Kamu bankalarının dramı

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Türkiye'de birkaç kamu bankası var. Bunlar her dönemde siyasal iktidar tarafından kullanılır ve bir anlamda soyulur. Banka yönetimlerine kesinlikle iktidar yandaşı olan kişiler getirilir. Hangileridir bu kamu bankaları?

Ziraat Bankası, Halk Bankası, Emlak Bankası, Türkiye Kalkınma Bankası gibi kuruluşlardır. Göstermelik olarak ‘‘özel’’ olmalarına karşın, bunların arasına Vakıfbank ve Şekerbank'ı da eklemek gerekir.

Bu bankalar her yıl soyulur. Soyanlar, siyasal iktidarlardır. Bankaların sonsuz kaynakları, yandaşlara peşkeş çekilir. Özel bankalar kârlı çalışırken, kamu bankaları genelde zarar eder ve zararlar halktan saklanır. Buralarda her yönden inanılmaz oyunlar oynanır.

Şimdi elimde Emlakbank'la ilgili bir rapor var. Bazı bölümlerini özetleyerek size aktarıyorum. Görün bakalım, bir devlet kuruluşunda neler oluyor:

‘‘...Büyük kaynaklara sahip olan bankanın kârlılığının hızla düşüşü, uygulanan politikaların yanlışlığının ve kamu kaynaklarının verimsiz kullanılmasının bir göstergesidir.

Bankanın yıllar itibariyle kötüye gidişinin temel nedeni, Hazine Müsteşarlığı'nın çeşitli tarihlerde bankaya verdiği talimatlarla Bankalar Yeminli Murakıpları ve bağımsız denetim kuruluşlarının raporlarında belirtilen ‘Satış tutarı kadar inşaat yapılması’ biçimindeki görüş ve uyarıların gözardı edilerek, satılamayan konut stoklarının büyüklüğü dikkate alınmadan yapılan inşaat yatırımlarıdır...’’

Büyük rezalet, raporun bu aşamasında başlıyor:

‘‘1993 yılı sonunda 34.313 konutun yapımını sürdüren Banka'nın kendi elemanlarınca hazırlanan raporlara göre Mavişehir 2 ve Beylikdüzü projelerinden büyük zarara gireceği vurgulanmıştır. Buna rağmen 1994 yılında 10.657 adet konut inşaatına başlanmıştır. Nitekim Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, bu konuda soruşturma açılmasını istemiştir. Soruşturma Banka Teftiş Kurulu'na yaptırılarak yolsuzluk örtülmek istenmiştir. 5 Haziran 1996'da göreve gelen (Refahyol döneminde uzaklaştırılan) yönetim bu konuda raporlar düzenleyerek sorumluların ceza alması için ilgili makamlara başvurmuştur.

1995 yılı Aralık ayında yapılan genel seçimlerden iki hafta önce, Banka üç ihale daha yapmış ve 11.374 konutu ihale etmiştir...’’

Raporun daha sonraki bölümlerinde yolsuzluklardan ve bankayı trilyonlarca lira zarara sokan işlemlerden söz ediliyor, somut örnekler veriliyor. Şimdi vereceğim bölüm ise gerçekten çarpıcı:

‘‘Emlakbank'ın elindeki inşaat stoku halen 32.327'dir. Bir konutun en düşük bedelini 100 bin dolar kabul edersek, Banka'nın elinde halen en az 3.2 milyar dolarlık satılmamış konut stoku bulunmaktadır.

1997 yılı itibariyle zararın 80 trilyon dolaylarında olması beklenmektedir.

1996 yılı itibariyle Banka inşaat yatırımlarının firmalar arasındaki dağılımı şöyledir:

Ceylan yüzde 25, Mesa yüzde 20, Nurol yüzde 20.

Geriye kalan yüzde 35, yüzde 0.5 ila 4.5 arasında değişen paylarla Alarko, Baytur Çukurova, Elteş, Tekfen, Tepe, Murat, Garanti Koza (Koç Grubu), Yapı Ticaret (Uzan Ailesi), Öztaş, Borova, Sutek, Otak gibi firmalar arasında dağılmıştır.

Haziran 1996'da göreve başlayan yönetim bazı ihaleleri iptal etmiş, bazıların durdurmuş, Banka çıkarlarını gözetmiş, yolsuzlukları ilgili makamlara bildirmiştir.

Ancak (Refahyol döneminde getirilen ve halen işbaşında olan) yönetim döneminde Banka yine eskisi gibi yönetilmiş ve büyük zarara uğratılmıştır. Mali yapı sürekli zayıflamıştır...’’

***

İşte size siyasetçilerin ve iktidarların her dönemde arpalığı olan bir devlet bankasından manzaralar!.. Elde mevcut ve satılmamış on binlerce konut, trilyonlara ulaşan büyük zarar!..

Hatırlayınız, Özal döneminde devletin çok büyük bir bankası vardı... Anadolu Bankası. Bu banka gümbür gümbür battı, paralar gitti. Kim yedi, kim götürdü o paraları? Şeytan aldı götürdü!

Milletin kaynakları hangi hırsızların, hangi soysuzların ceplerine hortumlandı? Bir kişi hakkında soruşturma açılmadı, ceza verilmedi. Böyle rezillik dünyanın neresinde vardır?

Özel bankayı soyamazsınız çünkü sahipleri başındadır. Soyulsa bile para yöneticilerin cebine gider. Devlet bankaları ise her gün şakır şakır soyulur, çünkü sahibi yoktur. Siyasetçi bir emir verir, iş o anda biter!

Şimdi diyeceksiniz ki, ‘‘Özel bankalar hiç mi soyulmuyor?..’’ Elbette soyuldu. Örneğin geçmişte İstanbul Bankası'nı soyup bitirdiler. O anlı şanlı hırsızlardan da hesap sorulmadı. Sorulması bir yana, memleketin başına daha sonra bela oldular.

***

Gelen giden her iktidar nutuk atar:

‘‘Özelleştirme çok önemlidir. Özelleştirmeye hız vereceğiz...’’

Ufacık tesisler bile ölmüş eşek fiyatına birilerine satılır, ama bu süreç içerisinde kimsenin işine devlet bankalarını özelleştirmek gelmez. Onları özelleştirmeye hiçbirinin yüreği yetmez, eli varmaz. Neden?.. Çünkü oraları arpalıktır. Siyasal iktidarların mama sepetidir.

Son yıllarda yeni bir uygulama başlatıldı. Kamu bankaları yurtdışında ortaklık kuruyorlar... Ve ‘‘kritik krediler’’ bu yurtdışı kanaldan, hiç kimseye çaktırmadan hortumlanıyor. Örneğin iktidar milletvekillerine ve diğer mensuplarına dolar cinsinden krediler bu yöntemle açılıyor.

Bu bankalardaki vurgunların, soygunların, yanlış işlemlerin ceremesini bizler çekiyoruz. Vatandaş çekiyor. Fatura dönüp dolaşıp bizim sırtımıza yükleniyor.

Sen her gün özelleştirme nutukları atacaksın, Van'daki Et Balık Kombinası'nı bile satacaksın, ama sıra devlete en büyük parasal yükü bindiren bankalara gelince, bunu sineye çekip görmezden gelecesin!..

Çünkü sen iktidar olmuşsun, sıra sana gelmiş! O para musluklarına bu kez sen hükmedip yiyeceksin, yedireceksin, peşkeş çekeceksin!

Bu işler parayla değil, sırayla!..

Yazarın Tüm Yazıları