İslam ve şiddet

İki, üç ay var ki Müslümanlık-şiddet ilişkisi Batı entelektüel dünyasında önemli bir tartışma ve polemik konusu oldu.Zira, İslamiyeti seçmiş Belçikalı aydın Jean Michot ‘Nasrettin Labetelier’ takma adını kullanarak yazdığı bir makalede ‘Silahlı İslami Grup’ GİA canileri tarafından Cezayir'de öldürülen Fransız keşişlerinin katline cevaz verdi. Michot Efendi bu tezini doğrulamak için de 14. yüzyılın büyük Arap alimi İbn Teymiye'ye atıfta bulundu. Muhammedilik bir kez yerleşti mi, dar-ül İslamda artık başka dini görüşlerin söz sahibi olamayacağı fikrini öne sürdü.Belçikalı muhterem gözü dönmüş Mağribi katillerin sırtını sıvazladı.Eh, Salman Rüşdi'den bu yana zaten hop oturan hop kalkan ve İslam adına uygulanan şiddet karşısında Huntington'un ‘Uygarlıklar Çatışması’ kitabını yeniden okumak ihtiyacını hisseden liberal Batılı aydınlar da, kökende aynı aidiyeti taşıyan başka bir aydının Muhammedi tercihi yaptıktan sonra böylesine uç noktaya sürüklenmesi ertesinde, haklı olarak, Müslümanlığı genel ve felsefi çerçevede sorgulamaya başladılar. İslamın skolastikliğini eleştirdiler.Açıkçası, Molla Michot'un Cezayir katillerini savunması, entelektüel planda, Müslümanlıkla Batı arasındaki diyalogsuzluğu daha da pekiştirdi.* * *ŞUNU kabul etmeliyiz ki bugün tüm semavi dinlerin mensupları arasında din adına şiddet uygulayanların ezici çoğunluğu İslam referansını kullanıyor.Bu Sudan'da da böyle, Filistin'de de böyle, Filipinler'de böyle...12. yüzyılda gırtlak kesen ‘Haşhaşi’ler günümüz Cezayir’ inde GİA katilleri veya günümüz Mısırında ‘Cemaat-i İslami’ tedhişçileri olarak ortaya çıkıyor.Fanatizm ve cinayet dış dünyaya Muhammediliğin göstergesi olarak yansıyor.Söz konusu manzara, zaten derin bilinçaltındaki eski korku ve önyargıları tümüyle aşamamış olan ‘sıradan Batılı’da müthiş bir travma etkisi yaratıyor.Hem paniklemeye yol açıyor, hem de onu Müslümanlığa karşı tavır almaya yönlendiriyor. ‘Sıradan Batılı’ turizm ve muhacerat sayesinde epey süredir ve tedrici biçimde yakınlaşmakta olduğu İslam dünyasından tekrar uzaklaşıyor.Boğazlanacağı korkusuyla artık Nil yolculuğuna çıkmıyor. Paris metrosuna bomba bırakan terörist nedeniyle de artık Faslı bakkaldan alış veriş yapmıyor.Üstüne üstlük, ‘sıradan Batılı’nın ‘sıradanlığı’ nedeniyle zaten bir nebze anlaşılabilir olan bu olgu, Molla Michot gibi ‘İslami aydınların’ cinnetlik tutumları yüzünden Batılı elit ve entelektüellerde de soru işareti yaratıyor.Hıristiyan hümanist ve laik hümanist geleneğe köprü durumundaki bu kesim şiddetin ve dogmatizmin ölçüsüzlüğü karşısında şaşırıyor. O da panikliyor.İnsani bir refleksle, anlamaya çalıştığı İslamdan kaçmaya başlıyor.Müslümanlık adına terör ve şiddet uygulayanlar veya söz konusu terör ve şiddete şu ya da bu şekilde zihni kılıf uydurmaya çalışanlar, İslamı bir bütün olarak hem diğer semavi dinlerden, hem de seküler insanlıktan kopartıyorlar.* * *BUNA mutlaka ve mutlaka dur demek gerekiyor!...Birincisi, hiç bir şey insan hayatından daha önemli olamayacağı ve hiç bir haksızlık şiddeti ve tedhişçiliği haklı kılamayacağı için demek gerekiyor.İkincisi, aidiyetini ve imanını taşıdığımız İslamiyetin bir katiller ve caniler dini olarak algılanmasına artık asla izin vermememiz için gerekiyor.Ve bu görev, sıfatları icabı en önce ‘Müslüman aydınlara’ düşüyor.Onların terörü lanetledikten ve dışladıktan sonra, şiddetin entelektüel dayanaklarını da bizzat İslami düşünce platformunda yok etmesi gerekiyor.Laik aydınlar onlardan hem aydın, hem de Müslüman davranmalarını bekliyor.Şimdi, kendilerini ‘Müslüman aydın’ olarak tanımlayanlar görev başına...
Yazarın Tüm Yazıları