Paylaş
Oğlu askerde olan anneler her gece huzur içinde uyuyor, oğlu dağda olan hiç anne yok.
Alışveriş merkezlerine bile üstümüz başımız aranmadan giremeyenler biz değiliz, terör ve şiddet tehdidi altında yaşayan başkaları.
Okul servisleri bombalı saldırılara uğramıyor, belediye otobüsleri yakılmıyor, ülkenin birliği bütünlüğü tehlikede değil, bir bölgesinde askerlerin bile geceleri konvoylar halinde olmadan yolculuk yapamadığı ülke burası değil.
Jandarma karakolları birer kale değil, aksine halkın asayiş aramak için her an kapısını çaldığı huzur dolu yerler.
Köyleri boşaltılan, vatandaşına kendi pisliği yedirilen, insanların gece evlerinden alınıp bir daha geri dönmedikleri, bir dilin yasalarla yasaklandığı, ‘Öyle birileri yok, onlar dağda yürürken kart kurt sesi çıkaran adamlar’ denen geniş bir etnik grubun yaşadığı ülke başka bir yer.
Biz cennette yaşıyoruz. Ama bu işgüzar politikacılar, sanki halktan oy almak zorunda değillermiş gibi davranıyor, durduk yerde icat çıkarıyor işte.
* * *
Şaka değil. PKK kalkıp ‘Biz sınır dışına çekiliyoruz’ dediğinde bazılarında bariz bir hayal kırıklığı var. Nerdeyse, ‘Nereye gidiyorsunuz, daha karpuz kesecektik’ diyecekler.
Tabii öyle demek ‘şık’ olmaz. Bahaneler başlıyor: ‘Neyin karşılığında gittiler? Ne verildi? Gizli pazarlık ne? Bak ağzındaki baklayı çıkardı, Apo serbest kalacakmış...’
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti PKK’ya bir şey verecek ve bu gizli kalacak? Sahiden buna inanılıyor mu?
Veya pazarlıkta PKK’ya gizli bir şey vaad edildi, PKK da, ‘Peki madem vaadediyorsunuz biz de gidiyoruz’ dedi. PKK’yı bu kadar saf mı sanıyoruz?
Türkiye, beğenmesek de bir demokrasi. Hükümetler seçimle geliyor, seçimle gidiyor. Bir hükümetin halka kabul ettiremeyeceği bir şeyi, bunu da bile bile göre göre, yapacağına sahiden aklınız kesiyor mu?
Her neyin pazarlığı yapılıyorsa, her ne söz veriliyorsa, bütün bunların er veya geç Meclis’e geleceğini, gelmek zorunda olduğunu görmüyor musunuz?
Türkiye’de hükümetlerin sahiden gizlice yapabileceği tek şey örtülü ödenekten para vermektir. Bu durumda o bile ortaya çıkar.
O yüzden siz bakmayın karamsarlık yayanlara, ‘Armudun sapı üzümün çöpü’ diyerek itiraz edecek yerler bulanlara.
Büyük resmi aklınızdan hiç çıkarmayın ve kendi aklınıza, sağduyunuza güvenin.
Bu sorun bitecekse, daha fazla demokrasi ve insan haklarıyla bitecek. Daha basiti şu: Türkiye’nin de imzacısı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bi hakkın uygulanmasıyla bitecek.
Sadece Kürtler için bitmeyecek. Bütün vatandaşlar için bitecek.
Ama en önce bizler, Kürtlerle eşit haklara sahip eşit yurttaşlar olduğumuzu kabul edeceğiz, onlara bir üstünlük iddiasında bulunmayacağız, yani onlara kendimizde olmayan bir şeyi vermeyeceğiz.
Gerisi? Gerisi, siyasi mücadelenin konusudur, Kürtler adına siyaset yapma iddiasındakiler istedikleri konuda istedikleri mücadeleyi siyaset alanında yaparlar, kazanırlarsa kazanırlar.
İyimser olun, iyimser kalın. Öbür türlüsü, ‘Ört ki ölem’ demektir, unutmayın.
İstanbul’da iç burkan bir sergi...
Dildilian Kardeşler, Merzifonluydu. Orada fotoğrafçılık yapıyorlardı.
1800’lerin son çeyreğinden itibaren bu topraklardaki bütün Ermenilerin başına gelenlerden onlar da nasiplerini aldı. Yaşama alanları daraldı, büyük siyasi oyunlar onların etrafında oynandı, katliamlar yaşandı, akrabalar öldürüldü, çocuklar yetim kaldı, varlıklar bir günde terk edildi, başka topraklara göçüldü, yetmedi yeniden göçüldü, bir büyük katliam daha oldu...
Dildilian Kardeşler, belki de görece şanslı Ermeni ailelerdendi. Çünkü onlar 1915 kıyımından zorla Kelime-i Şehadet getirtilerek kurtuldu, taa 1922’de Karadenizli Rumlarla birlikte Yunanistan’a zorla göç ettirildi. Görece daha iyi koşullarda.
Bu diğer yüzbinlerce Ermeniye göre nisbeten iyi koşullar sayesinde fotoğrafçı kardeşlerin binlerce cam negatiften oluşan kolleksiyonları da onlarla birlikte yolculuk yaptı.
Ve bugün o fotoğraflardan oluşan bir sergiyi İstanbul’da gezebiliyoruz. Bir yandan ailenin acıklı hikayesine tanıklık ediyoruz, bir yandan Anadolu’nun hikayesine, bir yandan kendi hikayemize...
Tophane’deki Tütün Deposundaki sergiyi herkese tavsiye ederim.
Paylaş