İstemeden önce devlet temer sıkmalı

Hükümette bir telaştır gidiyor. Eller halkın cebine gidiyor. Neden biz fedakarlık edecek mişiz? Devlet alıp sağa sola dağıtacak, harvurup harman savuracak ve cezayı biz çekeceğiz. Hayır efendim, önce devlet kemerleri sıksın, sonra bize gelsinler.

Bu köşe’yi izleyenler hatırlayacaklardır. Irak savaşının Türkiye’ye önemli bir fırsat kapısı açtığını, ülke çapında bir ekonomik seferberlik ilan edildiği taktirde, savaş kayıplarından kurtulabileceğimiz gibi, bir ekonomik dirilme süreci başlatılabileceğini ileri sürmüştük.

Herkesi içine alan bir kampanyadan söz etmiştik. Sivili, askeri ve devletiyle, bir bütün olarak kemer sıkalım, önerisi yapmıştık.

Şimdi bakıyorum, eskiden de gördüğümüz bir film yeniden vizyona hazırlanıyor. Gözler, vatandaşın cebine dönüyor.

Savaş tahvili çıkarmaktan, altın sertifikasından veya maaş kesintilerinden söz ediliyor.

Fedakarlık yine vatandaştan bekleniyor.

Yaşlı gözlerle, bu kazın nasıl yolunabileceğinin hesapları yapılıyor.

Bu filmin yeni hiçbir yanı yok.

Daha önce olduğu gibi, vatan-millet-Sakarya ve biraz da Allah adına, iyi niyetli halkımız paraları verecek, devlet baba da hepsini deve yapacak.

Soruyorum, neden vatandaş ödesin?

Önce devlet kemerlerini sıksın. Herkesten önce devlet harcamalarını indirsin, ardından vatandaşa dönsün.

“Bunlar aldıkları paraları çarçur edecekler” izlenimini silsinler, ondan sonra fedakarlık isteminde bulunsunlar.

Hükümet üyeleri ve onlara fikir veren bazı iş çevreleri show yapmak yerine, önceliği halktan alınacak paralara değil, devlet bürokrasisinin yapabileceği tasarruflara versinler.

Türk halkı bu tip kampanyalara katılır.

Hem de can-ı-gönülden destek yapar.

Ancak öncelik devlette olmalıdır.

* * *

ABD ŞAŞIRDIKÇA ŞAHİNLEŞİYOR...

Yasemin Çongar, Washington’un havasını en iyi yansıtan isim. Milliyet Gazetesindeki yazıları ve CNN TÜRK’te yaptığı yorumlar, son derece dengeli, tarafsız ve anlaşılır.

Şu sıralarda ABD başkentindeki havayı sordum ve şöyle bir yanıt aldım:

“Washington, hem şaşkınlık, hem de hayal kırıklığı içinde. Ancak aynı zamanda da giderek şahinleşiyorlar”

Son derece doğru bir saptama...

Amerikalılar, savaşın çok kolay geçeceğini, halk tarafından kurtarıcı olarak karşılanacaklarını bekliyorlardı, direnişle karşılaşınca şaşırdılar.

Savaşın çok kısa süreceğine, birkaç gün içinde (en fazla 2 haftada) biteceğine inanmışlardı, iş uzayınca hayal kırıklığına düştüler.

Şaşkınlık ve hayal kırıklığına rağmen, Bush’un içerdeki desteği azalmıyor, aksine artıyor. Yönetim de giderek şahinleşiyor. “Neden çabuk bitiremedik” kızgınlığı var.

Uluslararası uzmanlar da şaşkın.

Onlar da, Irak halkından böylesine bir direnme beklemiyorlardı. Arap dünyası sevinç içinde. Sadece onlar değil, ABD’nin tepeden bakan ve “herşeyi en iyi ben bilirim” şeklinde yansıyan tutumlarından rahatsız olan herkes bu direnmeyi alkışlıyor.

Amerikaya bir ders verilmesi gerektiğine inananlar, bütün ümitlerini Irak’a bağlamış durumda. Savaşı kazansalar, Saddam’ı devirseler dahi, ABD askerinin Irak’ta batacağına inanılıyor. Bu, gerçekleşir veya gerçekleşmez, bilemeyiz. Ancak bilinen en temel nokta, bu olayın giderek bir dinler arası savaşa dönüşmeye başladığıdır. Kimselerin kolay kolay altından kalkamayacakları bir ortam oluşuyor.

İşte en büyük tehlike de bu...

* * *

POWELL GEÇ KALMADI MI?

Türk-Amerikan ilişkilerinin bu noktaya gelmesinin sorumluluğu tek tarafa ait değil.

Bugünkü durumda, AK partinin deneyimsizliği ve devlet yönetimindeki iletişimsizliğin ne kadar rolü var idiyse, Bush yönetiminin de rolü unutulmamalı.

Amerikan Dışişleri Bakanı Powell keşke bu gezisini daha önce gerçekleştirmiş olsaydı. Birçok yanlış anlamaların önüne geçilebilir ve ilişkiler hırpalanmadan bir uzlaşıya varılabilirdi.

Washington’un Türkiye’den yeni isteklerde bulunup bulunmayacağı, bulunacaksa neler isteyeceği henüz kesinlik kazanmadı. Bush yönetiminin bilmesi gereken en önemli unsur, Türk kamuoyunun savaş konusunda giderek katılaştığıdır. Yeni tezkereler gerektirecek taleplerin karşılanması, birkaç hafta öncesine oranla çok daha güçtür. Bu gerçeklerin görülüp, Türkiye’nin zorlanmaması önemlidir. İlişkilerin artık hırpalanmaması, tam aksine yaraların sarılması dönemine girilmelidir.

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Yazarın Tüm Yazıları