İnsanlar ve toplumlar metallerden daha fazla yorulur

Metaller bile yorulurken insanlar ve toplumlar yorulmaz mı?

Haberin Devamı

Bu “metal yorulması” olgusu Ana Britannica’da şöyle anlatılmış:

-Metal yorulması, makinelerde, taşıtlarda ya da yapılardaki metal parçaların yinelenen gerilimlerin ya da yüklerin altında giderek dayanımını yitirmesi ve aslında dayanabileceğinden çok daha zayıf son bir gerilimin etkisiyle çatlayabilecek ya da kırılacak duruma gelmesidir..

-Metal yorulması daha 19. yüzyılın başlarından beri bilinmekle birlikte bu olguya ilişkin ilk ciddi araştırmalar 20 yüzyılın ortalarına doğru başladı ve özellikle 1954'te İngiliz “Comet” jet yolcu uçağının basınç kabinlerinin yarılması üzerine hızlandı. 1970'lerde, olayın nasıl geliştiği henüz tam olarak anlaşılamamışsa da, deneysel yollarla yorulmanın üstesinden gelecek teknikler geliştirildi. Yorulmaya dayanıklı metaller bulundu ve çeşitli yeni yüzey işlemleriyle bunların dayanımı daha da artırıldı. Bu arada uçak vb taşıtlarda yorulmaya yol açan gerilimleri en aza indirgeyecek yeni tasarımlara geçildi.

Haberin Devamı

 

Bazı çıkarsamalar

 

Bu tanımlamadan ,insanlar ve toplumlar için çıkarsama yapılabilecek öğeleri sıralayalım:

-Metal parçaları yinelenen gerilimlerin ya da yüklerin altında giderek dayanımlarını yitiriyorlar.

-Sonunda dayanabileceklerinden çok daha zayıf son bir gerilimin etkisiyle çatlayabilecek ya da kırılacak duruma geliyorlar.

-Metal yorulmasına karşı bir çözüm, yorulmaya daha dayanıklı metaller bulunması ve çeşitli yeni yüzey işlemleriyle bunların dayanımın daha artırılmasıdır

-Ayrıca uçak vb taşıtlarda yorulmaya yol açan gerilimleri en aza indirgeyecek yeni tasarımlara geçilmelidir.

Siz sayın okurlarım da hem ülkemizin ve hem de coğrafyamızın “yinelenen gerilimleri ve yükleri” altında bulunmaktan ötürü hem bireysel hem de toplumsal bir yorgunluğun belirtilerini hissetmiyor musunuz?

 

Yorulmadık mı?

 

Sonunda “çok zayıf bir son gerilim”le demokrasinin, ekonominin ve istikrarın çatlayıp kırıldığına defalarca tanık olmadık mı?

Haberin Devamı

Gerilimlere daha dayanıklı ve gerilimleri en aza indirgeyecek çözümlerin, “anayasal demokrasi”, “hukukun üstünlüğü”, “kanun önünde eşitlik”, “laiklik”, “temel hak ve özgürlükler”, “serbest ve haklı rekabet”, “idarenin şeffaflığı”ve benzeri evrensel olgular olduklarını bildiğimiz halde, “biz bize benzeriz” diyerek bunları çarpıtıp uygulamıyor muyuz?

Kamplaşmalara kaynak oldukları bilinen kronik sorunlarımıza çözüm üretmek yerine, bunları kuşaktan kuşağa kan davaları biçiminde aktarmayı “siyasetin gereği” olarak görmüyor muyuz?

Evet… İnsanlar ve toplumlar metallerden daha sık ve daha fazla yorulur.

Öyle değil mi?

 Doğru söze can kurban

 Laiklik üzerindeki polemiklerini güncel yansıması “türban” şimdi. Dünkü medyada bu konuda dikkatimi çeken iki yorum vardı bu konuda. Bunları alıntılayarak siz sayın okurlarımın dikkatine sunuyorum:

Haberin Devamı

-ANAYASAL DÜZENLEME-Bu eylemli yasağı, anayasal bir düzenlemeyle aşmak, bana anayasa kavramıyla bağdaşmaz görünüyor. İlle de anayasal bir düzenleme ile aşılacaksa, şöyle düşünüyorum: Düşünce ve inancın, söz, yazı, resim, karikatür, müzik, kullanılan dil ve para, taşınan simge, giyilen giysi gibi araçlarla da dış dünyaya yansıtılabileceği açıktır. Kanada Yüksek Mahkemesinin yerleşik kararları bu doğrultudadır. Öyleyse Anayasanın 26. ve 42. maddelerinde bu doğrultuda yapılacak bir düzenleme sorunu çözülebilir. Yeter ki, düzenleme, devletin dinler/inançlar/görüşler karşısında laik/yansız duruşunu örselemesin. Bu takdirde kaygı duyulmasına da gerek kalmaz. (Sami Selçuk-STAR)

Haberin Devamı

-KİM DESTEK VERDİ Kİ-Başbakan Tayyip Erdoğan, geçen iktidar döneminde bu konuyu germedi ve “toplumsal bir uzlaşma ile kanayan yarayı sarmalıyız” dedi. Bu nedenle bugün olayı siyasallaştırdığı için Başbakan’a ve AKP’ye kızanlar geçen dönem uzatılan bu eli neden tutmadıklarını da sorgulamalı.  AKP dışındaki partiler türbanın siyasallaşma potansiyelini durduracak ve konunun bir rejim sorunu gibi algılanmasının önüne geçebilecek adımları atabilirdi. Konunun “reşit olmuş gençlerin özgürce kılık kıyafet tercihi yapması” şeklinde değerlendirilmesi için temiz bir yol haritasına ihtiyacımız var. Ve bu noktada MHP’nin attığı adım, CHP’nin katı karşıtlığından daha anlamlı ve Türk insanı için daha değerli olduğunu düşünenlerdenim.(Yavuz Semercioğlu-GAZETEPORT)

Yazarın Tüm Yazıları