Kaderleri nefret

Türkiye’de, en çok küfür ve saldırılara maruz kalan Başkan Yıldırım. Onunla aynı kaderi paylaşan çok yönetici var.

"Başarının yerini hiçbir şey tutamaz" diyerek alkışlayacağız ya da başarılı olanları döveceğiz, küfredeceğiz.

AZİZ Yıldırım Fenerbahçe tarihinin en uzun süre görevde kalan, en çok tartışılan, en başarılı olan ve en çok eleştirilen başkanı. En uzun süre görevde kalması ve en başarılı başkan olması, beraberinde başka sorunlar da yaratmıyor değil.

Örneğin şahsına yönelik küfür, tenkit ve saldırılara en çok maruz kalan başkan da Aziz Yıldırım... Küfürle mücadele eden ve tüm rakiplerinin bu mücadeleye ortak olması gerektiğini de söyleyen Aziz Yıldırım... Hatta (bugün bana olan bu çirkin saldırılar, yarın sizin de başınıza gelir) diyen ve bu konuda haklı çıkan da Aziz Yıldırım.

Geçtiğimiz günlerde futbol.turksportal.net isimli portalda, Koray Düşova’nın çok güzel bir tespitini okudum. O da aynen Aziz Yıldırım’ın neden bu kadar çok küfüre maruz kaldığını yazıyor ve bu öfkenin neden bu kadar büyük olduğunu sorguluyor. Düşova, dünyada tek sevilmeyen başkanın Aziz Yıldırım olmadığını da savunuyor.

İşte sevilmeyen spor adamları

Sevilmemenin nedeni başarı

Ülkemİzde Aziz Yıldırım’a duyulan öfkenin nedenlerini anlatmadan önce, Koray Düşova’nın da belirttiği benzer kulüplerden ve o kulüplerin başkanlarının varlığından bahsetmemiz gerekiyor. Ve onlara gösterilen tepkinin nedenleri ile, Aziz Yıldırım’a gösterilen tepkinin ne kadar benzeştiğini anlarsak, Türkiye’de futbolun nereye gittiği konusunda da bir fikrimiz olacaktır.

Bana göre tepkinin en büyük nedeni başarı. İşte bu konuda bu internet sitesinde yazılanlarla yollarımız ayrılıyor.

Bu yazının katılmadığım son bölümünü aynen aktarıyorum;

"Her ülkede sevilmeyen, nefret edilen yöneticiler var. Bu isimler yüzünden bağlı bulundukları kulüpler de zarar görüyor. Demek istediğim Aziz Yıldırım şike yapıyor değildir, ancak Aziz Yıldırım’la aynı kaderi paylaşan dünya üzerindeki başka insanlar hep birtakım illegal gerekçelerle suçlanıp, itham edildiği için nefret ediliyorlar. Yukarıda bahsettiğim yöneticiler geçmişte de sevilmiyorlardı, gelecekte de sevilmiyorlar, ne yapsalar ne etseler böyle kalacaklar belki de." Şimdi size dünyada bir şekilde tepkilere maruz kalan kulüpler ve başkanlarından bazı örnekler vermek istiyorum:

Jean-Michel Aulas ve Olympique Lyon

Aulas Fransa’nın en ünlü işadamlarından biri ve 1987 yılından beri Lyon’un başkanıdır. Lyon’u İkinci Lig’den alıp şu an Fransa’nın en iyi kulübü yapan efsane başkanıdır. Aulas tam anlamıyla bir pazarlama ustasıydı. O yıllarda kendisine Bayern Münih’i örnek kulüp olarak seçti. Hem sportif alanda hem de kulübün pazarlanması alanında inanılmaz işler yaptı. Olympique Lyon ismini, OL peynirleri, OL şarapları, OL taksileri gibi birçok alanda pazarlayarak inanılmaz başarılar yakaladı. Sportif alanda da her ne kadar kulübü Lacombe’ye emanet etmiş gibi görünse de tek yetkili kendisiydi. Öylesine bir başarı yakalanmıştı ki, artık Lyon camiası Lyon’un Fransa’ya büyük geldiğini söylüyordu. Lig şampiyonluğunun artık hiçbir heyecan yaratmadığını vurguluyorlardı. Bunun karşısında da sesler yükselmeye başlamıştı; diğer kulüpler hakemlerin Lyon’u kayırdığını iddia ediyorlardı. Aulas’ın mafyavari işler çevirdiğini iddia ediyorlardı. İşte bu yüzden şu anda Fransa futbolunun nefret edilen 1 numaralı adamı Jean-Michel Aulas.

