değişikliğinin önlenmesi için çok ama çok önemlidir. Sonuç olarak artık “niye kar yağmıyor” diye değil; “neden kar yere ulaşamıyor” diye sormamız ve düşünmemiz gerekiyor!
Yazarın Tüm Yazıları