İyi bir haber: Hızla e-devlete dönüşüyoruz

MEĞER Türkiye e-devlet konusunda bayağı yol almış. Daha birkaç yıl öncesi imkansız gözüyle baktığımız birçok şey gerçekleşmiş.

Önümüzdeki aralık ayında "eTR Ödülleri"nin altıncısını vermeye hazırlanan TÜSİAD e-TR Yürütme Kurulu Başkanı Şafak Altay ve Türkiye Bilişim Vakfı’nın Genel Sekreteri Behçet Envarlı ile konuşuyoruz.

Her ikisi de "Türkiye’de toplumun pek de haberdar olmadığı iyi şeyler oluyor" diye konuşuyorlar.

Ne iyi...

Demek duymadığımız, bilmediğimiz iyi şeyler de oluyormuş.

Kamuda artık pek çok işlem elektronik ortamda yani internet üzerinden yapıldığı için verimlilik artıyormuş.

Behçet Envarlı’nın verdiği örneklerden bazılarını sayıyorum:

Örnekler sadece 2007 yılına ait.

Sosyal güvenlikte veri tabanlarının birleşmesi nedeniyle 79 bin 430 kişinin haksız emeklilik aldığı ortaya çıkmış.

352 milyon YTL tasarruf sağlanmış.

Esnaf ve sanatkarlar veri tabanı projesiyle 6 milyon esnaf kayıt altına alınmış.

Gümrük Müsteşarlığı’nın, elektronik imza uygulamasıyla 50 milyar YTL tasarruf sağlanacak.

198 ÜLKE ARASINDA 9. SIRADA

Elektronik imza aynı zamanda kayıt dışı ekonomiyi önlemek için iyi bir araç.

Tasarruf, verimlilik bir yana elektronik ortam halka hizmeti de kolaylaştırıyor.

Etrafımda artık pek çok kişinin örneğin emlak vergisini internet üzerinden ödediğini biliyorum.

Türkiye giderek bir e-devlete dönüşüyor.

Envarlı’nın verdiği bilgiye göre, son birkaç yılda aldığımız yolu Amerikan Brown Üniversitesi’nin bir araştırması net bir şekilde ortaya koymuş.

Türkiye e-devlet konusunda 198 ülke arasında 9. sıraya yükselmiş.

İnanması güç bir başarı bu.

Bu başarıda TÜSİAD ile Türkiye Bilişim Vakfı’nın altı yıldan beri verdikleri "eTR-Ödülleri"nin de payı var kuşkusuz.

Şafak Altay, "Türkiye’de kamuyu, devlet memurunu ödüllendiren bir mekanizma oluşturduk. Ödül rekabeti körüklüyor. Kamu kuruluşları ve belediyeler arasında yarış var" diyor.

EN BAŞARILI BELEDİYE HANGİSİ

Bu arada hatırlatmakta yarar var.

"E-TR ödülleri"nde belediyelere özel ödül kategorisi var.

Geçtiğimiz yıl Şanlıurfa Belediyesi en başarılı belediye seçilmiş bu kategoride.

Ne yapmış bu belediye diye merak ettim.

Urfalıların taleplerini internet üzerinden toplayıp belediye meclisine taşıyor ve tartışmaya açıyormuş.

Halka ulaşmak için bundan daha demokratik bir yol olabilir mi?

Ayrıca kimin ne kadar borcu var?

Ya da kimden hangi mal tedarik edilebilir?

Şanlıurfalıların bu gibi şeylere de elektronik ortamda ulaşmalarını sağlamış.

Peki İstanbul ve Ankara belediyeleri bu konuda başarılı mı?

İşte bu soruya aldığım cevap pek de tatminkar sayılmaz.

Kötü haber: Giderek içimize kapanıyoruz

ALMAN Marshall Fonu’nun ABD ve Avrupa’da gerçekleştirmiş olduğu araştırmayı dün bazı gazetelerde görmüşsünüzdür.

Beş yıldan beri Türkiye’yi de kapsayan bir şekilde yapılan araştırmanın bizim açımızdan ilginç sonuçları var.

ABD ile Türkiye dahil 12 Avrupa ülkesinde 18 yaşından büyük yaklaşık 1000 kişiyle yapılan "Transatlantık Eğilimler" 2008 Araştırması ikilemlerimizi de ortaya koyuyor.

Kimi zaman ABD’ye yakın, kimi zaman Avrupa’ya yakın eğilimler gösteriyoruz.

En büyük tehdit olarak ekonomik krizi görüyoruz.

Enerji bağımlılığında galiba işin ciddiyetinin farkında değiliz.

Zira Türkiye’de bunu bir tehdit olarak algılayanların oranı yüzde 59 civarında.

Oysa hem Avrupa’da, hem ABD’de bu oran yüzde 85’lerin üzerinde.

Batı’dan farklı değerlere sahip olduğumuzu düşünenlerin oranı yüzde 55.

Alanya’
da sokakta mayoyla dolaşan turistler üzerinde kopan fırtınaya bakarsak önümüzdeki yıl bu oranın daha da artacağını kestirebiliriz.

FARKLI DEĞERLERE SAHİP

Ama zaten Avrupalı da yüzde 57 oranında farklı değerlere sahip olduğumuza inanıyor.

Bu durumda şu Avrupa Birliği üyeliğine nasıl kavuşacağız diye kara kara düşünmüyor da değilim?

İyi ki Avrupalılar hiç olmazsa gerçekçi.

Değerlerimiz farklı dese "Türkiye AB üyesi olacak" diyenlerin oranı yüzde 60.

Kötü habere gelirsek, araştırmanın bir "termometre" bölümü var.

Türklerin diğer milletlere duyduğu hisleri ölçmüş.

100 derece üzerinden değerlendirmeler yapılmış.

80 dereceyle Türkler en fazla Türkiye’yi seviyor.

Daha sonra neredeyse 40 derecelik bir farkla Filistinliler geliyor.

Sonra 33 dereceyle Avrupa.

İran, Çin, Rusya ve nihayet 14 dereceyle ABD.

Termometre hani "Türk’ün Türk’ten başka dostu yok" deyişi var ya işte tam onu kanıtlamış.

Sanki dünyadan kopuk yaşıyoruz köşemizde.

"Uluslararası konularda nasıl hareket etmemiz gerektiği" sorusuna da Türklerin yüzde 48’i yani yarısı "yalnız hareket etmeliyiz" cevabını vermiş.
Yazarın Tüm Yazıları