Kafesteki kuşu vurmak...

EVET...

Kafesteki kuşu vurdular...

İki yanı kapalı, bir yanı deniz, öbür yandan yaklaşan ölüm... Ve kucağında bebeği ile sağa-sola kaçıp çırpınan Gazzeli annenin, biraz sonra bulunan cesedi...

Hemen yanında ağlayan bebek...

(.........)

Tüm insanlığın, televizyonların başına oturup umursamazlık içinde seyrettiği anda... İnsanlığın gözü önünde... Dahası; o "insanlık" denilen şeyin en az yarısının onayı ile oldu bu.

Kafesteki kuşu vurdular...

Ve ben saygımı yitirdim insanlığa.

"İnsan" denilen yaratığın dilindeki o "sevgi", "barış", "kardeşlik", "insani duygular", "insanlık" gibi sözcüklerin ne kadar yapmacık ve yalan olduğunu artık daha iyi biliyorum.

*

Ve kızgınım insanlığa...

Eğer "insanlık" denilen şeyin birazı olsaydı insanlıkta... O bebeğe atılacak şey belki bir çikolataydı...

Biraz mama...

Bir oyuncak...

Ama annesini öldürmek gibi bir kötü hediye, İsrailli askerlerin değil, aslında insanlığın ona verdiği şeydi.

BM, AB, devletler hukuku, evrensel ahlak değerleri önünde... Bir yanında gelişmemiş kendi kavmi, öte yanında güçlü ahlaksızlık... Ve ekranların başında seyirci insanlık...

*

İnsanlık...


Bence káinatın yüz karası...

Tüm suçları "hukuk", "hak", "barış", hatta "din" adına işleyen bir yalancı sahtekár...

Kendi ırkını yiyen bir canavar...

Ve kendi çocuklarını vuran bir ahlaksız...

Tanrı’nın yarattığı en güçlü ve en akıllı, ama tehlikeli, en korkunç, en zalim, en acımasız mahluk...

*


O bebeği düşündükçe bunlar geliyor aklıma.

İnsanlığın ona biten mamasından atması gerekiyordu, bir çikolata, bir oyuncak belki...

Ama orada olanları anlatan en iyi cümleydi bu:

Kafesteki kuşu vurmak...
Yazarın Tüm Yazıları