Kafama uyan siyasi parti yok

Güncelleme Tarihi:

Kafama uyan siyasi parti yok
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2002 01:33

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, evini Hürriyet'e açtı, politika dışı konuştu.

Namlı İSKİ'nin görkemli Bebek Koyu'na bakan, görkemli villasında yaşıyor görkemli İstanbul'un halim selim, güleryüzlü Ermenekli başkanı ve ailesi. Ve de geveze muhabbet kuşu Şımarık, ve de güvercinler, ve de tavşanlar. Hiç durmadan ‘‘Başkanım, aşkım’’ diyen Şımarık, belki de Reyhan hanımın duygularına tercüman oluyor. Gürtuna, Karaman 19 Mayıs İlkokulu ve Yunus Emre Ortaokulu'nu bitirdikten sonra önce Ankara Cumhuriyet Lisesi'nde okur, sonra ver elini Pendik Lisesi. Yıllar sonra yöneteceği rüyalarının kentini ilk görüşüdür bu. Sonra ODTÜ'de hazırlık okur, ardından Ankara Hukuk'ta karar kılar. Hami Tezkan'ın Haber Dairesi Başkanlığı döneminde TRT parlamento muhabiri olarak tanırız onu. Sonra avukatlık, ticaret derken 12 Kasım 1998'de vekaleten gelir İstanbul'un başına, 18 Nisan 1999'da ise Fazilet Partisi saflarında seçim kazanarak.

Seul'e gideceği gün 1 Haziran 1950 doğumlu Başkan'ın doğum günüydü. Onun için bir gün öncesinden pasta sürprizi yapalım dedik. Onlar da bize Ermenek yemekleri hazırlamışlar mı? İşte ince bulgur, domates, salatalık ve dövülmüşle yapılan ‘‘batırma’’. Bu yemeği isteyen buz gibi içiyor, isteyen köfte olarak yiyor. Müfit Başkan'ın eli tutulmaz, bakarsınız bir gün Beyaz Masa konuklarına da batırma ziyafeti çeker. Ali Müfit Gürtuna'yı davetlerde eşiyle el ele göremezsiniz, çocuklarını tanımazsınız, evinin içini hiç bilmezsiniz. Müfit Başkan'ın, rengi nedir, yobaz mıdır, şeriat yanlısı mıdır? Ya da malum devrin devamı, malum kişinin gölgesi midir?


İlerici olduğumu icraatım kanıtlar


Elde bir deste gül, Müfit Başkan ilk seçimde Başkent'in yolunu tutacak.

- Siyasete gireceğim Yener bey. Türkiye'de geldiğim nokta itibariyle büyük bir birikim oldu. Bunu yansıtacak bir ortam söz konusu olduğunda siyasete girerim. Şu anda tam kafama uyan bir siyasi parti yok. Ayrıca şu ana kadar bana gelen bir teklif de yok. Ülke bütünlüğü açısından Türkiye'ye zarar vermeyecek, samimi, ülkesini seven herkesle diyalog kurabilirim. Benim yüreğim açık, benim için düşünce farkı hiç önemli değil. Farklı düşünceler asla düşmanlık olmamalı. Benim siyasi görüşümde en başta demokratlık geliyor. Bu demotratlık sözde kalmayacak, tatbikata da yansıyacak. Ben öncelikle hür düşünceyi savunuyorum. Çoğunlukçu demokrasi anlayışı içinde tek bir kişiye kadar indirgenecek özgürlük ortamı da şart. Ekonomide serbest rekabete dayalı hür teşebbüs. Ancak güçlülerin güçsüzleri çok kolay ezdiği bir serbest pazar anlayışı değil. Ben Türkiye'de son derece ilerici olduğumu sadece konuşmalarımla değil, icraatlarımla da gösteren bir insanım. Asla ve asla hiçbir bağnazlıktan yana olamam, ben her alanda özgürlükçüyüm.


Aslında sulu gözlü biriyim


Ben sözümün eriyim, ölünceye kadar kendimi 25 yaşında göreceğim. Çünkü böyle hissediyorum, hayata bakışım böyle.

Şakaklarım hafif istiyor gibi ama, bugüne kadar saçımı hiç boyatmadım.

Kız Kulesi'ne çıkıp etrafı bütün halinde seyretmek bana büyük keyif veriyor ama, Boğaz'a doyamıyorum.

Sulu gözlü bir adamım, çok çabuk dolarım. Hülya Koçyiğit'in ‘‘Yavrularım’’ filmini ne zaman seyretsem ağlarım. Çocukluğumda Cüneyt Arkın'ın ‘‘İstanbul Sokakları’’ diye bir filmi vardı, onda da çok ağlamıştım.

Giyimime kuşamıma çok dikkat ederim, moda dünyasındaki yeni çizgileri en azından bilgi edinmek için izlerim.


ÇELİK GÜLERSOY ŞEHİR SANATÇISI


Çelik Gülersoy çok değer verdiğim usta bir şehir sanatçısı, böyle insanlar kolay yetişmiyor. Şu anda belki kendisinin bile haberi yok, minyatür şehir konusunda kendisinden danışman olarak istifade etmek istiyoruz. Ayrıca İstanbul'a yaptığı hizmetlerden ötürü heykeli dikilmesi konusunda bir teklif var, gerçekleşmesini çok isterim.


Hiç kimsenin gölgesi değilim şemsiyesi altında da değilim


Ali Müfit Gürtuna leb demeden leblebiyi anlıyor

- Yener bey size net söyleyeyim, ben kimsenin gölgesi, devamı değilim. Kimsenin şemsiyesi altında hiç değilim. Ben Fazilet'ten başkan seçildim ama, Saadet Partisi'ne girmedim, halen de tam anlamıyla bağımsızım. Hiç kimseye diyet borcu olmadan aday oldum ve başkan seçildim. Sadece güvenerek bu büyük emaneti bana tevdi eden halkıma layık olma borcum var. 1984'te Belediye Meclisi üyesi oldum, Dalan'la 5 yıl çalıştım. Belediye Meclisi, Hukuk Komisyonu başkanlıkları yaptım. Dolayısıyla belediye mevzuatına hákimim; neyin ne olduğunu çok iyi bilirim. Görevimi bihakkın yaptığıma kalpten inanıyorum. Çok çaba, çok emek sarfediyorum. Bu uğurda ailemi, sağlığımı, bütün varlığımı bu göreve layık olabilmek için feda ediyorum. Çocukluğumun Kaf Dağı'nın arkasındaki esrarlı beldesi İstanbul'a hizmet etmenin çok büyük bir onur olduğunun bilincindeyim. İstanbul bana yönetim tecrübesi dışında çalışmanın tadını, eser üretmenin lezzetini verdi. İstanbul'da şu an uygulama, teknolojik gelişim ve birikim açısından dünyayla yarışıyoruz. Beni işin çokluğu, büyüklüğü hiç yormaz, ürkütmez. Asla işten yılmam, başarısızlığı da kabul etmem. Görevimde her yere ulaşırım, her yere hakimim, kimsenin kuşkusu olmasın. Eser konuşmayı, proje üretmeyi çok seviyorum. Beni yoran Türkiye'deki bürokratik yapı ve son zamanlarda menfi bir hal alan teftiş müesseseleri. Çalışanların yakasına yapışılan, çalışmayanlara aferin denilen bir atmosfere girdik.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!