Kadınlığa övgü gibi oldu

Ben hep böyleydim aslında. Kendimle acilen yalnız kalmam gerekiyormuş gibi, insanlardan kaçardım.

Haberin Devamı

Sosyalleştiğimde çokça gülmek, sık sık kendi esprilerime gülmek gibi aşırılıkları da, herhalde ne yapacağımı bilememekten yaptım.
Herkes lego gibi birbirine uyumla birleşiyordu da, benim çıkıntılarım girintisiz kalacaktı sanki. Başka bir tür gibi hissediyordum belki bilmiyorum.
Yani sanki bir oda dolusu ördek arasında, fok balığı ya da bir grup zürafa arasında bal arısı kadar alakasız hissediyordum.
Mevsimlerim başkaydı. Asıl derdim başkaydı. Demek istediğim başkaydı, ben başka şey diyordum. Sonra biraz büyüdüm ve erkekler girdi hayatıma.
Onları kategorik olarak insanlardan ayırma sebebim, onlarla yalnız olabiliyordunuz.
Yani insan aşk meşk işlerinde, içini dışını fokluğunu ve bal arılığını doya doya yaşayabildiğinden işte. Hani böyle iki kişi dünyaya sırtını dönersin ve bambaşka bir manzara seyredersin.
Başkalarının sadece fazlalık olduğu zamanlardan bahsediyorum.
Ayrıca bu dönemle ilgili kötü bir şey ima ettiğim zannedilmesin.
Bence herkesin doya doya yaşaması gereken bir zaman bu tencereyle kapağın buluşup, tatlı tatlı kaynadıkları, birbirlerine şifa oldukları anlar.
Sonra... Sonra ben insanlardan o kadar korkmamaya ve kendimi o kadar da tuhaf bulmamaya başladım. Yani fok ya da bal arısı değil de aslında ördek ve zürafaya bayağı benzediğimi fark ettiğim günlere geldim.
İşte bu noktada ‘kız arkadaşlar’ denen yere vardım. Hemcinslerimi canlarım ve beni anlayan yegane varlıklar olarak görmeye başladım. Yaşasın kadınlar ve paylaştıkları!
Evet, bugün dış işlerim tamamiyle bu eksende yürüyor. Ne çok şey biliyor, ne güzel ve içten paylaşıyorlar.
Artık ayda bir kaç kez buluştuğum kadın arkadaşlarım, kadın kadına sabah yürüyüşlerim var. Kadınlıktaki gücü keşfettiğim dönemdeyim.
Ortak bir dil. Ortak kaygılar. Ortak beklentiler ve en önemlisi benzer yorumlar ve geniş bakış açılarına hakimiyet!
Eskiden neredelerdi? Belki onlardan korkuyordum. Ya da rakip mi görüyordum ya da neydi... Şimdi anlıyorum ki, birbirlerine sonsuz açık kalpleri, ellerini tutarsan seni geçirdikleri kocaman kapıları var.
İnsanın sürpriz yumurta gibi kendini kırıp kırıp durması gerekiyor değişmek için.
Değişmek çok güzel, çünkü değiştiğinde oynayıp durmaya mahkum olduğun rolün dışına çıkabiliyorsun.
Hikayendeki başrol değişiyormuş gibi oluyor. Bu ne demek?
Hikayen de değişecek demek. Çünkü sen değişirsen, dekorlar ve diğer oyuncular da değişiyor.
Herkese değişebilme gücü dilerim.
Sıkı ruh kası gerektirir ama doğum gibi, yeterince itersen yaparsın. Kendinin yeni halini doğurursun.
Bu yeni hayatımda kendimi çok daha kalabalık ve güçlü hissediyorum.
Ördekmiş, fokmuş önemli değil. Bunları 20’lerde bıraktım. Şimdi herkesi yarısı aynı, yarısı başka mitolojik kahramanlar gibi görüyorum.
Güçlerinin farkında olanlar var, olmayanlar var. Hiç olmayacaklar var. Aynılıkta nasıl sıcacık ısınıyorsak, farklılıkta da çoğalıyoruz.
Bu pazartesilik izin verin, bütün kadınlara hayata kattıklarından dolayı teşekkür edeyim.
Aşureden anneliğe her şeye muktedir oldukları için.

Yazarın Tüm Yazıları