Luciano Moggi ve Juventus

Hem Abdullah Öcalan İtalya’da olduğu zaman hem de Juventus-Galatasaray ikinci maçı terör nedeniyle Almanya’ya alındığında Luciano Moggi ismi sık sık Türk spor basınında yer almıştı. UEFA ve İtalya’da büyük lobisi olduğu, her istediğini yaptırdığı konuşulurdu, ki söylenenler doğruydu. Moggi her deplasmana gittiğinde, hem Juve’ye hem de kendisine koro halinde hakaretler ediliyordu. İtalya’da birçok kulübün ortak noktası bu nefretti. Moggi ve Juve’nin sevilmemesindeki en büyük neden, Seri A’daki transfer başarısıydı. Serie A bazında tüm yetenekli futbolcular Juventus’a gidiyordu. Moggi iyi bir futbolcunun kokusunu aldığında o futbolcuyu hemen kulübe kazandırabiliyordu. Ancak Moggi istemezse o futbolcu başka bir kulübe gidiyordu. Moggi tüm bu yapılanlara ve kendilerine duyulan bu antipatiye karşı tek bir şey söylüyordu; Biz tek büyüğüz, bizi kıskanıyorlar!

Mark Cuban ve Dallas Mavericks

Dallas’ta JR’dan sonra en sevilmeyen kişi seçilen Cuban, NBA’ye getirdiği yaklaşımıyla tartışılan bir basketbol kulübü başkanı. 49 yaşında başarılı bir işadamı. Kendisine ait internet sitesini 2 milyar dolara sattığında en çok konuşulan adamlardan biri olmuştu. San Antonio ile oynanan eleme maçlarında takımın antrenörüne söylediği, "Bu işi burada bitirin, beni o pis kokan şehre gitmek zorunda bırakmayın" direktifi NBA dünyasına bomba gibi düşmüştü. Bu örneklerin altında bir başarı öyküsü yatıyor. Yıldırım’la benzeşen diğer başkanların durumu ortada. Ya eski Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in söylediği gibi, "Başarının yerini hiçbir şey tutamaz" diyeceğiz ve alkışlayacağız, ya da başarılı olanları döveceğiz, küfredeceğiz. Ben örnekleri verdim, karar sizin.

Roman Abramovich Chelsea ve CSKA

Rus petrol kralı Roman Abramovich’in futbol merakı, servetiyle doğru oranda artış gösteren bir nefret haline dönüşmüş durumda. Rusya’da bu gücüyle takımını şampiyon yaptığı yetmezmiş gibi Premier Lig’de de yıllardır şampiyon olamayan Chelsea’yı şampiyon yapması, bu genç işadamının nefretlere maruz kalmasına yol açmıştı.

Şu anda Abramovich ve ona yakın olan herkesten nefret ediliyor.

Manuel Ruiz Lopera ve Real Betis

BİR ara G.Saray’la yapılan transfer görüşmelerinde, ismi G.Saray’ı dolandırmakla suçlanan Lopera, İspanya’da her yönüyle sıkça eleştirilere maruz kalan bir başkan. Ama Lopera’ya nefret edilmesinin en büyük nedenlerinden biri, Real Betis’in stadına kendi ismini vermesi.
Yazarın Tüm Yazıları