Kapıda biri mi var?

Güncelleme Tarihi:

Kapıda biri mi var
Oluşturulma Tarihi: Aralık 19, 1997 00:00

Haberin Devamı

Üç ahbap çavuşlardan Groucho Marx'ın çok hoş bir sözü vardır; ‘‘Beni bile kabul edebilecek bir kulübe asla üye olmam’’ diye...

Gerçekten de iyi kulüpler üyelerini seçerken züppece davranırlar. Üyelerinin yeterince seçkin - ve cebi şişkin - olmasına dikkat ederler.

Avrupa Birliği de öyle yapıyor. Üyelerini çok dikkatli seçiyor ve şu anda kapıda bekleyen 11 aday arasında bizi görmek istemiyor. Gerçi 65 milyonluk potansiyel iştahını kabartıyor ama, evlerinde oturup Avrupalının mal ve hizmetlerine müşteri olmaları kaydıyla. Yoksa, serbest dolaşım fikrine tahammül bile edemiyor.

Bu kulübe üye olmak için ille de kapısına dayanmak gerekmiyor; zengin olmak yetiyor. Örneğin İsviçre ve Norveç. Kulüp onları istiyor ama, onlar üyeliğe talip değil. Çünkü düzenlerini bozup, Avrupa'nın bürokrasi çarkına girmek istemiyorlar.

Bir toplantıda tanıştığım Norveçli gazeteci şöyle demişti: ‘‘Biz yabani insanlarız, topluluk içine karışmayı sevmeyiz. Nüfusumuz topu topu 4.5 milyon. Balık, petrol ve ormanımız var. Zenginiz. Neden kalkıp da başkalarıyla paylaşalım. Hem biz herşeyi herkesten daha iyi yaptığımıza inanırız...’’

Kulübün İsviçre ve Norveç'in peşinden koşmasını anladık da, adaylık bileti kesilen 11 ülkenin Türkiye'den farkı ne?

Peşinen söylemek gerekirse eski komünistler arasında ekonomik mucize yaratan tek ülke Slovenya. AB kulübü için biçilmiş kaftan. Bir kere nüfusu 1.9 milyon. Ayrıca dededen toruna herkesin bankada ortalama 4 bin 800 doları var. Hızlı özelleştirme ortamında insanlar kendilerini borsaya öyle bir kaptırmış ki, ‘‘Hissedar’’ adlı borsa gazetesi tam 640 bin adet satıyor. Düşünün nüfus 2 milyon bile değil. Ortalama ücret 555 dolar.

Slovenya'nın özelleştirme programını örnek aldığı Çek Cumhuriyeti'nde ise durum vahim. Prag'daki özelleştirmeye yolsuzluk karıştığı için daha geçenlerde Vaclav Klaus Hükümeti istifa etti. Satışa çıkarılan devlet şirketlerinden aslan payını kapan hissedarları temsil eden lobicilerin, Klaus liderliğindeki Demokratik Halk Partisi'nin İsviçre'deki hesaplarına 4.9 milyon dolar yatırdıkları ortaya çıktı. Ayda ortalama 160 dolar kazanan orta sınıfın eline kıytırık birkaç hisse geçerken, bazı kamu şirketleri, dönüp dolaşıp yeniden devlet bankalarının kontrolüne girdi. Yabancı yatırımcılar da Macaristan ve Polonya'ya kaçtı.

Polonya ve Macaristan da işçi ücretleri açısından Avrupa standartlarının çok uzağında. Macaristan'daki ortalama ücret 270 dolar dolayında. Polonya'da bir işçi bir saatlik çalışma karşılığında 3 dolar kazanıyor; Almanya'daki işçi ise 20 dolar.

Kulüp kapısındaki kuyruğun arkalarında bekleyenlere gelince; Romanya bütçe açığını kapatmak için önümüzdeki yıl kemer sıkmaya hazırlanıyor. Aylık enlasyon oranı bize hiç yabancı değil; yüzde 6.5. Ortalama ücret 90 dolar. Bulgaristan, Slovakya, Litvanya ve Letonya'da da rakamlar bu düzeyde uzayıp gidiyor.

Şimdi söyleyin bakalım; bunları bile kabul eden bir kulübe üye olmak ister miydiniz?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!