Kaliteli devlet

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

İlkelerin takipçisi olmanın neticesi bu.

Özel yaşamda olduğu gibi uluslararası ilişkileri de prensiplere bağlılık yönlendiriyor.

Hukuk devletiyse eğer suvunulan ilke, o zaman Öcalan'a Roma'da tatil yaptırtan İtalya gibi yerlerde sürünmemek gerekirdi. Ne de Almanya'nın korkaklığına ve Yunanistan'ın kine dayalı ilkel reflekslerine teslim edilmemeliydi hukuk devleti ilkeleri.

Öcalan olayında, terörü meşrulaştırma çabaları ilginçtir en çok hukuk devletini ve insan haklarını savunduğunu sanan Avrupa'yı hırpaladı. Bundan sonra Avrupa'nın söyleyeceği sözleri epey devalüe etti.

Tıpkı Avrupa'nın, Lüksemburg ayırımcılık belgesini kaleme alırken, insan hakları gibi ileri bir kavramı kendi kültürel saplantısının malzemesi yapması gibi.

Yani kendi savunduğu değerleri iğfal ederek.

Türkiye, İtalya krizinde sanırım Avrupa'dan daha çok Avrupa değerlerine sahip çıkmaya kararlı olduğunu gösterdi.

Mücadelenin hedefi terör ise eğer o zaman gösterilmesi gereken bu kararlılıktı. Mesele, Türkiye'de suç işlemiş bir kişinin Türkiye'de yargılanmasını talep etmek kadar basit bir ilkenin takipçisi olmaktı.

İlkelerden taviz verilmeyince doğal süreç işledi.

Bazı çevrelerin yaratmaya çalıştıkları yapay gündem tedavüle çıkmadı.

İtalya, hukuk dışılığın postmodern bir örneği oldu. Yunanistan, tarihi saplantıları yüzünden terörü destekleyen ülke olma damgasından kurtulmak için bir son dakika operasyonuna mecbur kaldı.

Türkiye'deki bugünkü iyimserliğe dönersek eğer, ilkelere sahip çıkmak kısa sürede mutlak bir başarı öyküsünü yarattı.

Bayram havası estirdi.

Özlenen güçlü devlete kavuşma sevinci yaşandı.

Oysa iki gün önce devletin bittiğine karar vermiştik hapishanedeki öldürme olayının ardından.

Çünkü hapishanelerdeki zaaf da hukuk devleti ilkelerinden sapmanın, terörle mücadelede hukuk dışılığı tercih etmenin bıraktığı acı mirastı.

* * *

Demek ki bir kenarından da yakalansa ilkeli davranmak gücü geri getiriyor.

Peki bu yeterli mi?

Sanırım bugün için önemli olan o çok özlemini çektiğimiz ‘güçlü devleti’ ‘kaliteli devlet’ yapmak.

Bu da gene ilkelerin hayata geçirilmesiyle mümkün.

Öcalan'ın Türkiye'de yargılanacağı haberi duyulduktan sonra yapılan yorumların hepsi ‘Asıl sorun bundan sonra başlıyor’ şeklinde oldu.

Çünkü ‘Bundan sonra yapılacaklara’ dair soru işaretleri vardı zihinlerde.

Böylesine önemli bir ortamda kimsenin Meclis'in toplanmasını talep etmemesi dikkat çekiciydi. Çünkü beklentiler o kadar düşüktü.

O zaman ‘güçlü devleti’ ‘kaliteli devlet’ haline getirecek reformlar nasıl hayata geçecek?

Devlete, ‘Vatandaşımın bütün sorunlarına sahip çıkarım’ dedirtebilecek köklü kararlar nasıl alınacak?

Terörle mücadelede hukuku savunmak devleti güçlendirdi.

Bundan sonraki aşama da devletin standartlarının yükselmesi olmalı.

Herkes Güneydoğu'daki ekonomik, sosyal, kültürel açılımlardan söz ediyor. Bu söylediklerimizin ne kadarına samimiyetle inanıyoruz?

Ne kadarını uygulamaya geçirmeye hazırız?

Bakın bir örnek. Ocak ayından beri Evrensel gazetesi, Olağanüstü hal bölgesindeki illere sokulmuyor. Biz, bütün bunları tartışabilecek miyiz?

Bu coğrafyada yaşamanın tarihe karşı bir sorumluluğu var.

Dünden bugüne akan beraberliklerin bestesini bugünün modern yorumlarına uyarlamak gibi.



Yazarın Tüm Yazıları