Islak mendille bütün ev pırıl pırıl

Annemlerdeyim, kapı çaldı. Yan komşu Hicran Teyze oflaya puflaya, söylene söylene içeri girdi.

Hicran Teyze, geçen hafta şehir dışında yaşayan oğlunun yanına gitti, birkaç gün kalmaya. Döndüğünden beri hiç mutlu değil, oğlu için üzülüp duruyor. Gelini, biricik oğlunun alın teriyle, didinip uğraşıp kazandığı paranın kıymetini bilmiyormuş. ‘Düşünebiliyor musun komşucuğum, kız yerleri bile ıslak mendille siliyor’ deyip, bir yandan da dizlerini dövüyordu.

‘Ne var bunda, ben de evi ıslak mendille temizliyorum’ deyince annemle birlikte ikisi birden fal taşı gibi açılmış gözlerle dönüp, bana baktılar. O zaman anladım ki, onlar ıslak mendille hálá sadece bebek poposu temizlendiğini sanıyorlar. Daha doğrusu ıslak mendillerin sadece bebek poposu silinsin diye üretildiğini...

Vallahi ben çıktığından beri banyo ve mutfak temizliğinde ıslak mendil kullanıyorum. Aslında deterjanlı mendil demek lazım. Artık neredeyse tüm marketlerde bulunuyor. Ambalajları tıpkı silindir şeklindeki ıslak mendil kutularına benziyor. Şimdiye kadar Scotch-brite ve Mr. Muscle marka olanlarını gördüm. Scotch-brite’ın mutfak ve banyo için ayrı iki çeşidi var. Biri kireci, diğeri yağları söküyor. Ama Mr. Muscle’dan daha pahalı. Kutuların içinden 30-35 tane mendil çıkıyor. Kullanımı çok pratik. Aylardır banyo lavabosunu ovduğum yok. Bir mendil, lavaboyu temizlemeye yetiyor. Fırının üzeri de genelde iki mendille halloluyor. Yalnız küvet için bayağı mendil harcamak gerekiyor.

Tabii bu mendille temizlik meselesi, klasik yöntemlerden biraz daha pahalıya patlıyor. 30 tane mendile verdiğiniz parayla yer silmek için 1 kiloluk sıvı deterjan alabiliyorsunuz. Mendilin fiyatına göre (dedim ya Scotch-brite daha pahalı) yanına bir de aynı miktarda krem deterjan ekleyebilirsiniz. Buna karşılık mendil kullanınca da insan zamandan kazanıyor. Vakit nakittir diye düşünenler için. Keşke cam silmek için olanları çıksa, onu da alsam.

BİR DE LEKE MENDİLLERİ VAR Kİ CANKURTARAN

Dr. Clean marka mendillerin leke ve hijyen için iki ayrı çeşidi var. Halıya, üzerime, kanepeye bir şey mi döküldü, hemen çıkarıyorum bir tane leke mendili, hiçbir iz kalmıyor. Yağ, makyaj, ruj, ketçap, çikolata, şarap, hepsinin lekesini çıkarıyor. Ama dikkat, eski lekelerde işe yaramıyor. Hijyen mendilini ise seyahatlerde kullanıyorum. Klozet kapağı silmek için bire bir...

Zücaciye fuarını kaçırmayın

13. Uluslararası Zücaciye, Hediyelik Eşya ve Elektrikli Ev Gereçleri Fuarı 10-14 Eylül tarihlerinde Beylikdüzü Tüyap’ta. Özellikle son günü gitmeye çalışın çünkü, kimse sergilediği ürünleri toplayıp geri götürmek istemediğinden çok ucuza satışlar yapılıyor. Bana da orada stand açacak olan bir firmanın görevlisi söyledi. Taksim AKM, Esenler Otogar ve havaalanından servis de var.

Van Gogh’un defteri bende

Geçen gün Alman ekmekleri ve pastaları satan Alev Pastanesi’ne gitmek üzere İstiklal Caddesi’nde yürüyüşe çıktım. UFO Müzesi’nin bulunduğu Büyükparmakkapı Sokağın önünden geçerken, müzenin teşrifatçısı olan yeşil uzaylı yine elimi öptü. Ne zaman yanından geçsem elimi öpüyor. Elimi öpen tek erkek bu uzaylı, var bir alacakaranlık durumu ama çözemedim.

Alev Pastanesi Galatasaray’da. Lisenin yanındaki Yeni Çarşı Caddesi’nden aşağı inerken sağdaki ilk sokağa giriyorsunuz. Kocaman bir Alman köy ekmeği aldım. Kahvaltıda zeytinyağı ile çok lezzetli oluyor. Avusturya usulü turtaları da çok güzel.

İstiklal Caddesi’ne geri dönüp, yoluma Tünel’e doğru devam ettim. 389 numaradaki Robinson Kitabevi’ne uğradım. Aslında bir şiir kitabı arıyordum, buldum da. Kasada parayı öderken gözüme bankonun yanındaki siyah küçük defterler ilişti. Üzerindeki etikette Van Gogh, Matisse ve Hemingway’in kullandığı defter yazıyordu. Hemen attım elimi tabii. Hepsi siyah deri kapaklı, cep defterleri. Kimi not almak için, kimi kara kalem karalamalar için yapılmış. Günlük tutmak için, ajanda veya telefon rehberi olarak kullanılmak için tasarlanmış olanları da var. Moleskine marka.

Kasadaki görevliye ‘Gerçekten bu kadar eski mi bu defter markası?’ diye sordum. Emin olamadı, bir tanesinin ambalajını açıp, içindeki bilgilere baktık. Gerçekten de o kadar eskiymiş. 200 yıllık geçmişe sahip. Bir ara aile dükkanı kapanmış, şimdi yeniden üretmeye başlamışlar. Yazar-seyyah Bruce Chatwin bu defterler için ‘Pasaportumu kaybetmek umurumda olmaz ama bu not defterini kaybetmek benim için tam bir felaket olurdu’ demiş. Chatwin defterin ilk sayfasına adını, adresini ve eğer defteri kaybederse bulacak kişiye ödenecek ödülün miktarını yazarmış. Bu sonra bir gelenek olmuş, şimdi defterler bu gibi bilgilerin yazıldığı bir ilk sayfa ile üretiliyor.

Hemen bir tane aldım kendime. 19 milyon lira. Evet biraz pahalı ama neticede Van Gogh’un kullandığı defter bu. Şimdi ben de bekliyorum ilham ne zaman gelecek diye.
Yazarın Tüm Yazıları