Jorge 54

Dün bütün ayarlarım değişti birden. Aslında çok farklı bir moddaydım; keyifsiz, düşünceli…

Haberin Devamı

Neden- niçin, onu cumaya, Kelebek’e sakladım.
Gündüz e-postalarımı okurken ilginç bir epostaya rastladım; gencecik bir adam, bir spor sitesi kurmuş, bana yazarlık teklif ediyor epostasında, iltifatlar güzel sözler...
Sitesi internette almış başını gitmiş, öyle uyduruk bir şey değil yani. Gülerek cevap yazdım “sağ ol” diye ve ekledim “ben hiç anlamam spordan ama söz desteklerim seni”.
Akşam beni eklemiş twitter’dan, ben de onu ekledim.
Ve oradan da yazdı.
“Ne olur bizde yazın, istediğiniz ücreti karşılayabilirim”, hatta şunu da yazdı “Hürriyet ne veriyorsa dört katını verebilirim”
Hal böyle olunca sevdim bu genç adamı, dedim ki çılgın, hatta deli.
Başladık sohbete, ben hemen abla oldum haliyle, “fikirler veririm sana” dedim.
Sonra beni beğendiğini falan söyleyince “hahahaa” güldüm içimden “maç seyrediyorsanız sonra konuşalım” dedi, “yok” dedim, “maç falan izlemiyorum, ya o taraklarda yok bezim ama pek yazışmam kimseyle, neyse sana iyi akşamlar, sitene bakınca fikir veririm.”
Ve girdim klasik oyun siteme.
Polonyalılar’ın kurduğu bir oyun sitesi, ben orada her gece kanasta diye bir kağıt oyunu oynuyorum canlı olarak.
Kanasta; okey, konken, elli bir, çanak, bunlara benzeyen ama daha gelişmiş, biraz da mantık isteyen bir oyun.
Puanlı oynuyoruz ve ben puan kaybedince tilt oluyorum.
Puanım düşükse beni masalarına almıyorlar, sinir oluyorum.
Dünyanın her milletinden insan var.
Neyse gittim, bir masa açtım.
İngiliz’inden İtalyan’ına kadar bir sürü insanla oynadım.
Ve sonra o geldi; Jorge 54.
Çoğu konuşmaz, kimi geldiğinde merhaba bile demez; Jorge Tr’yi görünce “ooo Türkiye” dedi.
Sevindim.
Baktım Brezilyalı.
Oyun oynarken bir yandan da konuşmaya başladık.
Sürekli kazanıyordu ve benden özür diliyordu.
Dedim ki adamdaki centilmenliğe bak.
Sonra benden Türkçe özür diledi.
Ben de ona Portekizce cevap yazdım.
Nerdeyse oyunu bıraktık, google translate ile birbirimizin dilinde konuşmaya başladık.
Tabi google translate rezalet, sonuç komedi.
Sonra sordum; “54 yaşında mısın jorge 54?”
“Hayır 59, 54’lüyüm”
Atladım ben de “ben de 42”
“Facebook’un var mı dedi?”
Vardı. Gerçekten de vardı ama üç sene girmeyince facebook hesabımı kapatmış, geçenlerde yenisini açtım, Ayşe Aral, Hürriyet yazarı, eposta adresi de diğeriyle aynı olunca facebook yeni hesabımı da kapattı.
Neymiş, diğer Ayşe Aral’ı taklitmiş.
Jorge’ye bu kadar uzun anlatamadıysam da “yok” dedim, “yok”.
Şaşırdı tabi.
Ama twitter’ım var dedim.
Onun da twitter’ı yokmuş.
Sonunda aman uf dedim adam 59 yaşında, elin Brezilyası’nda neden bu kadar takıldın Ayşe?
Ve “bye” dedim, “görüşürüz”, arkadaşlara ekledim, çıktım.
Sonra ekranımda mesaj belirdi.
Bir youtube linki yanında; “izle, burası benim ülkem. Bu benim facebook adresim; Jorge de Jesus. Kendine iyi bak :))”
“Ahahaaha ne şeker” dedim.
İyi de facebook’una nasıl gireceğim adamın, gece saat olmuş üç kırk.
Hemen internete adını yazdım ama biliyorum ki facebook’unu açamayacağım.
Veeeeeee…
Ne göreyim ben.
Jorge de Jesus, 1954 doğumlu, yaşı 59.
Bu adam kim?
Bu adam Benfica futbol takımının teknik direktörü.
Allah’ım dedim, bu şans değil de ne?
Bu kadar dua ettim, bu kadar meleklerimden istedim.
Bugün önüme spor yazarlığı teklifi geldi, futboldan anlamam dedim, işaretlere bakın.
Gece gece arayacak kimse yok.
Twitter’a yazsam, “yardım edin, şu facebook’a girin” desem millet manyak diyecek.
Jorge de Jesus bir de yakışıklı mı, wikipedide evli falan da yazmıyor.
Böyle bir şey olur mu, sen git oyun sitesinde kanasta oyna bir adamla, o adam Benfica’nın teknik direktörü çıksın, Allah’ım ya.
Geri döndüm kanastaya.
Baktım offline gözüküyor.
Mesaj attım, Portekizce; “Uyuyorsun herhalde”
Artık tercümeden ne çıktı bilmiyorum.
Sonra baktım online oldu.
Beni var ya görmeniz lazımdı. Gidip bir ruj sürmediğim kaldı.
Gittim bir masa açtım. Masaya oturmamla Jorge geldi.
“Hello” dedi.
“Hello” dedim.
Bir el oynadık.
Ama o oynayamadı bana video linki yazarken zaman aşımından oyunu kaybetti.
“Kaybettin” dedim.
“Puanlar senin olsun” dedi.
“Yatalım mı?” dedi.
“Evet” dedim, “geç oldu, yatalım.”
Akşam olsun istiyorum, hala facebook’a girmedim, Jorge’ye ne iş yapıyorsun demedim.
Kızkardeşim Ayça’ya anlattım.
“Aptal mısın?” dedi, “isim benzerliğidir” dedi.
Daha neler neler dedi.
“Ben şimdi bakarım facebook’una” dedi.
“Bakma Ayça” dedim.
Lütfen sizler de bakmayın.
Bakarsanız da bana yazmayın.
Akşam ben oyun oynarken soracağım.
Bırakın en azından bir günlüğüne Benfica’nın teknik direktörüyle flört etmiş olayım.
Not-1: Google’dan resimlerime baktı, beni Brezilya’ya davet etti.
Ya gerçekten oysa, olamaz mı ya?
Ya oysaaaaaaaaa…
İşte o zaman var ya kendi gazetemde ilk kez manşet olacağım.

Not-2: Jorge durup dururken bana oğlunun harika futbol oynadığını, onu futbol oynaması için Türkiye’ye yollamayı düşündüğünü söyledi ve ahahahahaaah diye güldü, neden?
İşte bence Jorge, gerçek Jorge ve kendini gizliyor.
Facebook’u da sahte olabilir, ben bu bilmeceyi yavaş yavaş çözeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları